Ana Sayfa / İLİM - KÜLTÜR – SANAT – FİKRİYAT / Makaleler / Risale-i Nur’da Hakikat-ı Muhammediye – 2

Risale-i Nur’da Hakikat-ı Muhammediye – 2

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Yazar: İsmail Aksaraylı

Tevhid Bayrağını Kâinatın En Üst Tepesine Dikti

Hz. Muhammed (a.s.m.) tek başıyla bütün dünyaya karşı kelime-i tevhid olan “Lâ ilâhe illallah“ı ilan etmiş, “vahdaniyet“i dava etmiştir.(1) Kâinatça en büyük hakîkat olan ‘tevhid’i(2) ilan davası O’nun (a.s.m.) manevi şahsiyeti olan ‘hakîkat’ini(3) meydana getirir. Muhammed Aleyhisselâtü Vesselam, “hakîkati”nin esası olan bu dava için: “Ben ve benden evvel gelen peygamberlerin en ziyade faziletli ve kıymetli sözleri, “Lâ ilâhe illallah” kelâmıdır“(4)demiştir.

Tevhid bayrağını kâinatın en üst tepesi üstünde diken, bütün âleme karşı tevhide ilâncılık eden ve peygamberlerin kapalı bıraktıkları hakîkatleri açıklayan ancak Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm’dır.(5) Varlık dairesinin en büyük hakîkati olan tevhidi bütün mertebeleriyle en mükemmel bir surette Vahdaniyet-i İlâhiyenin en parlak ve en kat’î bir delîli olan O Zât (a.s.m.) ders vermiştir.(6) Bu kadar garib, acib, güzel kâinat için böyle tarif edici bir hârika mürşit lâzımdır. “Eğer bu zât (a.s.m.) olmasa idi kâinat da olmazdı.” meâlinde olan hadîs-i kudsî(7) bu hakîkati aydınlatır.(8)

Muhammed Aleyhisselâtü Vesselam’ın mânevi şahsiyetini meydana getiren davanın bir hakîkati de ‘Lâ ilâhe illallah’ esasına denk tutulan ve onun peygamberliğini ifade eden ‘Muhammeder Resûlullah’ hakîkatidir.(9) Tevhid’i ifade eden “Eşhedü enlâ ilâhe illallah” hakîkati, bütün delilleriyle risaleti ifade eden “Eşhedü enne Muhammeder Resûlullah” hakîkatini ve O’nun vazifesinin hak, dâvâsının doğru olduğunu isbat eder.(10)

Tevhid davasını ilân etmesi dolayısıyla Muhammed Aleyhisselâtü Vesselam’ın risaleti kâinatın en büyük hakîkati ve Zât-ı Ahmediye (a.s.m.), bütün mahlûkatın en şereflisi ve hakîkat-i Muhammediye (a.s.m.) tâbir edilen mânevi şahsiyeti ve kudsî makamı iki cihanın en parlak bir güneşidir.(11) O’nun (a.s.m.) mânevi şahsiyeti, kâinatın mânevî bir güneşi olduğu gibi, bu kâinat denilen büyük Kur’ân’ın en büyük âyeti ve ism-i âzamı ve Cenâb-ı Hakk’ın Ferd(12) isminin aksettiği en büyük aynadır.(13)

Peygamberliği Kendi Tercihiyle Kabul Etti.

Kâinatın yaratıcısı, en büyük muallim ve en mükemmel üstat ve şaşırmaz ve şaşırtmaz en doğru rehber olarak Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm’ı tayin etmiş,(14) O Zât da (a.s.m.) kendisine teklif edilen risâlet vazifesini kendi irade ve tercihiyle yüklenmiş ve kabul etmiştir.(15) Risâlet vazifesini tamtamına yerine getiren odur, bu; onun, manevi şahsiyetinin ehemmiyetini, derecesini ve üstünlüğünü gösterir.(16)

Hikmet sahibi Cenâb-ı Hak, insanlar içinde Muhammed Aleyhisselâtü Vesselam’ı kendine muhatap ve tercüman ve kullarına tebliğci ve imam yapmıştır.(17) Kâinat yaratıcısının, bütün maksatlarının en ehemmiyetli medârı ve bütün konuşmalarının en anlayışlı bir muhatabı insan nevidir. İnsanlar içinde en meşhur, en namlı ve eser ve icraatlarıyla en mükemmel, en muhteşem fert Muhammed Aleyhisselâtü Vesselam’dır.(18)

