Ana Sayfa / KASTAMONU / İz Bırakanlarımız / Abdülmecîd B. Şeyh Nasûh Tosyevî ve Cevâhiru’l-Kur’ân ve Zevâhiru’l-Furkân Adlı Tefsir Risâlesi

Abdülmecîd B. Şeyh Nasûh Tosyevî ve Cevâhiru’l-Kur’ân ve Zevâhiru’l-Furkân Adlı Tefsir Risâlesi

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Hayatı ve Eserleriyle Abdülmecîd B. Şeyh Nasûh Tosyevî ve Cevâhiru’l-Kur’ân ve Zevâhiru’l-Furkân Adlı Tefsir Risâlesinin İlmî Değeri

Ufuk Hayta
Yüksek Lisans Öğrencisi, U.Ü., Sosyal Bilimler Enstitüsü

Abdülhamit Birışık
Doç. Dr., U.Ü., İlahiyat Fakültesi

Özet
XVI. yüzyıl Osmanlı ulemâsından olan Abdülmecîd b. Şeyh Nasûh et-Tosyevî, başta tefsir olmak üzere çeşitli ilim dallarında çok sayıda eser veren çok yönlü bir şahsiyettir. Tasavvufî bir çevrede yetişen müellif, insanların Kur’ân’ın rehberliğinde dünya ve âhiret saadetini hedeflemiş ve bu amaçla Kur’ân tefsirine yönelik bazı eserler kaleme almıştır. Bu eserler toplumun en çok okuduğu sûre tefsirleri ve bazı konulu tefsirlerinden oluşmaktadır. Bu makâlede Abdülmecîd Efendi’nin hayatı hakkında bilgi verilmiş, çeşitli kütüphanelerde bulunan ellinin üzerinde yazma eserinin tespiti yapılmış ve bulundukları yerler gösterilmiştir. Son olarak da müellifin tefsire dair eserlerinden önemli bir yere sahip olan Cevâhiru’l-Kur’ân Ve Zevâhiru’l-Furkân adlı eserinin tefsir metodu çerçevesinde ilmi değeri ortaya konmaya çalışılmış ve eserin ağırlıklı olarak halkın istifâdesi için yazılmış vaaz ve irşad türü bir çalışma olduğu sonucuna varılmıştır.

I. Giriş

Osmanlı devleti kuruluşundan itibaren bir yandan siyasi yapılanmasını oluştururken, öte yandan İznik, Bursa ve Edirne’de medreseler kurmuş, ilme ve ilim adamlarına büyük önem veren Osmanlı sultanları ilim, kültür ve medeniyetin gelişmesi için büyük
çaba sarf etmişlerdir.

Osmanlı imparatorluğunun ilmî ve kültürel mirasını gün yüzüne çıkarma konusunda gösterilen çabalar ve yapılan çalışmalar istenilen düzeyde olmasa da genelde İslâmî ilimlerde özelde de tefsir alanında artış trendi gösteren çalışmalar umut verici ve sevindirici niteliktedir. Tefsir alanında geniş bir dönem ele alınarak hazırlanan ilk ilmi çalışma merhum Ziya Demir’e ait olsa gerektir1.

Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan XVI. yüzyılın sonuna kadarki müfessirleri ve tefsirleri tanıtan hacimli doktora çalışması büyük bir boşluğu doldurmuştur. Muhammet Abay’ın Osmanlı müfessirleri ile tefsirlerine kısa atıflar yapan yüksek lisans tezi de mevcudu tespit

1 Demir, Ziya, XIII.-XVI. y.y. Arası Osmanlı Müfessirleri, Ensar Neşriyat, İstanbul 2006 [Tez olarak: Osmanlı Müfessirleri ve Tefsir Çalışmaları- Kuruluşundan X/XVI. Asrın Sonuna Kadar (doktora tezi, İstanbul 1994), Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü].

bakımından titiz bir araştırma ürünüdür.2 Bu çalışmaların dışında Baba Nimetullah Nahcıvânî3, Molla Fenârî4, Ebüssuûd Efendi5, Muhammed b. Bedrüddin el-Münşi6, İbn Kemal7, Molla Gürânî8, Şihâbuddin Sivâsî9, Birgivî10, Göğsügür Lütfullah Erzurûmî11, Sırrî-i Girîdî12 gibi müfessirler ile ilgili müstakil ilmî çalışmalar da mevcuttur. Konuyu muhtelif açılardan ele alan ilmî makaleler debulunmaktadır.13

