Ana Sayfa / Yazarlar / ABD’nin Aya Yolculuk Sahtekârlığı

ABD’nin Aya Yolculuk Sahtekârlığı

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

ABD’nin Aya Yolculuk Sahtekârlığı (1)

Trump’ın başlattığı ekonomik savaşta ABD’nin yumuşak karnından vurmak gerekiyor. Zira bunu kendileri istedi. İşte ABD’nin yumuşak karnı sahtekârlıktır. Eğer bunu dünyaya iyi bir şekilde anlatabilir isek işte o zaman Trump dâhil bütün Amerikalılar, Türkiye’nin üstüne gitmekle ne büyük bir hata yaptığını anlayacaktır.

Dünya sinema endüstrisinin en büyüğü ABD’de Hollywood’dadır. En gelişmiş çekim ekipmanları ve en değerli sanatçılar muazzam paralar karşılığında bu endüstride çalışırlar. İyi de hiç düşündünüz mü; neden Amerikalılar bu konuda zirveye yerleşmişler?

Bunun cevabı işte bu yazının konusu ile alakalıdır. Çünkü yapılan inanılmaz sahtekârlıkları başta Amerikan vatandaşlarına daha sonra da tüm dünyaya anlatmak için böyle bir sinema endüstrisine ihtiyaç vardır. Bu endüstrinin ulaşmış olduğu son noktada; İslam düşmanlığını yaymak için DAEŞ’in bütün dünyayı ayağa kaldıracak eylemlerini çok profesyonelce hazırlanmış videolarında gördük. ABD’nin yardımı olmadan bu görüntüleri çekmek mümkün değildir.

İşte DAEŞ görüntülerine benzer şekilde 1969 yılında Amerikan‘ın Aya inme sahtekârlığı hala yasak bölge adıyla bilinen Area 51‘ci bölgede planlanmıştı. Bu filimde rol alan astronotlar en başarılı aktörler arasından seçilmiş ve bütün dünya kandırılmıştı.

Uzay bilimleri konusunda dünyanın çeşitli ülkelerinde faaliyet gösteren bilim adamlarının Aya hiç bir zaman iniş yapılmadığı yönünde görüş açıklamalarına rağmen NASA inatla bu yalanla birlikte yaşamaya devam ediyor. Hâlbuki Rusya ve Çin Halk Cumhuriyeti‘nin uzay programı çalışmalarından sorumlu bilim adamları ABD‘nin 1969 yılında sözde uzaydan yayınladığı görüntülerin, stüdyoda çekilmiş adi bir Hollywood filminden ibaret olduğunu ispatlamış durumdalar.

Özellikle Rus bilim adamları ABD‘nin aya iniş yapma konusunu son derece alaycı bir biçimde değerlendirip resmen Amerikalılarla dalga geçiyor. Artık Trump bütün kırmızıçizgileri aştığı için bizimde bunu yapmamız gerekiyor. Ruslara göre Amerikan‘ın Aya inme yalanı hala şu anda bile yasak bölge de planlanmıştı. Zira 1969 yıllarında Rusya uzay araştırmaları programı Amerika‘dan çok daha ilerdeydi. Uzaya ilk insanı Yuri Gagarin’i göndermişlerdi.

O dönemlerde yeni başkanlığa seçilen Richard Nixon hükümeti Amerikan halkının desteğini almak için böyle bir sansasyonel başarıya imza atmak istiyordu ve bunu da sahte Ay yolculukları ile başarmıştı. Fakat günümüzde Hollywood filmlerinde dahi bu sahtekârlık açıkça ifade edilebilmektedir.

İşte bu hayli ses getirecek hayali Ay yolculuğunun en önemli hatalarını yazarak ABD’nin ipliğini pazara çıkaralım. Yazı uzun olacağından dizi şeklinde yayınlamakta yarar vardır.

Öncelikle Ay yolculuğu; bugünün teknolojisine göre dahi zordur. Daha doğrusu Ay’a 1969’da da gitmek mümkündü. Lakin Ay’dan geri dönüş yapmak bugün bile çok zordur. Hele hele müzede sergilenen tenekeden yapılmış oyuncaklara benzeyen Apollo modülleri ile bunu başarmak imkânsızdır.

Ay yolculuğunun en zor kısımlarından bir tanesi ise Güneş’in radyasyonlarından korunmaktır. Van Allen kuşaklarının dışına yani Dünya’nın manyetik alanından çıkıldığında öldürücü ışınlardan koruyucu giysiler üretmek çok pahalıdır. Ayrıca yolculuğu insan sağlığına uygun bir şekilde yapacak uzay araçları hala kolay kolay yapılamamaktadır. 1969 da ise o günkü kıyafetlerle uzaya çıkan birisinin köfte olup dünyaya gelmesi gerekirdi.

