Ana Sayfa / İLİM - KÜLTÜR – SANAT – FİKRİYAT / Makaleler / 2. Abdülhamid Han’ın Sağlık Alanındaki Hizmetleri

2. Abdülhamid Han’ın Sağlık Alanındaki Hizmetleri

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Otuz dördüncü Osmanlı Padişahı Sultan 2. Abdülhamid Han (1842-1918) 1876-1909 yılları arasında 33 yıl padişahlık yapmıştır. Osmanlı tarihinin ekonomik, siyasî ve sosyal açıdan en karışık olduğu dönemde tahta çıkan 2. Abdülhamid Han, kendine has ıslahat anlayışı ve eğitim sahasındaki çalışmalarıyla devletin çöküşünü geciktirmeye vesile olmuş ve tarihteki büyük devlet adamları arasındaki yerini almıştır.

Sultan 2. Abdülhamid Han dünyadaki ilmî gelişmeleri çok yakından takip ederdi. O, Fransa ile olan münasebetlerimizin yoğunluğu sebebiyle bilhassa bu ülkedeki yenilikleri takip ederek, Batı ile ülkemiz arasındaki seviyenin açılmaması için gayret gösteriyordu.

Bu dönemde Fransa’da öne çıkan ilim adamlarından biri olan Pasteur ile irtibatı, kuduz aşısının bulunmasıyla başlar. Kuduz aşısının keşfedildiğini öğrenen Sultan, 1886 yılında Zoreos Paşa, Dr. Hüseyin Remzi ve Veteriner Hüsnü Beyden oluşan bir heyeti, eğitim için Paris’e gönderir. Heyet, Abdülhamid Hanın kendi istihkakından ayırarak verdiği 10.000 frankı ve önemli Osmanlı nişanlarından birisi olan Mecidiye Nişanı’nı Pasteur’e ulaştırır.

Paris’te eğitim gören bu heyetin yurda dönmesinden sonra İstanbul’da 1887 yılında Darü’s-Saadet, Darü’l-Kelb ve Bakteriyoloji Ameliyathanesi (Kuduz Enstitüsü) kurulur. Kuduz aşısının keşfinden sadece üç yıl sonra, İstanbul’da kuduz aşısı üretilmeye başlanır. Bu merkez, Dünya’nın üçüncü, Doğu ülkelerinin ise ilk kuduz hastalığı tedavi merkezi olmuştur.

hamidiye-etfal-hastanesi-2.abdulhamit-hanEnfeksiyonlarla mücadele bununla kalmamış; 1889’da Telkihhane (Çiçek Aşısı Üretim Merkezi), 1893’te Bakteriyolojihane-i Şâhâne, daha sonra da Bakteriyolojihane-i Baytarî kurulmuştur. Bu müesseselerde üretilen aşı ve serumlar, o zamanlar dünyayı kasıp kavuran tifo, kolera, dizanteri, veba, tifüs ve menenjit gibi hastalıkların önünün kesilmesinde rol oynamıştır. Yine hayvanları kırmakta olan şarbon, veba ve çiçek gibi hastalıkların da devası bulunmuştur.

1894 yılında Peşte’de yapılan ilmî bir toplantıda, difteri serumunun bulunduğu bildirilmiş ve bu bilgi üç gün sonra İstanbul’a ulaşmıştır. Çok sevdiği kızını dört yaşında iken difteriden kaybeden Sultan 2. Abdülhamid, bu habere çok sevinmiş ve Bakteriyolojihane-i Şâhâne Müdürü Dr. Nicolle’ü Paris’e göndermiştir. Difteri serumu, bulunuşundan sadece üç ay sonra İstanbul’da üretilmeye başlanmıştır.

Sultan 2. Abdülhamid Hanın sağlık alanındaki önemli uygulamalarından birisi de, Batılı bilim adamlarını ülkemize davet etmesi olmuştur. Bu davet neticesinde İstanbul’a gelen pek çok bilim adamı ülkemizde tıbbın gelişmesine destek vermiştir.

2. Abdülhamid Hanın uyguladığı akılcı sağlık politikaları sayesinde, Osmanlı’ya tıp alanında dünyadaki emsalleriyle başa baş giden tesisler kazandırılmıştır. Ne yazık ki bu gelişme hamleleri sürdürülememiştir. Paris’teki Pasteur Enstitüsü’nün çalışmaları onları aşı ve serum üretimi, genetik araştırmalar ve eğitim alanlarında söz sahibi kılmıştır.