2 Tezin giriş bölümünde Osmanlı tefsir hareketinin kaynakları ve Osmanlıda tefsir akımlarına kısaca değinildikten sonra, “Kuruluş ve yükseliş dönemi müfessirleri 699-1003/1299-1595” ve “Duraklama ve gerileme dönemi müfessirleri 1003-1341/1595-1922” bölümleri altında tefsirle ilgili eser veren
273 alimin tefsirle ilgili eserlerine ve kısa biyoğrafilerine yer verilmiştir. Osmanlı Dönemi Müfessirleri (yüksek lisans tezi, 1992, Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü) adıyla tez olarak hazırlanan eser yeni bir düzenleme ile özetlenerek makale olarak da yayımlanmıştır (“Osmanlı Döneminde Yazılan Tefsir ile İlgili Eserler Bibliyografyası”, Divan İlmî Araştırmalar, sy. 6, İstanbul 1999, s. 249-303). 3 Kurt, Yaşar, Ni’metüllah Nahcivânî ve Tasavvufi Tefsiri (doktora tezi, 1998),
19 Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü; Bayhan, Ramazan, Ni’metullah b. Mahmut Nahcivani ve “el-Fevatihu’l-İlahiyye ve’l-Mefatihu’l-Gaybiyye” Adlı Eserinin Tahlili (yüksek lisans tezi, 1997), Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. 4 Durmuş, Zülfikar, Şemseddin Muhammed b, Hamza el-Fenâri’nin Hayatı ve Aynu’l-A’yân Adlı Eserinin Tahlili (yüksek lisans tezi, 1992), Erciyes
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. 5 Aydemir, Abdullah, Ebüssuûd Efendi ve Tefsirdeki Yeri, Ankara ts. 6 Öztürk, Hayrettin, Muhammed b.Bedrüddin el-Münşi Hayatı Eserleri ve Tefsirdeki Metodu (yüksek lisans tezi, Samsun 1993), 19 Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. 7 Kılıç, Mustafa, İbn Kemal Hayatı Tefsire Dair Eserleri ve Tefsirdeki Metodu(doktora tezi, 1981), Atatürk Üniversitesi İslâmi İlimler Fakültesi. 8 Yıldız, Sakıp, Fatihin Hocası Molla Gürâni ve Tefsiri, İstanbul 1987. 9 Güneş, Abdülbaki, Şihâbuddin Sivâsî, Hayatı, Eserleri, ve Tefsirdeki Metodu (yüksek lisans tezi, 1994), 19 Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü; Dartma, Bahaddin, Şihâbuddin es-Sivâsî ve Uyûnu’t-Tefâsirdeki Metodu(doktora tezi, 1994), MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü. 10 Düzenli, Yaşar, İmam Birgivi ve Tefsirdeki Metodu (yüksek lisans tezi, 1987), MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü. 11 Ören, Halis, Göğsügür Lütfullah Erzurûmî ve Râmuzu’t-Tahrîr Adlı Tefsiri (doktora tezi, 1995), MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü. 12 Gülşen, Ekrem, Giritli Sırrı Paşa ve Tefsir İlmindeki Yeri (yüksek lisans tezi, 1992), Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü; Koçkuzu, A. Sâlim, Giritli Sırrı Paşa ve Tefsirdeki Yeri (yüksek lisans tezi, 1992), Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. 13 Mesela bk. Yıldız, Sakıp, “Osmanlı Tefsir Hareketine Toplu Bakış”, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, sy. II, Bursa 1987, 1-8. Doğan, İshak, Osmanlı Dönemi Kur’an Araştırmaları, Makalât, sy. 1, sh. 95-137, Ankara Temmuz 1999; Ateş, Süleyman, “Osmanlı Müfessirleri”, Osmanlı, Yeni Türkiye Yayınları, c. VIII, s. 143-162; Dücane Cündioğlu “Çağdaş Tefsir Tarihi
Tasavvurunun Kayıp Halkası: Osmanlı Tefsir Mirası” İslâmiyât, II/4, Ekim-Aralık 1999; Aydar, Hidâyet, “Osmanlılarda Tefsir Çalışmaları”, Yeni Türkiye, 2000/3, s. 535-550; Yazıcı, İshak, “Tefsîru Ebi’l-Leys Tercemeleri Hakkında Kısa Bir Araştırma”, OMÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi, sy. 6, Samsun 1992;
Birışık, Abdülhamit, “Osmanlıca Tefsir Tercümeleri ve Hüseyin Vâiz-i Kâşifî’nin Mevâhib-i Aliyye’si”, İslâmî Araştırmalar, XVII/1, Ankara 2004, s. 53-68.

II. Hayatı ve İlmi Şahsiyeti
Kısaca Abdülmecid Efendi olarak anılan müellifimiz hakkındaki en geniş isim, şecere, nisbe ve künye kaydı şu şekilde verilmektedir: Abdülmecîd b. eş-Şeyh Nasûh b. İsrail16 et-Tosyavî el-Amasyavî

