Ana Sayfa / RİSALE-İ NUR & BEDİÜZZAMAN / Risale ve Bediüzzaman Üzerine / Bediüzzaman pot mu dedi, put mu dedi?

Bediüzzaman pot mu dedi, put mu dedi?

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Pot Kırmak, Put Kırmak Meselesine Belgelerle Bakış

Emir Selçuk
Araştırmacı / Yazar

Bediüzzaman Hazretleri’nin de arzusu olan “Risale-i Nurlar’ın devlet eliyle basılması” müjdesini, malum medya önceleri “Risaleler yasaklanıyor” şeklinde ilan etmişti.

Hayır, Devlet Risaleleri yasaklamıyor, bilakis tahrifat ve sadeleştirmeye karşı koruma altına alıyordu. Bu sefer “Devlet Risaleleri tekeline alınıyor” denildi. Hayır; Devlet Risaleleri tekeline değil; himayesine alıyordu. Hem Diyanet, hem de -aslına sadık kalmak şartıyla- isteyen herkes neşredebilecekti. Şimdi de “Diyanet Risaleleri tahrif ediyor” şeklinde cerbezeye başlandı.

Tahrif” iddiasına sadece bir kelime (put / pot) örnek gösterildi. Bir metnin (Msl. Hata-Savab Cetveli) yayınlanıp yayınlanmaması tahrif sınıfına girmez; çünkü tahrif, adı üstünde ‘harf ve ibarelerin yerlerini değiştirmek’ demektir.

Önce cerbeze meselesi:

Diyanet Risaleleri tahrif ediyor” denince, Diyanet’in mevcut Risale-i Nur metinlerinden farklı bir neşir yaptığı, bazı kelimeleri değiştirdiği anlaşılır. Hâlbuki Diyanet, Üstadımızın tashihinden geçen ve vârislerinin kontrolünde olan Envâr, Sözler, İhlâs Nur gibi neşriyatların nüshalarını esas almış. Adı geçen yayınevlerince neşredilen metinlerde de söz konusu kelime “pot kırmak” olarak geçiyor. Yani, Diyanet farklı bir tasarrufta bulunmamış, bir tahrif yapmamış.
Üstadımızın talebeleri de bu kelimenin “pot kırmak” olduğunu açıkladılar. Orijinali nasılsa öyle neşredilmiş.

Pot kırmak mı, put kırmak mı?

Cevap çok basit: Tarihi metin neşirlerinde ihtilaflı bir kelime için önce ilk kaynaklara bakılır. Risale-i Nur’daki herhangi bir kelime, Üstad’ın tashih ettiği orijinal Osmanlıca el yazmasında nasıl geçiyorsa, en doğrusu odur. Hakikati bulmak için Latin harfli bir kitap esas alınamaz, kaynak sayılamaz; el yazma nüshaya bakılır.

Bu konuyu tahkik için 3 adet el yazma nüshayı karşılaştırdık. Bunların tamamında söz konusu kelime PE+VAV+TE ﭘﻮﺕşeklinde yazılmış. İddia edildiği gibi “BE” ile yazılmamış. Bunu ispat için en muteber bir nüshayı nazar-ı dikkatinize sunuyoruz. Kuleönlü Küçük Ali Ağabey tarafından yazılan bu nüsha Üstadımız’ın da tashihinden geçmiştir.

Bunun yanında Kamus-ı Türkî lügatinden “Pot kırmak” deyiminin yazılış ve manasını da veriyoruz.

image

Altı çizili kelimelere dikkat. El yazma Risaledeki söz konusu deyimin imlası ile Kâmus-ı Türkî’deki “POT KIRMAK” deyiminin imlası (yazılışı) harfi harfine aynı: Her ikisi de PE+VAV+TE harfleriyle yazılmış. (Kâmûs-ı Türkî, Osmanlı Türkçesi sözlüğü konusunda en önemli kaynaktır.)

Put kırmak şeklinde okunamaz mı?

Put” kelimesi Farsçadan dilimize geçmiş. Kelimenin aslı: Büt. Be+Te ﺑﺖ harfleriyle yazılıyor.
Kâmus sahibi Şemseddin Sami, pot kelimesinin pe+vav+te şeklinde; put kelimesinin ise ‘büt’ şeklinde (be+te) yazılması gerektiğini ifade ediyor.