Geçmiş kurumların yaşatılmasının ve hayırlı işlerin devam ettirilmesinin ne kadar önemli olduğunu bu enstitüde yapılan çalışmaların bazılarını sayarak anlayabiliriz. AIDS âmili olan HIV l ve HIV 2 virüslerinin, gen mühendisliği ile ilk Hepatit-B aşısının bulunması, verem teşhisi için hızlı test geliştirilmesi, mide ülserinin âmili olan H. Pylori bakterisinin teşhisi için hızlı test geliştirilmesi ve Shigellosis hastalığı için aşı geliştirilmesi bunlardan sadece birkaçıdır.

Şayet 2. Abdülhamid gibi ileri görüşlü bir devlet adamının yerleştirmeye çalıştığı müessese kültürünün önemi, sonraki dönemlerde de anlaşılmış olsaydı, bugün bizim topraklarımızda da Pasteur Enstitüsü gibi bilim üreten ve insanlığa faydalı kuruluşlar vücut bulacaktı.

Bakteriyolojihane-i Şâhâne ve Bakteriyolojihane-i Baytarî, Cumhuriyet’in ilk yıllarında İstanbul’daki görevlerini tamamlayarak 1928 yılında Ankara’ya taşınmış ve yerine Refik Saydam Hıfz-ı Sıhha Müessesesi kurulmuştur. Ama ne var ki, tarihî bir gerçek olarak bu müessese bânisinin hayalindeki çalışmaları yapamamış, günümüzde önemli bir görevi yerine getirmekle birlikte, süreklilik sağlanmadığı için Pasteur Enstitüsü’nünki gibi bir performans gösterememiştir.

2. Abdülhamid’in sadece sağlık alanında yapmış olduğu bu faaliyetler bile onun ne kadar ileri görüşlü, ülkesini ve halkını ne ölçüde düşünen mesuliyet şuuruna sahip bir idareci olduğunu göstermektedir. Abdülhamid Han kendi saltanat döneminde ülkede demiryolu ulaşımına ağırlık vermiş, batıdaki vilayetlerden en doğudaki şehirlere kadar telgraf hatları döşetmiş, limanlar, karayolları inşa ettirmiştir.

Bir taraftan bu altyapı yatırımları yapılırken, diğer taraftan kalkınmanın önemli bir unsuru olan eğitime de oldukça önem verilmiştir. Bu çerçevede ülkenin her tarafında tarım, sanayi ve hatta güzel sanatlar alanında pek çok meslek okulu açılmış, bunlarla ülkeye kalifiye ara elemanlar kazandırılması hedeflenmiştir. Bu proje uygulamaya konulurken gâye-i hayâl, Osmanlı’yı dışa bağımlı olmaktan kurtarmaktır.

O büyük padişahın bu faaliyetleri düşmanları tarafından bile takdir edilmiştir. Fakat daha sonra iktidarı ele geçiren İttihat ve Terakki, onun hemen bütün faydalı proje ve politikalarına son vermiştir. Böylece, devlet yönetme bilgi ve tecrübesi olmayan ve sadece muhalefet fikriyle bir araya gelen bu itilafçılar, ülkeye düşmanın bile yıllarca uğraşıp da veremediği zararı vermişlerdir. Ne garip tecellidir ki, 600 yıllık bir geçmişe sahip olan ve tekrar bir toparlanma sürecine giren Osmanlı Devleti 2. Abdülhamid’in tahttan inmesinden sadece 15 yıl sonra tarihteki yerini almıştır.

hamidiye-etfal-hastanesi-ameliyathane-2-abdulhamit-han
Sultan 2. Abdülhamid Han uyguladığı sağlık politikalarıyla zamanının bilim seviyesini yakalamış, çeşitli bulaşıcı hastalıklardan muzdarip halkının sağlığa kavuşmasına ve korunmasına vesile olmuştur. İngiliz Şarkiyatçısı Prof. Wambery, bu dönemde yapılan güzel işleri şu sözleriyle anlatmaktadır:

“Padişah elindeki bütün imkânları seferber ederek, her fırsatta hayırseverliğini göstermekten kaçmamaktadır. Eğitim ve sağlık hizmetleri için yorulma bilmeden çalışmaktadır. Padişahtan bıkabilirsiniz, hatta nefret bile edebilirsiniz; ama onun çalışkanlığını ve adaletini inkâr edemezsiniz. Savurganlığa son veren tutumuyla Osmanlı maliyesini ıslah etmiş ve ülkeyi bir uçtan diğer uca kateden demiryollarını döşetmiştir. Osmanlı, bu son dönemdeki canlanmasını Padişahın enerji, ustalık ve vatanperverliğine borçludur. Sultan Abdulhamid’in bu açıdan değeri, hiçbir şekilde inkâr edilemez.”