14 Demir, a.g.e., s. 292. 15 Erbaş, Muammer, “Bir Osmanlı Müfessiri: Abdülmecîd b. eş-Şeyh Nasuh b. İsrail (ö. 973/1565) ve Eserleri”, Dokuz Eylül Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi, İzmir 2006, Sayı: XXIV, s. 161-186. 16 Müellifin dedesinin ismi, bazı kaynaklarda İsrâîl (bk. Katip Çelebi, Hacı Halife Mustafa b. Abdullah, Keşfü’z-zunûn an âsâmi’l-kütüb ve’l-fünûn, Milli Eğitim
Basımevi, İstanbul 1971, II, 1767; Bağdatlı, İsmail Paşa, Hediyyetü’l-ârifîn esmâü’l-müellifîn ve âsâru’l-musannifîn (nşr. Kilisli Muallim Rıfat-İbnü’lemîn Mahmut Kemal-Avni Aktuç), Milli Eğitim Basımevi, İstanbul 1951-1955, I, 620.), bazılarında ise İsrâfîl (Bursalı, Mehmet Tahir, Osmanlı Müellifleri, Matbaa-i Amire, İstanbul 1333-1342, I, 354.) şeklinde geçmektedir. Bu sebeple Bursalı Mehmed Tahir, onu eserinde iki ayrı yerde farklı şahıslar gibi zikretmiş ve dedesinin ismine nispetle İsrâfilzâde lakabıyla bilindiğini söylemiştir. (Bursalı, Osmanlı Müellifleri, I, 113, 354.) Merhum Ziya Demir’e göre Bursalı’nın böyle bir hataya düşmesine müellifin babasının memleketi olan Tosya’yı kendi memleketi gibi düşünmesi sebep olmuştur. (Demir, a.g.e., s. 292.) Bazı kaynaklarda (Bağdatlı, Hediyyetü’l-ârifîn, II, 494.) ve kütüphane kayıtlarında müellifin ismi Abdülmecîd b. eş-Şeyh Nasuh b. Ali (Süleymaniye Ktp. Bağdatlı Vehbi, nr. 18, 960) şeklinde de gösterilmiştir. Ancak müellifin hayatı hakkında bilgi veren diğer kaynaklar ve müellifin kendi eserleri dikkate alındığında böyle bir kullanıma rastlanmamaktadır. Müellif, eserlerinin genelinde ismini Abdülmecîd b. eş-Şeyh Nasuh b. İsrail olarak zikretmiş, Menâkıbü’l-evliyâ (vr. 37a) adlı eserinde ise dedesinin isminin İsrail olduğunu söylemiştir.

er-Rumî el-Hanefî es-Sûfî. Müellifin hayatı hakkında17 kaynaklarda yok denecek kadar az bilgi olduğundan, hayatına kendi eserlerinden elde edilen bilgiler çerçevesinde yer verilecektir.

Müellif çeşitli tarikat büyüklerinin ve babası Şeyh Nasûh’un menkıbelerine yer verdiği Menâkıbü’l-evliyâ adlı eserinde, dedesini velâyet ve kerameti ile meşhur Kadirî tarikatından icâzetli İsrâil Dede olarak tanıtır.18 Müellifin bâbası hat ve meânî ilminde mâhir, Risâletü’l-Edviyye fî tarîkati’s-sûfiyye ve Risâletü’l-Edebiyye sahibi, Zeyniyye tarikatının büyüklerinden Şeyh Nasûh Efendidir.19 Şeyh Nasûh aslen Tosyalı olup seyr-i sülûkunu Şeyh Tâcüddin İbrahim Karamânî’nin (ö. 872/1467/68) yanında tamamladıktan sonra Bursa’daki Zeyniyye tekkesinde üç yıl (1513-1516) postnişinlik makamında oturmuş ve ardından memleketi Tosya’ya dönmüş ve
orada vefat etmiştir.20 Abdülmecîd Efendi’nin biraderi Yahya Efendi ise fuzalâdan bir zat olup matbu Avamil-i Cürcani Şerhi ve Abdülmecîd b. Abdüllatif b. Ferişte’nin (ö. 874-1469) Lügat-i kânûn-i İlâhî adlı Kur’ân sözlüğüne şerhi vardır.21 Abdülmecîd Efendi’nin Pîr Muhammed adında bir de oğlu vardır. Müellif bir eserinde oğlununismini ve doğum tarihini (h. 773) belirtmiş,

17 Hayatı hakkında bk. Katip Çelebi, Keşfü’z-zunûn, I, 65, 566, 852, 863, 880, 881, II, 1767; Bağdatlı, Hediyyetü’l-ârifîn I, 620; a. mlf., Îzâhü’l-meknûn I, 90; Brockelmann, Carl, GAL Supplementband, Leiden 1937, II, 644, 660; Kehhale, Ömer Rıza, Mu’cemü’l-müellifîn: teracimu musannifi’l-kütübi’l-Arabiyye, Dâru ihyâi’t-türasi’l-Arabî, Beyrut 1957, VI, 171; Nüveyhiz, Âdil, Mu’cemü’l-müfessirîn min sadri’l-İslâm hatta’l-asri’l-hadır, Beyrut 1409/1988, s. 331; Kara, Mustafa, Bursa’da Tarikatlar ve Tekkeler, I, 110-111. 18 Menâkıbü’l-evliyâ, vr. 37a.
19 Şeyh Nasuh Tosya yakınlarında bir köyde ikamet etmekte iken, babası İsrail’in vefatından sonra ilim tahsili için küçük yaşta Tosya’ya gelmiş, burada Piri Halife’den Kur’ân öğrenip hafızlığını tamamladıktan daha sonra Amasya’ya giderek hat ilmine vakıf olduktan sonra Tokat’a geçmiş orada Şeyh Tâcüddin İbrahim Karamânî’nin halifelerinden Boyabatlı Hacı Halife ile tanışmış ve onun vesilesiyle Şeyh Tâcüddin’in himayesine girmiştir. (Menâkıbü’l-evliyâ, vr. 38b-39a). Şeyh Nasuh’un hayatıyla ilgili bk. Menâkıbü’l-evliyâ, vr. 38-48; Taşköprüzâde, İsameddin Ahmed Efendi, eş-Şekâiku’n-Nûmâniyye fî ulemâi’d-devleti’l-Osmâniyye, (nşr. Ahmet Suphi Fırat), İst. 1985; Mehmed Mecdî Efendi el-Edirnevî, Hadâiku’ş-Şakâik=Tercüme ve Zeyl-i Şakâik-i Numaniyye (nşr. haz. Abdülkadir Özcan) Çağrı Yayınları, İstanbul 1989, I, 424-425; Bağdatlı, İsmail Paşa, Hediyyetü’l-ârifîn, II, 494; Süreyyâ, Mehmet, Sicill-i Osmânî, III, 362, IV, 555, İstanbul 1308; Bursalı, Osmanlı Müellifleri, I, 113. 20 Öngöِren, Reşat, Tarihte Bir Aydın Tarikatı Zeynîler, İstanbul 2003.s. 110-111. 21 Bursalı, Osmanlı Müellifleri, I, 354.

