Ana Sayfa / GALERİ / FOTO GALERİ / 12 Maddede Dünyanın Direkleri Dağlar!

12 Maddede Dünyanın Direkleri Dağlar!

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Yolculuk sırasında bir çoğumuzun yaptığı şey etrafı izlemektir. İnsan birçok düşünceye dalar. Tefekkür ederiz, tesbih ederiz, hayran oluruz, şaşırırız… Bu tefekkür serüvenine ayetleri katınca olay bambaşka bir hâl alıyor ve sürekli SubhanAllah demekten kendinizi alamıyorsunuz. Hemen hemen her an gördüğümüz ama göz alışkanlığı nedeniyle göremez hâle geldiğimiz dağlarla ilgili Rabbimiz ne diyor?

1. Kıyamet Günü

Kâria Suresi, 5. Ayet: Dağların da atılmış renkli yüne dönüştüğü gündür (o Kâria!)

Meâric Suresi, 9. Ayet: Dağlar da atılmış yüne döner.

2. Tûr Dağı

A’râf Suresi, 143. Ayet: Musa tayin ettiğimiz vakitte (Tûr’a) gelip de Rabbi onunla konuşunca «Rabbim! Bana (kendini) göster; seni göreyim!» dedi. (Rabbi): «Sen Beni asla göremezsin. Fakat şu dağa bak, eğer o yerinde durabilirse sen de beni göreceksin!» buyurdu. Rabbi o dağa tecelli edince onu paramparça etti, Musa da baygın düştü. Ayılınca dedi ki: «Seni noksan sıfatlardan tenzih ederim, sana tevbe ettim. Ben inananların ilkiyim.»

3. Dağın Kalkması

A’râf Suresi, 171. Ayet: Bir zamanlar dağı İsrailoğullarının üzerine gölge gibi kaldırdık da üstlerine düşecek sandılar. «Size verdiğimi (Kitab’ı) kuvvetle tutun ve içinde olanı hatırlayın ki korunasınız» dedik.

4. Sarsılmayalım Diye

Nahl Suresi, 15. Ayet: Sizi sarsmaması için yeryüzünde sağlam dağları, yolunuzu bulmanız için de ırmakları ve yolları yarattı.

Enbiyâ Suresi, 31. Ayet: Onları sarsmasın diye yeryüzünde bir takım dağlar diktik. Orada geniş geniş yollar açtık; ta ki maksatlarına ulaşsınlar.

Nebe Suresi, 6-7. Ayetler: Biz yeryüzünü bir döşek, dağları da birer kazık yapmadık mı?

5. Böbürlenme

İsrâ Suresi, 37. Ayet: Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma. Çünkü sen (ağırlık ve azametinle) ne yeri yarabilir ne de dağlarla ululuk yarışına girebilirsin.

6. Emanet

Ahzâb Suresi, 72. Ayet: Biz emaneti, göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, (sorumluluğundan) korktular. Onu insan yüklendi. Doğrusu o çok zalim, çok cahildir.

Haşr Suresi, 21. Ayet: Eğer biz bu Kur’an’ı bir dağa indirseydik, muhakkak ki onu, Allah korkusundan baş eğerek, parça parça olmuş görürdün. Bu misalleri insanlara düşünsünler diye veriyoruz.

7. Davud’un Emrinde Tesbih Ediyor

Enbiyâ Suresi, 79. Ayet: Böylece bunu (bu fetvayı) Süleyman’a biz anlatmıştık. Biz, onların her birine hüküm (hükümdarlık, peygamberlik) ve ilim verdik. Kuşları ve tesbih eden dağları da Davud’a boyun eğdirdik. (Bunları) biz yapmaktayız.

Sebe Suresi, 10. Ayet: Andolsun, Davud’a tarafımızdan bir üstünlük verdik. «Ey dağlar ve kuşlar! Onunla beraber tesbih edin» dedik. Ona demiri yumuşattık.

8. Yok Olmaları

Hakka Suresi, 13-15. Ayetler: Artık Sûr’a bir defa üflendiği, yeryüzü ve dağlar kaldırılıp birbirine tek çarpışla çarpılıp darmadağın edildiği zaman, işte o gün olacak olur (kıyamet kopar).

Müzemmil Suresi, 14. Ayet: O gün (kıyamet günü) yeryüzü ve dağlar sarsılır; dağlar çöküntü ile akıp giden kum yığınına döner.

Kehf Suresi, 47. Ayet: (Düşün) o günü ki, dağları yerinden götürürüz ve yeryüzünün çırılçıplak olduğunu görürsün. Hiçbirini bırakmaksızın onları (tüm ölüleri) mahşerde toplamış olacağız.

9. Yerinde Durmazlar

Neml Suresi, 88. Ayet: Sen dağları görürsün de, onları yerinde durur sanırsın. Oysa onlar bulutların yürümesi gibi yürümektedirler. (Bu) her şeyi sapasağlam yapan Allah’ın sanatıdır. Şüphesiz ki O, yaptıklarınızdan tamamıyla haberdardır.

10. Secde

Hacc Suresi, 18. Ayet: Görmez misin ki, göklerde olanlar ve yerde olanlar, güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanların birçoğu Allah’a secde ediyor; birçoğunun üzerine de azap hak olmuştur. Allah kimi hor ve hakir kılarsa, artık onu değerli kılacak bir kimse yoktur. Şüphesiz Allah dilediğini yapar.

