Hz. Peygamber’in Koyduğu İsimler ve Özellikleri
Ashab, yeni doğan çocuklarını teberrüken (hayır beklentisiyle) Hz. Peygamber’e götürür, tahnik yaptırır (yani yeni dünyaya gelen çocuk daha anne sütü emmeden Rasûlullah’a götürülür, Rasûlullah çocuğu kucağına oturtup ağzında yumuşatmış olduğu hurma ile çocuğun damağını oğar, daha sonra dua edip adını koyardı ki İslam inancında bu işleme tahnik adı verilir) ve adlarını koydururlardı. Ad koyarken yapılan sözcük seçiminin temelinde yatan en belirgin özellik, hayır beklentisi olmaktadır. Bu gerçekten hareketle Hz. Peygamber’in yeni doğan çocuklara verdiği isimlere baktığımızda umumiyetle ya İbrahim gibi eski bir peygamber ismi, yahut da Abdullah ve Abdurrahman gibi Allah’ın ismine veya bir sıfatına izafe ederek verdiği isimler göze çarpmaktadır.Peygamber isminin verilmesinin, genel olarak, onların izinden gitme arzusundan kaynaklandığını veya en azından böyle bir arzu ve beklentiye yönlendirmeye matuf oluğunu; daha dar bir açıdan değerlendirdiğimizde ise, İbrahim (as)’ın Hz. Peygamber’in dedelerinden olması hasebiyle eskileri yâd etme, onları unutmama ve unutturmama, hatıralarını canlı tutma amacına yönelik olduğunu söylemek mümkündür.Abdullah ve Abdurrahman gibi isimlerin Allah’a en sevimli olmasının sebebini şu şekilde izah etmek mümkündür: Abdullah isminde ubudiyet ve tezellülü itiraf vardır. Abdurrahman’da ise her mahluka şamil olan rahmeti itiraf vardır.
Hz. Peygamber’in Değiştirdiği İsimler ve Özellikleri
Hz. Peygamber’in değiştirdiği isimlerde üç ana özellik göze çarpmaktadır:
a. Kötü Manalı Olanlar
Rasûlullah mana itibarı ile çirkin olan isimleri değiştirirdi. Mesela Ensar’dan Usey’in, oğluna verdiği ismi(3) Hz. Peygamber beğenmemiş, “ona Münzir adını koy”(4) buyurarak önceki ismi değiştirmiştir. Ebû Davud (ö.275/888), Rasûlullah’ın, Âsî, Azîz, Atele, Şeytan, Hakem, Gurab, Hubab, Şihab isimlerini değiştirdiğini, Şihab’ı Hişam, Harb’i Silm, Muzdacî’ı Münbais yaptığını, Afire adını taşıyan bir araziyi de Hadire, Şi’bu’d-Dalalet geçidi(n)’i Şi’bu’l-Hüdâ; Benü’z-Zinye’yi Benü’r-Rişde; Benû Muğviye’yi de Benû Rişde olarak değiştirdiğini nakletmektedir(5).Hz Peygamber bu isimleri, şüphesiz manalarındaki çirkinlik ve sevimsizlikten; Hakem ismini, Allah’ın bir ismi; Hubab’ı, şeytan veya bir yılan cinsinin adı olduğundan; Şihab’ı da alev gibi yanmayı(6) ifade ettiğinden beğenmemiş, onları bu sebeple değiştirmiştir.Şu bir gerçektir ki, hoş karşılanmayan bir şey duyula duyula ona karşı tepki ve duyarlılık söner, sonunda normal karşılanır hale gelir. İnsanın bu fıtrî yapısını dikkate aldığımızda, “şuyûu vukûundan beterdir” ata sözünün ne kadar yerinde söylenmiş olduğunu daha iyi anlıyoruz. Zira vukûu sınırlı kalabilir, neticede zararı az olur. Ancak şuyû bulur, geniş bir alana yayılır da normal karşılanır hâle gelirse, o zaman bunun zararı daha çok olur.Dilimizde Aziz, Kadir, Samet gibi isimler, yukarıda verilen ölçüye göre mahzurlu sayılmasına rağmen çocuklara verilmektedir. Ancak bunlar Abdülaziz, Abdülkadir, Abdüssamet’ten kısaltma olmalıdır. Çünkü Cenâb-ı Hakk’a ait isimlerdir. Rasûlullah bu gruba dahil isimlerle tesmiyeyi (isimlenmeyi) uygun görmemiş ve her seferinde değiştirmiştir(7). Bu tür isimleri, örneğin sadece Aziz şeklinde değil, Allah’a kul olmayı ifade eden Abdülaziz şeklinde “abd (kul)” izafetiyle verilmesi en uygun bir yol olacaktır.
b. Güzel Manalı Olup Daha Güzeli ile Değiştirilenler
c. Tevhîde Aykırı Olanlar
Hz. Peygamber yeni doğan çocuklara tevhîdi ve Allah’a kulluğu ifade eden Abdullah ve Abdurrahman gibi isimler vererek bunların Allah’a en sevimli adlar olduğunu ifade buyurmuş(12), bunun tam tersini ifade eden “Melikü’l-Emlak (mülklerin maliki)” gibi isimleri de Allah’ın en sevmediği isimler olarak takdim ederek(13), bunun sebebini de “Allah’tan başka mâlik yoktur”(14), şeklinde açıklamıştır. Görüldüğü gibi bu tür isimler, tevhîde aykırı olarak şirk anlamı ifade etmektedirler.