On sekiz bin âlemin şâhidi ve günün mâliki / Eylemiş ki ben kuluna ebnâ ebnâ sürûrundan dahi”

beytiyle sevincini dile getirmiştir.22

Abdülmecîd Efendi’nin hayatı hakkında bilgi veren kaynaklar onu alim, müfessir, sûfî olarak tanıtmaktadır.23 Tahsil hayatı
hakkında bilgi bulunmayan müellifin istinsâh ettiği bir eserin sonunda “h. 931 Kostantiniyye” kaydını düşmesi onun o yıllarda İstanbul’da olduğunun kanıtıdır. Eserlerinden anlaşıldığı kadarıyla Merhum Ziya Demir’in de ifade etmiş olduğu gibi24, tefsir başta olmak üzere vaaz ve irşatla, fıkıh, tarih ve âlet ilimlerinde iyi yetişmiş bir kimsedir.

Tefsir ilmine, hidâyet rehberi olan Kur’ân’ın en doğru şekilde anlaşılıp yaşanmasına vesile olması yönüyle önem vermiştir. Ailesinden aldığı tasavvuf kültürünü devam ettirmiş bu ilmin tahsilini de yapmıştır. Aile çevresi, eserlerinde Zeyniyye tarikatının
şeyhlerine yer vermesi25 ve onlardan “şeyhunâ/şeyhimiz” diyerek söz etmesi26 onun bu tarikata mensûbiyetini ve hayatını bu tarikatın düsturlarıyla şekillendiren bir sûfî olduğunu göstermektedir.

Abdülmecîd Efendinin ailesinden aldığı tasavvufî kültürün etkisi ilmi şahsiyetinin oluşmasında önemli bir rol oynamıştır. O daha ziyade halkın istifade edeceği eserler kaleme almış ve böylelikle toplumun dünya ve âhiret saadetine ulaşmasını hedeflemiştir.
Ayrıca müellifin eserlerinde kimi zaman kendi şiirlerine yer vermesinden müellifin şairlik yönü olduğunu da anlıyoruz.27

Abdülmecîd Efendi’nin vefat tarihiyle ilgili olarak kaynaklarda 887/148228, 960/155229, 973/156530, 996/158831 gibi farklı tarihler yer almaktadır. 887/1482 erken bir tarih olduğu için genel olarak doğru kabul edilmemektedir.32

Muammer Erbaş, bâbası Şeyh Nasûh Efendi’nin vefat tarihinden (924/1518) hareketle müellifin vefatıyla ilgili olarak 960/1552 veya 973/1565 tarihlerini daha makul bulmaktadır. Ancak müellifin yazdığı bir eserinin zahriyesinde

22 Abdülmecîd b. Şeyh Nasûh, el-Matlabü’l-A’lâ fi Şerhi Esmâi’llâhi’l-hüsnâ, Süleymaniye Ktp., Bağdatlı Vehbi, nr., 960, vr. 1a. (zahriye) 23 Bağdatlı, Hediyyetü’l-ârifîn, I, 620; a. mlf., Îzâhü’l-meknûn, I,90; Kehhale, Ömer Rıza, Mu’cemü’l-müellifîn, VI, 171. 24 Demir, a.g.e., s. 292. 25 Menâkıbü’l-evliyâ, vr. 40a.
26 Mecmuatü’r-resâil, Süleymaniye Ktp., Reşid Ef., nr. 1019, vr. 29a. (Zeyneddin
Hafî İcâzetnâmesi) 27 Cevâhiru’l-Kur’ân, vr. 48a, 96b, 115a. Ayrıca bk. Bursalı, Osmanlı Müellifleri, I, 113. 28 Bursalı, Osmanlı Müellifleri, I, 354. 29 Bağdatlı, Hediyyetü’l-ârifîn, I, 620; Nüveyhiz, Mu’cemü’l-müfessirîn, I, 331. 30 Bursalı, Osmanlı Müellifleri, I, 113. 31 Bağdatlı, Îzâhü’l-meknûn, I, 90; Kehhale, Mu’cemü’l-müellifîn, VI, 171. 32 Demir, a.g.e., s. 293; Erbaş, a.g.m., s. 166.

oğlunun doğum tarihini h. 973 olarak belirtmiş olması33 Riyâzu’n-nâsihîn34 ve Tefsîru Sûrati’l-Mülk‘ü h. 986’da Kıssa-i çoban ve münâcât’ı h. 988’de, Tercemetü’l-Levâyih’i h. 989’da, te’lif etmiş olması gibi bazı hususlar göz önünde bulundurulduğunda onun vefatı ile ilgili verilen tarihlerden en geç olan h. 996/1588’de vefat etmiş olma ihtimali daha kuvvetli görünmektedir.

