Ana Sayfa / Yazarlar / Abdullah Yeğin (rha): Bir nur, sadakat ve tevazu kahramanı

Abdullah Yeğin (rha): Bir nur, sadakat ve tevazu kahramanı

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.
Bir kardeş, vefatının 7 Temmuz 2016 olduğunu bilmeden bir ilhamla yazıp paylaştığı ve benim de iştirak edip müşahede ettiğim hakikatı paylaştım.
Buyurun…
“Hasan Kardeş, gönderdiğin fotoğraftaki o mübarek şahsiyeti (Abdullah Yeğin ağabeyi) 55 senelik bir mazîiyyetle tanıdığım kadarıyla anlatmağa çalışacağım. Belki cemaatimiz içindeki özellikle son zamanlarda nükseden sıkıntı ve fitnelerin telafisi için (tabiiki samimi niyette olanlara) bir örnek teşkil eder mi acaba, diye düşünerek haddimi aşarak kaleme aldım.
EVET… İstikametten şaşmamış, üstündeki levhadaki Kur’an “Kul-in küntüm…” Ayetinin tefsiri o cümleleri hayatıyla yaşayıp bu zamanda peygamber ahlâkını en üst seviyede yaşamaya gayret eden, Üstadına en yakın bir şekil ve sadakatle bağlanıp düsturlara (özellikle İhlâs ve uhuvvet) boyun eğip sünnete ittibada azami gayret etmiş.. Hizmette istişareye ehemmiyetle bakmış ve hakkını vermiş. düsturlara ters düşmeyen yeni hizmet şekil ve yeniliklerine muhalefet etmeyip teşvik etmiş… Nefsi için hiçbir şahsa tavır takınmamış, kızmamış, kendine muhalefet ve hakaretamîz laflarda bulunanlara da nefsanî kızmayıp, hizmetin hatırına sükunetle mukabele etmiş ve onlara karşı nefsanî intikâm hissiyle hareket etmemiş, gerektiğinde affetmiş…
Etrafında mültefitlerin devamlı durmalarına mâni olup menfî bir atmosfer teşekkülüne mani olmuş… Başkasının lafıyla cemaat fertlerine muhabbet ve husumetle bakmamış ve ihtilaf konularında iki tarafı da dinliyerek “Hakkın hatırı âlîdir” düsturuna muhalif hareket etmemiş… Özellikle derslerde merciiyetten uzak durarak vârislik vazifesini şeyhlik havasına sokmayıp, bu güzel hasletini alabilene örnek olmuş…İltifat, ve medihlere bazan lisan-ı haliyle, bazen lisan-kal ile iltifat etmemiş… Kendisine cahilâne veya maksatlı iltifat ve makam verip altında başka maksatlar güden nâmüsait şahıslara fırsat verip, onlarla devamlı fotoğraf ve video çektirmemiş… Başkalarına etrafın tesiri veya hissiyatıyla şüpheyle bakmamış… Kimseye tahakküm ve aşırı iltifatlarla zarar vermeyip ümitsizlik vs.ye itmemiş…
Hizmette hatası veya eksiği olanı hal ve ifadelerle telafi çaresine bakıp, hatalarını biriktirip kapı dışarı etmeyip, birden o şahsı husumetkârane muameleyle ye’se atmamış…
Özellikle dersanede kalanların meşru dairedeki zevklerine karışmayıp daire içinde muhafaza etmeye çalışmış… Derslerde bir makam tarzında sabit bir yerde oturmayıp mütevaziane özellikle yaşlıların ve yenilerin yanına yaklaşarak onlarla musahabe etmiş…
Eğer hak ise, öncelikle kendisinin hakkı olduğu halde kendi ismiyle cemaat teşekkülüne müsaade etmeyip şahıs isimli cemaatlere muhalefet etmiş… Enaniyetten, benlik ve sahsına hürmetten şiddetle kaçınmış… Çoğu zaman derslerde yeni birilerine, hal ve tavırlarıyla kendisinin orada “en önemli şahsiyet” olduğunu ihsas ettirmemiş… Fazla kalabalık alâyişli, nümayişli ders ve salonlara iltifat etmemiş ve çoğu zaman muhalefet etmiş… Dersleri devamlı belirli şahıslara değil, kabiliyeti müsait herkese okutmuş… Ders esnasında fazla izâha müsaade etmediği gibi, ders okuyana da müdahale etmemiş… Derslerin her semte dağılmasının üzerinde israrla durup, herkesin kendi muhitinden mes’ul olduğunu defaatle söylemiş…
Seyahatlere başkalarının özellikle zengin veya makam sahibi kimselerin israrı veya teklifleriyle hareket etmeyip çoğu zaman yanına garip ve miskinlerden de birilerini almış… Gariplerle oturmaktan sohbet etmekten haz almış… Garib, samimi birisinin cenaze vs.sine teklif geldiğinde memnûnane iştirak etmiş… Sıkıntısı olanlarla ilgilenip imkân dahilinde maddî manevî desteklerle de Peygamber ahlakına örnek olmuş…Mütevâziane bir hizmet semtine derse çağrıldığında, en müsait zamanda oraya teşrif ederek iştirak etmiş ve yakın hizmet alanlarındaki şahısların da orayla ilgilenmelerini teşvik etmiş… Özellikle esnaf derslerine isim ve listeyle çağırmalara muhalefet etmiş, “Derslere umumî ilânat yapılır” diyerek, adam kayırma, vs.lere müsaade etmemiş… Derslere çağırılırken “şu, bu abi gelecek ders yapacak” anormalliğine karşı çıkmış…
Cemaat taassubundan şiddetle içtinap edip, risalelere muhabbeti olan herkesi kucaklamış (düsturların dışına çıkıp şahıs endeksli gruplar hariç) ve gerektiğinde her türlü meşrebin davetlerine iştirak edip, onlara Risale-i Nur’un gerçek hizmet yol haritasını göstermiş… Cemâatlerde, bir kısmında zengin esnaf, bir kısmında da vakıf tahakkümüne hal ve tavırlarıyla muhalefet etmiş… Siyasi bir atmosfere (seçim) girildiğinde “kime oy vereceğiz?” diyen özellikle yenilere “Nurcular kime oy vereceğini bilir” diyerek her hal ve mes’elelerde düsturları göstererek ifrat ve tefritten âzade olmuş…
KISACASI: LİSAN-I HAL İLE RİSALE-İ NUR’U YAŞAYIP, “NURCULARIN ABİSİ” OLAN AĞABEYİMİZİ RAHMETLE ANIYOR, BU GÜZEL HASLETLERİN TÜM NUR FERTLERİNE ŞÂMİL OLMASINI RABBİMDEN NİYAZ EDERİM. 
(Hayatta olsaydı, cesaret edemeyeceğim gibi, kesinliklede müsaade etmezdi bu mektuba…23-01-196… Güney bölge doğumlu bir zavallı..)”
Buna ilave edeceğim pek yok. Bu fakir de ilk defa 1981 yılında Tevruz dersanesinde tanıdım ve beraber kaldım. Elhamdülillah hâzâ min fadlı Rabbî. 
Biricik oğlum Mehmed Feyzi’nin vefatında çok teselli etti. Ve beni Kastamonu, Kayseri, Elaziz mevlidi, Adana ve yaylaya, Akhisar’da rahmetli Şahin Hoca’nın Hâfızlık merasimine ve Demirci’de Araç dersanesine halı almaya, Manisa ve Bursa’ya kadar 40 günlük hiç unutamadığım  bir seyahatimiz oldu.
Tam vefat yıldönümünde 7 Temmuz Pazar günü Kastamonu Nasrullah Camii’ndeki Mevlide (ki ilk başlatan  Abdullah Yeğin r.aleyh idi) O’nun hatırası olarak iştirak edeceğim inşaallah. Sevenlerini de bekliyoruz. 
Selam ve dua ile saygılar. 

