Muharrem: Hürmete Lâyık
Muharrem, Kurban Bayramı ve hac ibadetinin kendisinde gerçekleştiği Zilhicce’den sonra gelen, Sevgili Peygamberimizin “Şehrullah: Yani, Allah’ın Ayı” diye nitelendirdiği kutlu ay…
Bu ay; ‘eşhur-u hurum'”Haram aylardan biri.”
Rabbimiz buyuruyor:
“Şüphesiz, Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısında, Allah katında ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. İşte bu, Allah’ın dosdoğru kanunudur. Öyleyse o aylarda kendinize zulmetmeyiniz.” (Tevbe, 36)
Öyle bir aydı ki Muharrem; o aya Mekkeli müşrikler dahi bir yere kadar hürmet ediyor, o zaman diliminde biraz olsun savaşa ara veriyorlardı…
Muharrem, haram kılınmış, hürmete lâyık… Hürmetle başlayan bir pilot-zaman…
Muharrem: Hicrî Yılbaşı
Muharrem, kamerî ayların ilki…
Yepyeni bir yıl… Hicrî yıldönümü… Tevhit inancının kalplerde kökleştiği, kalplerden ve gönüllerden, bir toplumun bütün hayatına nüfuz etmeye adım attığı mübarek bir ay…
Veda Tepesi’nin ufkunda son peygamber ve arkadaşı göründüğünde takvimler hicrî tarihin ilk Muharremini gösteriyordu…
Tarih Muharremdi… Allah Rasulünün 1 Muharrem’de başlattığı ıslah tüm Yesribliler’i Ensar’a dönüştürüyor, dostluk ve kardeşliğin, millî birlik ve beraberliğin en güzel örneğini oluşturuyordu…
Yesrib, Medine-i Münevvere oluyor, şehirler doğuran, kıtaları bağrına basan bir inanca yurt oluyordu.
Hicret bir milâddı… Bu kutlu yol culuk, hicretten 17 yıl sonra Hz. Ömer’in halifeliği döneminde Hz. Ali’nin teklifiyle hicrî takvimin başlangıcı olarak kabul ediliyor,
Muharrem de bu takvimin ilk ayı oluyordu…
10 Muharrem: Aşure Günü
Aşure… Muharrem ayının onuncu günü…
Sevgili Peygamberimiz buyuruyor ki:
“Ramazan orucundan sonra en faziletli oruç, Allah’ın değer verdiği ay olan Muharrem ayında tutulan aşure orucudur…” (Müslim, “Sıyâm”, 202)
“Aşure günü orucunun, bir önceki yılın günahlarına keffaret olmasını Allah’tan umarım.” (Tirmizî, “Savım”, 48)
İbn-i Abbas’ın şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Hz. Peygamber Medine’ye geldiğinde, Yahudilerin Aşure günü oruç tuttuklarını gördü. “Bu nedir?” diye sordu.