İsim Vermenin Hükmü ve Sorumluluğu
Çocuklara güzel isim vermek ana-babanın sorumluluğunda yer alan önemli bir vecibedir. Çocuklara kötü manalı çirkin isimler vermek mekruhtur. Melikülemlâk gibi tevhîde aykırı isimler vermek ise haramdır. Zira hadiste yer alan vaîd (azap tehdidi) şiddetli bir uslûpla ifade edilmiştir. Haram hükmü aynı manaya gelen diğer isimlere de şamildir.Güzel isim verme emri, isim verme yetkisine sahip olanlaradır. Hiç kimse kendi adını kendisi koymaz. Başlangıçta adı konurken böyle bir kudrete sahip değildir. Onun için burada birinci derecede sorumluluk ebeveyne aittir.
İsim Değiştirmenin Hükmü
Tevhîde aykırı olanlar, kötü manalı olanlar, güzel manalı olup duyguları menfi yönde etkileyenler olmak üzere, değiştirilme kapsamına giren isimleri üç ana gruba ayırmak mümkündür. Her şeyden önce isimlerin güzel manalı olması sünnettir, müstehaptır. Tevhîdi zedeleyen türden isimlerin verilmesi ise haramdır, kesinlikle verilmemelidir. Şayet bilinçsizce verilmişse değiştirilmelidir.Abdullah b. Selam’ın yeni bir dine girmesiyle adının değiştirilmiş olması, “her din değiştirenin ismini de değiştirmesi gerekiyor mu?” sorusunu akla getirebilir. Bu örnekten hareketle hayır cevabını vermek mümkündür. Böyle bir olay karşısında önemli olan ismin taşıdığı manadır. Güzel bir anlam taşıyor ve hem itikadî yönden bir mahzur taşımıyor, hem de sahibi üzerinde bir takım olumsuz etkiler meydana getirmiyorsa, değiştirilmesi gerekmez. Ancak isim eski dinîn izlerini taşıyorsa, değiştirilmelidir.
1) Bk. Buharî, Menakıbu´l-Ensar 45, Akîka 1; Müslim, Adab 26.
2) Ebû Davud, Edeb 69.
3) Söz konusu isim kapalı geçilerek açıklanmamıştır [bk. Buharî, Edeb 108].
4) Buharî, Edeb 108; Müslim, Adab 29.
5) Ebû Davud, Edeb 70. Asî, itaatsiz, isyankâr; ğurab, karga; muzdacî, yatan; afire, çorak; asram, kesik; atele, şiddet, sertlik; şihab, alev, ateş; harb, şavaş; Şi´bu´d-Dalale, sapıklık geçidi; Benü´z-Zinye ve Benû Muğviye, gayr-i meşru yoldan kazanılmış çocuk, zina çocuğu, sapık; Hişam, cömert; Silm, barış; Münbais, kalkan; Hadîre, yeşillik; Şi´bu´l-Hüdâ, hidayet yolu, yol gösterici geçit; Benû Rişde, helalın oğlu, meşru çocuk manalarına gelmektedir [bk. Azîmâbâdî, Avnü´l-Ma´bud , XIII, 298]. Bunlar Hz. Peygamber´in değiştirdiği yukarıdaki isimlerin manalarıdır.
6) Azîmâbâdî, Avnü´l-Ma´bud , XIII, 298.
7) Mesela bk. Ebû Davud, Edeb 70.
8) Müslim, Âdâb 19.
9) Davudoğlu, Ahmed, Sahih-i Müslim Ter. ve Şer., VI, 535.
10) Buhârî, Edeb 108; Müslim, Edeb 17.
11) en-Necm (53) 32.
12) Ebû Dâvûd, Edeb 69.
13) Buhârî, Edeb 114; Müslim, Âdâb 21; Ebû Dâvûd, Edeb 70.
14) Müslim, Âdâb 21
sonpeygamber.info
- Mehmet Nuri BİNGÖL”ün Edebî Yolculuğu - 30 Ağustos 2024
- Risale-i Nur’da ve Hatıralarda Kurban Bayramı - 15 Haziran 2024
- Ramazan’dan Sonra - 24 Nisan 2024
- Ramazan Bayramı ve Peygamber Efendimizin Bayramı - 9 Nisan 2024
- Kadir Gecesi ile İlgili Yazılar - 5 Nisan 2024
- Saatler ve Manzaralar / Yahya Kemal BEYATLI - 30 Mart 2024
- Peygamberimizin (asm) İtikâfı - 29 Mart 2024
- Aydınların Dilinden Bediüzzaman Said Nursî / Vefatının 64. Sene-i Devriyesi Hatırasına (video).. - 25 Mart 2024
- Sükûtun Zarâfeti / İmam Süyutî - 23 Mart 2024
- “Oruç, Bıçağa Gerek Duyulmayan Bir Ameliyattır.” - 20 Mart 2024