III. Eserleri
Abdülmecîd Efendi’nin tespit edebildiğimiz kadarıyla çoğunluğu tefsirle ilgili olmak üzere hadis, fıkıh, kelam, tasavvuf, İslam tarihi, biyografi, eğitim, psikoloji gibi değişik alanlarda ellinin üzerinde eseri mevcuttur. Eserleri Türkiye’nin çeşitli kütüphanelerinde yazmalar halinde bulunan müellifin Tefsîru Sûreti’l-İnsân adlı tefsir risalesi Muammer Erbaş tarafından Türkçe’ye tercüme edilmiş ve tahkikli olarak yayınlanmıştır.35

Abdülmecîd Efendi’nin eserlerinde ailesinden aldığı tasavvuf kültürünün ve yaşadığı dönemin anlayışının etkisi açıkca görülmektedir. Müellifin yaşadığı XVI. yüzyıl, Osmanlı’nın en parlak dönemi olmakla birlikte ilmiyye sınıfında ilk bozulmaların da başladığı dönemdir. Bu dönem ulemasının asli görevleri olan emr-i bi’l marûf ve nehy-i anil münker görevlerini yapamaz oldukları kaynaklarda dile getirilmektedir.36 Müellifin yazmış olduğu eserler geneli itibariyle incelendiğinde eserlerin kaleme alınmasındaki bir sebebin de bu alandaki boşluğu doldurmak olduğu düşünülebilir.

Müellifin tefsir alanındaki eserlerine bakıldığında onun tam bir tefsir yazmadığı daha ziyade toplumu irşad düşüncesi ile yola çıkarak halkın en çok okuduğu sûreleri ya da halka ameli pratikaçıdan faydalı olacak âyetleri tefsir ettiği görülmektedir. Osmanlı tefsir çalışmalarını medreselerde hazırlanan eserler, huzur derslerindeki takrirler ve câmilerle tertiplenen irşad meclislerinde yapılan vaazlar ve sohbetler olmak üzere üç ayrı sınıflandırmaya tabi tutan Ziya Demir, bu üçüncü gruba idari işlere karışmayan, şeriatla tarikatı, hal ile kâli, derunî dünya ile madde alemini meczederek Kur’ân’ın özünü tasavvufî zevk ve aklın ışığında halka aktaran, hak ve hakîkatı tebliğle görevli mümtaz şahsiyetler tarafından yapılan daha ziyade Yasîn, Rahmân, Duhâ gibi sûrelerin tefsirinin bir takım

33 Abdülmecîd b. Şeyh Nasûh, el-Matlabü’l-A’lâ fi Şerhi Esmâi’llâhi’l-hüsnâ, Süleymaniye Ktp., Bağdatlı Vehbi, nr., 960, vr. 1a. (zahriye) 34 Brockelmann, Carl, GAL Supplementband, II, 660. 35 Abdülmecîd b. eş-Şeyh Nasûh b. İsrâil et-Tosyevî, Tefsirû Sûrati’l-İnsan (İnsan
Sûresi’nin Tefsiri), (thk. Muammer Erbaş), İzmir 2008. 36 Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilatı, Ankara, 1988, s. 69, 70.

tefsirlerden alıntılarla bazı hikemi bilgiler, menkıbeler ve bazı faydalı bilgiler ile takviye edilerek yapılan tefsir çalışmalarını dahil etmiştir.37

Abdülmecîd Efendi’nin tefsir alanındaki eserlerinin büyük çoğunluğu vaaz ve irşad yönü ağır bastığından bu grup içinde mütâlaa edilebilir.

Makalenin bu bölümünde müellifin eserlerinin isimleri verilip bulundukları kütüphanelere işaret edilecek, Cevâhiru’l-Kur’ân ve zevâhiru’l-furkân’ın adlı tefsire dair eseri ise geniş bir şekilde tanıtılacaktır.

A. Tefsirle İlgili Eserleri
Sûre Tefsirleri
1. Tefsîru Sûreti’l-Fâtiha: Yapı Kredi Bankası Sermet Çifter Kütüphanesi nr. 793, vr. 1-99, Arapça, h.955, Müellif hattı.

2. Tezkîru’n-nâsîn fi tefsîri sûreti’l-Yâsin: İstanbul Üniversitesi Merkez Ktp., Türkçe Yazmalar, nr. 558, vr. 33a-78b, Türkçe.