“Bu hayırlı bir gündür. Bu, Allah’ın İsrailoğullarını düşmanlarından kurtardığı, bu sebeple de Musa’nın oruç tuttuğu gündür” dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.s.); “Ben Musa’ya sizden daha lâyığım.” Buyurdu ve hem kendisi bu günde oruç tuttu, hem de başkalarına oruç tutmalarını emretti.” (Buhârî, “Savm”, 69; Müslim, “Savm”, 127)
Aşure günü tarihte bazı olayların meydana geldiği rivayet edilir:
Nuh (a.s.)’un gemisinin tufan dan kurtulup Cudi Dağı’nın tepesine oturması ve inkarcıların da bütünüyle yok olup gitmesi, Hz. Âdem (a.s.)’in tevbesi, Hz. İbrahim (a.s.)’in ateşten kurtulması ve Hz. Yakub (a.s.)’un oğlu Hz. Yusuf’a kavuşması, Hz. Musa ve İsrailoğullarının Firavun’un zulmünden kurtulması vs. (Umdetü’l-Kâri Şerhi, Sahih-i Buhârî, 9, 191; Yavuz, Yusuf Şevki, “Aşure”, DİA, IV, 24-26)
Ortak Tat: Aşure
Muharrem ayına ait güzelliklerden birisi de uzun yıllardır yaşattığımız aşure tatlısı geleneği dir. Milletimiz komşularına, dost ve akrabalarına yılda iki defa güzellik dağıtır: Birisi kurbanda et, ikincisi de aşurede tatlı…
Aşure paylaşmanın, dayanışmanın, birlikteliğin ve sevginin ifadesi, bolluk ve bereketin simgesi…
Aşurenin bu mecazî anlamı bizim için bugün her zamankinden daha fazla önem taşımakta…
Bilindiği üzere Hz. Nuh’un gemi sinde her canlıdan bir çift var dır. Bunların her biri ötekinden farklılığını ortaya koyarak asgari müşterekte birlikteliğe ve bütüne katkı sağlayarak tufandan kurtulur; tıpkı aşure aşında bir araya gelen farklı bakliyat, meyve, tatlı ve tuzluların farklılıkları nın aynı vasata-ortak tada katkı sağlamaları gibi…
Farklılıklarıyla “ortak ideal ve istikbal lezzeti’ Ve katkı sağlayıp bir çeşni kattığımızda ve farklılıkları bir kültürel zenginlik olarak gördüğümüzde; bakliyatın “heterojen”liğinden aşure aşının “homojen’liğine bin yıldır katkı sağlayan, insanlığın farklı tecrübelerini, geleneklerini, değer ve anlayışlarını bağrında barındıran, farklı inanç ve kültürlerle bir arada yaşayan milletimizin bu kültürel zenginliğini hiçbir oyun bozamayacaktır.
Ancak eğer, nasıl ki fasulye aşuredeyken diriliğini korumaya devam etmek için direnir de, pişmemekte inat ederse aşure içinde sırıtır, lezzet çatışmasına sebep olursa, farklılıkların birbirini itmesi de barış içinde birlikte yaşamaya engel olacaktır.
Milletimiz, bugün de; “farklılık ların ahenk içindeki ortak tada katkı sağlamaları”, “birlik” gibi kültürümüzün özünde hep var olan güzellikleri devam ettirme bilinci ile “Buğday, pirinç, su, şeker, fasulye, nohut, badem, ceviz, fındık, üzüm, kayısı, incir, karanfil, zencefil” gibi birbirinden farklı tatları aynı kazanda kaynatıp, Muhammedi muhabbetten birkaç damla gülsuyu katarak aşure aşı yapmaya, birlikte yaşamanın sembolünü tadarken muhabbeti paylaşmaya devam etmektedir.
Muharrem: Hüseyn-i Kerbelâ’yı Elvan Eden Gün
Yıllardan 680, aylardan Muharrem…
“Yıllar geçiyor ki yâ Muhammed,
Aylar bize hep muharrem oldu!
Akşam ne güneşli bir geceydi,
Eyvah o da leyl-i matem oldu.”
Mehmet Akif doksan sene önce yazdığı, “Pek Hazin Bir Mevlid Gecesi” isimli şiirine bu beyitler ile başlar.
Alvarlı Efe Hazretleri de:
“Bu gün mâh-ı Muharremdir, muhibb-i hanedan ağlar.
Bu gün eyyam-ı matemdir, bu gün âb-ı revan ağlar.
Hüseyn-i Kerbelâ’yı elvan eden gündür.
Bu gün Arş-ı muazzamda olan âli divan ağlar..” diyerek hüznünü ifade eder.