Yazar : Hasan ERDOĞAN

1957 Kastamonu doğumlu. İlk orta lise öğrenimini Kastamonu'da, yüksek öğrenimini Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Tv Bl.1975-1981'de tamamladı. 1979'da sıkıyönetim ve Ecevit zamanında tutuklandı. 12 gün Kastamonu Cezaevinde, 60 gün Mamak Askeri Cezaevinde zahiren suçsuz yattı. Ve siyaseti bırakıp bir tarikata bağlanma kararı aldı. 1979 sonbaharında M.FEYZI Efendi r.aleyh'i ve dolayısıyla Risale-i Nur'u ve dershaneleri tanıdı. 12 eylül darbesinde sonra NURCU'LUKTAN tutuklandı. İnayet-i İlahi ile 4.gün tahliye edildi, 6.6.1981'de o dönemdeki ilk beraat ve eserlerin iade kararını aldı. Askerlik görevini Kıbrıs'ta sakıncalı Asteğmen olarak tamamladı. Yongapan. A.Ş muhasebede işe başladı. Askerde evlendi 3 kızı 1 oğlu oldu.1989-1990 arası 3 donem Kastamonu Meslek Yüksek Okulu'nda işletme finansmanı ve borçlar hukuku dersi verdi. 1991'de gazeteciliğe başladı, sarı basın kartı aldı. 1994-1996 yıllarında İstanbul'da Samanyolu Tv'de çalıştı. Uyuşamayıp ayrıldı. Ve cep telefonu bayiliği yaptı. Biricik oğlu M.FEYZI'nin 13.5 yaşında vefatıyla 2003'te ticareti bırakıp bir nevi inzivaya çekildi. Kısa süreli bazı gazetelerde çalıştı. Çeşitli makaleleri yayınlandı. "Hür adam" filminde fahri danışmanlık yaptı. Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Tv Sinema dalinda Yüksek lisans yapıyor. M.FEYZI Efendi r.aleyh'den duyduklarını kitap ve belgesel, Bediüzzaman Said Nursi hazretleri r.a film ve dizi yapma gayretinde.

Web Sitesi
Tüm Yazıları Göster
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Ruh Hakkında Sorular ve Hakikate Uygun Cevapları -1

Yazar: Eymen AKÇA Bütün asırların hakikati arayan, hayatın manasını ve gayesini sorgulayan, ruhun hakikatini keşfetmeye …

Kapat