3. Tefsîru sûreti’l-Mülk: İstanbul Üniversitesi Merkez Ktp., Türkçe Yazmalar, nr. 558, vr. 78a-97a, h. 986, Türkçe.

4. Tefsîru sûreti’l-İnsân: Süleymaniye Ktp., Reşid Ef., nr. 1019, vr. 95b-107a, Arapça, Müellif hattı.

Konulu Tefsirleri
6. el-Hüdâ ve’l-felâh:38 Süleymaniye Ktp., Reşid Ef., nr. 1019, 1b-26a, Arapça, h. 956, Müellif hattı.39

7. el-Havf ve’l-hüzn:40 Süleymaniye Ktp., Reşid Ef., nr. 1019, 31b-40a, Arapça, Müellif hattı.

8. el-Fevzü’l-azîm:41 Süleymaniye Ktp., Reşid Ef., nr. 1019 61b-73a, Arapça, h. 957, Müellif hattı.

9. Tezkiretü üli’l-elbâb:42 Süleymaniye Ktp., Reşid Ef., nr. 1019, 41b-59b, Arapça, h. 957, Müellif hattı.

10. Risâle fî tefsîri’l-âyâti’l-müteallika bi’t-temsil:43Süleymaniye Ktp., Şehid Ali Paşa, nr. 272, Arapça, h. 972.

37 Demir, a.g.e., s. 97-100. 38 Bursalı, Osmanlı Müellifleri, I, 113; Kehhâle, Mucemü’l-müellifin, VI, 171. 39 Eserin tahkiki Doç.Dr. Abdulhamit BİRIŞIK danışmanlığında tarafımızdan yüksek lisans tezi olarak çalışılmakta olup savunma aşamasındadır. 40 Kâtip Çelebi, Keşfü’z-zunûn, I, 863; Bursalı, Osmanlı Müellifleri, I, 113. 41 Bursalı, Osmanlı Müellifleri, I, 113; Kehhâle, Mucemü’l-müellifin, VI, 171. 42 Kâtip Çelebi, Keşfü’z-zunûn, I, 852; Kehhâle, Mucemü’l-müellifin, VI, 171. 43 Bursalı, Osmanlı Müellifleri, I, 113.

Kur’ân İlimlerine Dair Eserleri
11. Makamâtü’l-mücevvidîn ve derecâtü’l-muallimîn:Süleymaniye Ktp., Bağdatlı Vehbi, nr.18, Arapça, h. 979.

12. Risâle fî beyâni’l-hurûfî’l-mukattaat: Kastamonu İl Halk Ktp., nr. 1046/1, 7b-10a,

13. Feridetu’l-furkân fî tecvîdi’l-Kur’ân: Kastamonu İl Halk Ktp., nr. 1046/2 12b-26a.

14. Risâle fî esâmî sûveri’l-Kur’ân: Kastamonu İl Halk Ktp., nr. 1046/4, 31a-34a.

15. Risâle fî vukûfî’l-Kur’ân: Kastamonu İl Halk Ktp., nr. 1046/5, 34a-36a.

B. Tasavvufla İlgili Eserleri
1. Riyazu’n-nâsihin:44 Zile İlçe Halk Ktp., nr. 195. (Halen Milli Kütüphane’de bulunmaktadır.)

2. Menâkıb-ı evliyâ: Süleymaniye Ktp., Yazma Bağışlar nr. 4027 vr. 33-67, Türkçe.

3. Menâkıbu’l-ârifîn ve kerâmâtü’l-kâmilîn: İstanbul Üniversitesi Merkez Ktp., nr. 558, Türkçe.

4. Kıssa-i Çoban ve Münâcât: Süleymaniye Ktp., Yazma Bağışlar, nr. 4027/1, vr. 1-12, Türkçe, h.988.

5. Mutâibetü’l-kulûb bi muhâtabeti’l-mahbûb: Süleymaniye Ktp., Yazma Bağışlar, nr. 4027/2, vr. 12-20.

6. Ucâletü Muhtasaratün mine’t-tasavvuf: Kastamonu İl Halk Ktp., nr. 3674/3, vr. 258b-263b, Arapça.

7. Levâihu’l-kulûb ve revâyihu’l-mahbûb: Kastamonu İl Halk Ktp., nr. 3674/8, vr. 280b-290a.

8. Nahvü’l-ârifîn: Süleymaniye Ktp., Lala İsmail, nr. 710, vr. 68-70, Arapça.

9. Nasihatnâme: Kastamonu İl Halk Ktp., nr. 3674/5, vr. 269b-271a, Farsça.

10. Esrâru’n-necât ve’n-necâh: Kastamonu İl Halk Ktp., nr. 3674/6 vr. 273b-277b, Arapça.

11. Lâyiha-i rûhâniye ve lâmia-i nûrâniye: Kastamonu İl Halk Ktp., nr. 3674/6, vr. 278b-279b, Müellif hattı, Farsça.

44 Bağdatlı, Hediyyetü’l-ârifîn, I, 620; Bursalı, Osmanlı Müellifleri, I, 113; Brockelmann, GAL Supplementband, II, 660.

12. Kenzü’l-fevâid:45 Süleymaniye Ktp., Hacı Mahmud Ef., nr. 2243, Arapça, Müellif hattı. Diğer bir nüshası, Kayseri Raşid Ef. Ktp., Raşid Ef., nr. 693.46

C. Hadisle İlgili Eserleri
1. Safâu’s-sâlihîn: Manisa İl Halk Ktp., nr. 8066/3, vr. 87b-133a, Müellif hattı, Arapça, h. 967.

