Ana Sayfa / İLİM - KÜLTÜR – SANAT – FİKRİYAT / Seçme Yazılar / 15 Temmuz ve Risale-i Nur Talebeleri / İbrahim BEKTAŞ

15 Temmuz ve Risale-i Nur Talebeleri / İbrahim BEKTAŞ

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

15 Temmuz ve Risale-i Nur Talebeleri

Bazı darbecilerin ve taraftarlarının iş yerlerinde Risale-i Nur Külliyatı’ndan eserlerin bulunması, toplumda yanlış bir algı oluşması sonucu, bütün Risale-i Nur talebelerine mal ediliyor.

İşin iç yüzünü bilmeyenlerimiz, Risale-i Nur’la alakalı herkesi, darbecilerle özdeşleştirmeye kalkıyor. 

Öyle ki birçok yerde, yanlış ihbarlar sonucu, ilk andan itibaren darbecilerle mücadele eden ve başta demokrasi şehitlerinin başkahramanlarından Ömer Halisdemir olmak üzere Kızılay’da, Beştepe’de şehitler veren Risale-i Nur’un hakiki talebeleri, töhmet altında bırakılıyor.

Her konuda olduğu gibi bu konuda da denklemi, her zamanki önyargımızla “iki kere iki dört eder” düz mantığı içerisinde kolayca kurmuşuz;

“Bu da Nurcudur, bu da onlardandır”.

Aynı mantığı, bir kiralık veya satılmışın yaptığı saldırıyı bütün Müslümanlara mal etmek için Batının saplandığı çarpık “İslamofobi” mantığında da görürüz.

“Bu terörist Müslümansa (Müslüman terörist olmaz ayrı bir konu), bütün Müslümanlar teröristtir”.

Biz Müslümanlarda, Batılılar gibi ön yargılarımız, son yargımız olamaz.

Bu konu ile ilgili Zumer Suresi 7. Ayeti Celilesinde Allah Teâla “ve lâ teziru vâziratun vizra uhrâ (hiçbir kimse, bir başkasının yükünü yüklenemez) buyurmak sureti ile bizler için en güzel ölçüyü koymamış mı?

Neyse ki başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere, devletimizin üst kademesi bu konuda gereken hassasiyeti azami derecede gösteriyor.

Dünya tarihinde alanındaki en büyüğü olan Yenikapı mitinginin protokol konukları arasında Nur Talebesi Ağabeyler de vardı. 

Özellikle Hüsnü BAYRAMOĞLU Ağabeye Sayın Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız ve diğer devlet ricali yakın alaka gösterdi.

Aynı alaka ve ihtimamı, diğer yöneticilerimizden, emniyetimizden, adliyemizden ve 15 Temmuz’dan beri omuz omuza meydanlarda birlikte nöbet tuttuğumuz milletimizden de bekliyoruz.

Eminiz ki “Risale-i Nur’un hakiki talebelerinin darbe veya bu tür ihanetlerle” bir bağlantısı yoktur. 

Çünkü, Risale-i Nur’un müellifi Üstad Bediüzzaman, 1925 yılında 15 Temmuz’a benzer şekilde planlanan Şeyh Said isyanına destek olması istendiğinde, bütün Nur talebelerini ve Müslümanları bağlayacak şu tespiti yapar: 

“Türk milleti asırlardan beri İslâmiyet’in bayraktarlığını yapmıştır. Çok veliler yetiştirmiş ve çok şehitler vermiştir. Böyle bir milletin torunlarına kılıç çekilmez. Biz Müslümanız. Onlarla kardeşiz, kardeşi kardeşe çarpıştıramayız. Bu şeran caiz değildir. Kılıç harici düşmana karşı çekilir. Dâhilde kılıç kullanılmaz. Bu zamanda yegâne kurtuluş çaremiz, Kur’an ve iman hakikatleriyle tenvir ve irşad etmektir. En büyük düşmanımız olan cehli izale etmektir. Teşebbüsünüzden vazgeçiniz zira akim kalır. Bir kaç cani yüzünden binlerce masum kadın ve erkekler telef olabilir”. 

Üstad, dinimizde Müslümanların birlik ve beraberliklerini zedeleyecek ve harici düşmanlara karşı kuvvetlerini kıracak hiçbir dâhili isyana yer olamayacağını defalarca vurgulamıştır. Bu tür hareketlerin varlığımıza kastederek bu milleti zayıflatacağını, parçalayacağını, bu gibi menfi hareketlere girişenlerin arkalarında ecnebi parmağı olmasından korktuğunu da dile getirmiştir. 

Başka bir mevzuda da, “Bir mâsumun hakkı, bütün halk için dahi iptal edilmez. Bir fert dahi, umumun selâmeti için feda edilmez. Cenâb-ı Hakk’ın nazar-ı merhametinde hak haktır, küçüğüne büyüğüne bakılmaz. Küçük, büyük için iptal edilmez. Bir cemaatin selâmeti için, bir ferdin rızası bulunmadan, hayatı ve hakkı feda edilmez”, diyerek haksız şekilde öldürmelerin hükmünü vermiştir.

Zaten Yüce Kitabımız Kur’an’da Allah (cc) konu ile ilgili olarak, “Kim bir mü’mini kasten öldürürse, cezası, içinde ebedî kalacağı cehennemdir. Allah, ona gazap etmiş, lânet etmiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır (Nisa 93)” buyurur.

Kâinatın Efendisi (sav) de konu hakkında buyurdukları hadislerinden birinde, “Her günahı Allah’ın mağfiret buyurması muhtemeldir. Ancak bilerek (kasten) bir mü’mini öldüren veya kâfir olarak ölen kimse hâriç…” demek sureti ile haksız yere can almanın önemini vurgulamıştır.

15 Temmuz’da şehit edilen kardeşlerimizin katilleri ve azmettiricilerini nasıl bir akıbetin beklediğini, anlatmak için başka söze gerek var mı?

Bütün açıklığı ile bu hakikatler ortada iken, bir mümin (Nur talebesi olsun veya olmasın) haksız yere bu kadar cana nasıl kıyar?

Bunların hesabını nasıl verir?

Geldiğimiz nokta, birer basiretli mümin ve adil devlet olarak, sapı samandan, haksızı haklıdan ayırma zamanıdır.

Bunu başarabilirsek, yolumuz daha aydınlık, ufkumuz daha açık olacaktır inşallah…

Yeni Akit

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Saatler ve Manzaralar / Yahya Kemal BEYATLI

SAATLER VE MANZARALAR Yahya Kemal BEYATLI   Sütunların Dibinde Duâ Edenler Ayasofya’da, ikindiden sonra, yerle …

Önceki yazıyı okuyun:
Milletvekili Said Yüce:Fetö’den Bediüzzaman’ın talebelerine; “Yok ederiz!” mesajları geldi

 Milletvekili Said Yüce: Fetö'den Bediüzzaman'ın talebelerine; "Yok ederiz!" mesajları geldi. İsa TATLICAN'ın Haberi Tam bir …

Kapat