İnsanın kıymetini ve vazifelerini ve kemâlini bildiren en büyük rehber ve en mükemmel insan olan Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm, insana dair bütün kemâlâtı ve vazifeleri en mükemmel bir surette kendinde ve dininde göstermesiyle gösteriyor ki nasıl kâinat insan için yaratılmış ve kâinattan maksat ve müntehap [seçilen] insandır; öyle de, insandan dahi en büyük maksut ve en kıymettar müntehap ve en parlak Ehad ve Samed(19) âyinesi, Ahmed-i Muhammed’dir (a.s.m.).(20)

“Evet, nasıl ki hayat bu kâinattan süzülmüş bir hülâsadır. Ve şuur ve his dahi hayattan süzülmüş, hayatın bir hülâsasıdır. Akıl dahi şuurdan ve histen süzülmüş, şuurun bir hülâsasıdır. Ve ruh dahi, hayatın hâlis ve sâfi bir cevheri ve sabit ve müstakil zâtıdır. Öyle de, maddî ve mânevî hayat-ı Muhammediye (a.s.m.) dahi, hayat ve ruh-u kâinattan süzülmüş hülâsatü’l hülâsadır(21) ve risalet-i Muhammediye dahi (a.s.m.), kâinatın his ve şuur ve aklından süzülmüş en sâfi hülâsasıdır. Belki maddî ve mânevî hayat-ı Muhammediye (a.s.m.), âsârının şehâdetiyle, hayat-ı kâinatın hayatıdır. Ve risalet-i Muhammediye (a.s.m.), şuur-u kâinatın şuurudur ve nurudur. Ve vahy-i Kur’ân dahi, hayattar(22) hakâikinin şehadetiyle, hayat-ı kâinatın ruhudur ve şuur-u kâinatın aklıdır.

Evet, evet, evet! Eğer kâinattan risalet-i Muhammediyenin (a.s.m.) nuru çıksa, gitse, kâinat vefat edecek. Eğer Kur’ân gitse, kâinat divane olacak ve dünya kafasını, aklını kaybedecek, belki şuursuz kalmış olan başını bir seyyareye çarpacak, kıyameti koparacak.”(23)

Kur’an, O’na (a.s.m.) Misafir Oldu.

Kur’an-ı Mu’ciz-ül Beyan kâinatın bütün hakikî ve âlî hakîkatlerinin tercümanı, Hâlik-ı Kâinat’ın bütün kemalâtının mucize lisanı ve bütün maksatlarının hârika mecmuasıdır,(24) koca kâinatı bir harita, bir saat, bir hâne gibi her tarafını gösterip çevirip, onları yapan sanatkârı tavrıyla ifade ve tâlim eder.(25)

Kur’an, bütün âlemlerin Rabbi ve Hâlik’ının hitabı ve hiçbir cihette taklidi ve yapmacığı hissettirecek bir emâre bulunmayan bir konuşmadır.(26) Kur’an’a îman, Kur’an’ın Allah’tan indirilmesine îman demektir.(27)

Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm’a gelen Kur’ân, Cenâb-ı Hakk’ın tercümanıdır.(28) Kur’ân, Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm’ın konuşması ve kelâmı olmayıp kelâmullâhtır;(29) vahiy olup ezelden gelmiş ve O’na (a.s.m.) misafir olmuştur.(30) Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm kâinat Hâlık’ı hesabına konuşmuş, Allah’ın kelâmını tebliğ etmiştir.(31)

Kur’an-ı Hakim’in tercümanı ve tebliğcisi olan Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselam’ın Medine-i Münevvere denilen manevi minberinde şahsiyet-i maneviyesi, haşmetiyle görünüp “Lâ ilâhe illallah” hitabını, manen herkese işittirmiş, o izzetli hitabı, insan nevine, bütün ruh ve şuur sahiplerine tebliğ etmiştir. (32)