Muharrem… hüzün gecesi… Kerbelâ… Hz. Hüseyin’in şehâdeti… Onun siyasî ihtiraslar uğruna acımasızca şehit edilmesi, peygamberimizi ve onun Ehl-i
Beyt’ini seven müminleri derin den yaralamış, mümin kalpler yanmış, asırlar geçse de bu yangın ve gözyaşları dinmemiştir… Fırat’ın yanı başında… Suyun akış sesini duyup dururken… Kuşatılmışlık içinde susuzluk çeken mazlum bir kafile…
Hz. Hüseyin… Hz. Ali ile Hz. Fatıma’nın küçük oğlu; Rasulüllah (s.a.s.) Efendimizin sevgili torunu… Peygamberimiz’in, ağabeyi Hz. Hasan’la beraber dünyanın iki çiçeği, ahirette de, “cennet çocuklarının efendileri” diye övdüğü (Buhârî, “Menakıb”, 22) ve “Allah’ım, ben onları seviyorum, Sen de sev!” diye haklarında dua ettiği, (Tirmizî, “Menakıb”, 3i) adını bizzat kendisinin koyduğu ciğerparesi…
Ve yakınları… Kadınlar, çocuklar… Bir şiddet günü ki, asırlardır yürek kanatır. Aylar ve yıllar geçtikçe daha çok yaktı bağırları Hz. Hüseyin’in aşkı…
Çocuklara, ona olan sevgiyle Hüseyin adı verildi. Hattatlar onu yazdı, kalem ağladı, mürekkep ağladı. Nakkaşlar yazılanları renklerle taçlandırdılar. Fırça ağladı, renk ağladı. Ve onun kan damlalarıyla sulanan topraklarda insanlar mekân tutmaya başladılar. Çöller hayat buldu, Hüseyin aşkıyla yeşillendi, imar oldu. Çöl ile birlikte gönüllerdeki sevgi de çoğaldı ve Kerbelâ önce bir kasaba, sonra Hüseyin sevgisiyle ruh ve kültür oldu.
O aşk ki, Kerbelâ’nın taşına, tuğlasına şekil verdi, kubbesine, yapısına estetik oldu. Meşhedü’l-Hüseyn’e Mimar Sinan’ın usta çizgileri ve Matrakçı Nasuh’un bakışı yansıdı… Camisini, Sultan III. Murat’ın Valisi Ali Paşa yaptırdı, türbesini Necip Paşa eliyle Sultan Abdülmecid onarttı. “Hadikatü’s-Suadâ” adıyla kitabını Fuzulî yazdı, ağıtını Kâzım Paşa…
“Düştü Hüseyn atından sahrâ-yı Kerbelâ’ya
Cibrîl var haber ver sultân-ı enbiyâya”
Hz. Hüseyin şehit oldu… Onun şehadetini anlatan, bu hüznü dile getiren, Ehl-i Beyt sevgisi ile dolu gönüllerden süzülüp gelen duyguların kâğıda dökülmüş manzumeleri olan, “Maktelü’l-Hüseyin” adında nice mersiye ler yazıldı. (Bkz. İlyas Üzüm, “Hz. Hüseyin”, DİA., XVIII, 522-524; Mustafa Uzun, “Kerbelâ “, DİA, XXV, 274,275; Şeyma Güngör, “Maktelü’l-Hüseyin”,DİA., XXVII, 456-457)
Gözyaşını kullar döktü ve kumlar kuruttu…
Yaşanmış ve geri dönüşü olamayan bu yanlış ve üzücü hadiseyi yeniden düşünmek gerek…
Muharremi yeniden anlamak ve anlamlandırmak gerek…
Ortak tadımızı bozacak, pişmiş aşımıza su katacaklara tek yürek olarak direnmek gerek…
- Mehmet Nuri BİNGÖL”ün Edebî Yolculuğu - 30 Ağustos 2024
- Risale-i Nur’da ve Hatıralarda Kurban Bayramı - 15 Haziran 2024
- Ramazan’dan Sonra - 24 Nisan 2024
- Ramazan Bayramı ve Peygamber Efendimizin Bayramı - 9 Nisan 2024
- Kadir Gecesi ile İlgili Yazılar - 5 Nisan 2024
- Saatler ve Manzaralar / Yahya Kemal BEYATLI - 30 Mart 2024
- Peygamberimizin (asm) İtikâfı - 29 Mart 2024
- Aydınların Dilinden Bediüzzaman Said Nursî / Vefatının 64. Sene-i Devriyesi Hatırasına (video).. - 25 Mart 2024
- Sükûtun Zarâfeti / İmam Süyutî - 23 Mart 2024
- “Oruç, Bıçağa Gerek Duyulmayan Bir Ameliyattır.” - 20 Mart 2024