Lügat-i Naci, Redhouse Lügati, Devellioğlu ve diğer lügatlerin çoğunda da ‘put’ kelimesi be+te (büt) harfleriyle yazılmış.

Türkçedeki b-p değişimi sebebiyle, kelimenin ‘put’ şeklinde okunması da mümkün; fakat böyle bir imlayı lügat âlimleri galat (yanlış) olarak değerlendiriyor.

Pot kırmak” deyimine bakarsak:

Bu deyimin anlamı: Sözü yersiz söylemek, istemeyerek muhataplardan birine dokunacak bir söz söylemek. Metin tahlillerinde tarih ve mekân da önemlidir: Üstad hazretleri Reis-i Cumhur’un yüzüne karşı, bakanlar kurulunda, “Namaz kılmayan haindir” diyor, milletvekili dostları büyük bir telaş içinde. Meclis yeni kurulmuş, dualarla açılmış. İnkılâplar -henüz- yapılmamış. M. Kemal’le aralarında -henüz- ciddi bir mesele yok. O tarih ve o mekân için o ifadeler biraz ağır kaçmış?… olabilir. Ayrıca ‘pot kırmak’, sözün yanlış olduğu manasına gelmez. Söz doğrudur, ama muhatabı incitmiş olabilir. Pot kırmak, bir acz de değildir. Kelimenin ‘pot kırmak’ olduğu cümlenin devamındaki “milletvekillerinin telaş etmelerinden” de tahmin edilebilir.

Üstad hiç pot mu kırar; böyle bir kelime yanlış anlaşılır…” gibi yorumların ilmi hiç bir değeri yoktur. Zira kafamıza yatmadığı için kelimeleri, yani hakikatleri  değiştiremeyiz.

Müellif isterse pot, isterse put kırar. Yahut bazen ikisini de kırar, aynı anda iki manayı da kasteder. Bu da “cinas sanatı” denilen ayrı bir edebî güzelliktir.

KAYNAKLAR :
1.Emirdağ Lahikası (Osmanlıca Elyazmalar),
2.Kâmûs-ı Türkî (Şemseddin Sami),
3.Lügat-i Nâcî (Muallim Naci)
4.Osmanlı Tarih Deyimleri Ans. (M. Zeki Pakalın)
5.Turkish and English Lexicon (James Redhouse)
6.Osmanlıca-Türkçe Lügat (Ferit Devellioğlu)



Hüseyin Yılmaz

BEDİÜZZAMAN’IN KIRDIĞI “POT” MUYDU, “PUT” MUYUDU?

Suali cevaplamadan önce mevzuu hulâsa etmekte fayda var:

M. Kamal’in ısrarlı dâveti üzerine Hz. Üstad, 1922 Kasım’ının başlarında Ankara’ya gelmiş, Meclis’te resmî merasimle karşılanmıştır. 7-8 ay kadar kaldığı Ankar’ada M. Kamal ile mükerreren bir araya gelmiş, bir çok meselede de aralarında tartışmalar cereyan etmiştir.

Bunlardan en dikkate şâyân olanını Hz. Üstad şöyle anlatıyor:

Hem Ankara’da, divan-ı riyasetinde pek çok mebuslar varken Mustafa Kemal şiddetli bir hiddetle divan-ı riyasetine girip, bana karşı bağırarak: “Seni buraya çağırdık ki, bize yüksek fikir beyan edesin. Sen geldin, namaza dair şeyler yazıp içimize ihtilaf verdin.” Ben de onun hiddetine karşı dedim: “Namaz kılmayan haindir, hainin hükmü merduddur.” Dehşetli bir put/(pot) kırdım.

Hazır mebus dostlarım telaş ettikleri ve herhalde beni ezeceklerini tahmin ettikleri sırada, bana karşı bir nevi tarziye verip o mecliste hiddetini geri alması, âdeta dehşetli bir kuvveti ve hakikati hissedip geri çekilmesi, ikinci gün hususi riyaset odasında, Hücumat-ı Sitte’nin Birinci Desise içinde bulunan “Mesela, Ayasofya Camii ehl-i fazl ve kemalden, ila ahir…” cümlesinden başlayan, ta İkinci Desiseye kadar, bir saat tamamen ona söyledim.