Tebliğ ettiği dini de hârika bir süratle doğudan batıya bütün dünyayı kaplamış, insanların beşte biri kabul etmiştir.(33) O Zâtın (a.s.m.) şu kadar geniş ve büyük saltanatı, yalnız şekilden ibaret bir saltanat değildir. Daha geniş ve daha derin yerde saltanatı vardır ki, bütün kalpleri ve akılları kendisine cezb ve celbetmiştir. Ve bütün ruhları ve nefisleri büyülemiştir, kalplere sevgili, akıllara muallim ve nur, nefislere mürebbi (terbiyeci) ve ruhlara sultan olmuş ve olmaktadır.(34)

Dipnotlar

1-Şualar, s. 9, 247, 508; S:484; “Şu zât; bütün kuvvetiyle, bütün hayatında mükerreren ve mütemadiyen ‘Lâilahe İllallah’ der, vahdaniyeti ilân eder.”, bkz: Mektubat, s. 209.

2-“tevhid gibi kâinatça en büyük hakikat”, Şualar, s. 241.

3-Şualar, s. 508.

4-Şualar, s. 9, 247, 508; S:484; “Şu zât; bütün kuvvetiyle, bütün hayatında mükerreren ve mütemadiyen ‘Lâilahe İllallah’ der, vahdaniyeti ilân eder.”, bkz: Mektubat, s. 209.

5-Mesnevi-i Nuriye, s. 172. 

6-Lem’alar, s. 308. 

7-Hadîs-i kudsî: Kudsî hadîs, mânâsı Peygamberimiz’e (a.s.m.) vahy veya ilham edilen, sözü kendisinin söylediği hadîs.

8-Mesnevi-i Nuriye, s. 22. 

9-Şualar, s. 247, 508.

11Şualar, s. 508; Lem’alar, s. 308. 

12-Şualar, s. 246-247. 

13-Ferd: Cenab-ı Hakk’ın ferd ismi. Tek, bir, yektâ, eşi benzeri olmayan. Bütün kâinatta birden, tek olarak tasarruf eden Allah’ın ismi.

14-Lem’alar, s. 309.

15-Şualar, s. 216.

16-İşârât’ül İ’caz, s. 49.

17-Lem’alar, s. 308. 

18-Lem’alar, s. 47.

19-Lem’alar, s. 309.

20-Allah’ın Ehad ve Samed isimlerine ayna. Ehad: Bir. Tek; Ehadiyet: Her bir varlıkta Allah’ın kendisine ait birlik tecellisinin, damgasının, işaretinin olması. Samed: Her şeyin kendine muhtaç olup kendisi hiç bir şeye muhtaç olmayan. Samedânî: Samed olan Allah ile alâkalı.

21-Lem’alar, s. 337. 

22-hülâsatü’l hülâsa: özün özü.

23-hayattar: hayat, can verici.

24-Lem’alar, Otuzuncu Lem’a, Dördüncü Remiz’den.

25-Şualar, s. 37.

26-Sözler, s. 473.

27-Sözler, s. 472.

28-İşârât’ül İ’caz, s. 48. 

29-Mektubat, On Dokuzuncu Mektup, On Dokuzuncu Nükteli İşaret, Dördüncü Esas.

30-Kastamonu Lâhikası, s. 237.

31-Mektubat, On Dokuzuncu Mektup, On Dokuzuncu Nükteli İşaret, Dördüncü Esas; Mektubat, s. 202.

32-Mektubat, On Dokuzuncu Mektup, On Dokuzuncu Nükteli İşaret, Dördüncü Esas; Mektubat, s. 202.

33-Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s. 250. 

34-Mesnevi-i Nuriye, s. 23.

cevaplar.org

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Leyle-i Berat Hakkında (Âyet, Hadis, Risale-i Nur)

BERAT: Nişan, rütbe ve imtiyaz için verilen resmî belge, kurtuluş. Sitemizde Berat Gecesi ile İlgili yazılar …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Ayasofya’nın Yeniden Fethedilmesi / Vehbi KARA

Özgürlük için uğraş vermek gerekiyor. Birkaç yıl önce MEMURSEN “başörtüsüne özgürlük” adı altında bir kampanya …

Kapat