Bu sahte yolculuk konusunda daha çok yazılacak şey var. Dilerseniz bunları gelecek yazıya bırakalım.

ABD’nin Aya Yolculuk Sahtekârlığı (2)

Rusya ile silah yarışında büyük çaba harcayan ABD, dünya kamuoyu önünde uzay konusunda da Rusya‘dan geri kalmamak istiyordu. Ruslar tarafından başarılabilecek bir ilk iniş, Amerika‘nın savunma teknolojisindeki üstünlüğüne büyük bir darbe vurabilirdi. Süper güç olmasına yarayan silah satışları kesilirse ülke ekonomisi felç olabilirdi.

20 Temmuz 1969 tarihinde gerçekleştirilen sahtekârlık ne yazık ki aradan tam 49 sene geçtiği halde hala devam ediyor. Bunu o tarihlerdeki politikacıların aymazlığına verebiliriz. Lakin bu büyük yalanı hala devam ettirmek insanlık adına utanç verici bir durumdur.

Amerika Birleşik Devletleri‘nin Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi NASA, 20 Temmuz’u hala Aya iniş yıldönümü olarak kutluyor.  İddiaya göre 1969 yılında Ay yüzeyine iniş yapmak için fırlatılan Apollo 11, uzayda 4 günlük bir yolculuğun ardından Aya iniş yapan ilk uzay mekiği olarak tarihe geçirilmeye çalışıldı. Ancak İngiliz gazetesi The Telegraph bu konuda farklı görüşler ortaya attı, ünlü gazete1969 yılında gerçekleşen uzay yolculuğu sırasında Aya hiç bir zaman iniş yapılmadığı konusunu dile getiren ciddi kuşkuların bulunduğunu savunarak büyük bir gazetecilik başarısına imza attı.

The Telegraph, kuşkularını ve buna neden olan maddeleri 10 ayrı başlıkta yayınlamıştı. Türkiye’de neredeyse hiç gündeme gelmeyen bu haber dünyada ciddi bir karşılık görmüş günlerce tartışılmıştı.

Gazeteye göre Ayda çekilen görüntülerin orijinal video kayıtları nedense bir anda yok olmuştu. ABD’de bu video ve ses kayıtları üzerinde defalarca inceleme yapan çok sayıda kuruluş; Aya iniş sırasında gerçekleşen canlı görüntülerde onlarca sahte bölümlerin yer aldığını öne sürüyordu. Özellikle ışık kaynağı ve gölgelerin bir birini tutmadığı, hatta çoğu yerlerde montaj bulunduğunu resmi delillerle ortaya koydular.

Orijinal görüntülerin kaybolma sebebini de; ilk görüntülerdeki sahteliğin üstünü örtmek için kaybettirilmesi ihtiyacı olduğu ileri sürüldü. Böylece montaj sorumluluğunu almamaya çalışıyorlardı. Daha sonra açıklama yapan NASA yetkilileri, görüntülerin kasıtlı olarak yok edilmediğini, ancak dünyada var olan video kayıtlarının bir çoğunda orijinalden alıntı yapıldığını itiraf etmek durumunda kaldılar.

Artık anlaşılmıştı ki; Rusya‘nın Aya çıkma planları 1969‘ların başında kesinlik kazanmaya başlamış ve o dönemde paniğe kapılan Nixon hükümeti, Amerikan halkına hoş görünmek için Navada bölgesinde dev bir stüdyoda Aya inme görüntülerinin çekimini yapmıştı.

Ruslara göre zaten Amerika hiç bir zaman aya iniş yapmamıştı. 11 Eylül saldırısı dahi girişi hala yasak olan 51‘ci bölgede planlanmıştı. Bu sefer Bush yönetimi yıkılan komünizm yerine İslam’ı hedef haline getirmek ve zor durumdaki silah sanayini kurtarmak için böyle bir plan yapmıştı. Başarılı da oldular; zira dünyayı soğuk savaş yılları ardından esen barış rüzgârlarına rağmen tekrar kan gölüne çevirdiler.

Amerikan halkının önemli bir kısmı ise nihayet ortaya çıkan bilgiler nedeniyle kabul etmeye başlamıştı. Astronot Amstrong’a defalarca yapmış olduğu sahtekarlığı itiraf ettirmeye çalışan ABD vatandaşları hala yaşıyor. ABD’de sahte Ay yolculuğu konusunda muazzam bir bilgi paylaşımı var. İnternet siteleri bu sahtekarlığın peşini bırakmayıp ABD hükümetini itiraf etmeye zorluyorlar.