2. Sûrûrü’n-nâzirîn:47 Manisa İl Halk Ktp., nr. 8066/4 vr. 134b-175a, Arapça, h. 968.

3. Risâle mine’l-ehâdîsi’l-kudsiyye: Yapı Kredi Bankası Sermet Çifter Ktp., nr. 161, vr. 1b-19b varakları arasında yer aldığına işaret edilen eser mevcut değildir.

4. Tekmiletü’l-beyân: Yapı Kredi Bankası Sermet Çifter Ktp., nr. 793, Arapça, Müellif hattı.48

5. Arafâtü’l-ârifîn li’l-vukûf fi mevkıfi ibâdeti rabbi’l-âlemîn: Süleymaniye Ktp., Reşid Ef., nr. 136, 31vr.49

D. Fıkıhla İlgili Eserleri
1. Tevakkuhü’l-fukahâ ve telezzüzü’l-üdebâ: Süleymaniye Ktp., Serez, nr. 4019, 27 vr. Müellif hattı.

2. Risâle alâ kavli sâhibi’t-tenkîh fasl fi’t-ta’n: Süleymaniye Ktp., Servili, nr. 250, vr. 24-25, Arapça.50

3. Tuhfetü’l-ahbâb:51 Bu eseri bazı kaynaklar zikretmesine rağmen Kütüphane kataloglarında yaptığımız araştırmalarda böylebir kayda rastlamadık.

4. İsrafilzâde Risâlesi: Atıf Ef., Ktp., nr. 2838 vr. 146-150 arasında yer aldığı söylenen eser mevcut değildir.

45 Bağdatlı, Hediyyetü’l-ârifîn I, 620; Bursalı, Osmanlı Müellifleri, I, 113. 46 Bağdatlı ve Bursalı bu eserin bir nüshasının Süleymaniye Ktp. Yahya Efendi bölümünde olduğunu söylüyorsa da (Hediyyetü’l-ârifîn I, 620; Osmanlı Müellifleri, I, 113.) yaptığımız araştırmada böyle bir kayda rastlamadık. 47 Eserin diğer nüshaları Kastamonu İl Halk Ktp. (nr. 3761/4) ve Nevşehir Ürgüp Tahsin Ağa İlçe Halk Ktp.’nde (nr. 427/3) Erbaûne Hadîsen adıyla kayıtlıdır. 48 Diğer nüshası: Atıf Ef. Ktp., nr. 379.
49 Diğer nüshası: İstanbul Üniversitesi Merkez Ktp., Türkçe Yazmalar, nr. 558.
(Arafatü’l-ârifîn fî Tercemeti Ehâdîsi’l-Erbaîn adıyla kayıtlı) 50 Diğer nüshası: Süleymaniye Ktp., Şehid Ali Paşa, nr. 2838. 51 Kâtip Çelebi, Keşfü’z-zunûn, I, 566; Bağdatlı, Hediyyetü’l-ârifîn, I, 620;
Bursalı, Osmanlı Müellifleri, I, 354.

E. Diğer Eserleri
1. Matlabü’l-a’lâ fî şerhi esmâi’llâhi’l-hüsnâ: Süleymaniye Ktp., Reşid Ef., nr. 592, Müellif hattı, Türkçe, h.972.52

2. Ravzatü’l-ezhâr ve cennetü’l-esmâr:53 Süleymaniye Ktp., Esad Ef., nr. 1416, Müellif hattı, Arapça, h. 952.54

3. Manzûm Kıyâfetnâme:55 Süleymaniye Ktp., Hafid Ef., nr. 479, Müellif hattı, Türkçe.

4. Me’debül-füdalâi’l-ârifîn fî menâkıbi’l hülefâi’r-râşidîn: Süleymaniye Ktp., Yazma Bağışlar, nr. 4027/3, vr. 20-32, h. 988, Müellif hattı, Türkçe.

5. Menâkıbü’l-kurrâi’s-seb’a ve’ş-Şâtıbî: İstanbul Üniversitesi Merkez Ktp., nr. 558, Türkçe.

6. Mecmâü’l-fezâil ve menbâü’l-hasâil: Kayseri Raşid Efendi Ktp., nr. 693, vr. 31b-80a, Arapça.

7. Nebzetü’n-mine’l-hakâyık ve zübdetü’n-mine’d-dekâyık: Kayseri Raşid Ef., Ktp., nr. 693, vr. 1a-12a.

8. Risâletü’l-mevâiz ve’d-duâ: Kayseri Raşid Efendi Ktp., nr. 693, vr. 92b-108a.

9. el-İstifâ fî menâkıbi’l-Mustafâ:56 Bu eseri bazı kaynaklar zikretmesine rağmen Kütüphane kataloglarında yaptığımız araştırmalarda böyle bir kayda rastlamadık.

