Bugün Savlı Hatice Soylu annenin vefatının dördüncü yıl dönümü. Rahmetle anıyoruz.
(On üç yaşında iken yazdığı Asâ-yı Mûsa’yı Üstad’a gönderen Hatice Soylu)
HATİCE SOYLU (ALTUĞ) ANLATIYOR
1930 Isparta/Sav köyü doğumluyum. Üstad’ımız Bediüzzaman Said Nursi hazretlerinin kitaplarında Savalı Ahmed diye sıfatlandırdığı Ahmed Altuğ’un kızıyım.
Yedi yaşımda iken annem vefat etti. Babam (Ahmed Altuğ) bir daha evlenmedi. Beni anneannem büyüttü. Babam annemin vefatından sonra hayatını tamamen Risale-i Nur hizmetlerine vakfetti. Bana da Kur’an ve Osmanlıca Risale yazmasını öğretti.
ÜSTAD’IMIZIN EMİRDAĞ LÂHİKASI’NDA BAHSETTİĞİ MESELE ŞÖYLE YAŞANMIŞTI
Ben o zaman (1943) on üç yaşındaydım. Asâ-yı Mûsa kitabını yazıyordum. Sav’da yazılan risaleleri tashih ettirmek maksadıyla Üstad’a götürmek için bir hazırlık vardı. Üstad Kastamonu’da…
Ben de Asâ-yı Mûsa kitabını tam bitiremediğim halde, Üstad’ın duasını alayım diye göndermek istedim. Babam hemen kalan beş-altı sayfayı yazıp tamamlayıverdi. Yazdığım Asâ-yı Mûsa kitabını daha önde ciltletmiş, güzel de süslemiştim. İşte Üstad hazretlerinin, “O nüsha hanımları nurculuğa teşvik ettiği için zayi olmasın” diye bahsettiği kitap odur.
RİSALE-İ NUR’DA ON ÜÇ YAŞINDAKİ HATİCE
Asâ-yı Musa kitabını babamın yardımıyla yazıp Üstad’ımıza gönderdikten sonra, Üstad kitaplarında bundan iki yerde bahsediyor:
“Bana gönderdiğiniz Asâ-yı Musa’dan bir nüsha; cildsiz, -yalnız sarı kâğıd cild olmuş- Hüsrev’in yazısına bir parça benzer, fakat üstünde Mustafa ismi var. O kimdir, hangi Mustafa’dır? Hem nüshanın üstünde “On üç yaşında Hatice, Ahmed’in kızı” yazılmış. Bu Ahmed, hangi Ahmed’dir? Hem ona, hem kızına bin bârekâllah. Bu yaşta bu koca kitabı hem dikkatli, tevafuklu, hem güzel sıhhatli yazmak, masumların taifesinin bir kahramanlığıdır. Kim görüyor, mâşâallah der. Buradaki mekteb görmüş hanımlarda bir şevk uyandıracak.” (Emirdağ Lâhikası 157)
Emirdağ Lâhikası’nın ileriki sayfalarında bu Asâ-yı Musa kitabının bahsi bir kere daha geçer.
“Savalı kahraman Ahmed’in kerimesi Hatice’nin yazdığı Asâ-yı Musa mecmuasını kahraman Tâhirî, İstanbul’da birisine emaneten bırakmış. O nüsha hanımları Nurculuğa teşvik ettiği için zayi’ olmasın. Muattal kalmışsa, lüzum kalmamışsa bana gönderilsin.” (Emirdağ Lâhikası 176)
- “Ne Hürriyeti, Ne Hürriyeti!” - 16 Şubat 2024
- “Bediüzzaman’a İlk Ziyaretimi Yeis İçinde Yaptım” - 22 Ekim 2023
- O Fakir Nurcuların Kalpleri Öylesine Zenginleşmiş ki… - 21 Ağustos 2023
- Bediüzzaman Said Nursi’nin bir prensibini bozan aşure - 28 Temmuz 2023
- Kastamonu İnebolulu Son Şahitlerden Said Nur Çelebi - 13 Haziran 2023
- 27 Mayıs Sonrası Erzuurum’da “Tuhfetür Reddiye” Davası - 27 Mayıs 2023
- Hasan Basri SARIÇAM Ağabey - 25 Ocak 2023
- Hüseyin BÜLBÜL: Çamdağı’nda Üstad’la 12 Gün Kaldım (Video – Hatıra) - 30 Ekim 2022
- İnebolulu Gülcü Hüseyin Ağabeyin Hatıralarından (Video) - 4 Haziran 2022
- Bediüzzaman Hapisteyken Camide Göründü mü? Av. Hüsameddin AKMUMCU Anlatıyor (Video) - 15 Nisan 2022