Ülkemizde ise böyle konular neredeyse hiç tartışılmadı. Çünkü ABD’ye bağlı hükümetler asla Amerikalıları kızdırmak istemediler. Üniversitelerimiz ise böyle bilimsel tartışmalar içine giremeyecek kadar ideolojik yapıdaydı. Başörtüsü nedeniyle okuldan atılması gereken on binlerce öğrenci varken böyle işlerle uğraşmak çok yanlıştı.

İyi de aradan 20 yıl geçti hala Uzay enstitüleri bu konuya el atması gerekmiyor mu? Üniversitelerimizin günümüzdeki teknolojik gelişmeler ışığında bu konuya ön yargısız bir biçimde el atması çoktan gelmiş de geçmiştir, vesselam.

ABD’nin Aya Yolculuk Sahtekârlığı (3)

İngiliz gazetesi The Telegraph‘a göre, Aya çıkma olayı 20‘ci yüzyılın en büyük yalanı olarak tarih sayfalarına geçmiştir. Ayda hiç bir zaman yer çekimi veya rüzgar olmadığı halde dikilen bayrakta bazen küçük dalgalanmalar gözlendiği için bu konuda Amerikalılarla bir hayli dalga geçiliyor.

Yolculuk görüntülerinde gece sahnesi varken yıldızların neden arka planda yer almadığı ise bir başka alay konusu. NASA‘da yıllarca görev yapan bir kişi ise bu sorulara şöyle cevap veriyor:

Bayrakta küçük dalgalanma olayına, hemen yakında bulunan uzay modülünden gelen egzoz gazı neden olmuştur. Ne yani “astronotlar yellendi” de ondan oldu, diyemeyecekler tabii!

Arka planda neden yıldız gözükmüyor sorusuna ise “o dönemlerde yıldızları görüntüleyebilecek kameralar bulunmadığı” cevabı veriliyor. Tamam bu biraz daha makul bir cevap elbette.

Uzay bilimi ile uğraşanların sordukları sorular bu kadar değil elbette. Özellikle şu sorular çok sorulmaktadır.

İnternet ortamında bir takım görüntülerde astronot Neil Armstrong aya ilk defa ayak bastığı sırada bir anda stüdyodaki tavandan kopan büyük bir metal cisim Armstrong‘un sol koluna çarpıyor ve herkes yardıma koşuyor.  Peki, buna ne demeli?

NASA bu konuda soğukkanlı bir şekilde itiraf ediyor ve diyor ki: “Bu gerçekten de yerde yapılan deneme çekimleri sırasında yaşanan talihsiz bir kaza olmuştur. Üstelik yerde birçok prova çekimleri yapıldı, insanlar bunu orijinal görüntülere monte edip dalga geçiyorlar. Oysa biz; insanlığın hizmetine sunulan büyük bir başarıyı gerçekleştirdik “.

Diğer merak edilen bir konu da: Hesaplamalara göre Ay yüzeyindeki gündüz sıcaklığı 260 ile 280 derece arasında değişiklik gösteriyor. Bu derecedeki sıcaklıkta çekilen filmler erir ve insanlar muhtemelen rahatsız olur. Hatta muhtemelen ölür… Peki ama astronotlar neden bu kadar rahat görünüyorlar? Üstelik Ay‘dan getirilen kaya parçalarından bire bir aynısı Antarktika kıtasında bile bulunuyor.

Nitekim sorular hiç bitmiyor:

İniş modülü Ay‘ın yüzeyinden ayrıldıktan sonra roketten çıkması gereken alev neden görünmüyor?

Nixon hükümeti döneminde tam 6 sefer Aya iniş gerçekleştiği söylendiği halde neden sonraki gelen hükümetler döneminde sadece bir kere olsun Aya iniş gerçekleşemedi?

İniş modülünün ağırlığı 17 ton olduğu halde neden kum üzerinde hiçbir iz bırakmadan duruyor? Hâlbuki hemen yanı başında astronotların kumdaki ayak izlerini görmek mümkün. Modül neden iz bırakmadı?

Ay’ın görünmeyen karanlık yüzündeki hava sıcaklığının eksi 41 dereceye kadar düştüğü için bu 40 dereceden itibaren cisimlerin kırılganlık derecesinin artacaktır. Bu sıcaklıkta elektrikli cihazlar çalışması zordur. Sıcaktan soğuğa geçerken yaşanan bu ani ısı değişikliği, cisimlerde esnemelere ve kırılmalara sebep olur. Peki ekipmanlar ve astronotlar nasıl bu kadar rahat çalışabiliyorlar?