SULTAN 2. ABDÜLHAMİD DÖNEMİNDE YAPILAN SAĞLIK KURULUŞLARI:

1) Darülâceze

1895 yılında faaliyete geçen Darülâceze bir yapı kompleksidir. Darülaceze, yaklaşık 75 dönüm arazi üzerinde cami, kilise, hamam, fırın, mutfak, idarî, sosyal ve kültürel mekânları barındıran 20 binadan oluşmaktadır.

Günümüzde İstanbul Büyükşehir Belediyesine Bağlı olan Darülaceze, Şişli-Kağıthane arasında yer almaktadır.

2) Hastaneler

a) Şişli Hamidiye/Etfal Hastanesi

1898-99’de ilk çocuk hastahanesi olarak hizmete başlamıştır.

b) Samsun Guraba Hastanesi

Sultan II. Abdülhamid’in 25. cülus yıldönümü nedeniyle temeli atılan yapı Büyük Guraba Hastanesi olarak adı geçmektedir.

Millet ve Devlet Hastaneleri olarak anılan yapı günümüzde, Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi olarak bilinmektedir. İki katlı ve kâgir bir yapıdır.

c) Kastamonu Hastanesi

1900 yılında dönemin valisi tarafından temeli atılan ve açılan hastahane bundan sonra diğer vilayetlerde açılacak tam donanımlı hastahanelerin de öncüsü olmuştur.

Bu dönemin diğer hastahane örneklerinden İstanbul’da yer alan hastaneler:

Beyoğlu Zükur/Belediye Hastanesi (1878-79)
Yıldız Askerî Hastanesi (1886)
İstanbul Kuduz Hastanesi (1887)
Üsküdar Akıl Hastanesi (1897)
İstanbul Guraba Hastanesi Ek Binalar (1900-1905)
İstanbul Haseki Hastanesi Ek Binaları (1893)
Gülhane Hastanesi (1898)
Beykoz Serviburnu Hastanesi (1878)
Beylerbeyi Hastanesi (1877)
Eyüp İplikhane Hastanesi (1878)
Kadırga Hastanesi (1893)
Üsküdar Nuhkuyusu Hastanesi (1891)
Üsküdar Şemsipaşa Hastanesi (1877)
Kağıthane Hastanesi (1897)
Çatalca Hastanesi (1877)
Haydarpaşa Numune Hastanesi (1902-1903)

II-Abdulhamit-Han-Erzurum-Numune-Hastanesi
Anadolu’da yer alan hastahane örnekleri ise şunlardır:

Adana Hamidiye/Guraba Hastahanesi (1898)
Bursa Guraba/Hamidiye Hastahanesi (1879-1905)
Edirne Askerî Hastahanesi (1887)
Erzurum Numune Hastahanesi (1903)
Gaziantep Hamidiye Hastahanesi (1903)
Kırşehir Guraba Hastahanesi (1900)
Safranbolu Kadın Hastahanesi (1900)
Safranbolu Frengi ve Gureba Hastahanesi (1888)
Çankırı Hamidiye Guraba Hastahanesi (1896)
Eskişehir Guraba Hastahanesi (1896)
İzmir Hastahane (1895)

Ayrıca Anadolu’nun birçok kentinde açılmış, bugün mevcut olmayan hastahane ve sağlık kuruluşları da sayılabilir.

 

(belgelerlegercektarih.com)

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Leyle-i Berat Hakkında (Âyet, Hadis, Risale-i Nur)

BERAT: Nişan, rütbe ve imtiyaz için verilen resmî belge, kurtuluş. Sitemizde Berat Gecesi ile İlgili yazılar …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Tövbekâr Ol Gönül Tarîkten Çıkma / Âşık Sümmânî

Tövbekâr ol gönül tarikten çıkma Şeytandan şefâat şifadâr olmaz İy'lik eyle sakın bir gönül yıkma …

Kapat