Ana Sayfa / RİSALE-İ NUR & BEDİÜZZAMAN / Nurdan Hatıralar / 27 Mayıs Sonrası Erzuurum’da “Tuhfetür Reddiye” Davası

27 Mayıs Sonrası Erzuurum’da “Tuhfetür Reddiye” Davası

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Rahmi Erdem Anlatıyor:

Erzurum “Tuhfetür Reddiye” davası

27 Mayıs 1960 darbesini yapanlar, gittikçe inkişaf eden Risale-i Nur hizmetleri ve Nur cemaati aleyhinde akla hayale gelmeyen tertiplere başvurdular. Bu tedbirlerinden birisi de sonradan onları gülünç duruma düşürecek uydurma bir broşür hazırlatmak olmuştur. Broşürün yazılma maksadı, bir din âliminin adını kullanarak, toplumda Risale-i Nur’a ve Bediüzzaman’a karşı uyanan alakanın önünü kesmekti. Plan şöyle işler:

Önce Emekli Tümgeneral Sadettin Evrin Paşa, Diyanet İşleri’ne, başkana yardımcı olsun diye getirilir. Ama perde gerisinde asıl başkan, Sadettin Evrin Paşa’dır. Diyanet İşleri Başkanı ise, İsmet İnönü döneminde Danıştay ve Anayasa Başkanlığı yapıp yaş haddinden 1963 yılında emekli olan Tevfik Gerçeker’dir.

Sadettin Evrin Paşa döneminde, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi bünyesinde Neşet Çağatay’ın başkanlığında, Nurculukla Mücadele Komitesi kurulur. Bu komitede İlahiyat’ın dekanı Hüseyin Gazi Yurtaydın, İbrahim Çubukçu, Bahriye Üçok, Hamdi Kasapoğlu gibi isimlerle beraber Neda Armaner de vardır.

Bu heyet inanılması zor işlere imza atar. İlk işleri “Tuhfetür Reddiye” adıyla yalan-dolan bir broşür hazırlamak olur. Broşürü müftü, vaiz, imam, kaymakam, vali ve ağır ceza reisleri gibi ulaşabildikleri herkese posta ile gönderirler. Maksat, Risale-i Nur ve Bediüzzaman Hazretleri aleyhinde bir ‘terör’ havası estirmektir.

           Rahmi ERDEM

İslam’ı ve güzelliklerini öğretmekle mükellef olan bu insanlar, kendi yazdıkları kitabı, kitabın basıldığı tarihten 10 yıl önce 1954’de Kahire’de vefat eden, Osmanlı’nın son şeyhülislamı Mustafa Sabri Efendi yazmış gibi göstermişlerdir. Kitabın yalan, iftira ve kasıt dolu yönü zaten sırıtır. Ama acı, belki de komik olan bu tarafı daha da sırıttıkça sırıtır. Bu acemice tertip birçok araştırmacı tarafından hemen ortaya çıkarılmıştır. Rahmetli Av. Bekir Berk de Mustafa Sabri’nin oğluna ulaşarak bu yalanı tespit ettirmiştir.

Ben de 28 Eylül 1964 tarihinde, Erzurum’da rahmetli Mustafa Polat tarafından neşredilen “Hareket” isimli haftalık gazetede, bu “Tuhfetür Reddiye” saçmalığına bir makaleyle cevap vermiştim. “İman Hizmetkârlarını içten yıkma teşebbüsleri” başlıklı bir makaleyle… Yazdığım bu makale Erzurum Cumhuriyet Savcılığınca takip mezuu olmuş. Erzurum’a mahkemeye davet olundum.

Tuhfetür Reddiye davasının ilk duruşması 24 Mart 1965 tarihindeydi. Erzurum’a hareket ettim. O günkü şartlarda bu günkü yollar ve modelli arabalar olmadığından yolculuklar çok zahmetli geçiyordu. Kışın, geçit vermeyen Tahir Dağları’ndan metrelerce kar ve tipi içinde Allah’ın inayetiyle Erzurum’a vardık. Mustafa Polat’la buluşup mahkemenin kritiğini yaptık. O aynı zamanda Erzurum’da “Hürsöz Gazetesi”ni de çıkarıyordu. Kendisi hakkında açılan dava sayılarının ise o gün itibariyle 50 kadar olduğunu öğrendim. Çok korkusuz, irfan ve ideal sahibi bir Nur talebesiydi. Babası Ahmed Polat’la beraber çekirdekten yetişme tam bir gazeteciydi. Daha sonra İttihad ve Yeni Asya gazetelerinin başına geçmişti. Genç yaşta bir trafik kazasında İstanbul’da vefat etti. Allah rahmetler etsin.