NASA yetkilileri bu sorulara ciddi bir cevap vermek yerine geçiştirecek türden cevaplar vermektedir. Şunları söylemiştir:

“Bütün bu olasılıklar için gerekli önlemler alınmıştır. Üstelik yeryüzündeki denemeler yıllar sürmüştür. Uzayda her türlü ısı ortamlarına dayanıklı giysiler kullanılmıştır. İnsanlar bu tür saçma sorularla Aya gidilmedi şeklinde asıl gerçekle ilgisi olmayan komplo teorilerini ortaya atıyorlar. Oysa biz bunu hak etmiyoruz. ABD, o yıllarda defalarca uzay yolculuğu gerçekleştirdi”.

İşte Sibirya Ekspresi yazarının dediği gibi “yalanlarla istediğin yere kadar gidebilirsin fakat asla dönemezsin” vesselam…

ABD’nin Aya Yolculuk Sahtekârlığı (4)

NASA’nın dünyaya sunduğu görüntülerde Ay yolculuğunun sahtekarlık olduğu görülebilmektedir. Zaten NASA yetkilileri bazı görüntülerin prova maksadı ile çekildiğini daha sonra yanlışlıkla gerçek görüntülere montajının yapıldığını itiraf ediyorlar. Aslında mesele çok açık olup buz gibi bir sahtekarlıktır.

Biz yine de okuyucuları ikna etmek için dünyada çok sorulan fakat bizim araştırmacılarımızın hiç ilgisini çekmeyen sorulara devam edelim:

NASA’nın görüntülerinde çok düşük bir yerçekimi ortamında astronotlar bazen yürüme ile zıplama arasında gidip gelen hareketler yapıyorlar. Televizyon çekimlerinin birinde, astronotun zıplamak için dizlerini büktüğü ama sonuçta bir kaç adımdan öteye gidemediği gözleniyor. Astronotlar, yerçekiminin 6 kat daha az olduğu bir ortamda, niçin normal bir insanın yeryüzünde zıplayabileceği kadar bir mesafeye zıplayabiliyorlar?

Bu sorunun cevabı yok. O halde biz söyleyelim. Belli ki ince çelik bir telle bugün hokkabazların yaptığı gibi stüdyo tavanında asılı duran astronotlar, kontrollü bir şekilde yürütülüyorlar.  Bazı görüntülerde astronotların sırtına takılan ince halatların üzerine düşen ışık yansıması bile fark edilebiliyor.

Resimlerin birinde iki metre mesafe ile karşı karşıya duran iki Astronot gölgesinin biri uzunken bir diğeri çok kısa, bu nasıl oluyor?

NASA: “Bu resimler üzerinde sonradan montaj yapanlar olmuştur.  Gerçek resimlerde gölgeler çok makul duruyor. Ayrıca engebeli olan zeminlerde gölgeler bir biri ile aynı uzunlukta olmayabilir”.

Yeryüzünden 250 ve 750 mil yükseklikteki mesafeler arasında kalan bölgeye Van Allen Kuşağı ismi veriliyor. Bu kuşak, güneşten gelen radyoaktivite yüklü ışınların dünyaya gelmesini engelliyor. Astronotların, Ay’a gidebilmesi için bu kuşağın dışına çıkmaları gerekiyor. Bu manyetik alanın dışında insan bedeninin zarar görmemesi için o günkü teknoloji ile 4 metre kalınlığında bir kurşun tabakasıyla kaplanmış kıyafetlerin olması gerekiyor.

Bunun yanı sıra, çekilen görüntülerde astronotların sert bir şekilde dizlerinin üstüne düştükleri birkaç sahne görülüyor. Böylelikle kendilerini büyük bir riske atmış olmuyorlar mı? Ya basınca dayanıklı elbiseleri yırtılsaydı?

NASA sorulara sorularla cevap veriyor ki. Zor durumda kalındığında en güzel metot budur:

” Bu elbiseler öyle kolayca yırtılacak elbiseler değil. Bunların yerde denenmediğini mi sanıyorsunuz? Uzay yolculuğu öyle sıradan bir yolculuk olamaz. Her türlü önlem alınır öyle yolculuğa çıkılır. Ayrıca basınç diye bir kavram yok orada. Yüksek dereceli ısıdan bahsediyorsunuz. Aslında yolculuk sırasında çok yüksek ısıları unutturacak tehlike ortamları vardır uzayda. Ancak insanoğlu bütün bunların üstesinde gelebilecek kabiliyettedir. O mertebeye gelmeden uzaklara zaten gidilemez. Belli bir birikim olmadan, ayrıca risk almadan uzay yolculuğu asla söz konusu olamaz. İnsanlık şimdi ışık hızıyla uzayda yol almanın imkânlarını araştırıyor. Soruyu soranlarsa 30-40 yıl gerilerden bahsediyorsunuz. Biz birkaç ışık yılı ileriyi düşünüyoruz. Gözümüz hala yükseklerde…”.