Bütün hissiyatını ve prensibini rencide ettiğim halde bana ilişmemesi, hatta taltifime çok çalışması, katiyen bu üç cebbar fevkalade kumandanların bu üç acip haletleri, adeta eski Said’den korkmaları, şüphesiz ki Risale-i Nur’un, ileride kahraman şakirtlerin şahs-ı manevisinin harika bir kuvveti ve Risale-i Nur’un parlak bir kerametidir.” (Emirdağı Lâhikası)

Üstad ile M. Kamal’in karşılıklı birbirilerini tanımaya çalıştıkları günler… Zaman zaman tartışsalar bile yolları büsbütün ayrılmış değil. Nitekim bu görüşmenin ertesi günü “hususî riyaset odası”nda bir araya gelmeleri, Üstad’ın Hücumat-ı Sitte’de geçen bir bahsi kendisine ders vermesi de hükmümüzü teyid ediyor. Yâni Hz. Üstad’ın daha sonraki yıllardan vefatına kadar M. Kamal hakkında taşıdığı ve hiçbir zeminde asla saklama ihtiyacı duymadığı menfî kanaatinin tam teşekkül etmediği bir zaman diliminde cereyan eden bir hâdise ile karşı karşıyayız.

Hz. Üstad, M. Kamal’e “put” demek istemiş olsa bunda ne tereddüd eder, ne de kimse mâni olabilirdi. Ne var ki, nakledilen hâdise şartlarında ve kelâmın siyak ve sibakından “put”a yer bulmanın imkânı yok. Şayet eserlerde yer aldığı gibi kasdı “put” olsa; “put kırdım” değil; “putu kırdım” demesi iktiza ederdi. Sonra cümlenin başındaki “dehşetli” kelimesi de M. Kamal’in o şartlardaki riyaset ve makamına yapılmış bir atıftırır ki, “pot kırmak” terkibinin istimalini haklı gösteriyor.

Hulâsa, Hz. Üstad, dinin direği namaza yönelmiş bir itiraz karşısında tehevvüre kapılmış, M. Kamal gibi mütehakkim bir reisin huzurunda olduğunu bir kenara bırakıp karşı itirazda bulunmuş ve bu hâlini yıllar sonra hâdiseyi naklederken “pot kırmak” olarak ifâde etmiştir.

Bu satırları kaleme alan fakir, belki çok mütevazi bir insan değil ama dil ve mantık noktasında bilhassa değildir. Târihî seyri bilmesek bile, metnin yapısı tartışmalı kelimenin doğrusunun “pot” olduğu bedihidir. Üstad da M. Kamal’e hiddet ve tehevvürle yaptığı itirazını yıllar sonra naklederken “pot kırmak” olarak ifâde etme ihtiyacı duymuştur.

Söz konusu kelimenin “put” olduğunda ısrar kahramanlık olmadığı gibi, “pot” olduğunu söylemek de korkaklık değildir. Zirâ, bütün âlem biliyor ki, M. Kamal ve icraatları bir cihetle Nur hareketinin sebeb-i vücududur ve Üstad, çok sarih bir şekilde M. Kamal’ı Süfyan olarak tavsif etmiştir. Üstelik de bu tavsif binlerce Nur talebesinin hayatına mal olsa bile göze alınmış bir tavsiftir. İlgili bahsi bulup okuyabilirsiniz, hep hazıra konmayınız!..

Kısacası, Hz. Üstad’ın o gün itibariyle kırdığı “put” değil, “Pot”dur…

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin Manevî Hayata Hizmetleri

Üstad Said Nursi’nin Manevi Hayata hizmetleri   Bedîüzzaman Hazretleri hayatını ‘eski Said’ ve ‘yeni Said’ …

Önceki yazıyı okuyun:
Hafîd Efendi / Abdülkadir Özcan

HAFÎD MEHMED EFENDİ(ö. 1811) Osmanlı kazaskeri ve âlimi. Asıl adı Mehmed olup dedesi Reîsülküttâb Mustafa …

Kapat