Mahkemeye Mustafa Polat’la beraber gittik. Ağır kilosunu bana tutunarak zor taşıyordu. Yolda bana “Rahmi Ağabey! Mahkemede zaaf göstermeyelim, Erzurumlular çok imanlı ve heyecanlı insanlardır, müteessir olurlar sonra” dedi. Duruşma salonunda başta Mehmed Kırkıncı Hocam olmak üzere Erzurum’un tanınmış simaları vardı.

İlk sözü Mustafa Polat aldı. O kadar güzel konuştu ki savcı bundan rahatsız oldu. “Reis Bey! Susturun bu maznunu benim şerefime ilişiyor. Benim şerefimi muhafaza etmek sizin görevinizdir” diye yalvarır gibi konuşmaya başladı. Hâkim, Polat’ı susturma mecburiyetinde kaldı.

İkinci olarak sıra bana gelmişti. Yazılan “Tuhfetür Reddiye” broşürünün uydurma olduğunu ve Bediüzzaman Said Nursî ile Risale-i Nur’un mahiyetini uzun bir konuşma ile açıkladım.

Üçüncü olarak Gaziantepli bir tıp öğrencisi olan Emrullah söz aldı. “Eğer bu eserleri okumasaydım, ya meşin ceketli bir anarşist veya bir komünist olacaktım. Ben aslıma döndüm, benliğime kavuştum” şeklinde kahramanca bir müdafaa yaptı.

Duruşma başka güne talik etti.

Burada bir güzel hadise cereyan etmişti. Duruşmadan sonra mahkeme azalarından birisi bizi odasına davet etti. Bir oğlunun üniversitede okuduğunu, bizim gibi onun da imanlı dindar olmasını istediğini söyleyerek, bizden yardım talebinde bulundu.

Sonra Av. Bekir Berk ile Van’a gitmemiz, bir mahkemeye yetişmemiz gerekiyordu. Mustafa Polat bize bir taksi tuttu. Sonradan öğrendik ki, Polat’ın hiç parası yokmuş. “Yâ Rabbi! Bana bir iş gönder de bu insanlara mahkemeye yetiştirecek taksiyi tutayım” diye niyazda bulunmuş. Hakikaten Allah’ın inayeti, o sırada 500 liralık bir ilan gelmiş merhum Polat’a. Allah Rahmet etsin.

En neticede davamız beraatla bitti.

Ömer Özcan, Ağabeyler Anlatıyor – 4

Ismarlama Bir Reddiye

Yazar : Ömer ÖZCAN

1950 yılında Milas’ta doğdu. Ortaokul ve lise eğitimini İzmir’de tamamladı. 1968 senesinde lise ikinci sınıfta iken Risale-i Nur’u tanıdı. 1969’da ‘Ankara Erkek Teknik Yüksek Öğretmen Okulu’na (Bugünkü adıyla: Teknik Eğitim Fakültesi) kaydoldu… Ankara’da beş seneye yakın Bayram Yüksel Ağabeyin nezaretinde muhtelif Dersane-i Nûriyelerde kaldı. 1973 senesinde öğretmen olarak mezun oldu. 1973’den 1984’e kadar 11 sene Zonguldak’ta lise öğretmenliği yaptı. Sonra İzmir’e, mezun olduğu liseye öğretmen olarak atandı. 2000 senesinde aynı okuldan emekli oldu. Ömer Özcan evli ve iki kız babasıdır. Şimdi İzmir’de ikamet ediyor. Bütün mesaisini iman ve Kur’an hizmetlerine ayırmaya çalışmaktadır.
Ömer Özcan’ın Bediüzzaman Said Nursi ve talebeleri hakkında hatırı sayılır bir arşivi vardır. Kendisinde, Hz. Üstad’la görüşen veya görüşmeyen kadim ağabeylerden fotoğraf, ses, video veya yazılı olarak yaptığı kayıtlar mevcudtur. Ayrıca Risale-i Nur’un teksir veya matbaa olarak ilk baskılarının tamamına yakını Ömer Özcan’ın arşivinde bulunmaktadır. El yazılı orijinaller de vardır.
Ömer Özcan, Üstad Said Nursi Hazretleriyle hatıraları olan Ağabeylerle yaptığı röportajların bir kısmını kitaplaştırmıştır. “Risale-i Nur Hizmetkârları AĞABEYLER ANLATIYOR” adıyla seri olarak yayınlanmış sekiz kitabı bulunmaktadır. Yeni kitap hazırlıkları ve araştırma çalışmaları devam etmektedir.

Tüm Yazıları Göster
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
27 Mayıs: CHP’nin İktidarı Geri Alma Girişimi ve 27 Mayıs’ın 10 Zararlı Mirası

Prof. Dr. Tanel Demirel Çankaya Üniversitesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi 14 …

Kapat