Modül’ün altında niye iz yok? NASA’ya göre Ay modülü Ay’a indiğinde motorlarından 3000 Ibs’lik (yaklaşık 1,5 ton) basınç çıkıyordu. Bize anlatıldığı ve görüntülerden anlaşıldığı kadarıyla, Ay yüzeyi tozlu ve yumuşak. Peki iniş esnasında, modülün altına denk gelen kısımda niçin herhangi bir yıpranma, dağılmış yumuşak doku yada itmeden oluşan bir çukur görmüyoruz?

Aynı şekilde niçin Ay modülünün ayaklarında tozlanma göze çarpmıyor? Resimlerde bir başka ilginç nokta da, modülün hemen altında bir ayak izinin bulunması. Peki, tam olarak modülün altına denk gelen bölgeye bu ayak izi nasıl geldi? Astronotlar bilindiği kadarı ile modülün altına girmediğine göre, acaba stüdyoda çalışan set işçileri, daha önce senaryo çalışması yapan astronotlardan birinin ayak izlerini silmeyi mi unuttular? Ya da modül eski yerinden kaldırılıp şu an bulunduğu yere mi taşındı?…

Ay’da Atmosfer Yoksa, Nasıl oluyor da arka planda yıldızlar yok? Yine bir başka resimde astronotları Ay yüzeyine indiren Ay modülünü görüyoruz. B ile işaretlenen yere baktığımızda gökyüzünde hiçbir yıldızın görünmediğini fark ediyoruz. Madem ki atmosfer yok, niye arka planda parlak yıldızlar gözümüze çarpmıyor?

NASA uzmanları bu soruları basit fotoğrafçılık mantığı ile açıklamaya çalışıyor lakin bu büyük projenin mantığına aykırı bir cevapla yetiniyor:

“Eğer yakın plandaki nesneleri (astronot, ay modülü gibi) odaklarsanız, arka plandaki parlak nesneleri (yıldızları) aynı poz içinde yakalayamazsınız”

(A) ile işaretlenen noktaya baktığınızda, ay modülünün karanlık tarafında kalan Amerikan bayrağını net olarak görüyorsunuz. Komploculara göre, bu fotoğraf Ay’da çekilmiş olamaz. Zira eğer bir cisim Ay yüzeyinde gölgede kalıyorsa, onu görmek imkansızdır. Çünkü Ay yüzeyinde atmosfer yoktur. Atmosfer içindeki hava molekülleri ışığı süzerek yansıtırlar ve yeryüzünde gölgede kalan noktalar bu şekilde görülebilir. Ay’da atmosfer olmadığı için, gölgede kalan bir nesnenin kesinlikle görünmemesi gerekir. Peki, resimdeki bayrak nasıl görünüyor?  Bununla birlikte, Ay yüzeyine düşen güneş ışığı kırılmadan ve süzülmeden geldiği için kör edici bir etkiye sahip. Bundan dolayı astronotlar, güneş ışınlarından korunmak için % 95 altın alaşımlı başlıklar takıyorlar. Öyle ise güneşin vurduğu noktaların daha parlak, gölgelerin ise tamamen karanlık olması gerekmiyor mu? NASA fotoğraflarındaki gölge tonlarının, yeryüzünde çekilmiş fotoğraflardan hiçbir farkı yok?

Uzay fotoğraflarında resmi enlemesine kesen küçük artı (+) işaretleri sizin de dikkatinizi çekmiştir. Söz konusu artılar, kameranın bir parçasından kaynaklanmakta ve film ile kamera siperliğinin arasında bulunmaktadırlar. Bu husus, yolculuktan şüphe edenlerin de dikkatini çekmiş ve ilginç noktalar yakalamışlar. Mesela bir resimde işaret ile gösterilen kısımda, nasıl oluyor da resmin yarısı artının önünde, yarısı arkasında olabiliyor? Yoksa bu artılar, sadece saydam bir plastik üzerine işaretleniyor ve resimlerin üzerine mi yerleştiriliyordu?  Belki de bu resimde, dikkatsiz teknisyenlerden biri, plastik bandın kaydığını fark etmemişti.