11. Nasıl?

Ğaşiye Suresi, 17-20. Ayetler: (İnsanlar) devenin nasıl yaratıldığına, göğün nasıl yükseltildiğine, dağların nasıl dikildiğine, yeryüzünün nasıl yayıldığına bir bakmazlar mı?

12. İkram – Hadislerden Bir Demet

1. Allah Resulü (sallallahu aleyhi ve sellem), Hazreti Ebu Bekir, Hazreti Ömer ve Hazreti Osman (radıyallahu anhum) ile Uhud Dağının başına çıktılar. Uhud Dağı, ya onların azamet ve heybetlerinden veya kendi sürur ve sevincinden sallanmaya başladı. Allah Resulü (sallallahu aleyhi ve sellem) ferman etti ki:

Dur ey Uhud! Şüphesiz üzerinde bir peygamber, bir sıddık ve iki şehid var.

Bu hadîs aynı zamanda, Hazreti Ömer ve Hazreti Osman’ın (radıyallahu anhum) şehid olacaklarını haber vermektedir. (Buhari, 8/3821)

2. “Uhud Dağı öyle bir dağdır ki biz onu severiz, oda bizi sever.” (Müslim, 1392)

Risale-i Nur’dan bir bölüm:

(…)

Meselâ:

وَ الْجِبَالَ اَوْتَادًا

yani: “Dağları zemininize kazık ve direk yaptım” bir kelâmdır. Bir âminin şu kelâmdan hissesi: Zahiren yere çakılmış kazıklar gibi görünen dağları görür, onlardaki menafi’ini ve nimetlerini düşünür, Hâlıkına şükreder.

Bir şâirin bu kelâmdan hissesi: Zemin, bir taban; ve kubbe-i sema, üstünde konulmuş yeşil ve elektrik lâmbalarıyla süslenmiş bir muhteşem çadır, ufkî bir daire suretinde ve semanın etekleri başında görünen dağları, o çadırın kazıkları misalinde tahayyül eder. Sâni’-i Zülcelaline hayretkârane perestiş eder.

Hayme-nişin bir edibin bu kelâmdan nasîbi: Zeminin yüzünü bir çöl ve sahra; dağların silsilelerini pek kesretle ve çok muhtelif bedevi çadırları gibi, güya tabaka-i türabiye, yüksek direkler üstünde atılmış, o direklerin sivri başları o perde-i türabiyeyi yukarıya kaldırmış, birbirine bakar pek çok muhtelif mahlukatın meskeni olarak tasavvur eder. O büyük azametli mahlukları, böyle yeryüzünde çadırlar misillü kolayca kuran ve koyan Fâtır-ı Zülcelaline karşı secde-i hayret eder.

Coğrafyacı bir edibin o kelâmdan kısmeti: Küre-i zemin, bahr-i muhit-i havaîde veya esîrîde yüzen bir sefine ve dağları, o sefinenin üstünde tesbit ve müvazene için çakılmış kazıklar ve direkler şeklinde tefekkür eder. O koca küre-i zemini, muntazam bir gemi gibi yapıp, bizleri içine koyup, aktar-ı âlemde gezdiren Kadîr-i Zülkemal’e karşı

سُبْحَانَكَ مَا اَعْظَمَ شَانُكَ

der.

Medeniyet ve heyet-i içtimaiyenin mütehassıs bir hakîminin bu kelâmdan hissesi: Zemini, bir hane ve o hanenin direği, hayat-ı hayvaniye ve hayat-ı hayvaniye direği, şerait-i hayat olan su, hava ve topraktır. Su ve hava ve toprağın direği ve kazığı, dağlardır. Zira dağlar, suyun mahzeni, havanın tarağı (gazat-ı muzırrayı tersib edip, havayı tasfiye eder) ve toprağın hâmisi (bataklıktan ve denizin istilasından muhafaza eder) ve sair levazımat-ı hayat-ı insaniyenin hazinesi olarak fehmeder. Şu koca dağları, şu suretle hane-i hayatımız olan zemine direk yapan ve maişetimize hazinedar tayin eden Sâni’-i Zülcelal Vel’ikram’a, kemal-i ta’zim ile hamd ü sena eder.

Hikmet-i tabiiyenin bir feylesofunun şu kelâmdan nasîbi şudur ki: Küre-i zeminin karnında bazı inkılabat ve imtizacatın neticesi olarak hasıl olan zelzele ve ihtizazatı, dağların zuhuruyla sükûnet bulduğunu ve medar ve mihverindeki istikrarına ve zelzelenin irticacıyla medar-ı senevîsinden çıkmamasına sebeb, dağların hurucu olduğunu ve zeminin hiddeti ve gazabı, dağların menafiziyle teneffüs etmekle sükûnet ettiğini fehmeder, tamamen imana gelir.

اَلْحِكْمَةُ لِلّٰهِ

der. (Sözler)

Kaynak: suffagah.com

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Yemek Sofrası

YEMEK SOFRASI “Gayrın en âlâ baklavasını yemek, en murassâ libasını giymek ve o­nların hatırını saymaya …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Musibeti İkileştiren İllet: Merak

Öyle bir şey vardır ki; hayır için kullanımında bize “hoca” olurken, yanlış yerde kullanımında ise “illet” …

Kapat