Ayrıca resimlerin birinde karşı karşıya gelen astronotların biri arkadaşını resimlerken karşıdakinin başlığına yansıyan refleksiyonda neden elinde resim kamerası yok?

Sorulara devam edeceğiz, vesselam…

ABD’nin Aya Yolculuk Sahtekârlığı (5)

NASA’nın sunduğu fotoğraflardan anlaşılıyor ki çok emek verilmiş fakat bir çok ayrıntı gözden kaçmıştır. İşte Ay yolculuğunun sahte olduğu özellikle bu resimlerle ilgili sorulardan ortaya çıkmaktadır.

Resimde gösterilen bölgedeki gölgenin, eğer Ay’da atmosfer yoksa ve tek ışık kaynağı Güneş ise, daha karanlık olması gerekiyor. (B) ile işaretlenen arka plan görüntüsünde, ufuğa doğru yaklaştıkça karanlığın çöktüğü görünüyor. Bu, atmosferik coğrafyadan dolayı, sadece yeryüzünde olabilecek bir görüntü. Normalde Ay’daki ufuk çizgisinin daha keskin ve parlak görünmesi gerekiyor. Başlıkta (E) ile işaretlenen bölgede ise, gökyüzünde bağımsız bir cisim göze çarpıyor. Farklı resimlerde de göze çarpan bu cisimle ilgili bugüne kadar doyurucu bir açıklama yapılabilmiş değil.

NASA cevap verirken devreye UFO’cuları sokuyor ve aradan sıyrılmaya çalışıyor. Gülünç gelebilir fakat bazı NASA uzmanları Ay’a gerçekten gidildiğini ve resimde görünen garip cismin bir uçan daire olduğunu iddia etmektedir. Bu sahtekarlıktan kıvırmanın yolunu bu şekilde bulmuş olsalar gerektir.

Bir bilim adamı, bu teorileri çürütmek için Ay’a ilk ayak basıldığının en büyük ispatı olan video görüntülerini tekrar incelemek istiyor. ABD’nin sahtekar olmadığını anlatmaya çalışan bu bilim adamının NASA’ya yaptığı başvuruya aldığı cevap aslında kuşkuları giderici bir çok hususu içinde barındırmaktadır.

Ay’a gönderilen APOLLO uzay mekiğinden önce yüzlerce kez denemeler yapılmış ve bu denemeler hep başarız olmuş, onlarca astronot hayatını yitirmiş. Apollo dan iniş için düşünülen modül gönderilmeden önce Ay’a çok yakın iken çekilmiş gerçek resimler mevcut. Fakat bu resimlerden başka hiçbir resim ve belge Ay üzerinde çekilememiştir.

Hatta modülün mekikden çıktıktan sonra ne olduğunu dahi bilen yoktur. Yapılan incelemeler sonunda:

Bu resimlerin Apollo gönderilemeden önce yer yüzünde Ay‘daki hareketleri tam olarak sağlayabilmek için yapılan simülatör olduğu ortaya çıkmıştır. Evet sonuçta oradaki resimler Dünya ’da çekilmiştir. Ay’ın simülatörüdür. Havada kalma mevzusu ise içi su dolu büyük bir cam fanusda yerçekimine alışmak için yapılmış ve resmedilmiştir. Resmin Ay’da çekildiğini söyleyenler camın yansımasını hesaba katmamışlardı. Sonuç olarak başarısızlığını Dünya’ya duyurmamak isteyen birisi, kendini ispatlamak için elinden gelen her türlü gayreti sarf etmiştir.

Görüntülerini incelemek isteyen bilim adamına NASA: “Görüntüleri bulamıyoruz” demiştir. Böylece iddiaların yersiz bir kuşku olmadığı bu şekilde ispatlanmıştır.

“Benim için küçük, insanlık için büyük bir adım” diyerek adını tarihe yazdıran Neil Armstrong’un 49 yıl önceki bu sözünün artık hiçbir kanıtı bulunamıyor denilmiştir. Bu çok önemli kanıtlar, NASA’nın Maryland’deki üssünde kaybolmuştur.

Avustralyalı bir bilim adamı tarafından ortaya çıkarılan olay, “ABD Ay’a gitmedi. Görüntüler stüdyoda tezgâhlandı” tezini savunan milyonlarca insanı haklı çıkarmıştır. Aslında bir parça sağduyu ile bu yolculuğa bakan bir insan; NASA‘nın sahtekarlığını örtbas etmek için görüntü kasetlerini ortadan kaldırdığına inanmaktadır, vesselam…

ABD’nin Aya Yolculuk Sahtekârlığı (6)

Ay’dan gelen görüntülerin tarihiyle ilgili araştırma yapan Avustralyalı bilim adamı John Sarkassian, NASA’ya başvurarak kasetleri izlemek istediğini söylemiş ancak tüm aramalara rağmen görüntü kasetleri bulunamamıştı.

Hiç kimse kasetlerin yerini bilmiyordu. Bu olay bilim dünyasını ayağa kaldırmıştı. Orijinal görüntüler, manyetik bantlara kaydedildiği için bozulma riskleri çok yüksekti ve bir an önce bulunup dijital disklere kaydedilmeleri gerekiyordu. Yoksa gelecek nesiller, insanlık için büyük adımları sadece bozuk televizyon görüntülerinden izleyebilecekti.

20 Temmuz 1969’da gerçekleştiği iddia edilen seyahat, NASA’nın zamanın son teknolojisiyle üretilen kameraları tarafından canlı olarak yine NASA’nın Kaliforniya ve Avustralya’daki televizyon istasyonlarına gönderilmişti. O zamanlarda bu görüntüleri işleyecek teknolojisi olmayan televizyon kanalları; orijinal görüntülerin yansıtıldığı perdelerden çekim yapmışlardı.

Bu nedenle eldeki çok az görüntü; orijinallerindeki kadar net olarak görülemiyordu. Manyetik bantlı video kasetlere kaydedilen orijinal görüntüler ise 1970 yılında ABD Ulusal Arşivleri’ne kaldırılmış ve 1984’de hiçbir neden belirtilmeden Maryland’deki Goddard Uzay Üssü’ne taşınmıştı.

İşte ABD’nin sahtekarlığı bu şekilde ortaya çıkmıştı. Aslında Ay’a hiç gidilmemişti. Tüm görüntüler bir stüdyoda çekilmişti. ABD, Rusya ile bir uzay yarışına giriştiği için böyle akıl almaz bir sahtekârlığa imza atılmıştı.

Rusya uzaya insan göndererek öne geçmiş NASA‘da buna karşılık, Ay’a gittik yalanını uydurmuştu. 70 kilo olan Neil Armstrong, yüzeyde derin izler bırakırken, 1 tonluk uzay aracı neden hiçbir iz bırakmıyordu? Astronot gölgede kalmasına rağmen nasıl bu kadar net ve parlak görülüyordu?

Bu soruların cevabı basittir. Güneş gibi çok uzak bir ışık kaynağından bu kadar güçlü bir ışık gelip de taşların bu şekilde gölge yapmasına neden olamaz. Ama stüdyodaki lambalar bunu yapabilir.

Evet, insanoğlu hiçbir zaman Ay’a gitmedi ve bizler Amerikan hükümeti tarafından aldatıldık. O tarihlerde bunu yapan Nixon ve hükümetini anladık diyelim. Fakat 49 yıllık bir yalan nasıl sürdürülebilir. İşte asıl muamma budur?

Nixon böyle bir yalana ekonomiyi ayakta tutmak, dikkatleri başka alanlara çekmek ve uzay yarışını kazanmak için böyle bir sahtekarlığa imza atmış olabilir. Fakat sonradan gelenlerin bu yalanı sürdürmeye hiçbir hakları yoktur.

Amerikan hükümeti, uzay çalışmaları için 30 milyar dolar harcamıştı. Olası bir başarısızlıkta vergi konusundaki hassas kamuoyu, bunun hesabını sandıkta soracaktı. Giden paraları taçlandırmak için böylesi parlak bir senaryo geliştirilip uygulanmıştı. Gururlanan halk, artık parasının peşine düşmeyecekti.

“Wag The Dog” isimli filimde ABD Başkanı’nın gayrimeşru bir ilişkisi vardır ve seçimlerden bir hafta önce medya bunu öğrenmiştir. Kamuoyunun dikkatini dağıtmak isteyen Başkan, Arnavutluk’a savaş ilan eder. İşte bu senaryodaki gibi Ay uçuşları da aynı amaca hizmet etmektedir. Amerikan halkının kötü giden Vietnam Savaşı’na yönelik itirazlarını dindirmek isteyen hükümet, sahte Ay uçuşlarını gündeme sokmuştur. Dikkatle bakıldığında, Vietnam Savaşı’nın bitimiyle, Ay uçuşlarının bitirilmesi aynı döneme rastlamaktadır.

Son olarak bu sahtekarlık, Sovyetler Birliği ile o dönemde yapılan kıyasıya uzay yarışının kazanılması içindir. Sovyetler karşısında daha fazla rekabet edemeyeceğine kanaat getiren ve aynı zamanda daha fazla para harcamak istemeyen Amerikan hükümeti, bir taşla iki kuş vurmuştur. Hem yarışa son noktayı koymuş hem de rakibi karşısında yıllar boyu sürecek olan psikolojik bir üstünlüğü ele geçirmiştir. Bu yöntem o günkü ABD’li yöneticiler için ” Tamam biz bu işten çekiliyoruz ” demekten daha kolaydı.

Bilindiği gibi ABD’nin uzayda yolculuk programı 1962 yıllarında başlamıştı. O dönemin başkanı John F. Kennedy NASA‘nın yürüttüğü programa çok önem veriyordu. Bunun öncesinde bir dizi çalışmalar yapılmış 1959 yılında yeryüzünden 40 bin metre yükseklikte X-15 tipinde süpersonik uçaklarla saatte 6400 kilometreye varan hız denemelerine ulaşılmıştı.

Aya ilk ayak basan astronot Neil Armstrong, yine bu uçakları kullanmış bir pilottu. Böylece ilk roket motorları denenmiş oluyordu. Daha sonra orta menzil uzay uçuşları yapılmış iyi netice veren bu uçuşların ardından bu sefer uzun menzilli mesafelere Apollo adında birçok deneme modülleri fırlatılmıştı.

Yüksek basınçlı ortamlarda insanların yaşayabilmesini öğrenmek için kapsüllerin içinde zaman zaman maymunlar yolculuk etmişti. Başarısız geçen bazı denemeler esnasında çok sayıda astronot da hayatını kaybetmişti.

İşte bu büyük sahtekârlığın içyüzü budur. Umarım bu konuda bilimsel çalışmalar yapılır ve ABD’nin daha bir çok yalanı bu sayede kamuoyuna açıklanır.

İşte Türkiye’ye ekonomik savaş açan Trump’a verilecek en güzel cevaplardan bir tanesi bu ve benzer çalışmalara imza atmaktır. Asıl başarı ise gerçekten Ay’a insanlı bir uçuş yapmak ve bunu insanlık tarihine hediye etmektir, vesselam…

Yazar : Vehbi KARA

Dr. Vehbi KARA, 1965 Yılında İstanbul’da doğdu. İlk ve orta eğitimini yine İstanbul’da tamamladıktan sonra 1982 yılında Deniz Harp Okuluna girerek askeri öğrenci olarak eğitimine devam etti. 1986 Yılında Kontrol Sistemleri bölümünden Elektrik-Elektronik Mühendisi olarak mezun olduktan sonra Teğmen rütbesi ile Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı savaş gemilerinde ve karargâh birimlerinde deniz subayı olarak görev yaptı. Savaş gemilerinde güdümlü mermi ve top atışlarında birincilik kazanmıştır. 1997’de Yüzbaşı rütbesinde iken askerlik mesleğinden ayrıldı ve ticaret gemilerinde çalışmaya başladı. Gemi Kaptanı olarak çeşitli ülkelere ait 30’dan fazla ticari gemide görev yapmış çalıştığı firmalardan ödüller almıştır. 2011 Yılında Araştırmacı kadrosu ile İstanbul Üniversitesinde göreve başladı ve halen de bu üniversitenin Su Ürünleri Fakültesinde ve Mühendislik Fakültesinde denizcilikle ilgili meslek dersleri öğretmenliği görevini yürütmektedir. 1997 Yılında İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Bölümünde “Petrole Dayalı Stratejiler ve Uluslararası İlişkilerde Petrolün Rolü” isimli çalışması ile yüksek lisans eğitimini tamamlamıştır. 2015 Yılında İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Çalışma Ekonomisi ve Endüstri ilişkileri Bölümünde “Çalışma İlişkileri Açısından Kapitalizm Sonrası Dönem: Malikiyet ve Serbestiyet Devri” başlıklı çalışması ile doktora eğitimini tamamlamıştır. Uzakyol Kaptanı yeterliliğinde gemi kaptanlığı, Denizci Eğitimci Belgesi ve Elektrik-Elektronik Mühendisliği sertifikaları mevcuttur. Denizcilik, askerlik, tarih ve iktisat konularında çeşitli dergi, gazete ve internet sitelerinde makaleler yazan Vehbi KARA’nın “Bahriyede 15 Yıl” ve “Altı Ayda Altı Kıta” isimli iki kitabı bulunmaktadır. Evli ve iki çocuk babasıdır.

Tüm Yazıları Göster
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Kastamonu Lâhikası s.150-166 (Lemaat’tan)

Lemaat’tan FATİHA’NIN ÂHİRİNDE İŞARET OLUNAN ÜÇ YOLUN BEYANI Ey birader-i pür emel! Hayalini ele al, …

Kapat