10. Muhtasaru’l-muhtasar: Ankara Adnan Ötüken İl Halk Ktp., nr. 3080. (Halen Milli Kütüphane’de bulunmaktadır.)

11. Risâle fî beyâni ekâvilis-sekât fî tahkîkil-Avâlim minel-arz ve’s-semakât: Ankara Adnan Ötüken İl Halk Ktp., nr. 4529/6, vr. 68b-69b. (Halen Milli Kütüphane’de bulunmaktadır.)

12. Fezâilü’l-ilm ve’l-âlim: Kastamonu İl Halk Ktp., nr. 3674/4, vr. 264b-269a, Türkçe.

13. Münâcâtu Levâhibin-Necât: Kastamonu İl Halk Ktp., nr. 3674/9.

14. Risâletül-eizzâi ve erbâbil-işarât fîn-nahv: Samsun İl Halk Ktp., nr. 1049/7. (Halen Milli Kütüphane’dir.)

52 Diğer iki nüshası: Süleymaniye Ktp., Bağdatlı Vehbi (nr. 960); Yazma Bağışlar
(nr. 749). 53 Bağdatlı, Hediyyetü’l-ârifîn, I, 620; Bursalı, Osmanlı Müellifleri, I, 113. 54 Eserin diğer iki nüshası Süleymaniye Ktp. Şehid Ali Paşa (nr.1481) ve Manisa İl Halk Ktp. Akhisar Zeynelzâde (nr.5718)’de kayıtlıdır. 55 Bağdatlı, Hediyyetü’l-ârifîn, I, 620; Bursalı, Osmanlı Müellifleri, I, 113. 56 Bağdatlı, Îzâhü’l-meknûn, I, 90; a. mlf., Hediyyetü’l-ârifîn, I, 620; Bursalı, Osmanlı Müellifleri, I, 354; Mucemü’l-müellifin, VI, 171.

15. Ta’rifâtun Mâ’rifetuhâ: Kastamonu İl Halk Ktp., nr. 1046/3, vr. 26b-27a, Arapça.

F. Tercüme Eserleri
1. İrşâdü’t-Tâlibîn fî ta’lîmi’l-müteallimîn (Tercüme-i ta’lîmi’l-müteallim):57 Murat Molla Ktp., nr. 1241, Müellif hattı.58

2. Risâletü’l-Muhtasar bi’l-lemehât fî tercemeti’l-Lemeât: Kastamonu İl Halk Ktp., nr. 36 vr. 231b-246b.

3. Tercemetü’l-Levâyih: Kastamonu İl Halk Ktp., nr. 36, vr. 221b-230b, h. 989.

4. Tercüme-i Risâle-i Muhtasara: İstanbul Üniversitesi Merkez Ktp., nr. 558.

5. Pend-i Attar Tercümesi (Şerh-i Pendnâme li’l-Attâr):59 İstanbul Üniversitesi Merkez Ktp., nr. 4009.

IV. Cevâhiru’l-Kur’ân Ve Zevâhiru’l-Furkân Adlı Eserin Tanıtımı
Müellifin tefsire dair eserleri içerisinde önemli bir yere sahip olan Cevâhiru’l-Kur’ân’ın varlığı hakkında kaynaklarda herhangi bir bilgi bulunmamakla birlikte merhum Ziya Demir’in de söylemiş olduğu gibi60 Süleymaniye Kütüphanesi Hacı Mahmud Efendi bölümündeki 230 numaralı eserin Abdülmecîd Tosyevî’ye ait Cevâhiru’l-Kur’ân olduğu anlaşılmıştır.

Eser 210×150, 146x80mm. ebadında, sırtı koyu kahve meşin, kapakları mor bez kaplı, oldukça sağlam mukavva ciltlidir. Kapakların köşeleri basma figürlerle tezyin edilmiştir. 118 adet olan varaklar orta incelikte, temiz, nohudî renkli, aharlı ve filigransız, 19 satırdan müteşekkil sayfalar ise kırmızıçizgi cetvelli ve marjlar boştur. Başlık konumundaki bâb, fasıl, bazı tefsir isimleriyle sayı ve fâide kelimelerinin kırmızı çizgili cetveller arasına yazılmış olması, fihrist olmayan eserde işlenen konuların neler olduğu hususunda okuyucuya kolaylık sağlamaktadır. Rahat okunabilen talik yazı orta kalınlıkta bir uçla yazılmış, bâb, fasıl, fâide vb. birtakım kelime ve cümlelerde kırmızı, sair kısımlarda ise siyah mürekkep kulla-

57 Kâtip Çelebi, Keşfü’z-zunûn, I, 65; Bağdatlı, Hediyyetü’l-ârifîn I, 620; 354;
Bursalı, Osmanlı Müellifleri, I, 354.

58 Diğer nüshaları için bk. Süleymâniye Ktp., Hacı Mahmud Efendi, nr.1911;  Amasya Gümüşhacıköy İlçe Halk Ktp, nr. 65; İstanbul Belediye Ktp., Muallim Cevdet, nr. 165; Ankara Milli Ktp., nr. 1963; Kastamonu İl Halk Ktp., nr. 775; Amasya Beyazıt İl Halk Ktp., nr. 65.

59 Bağdatlı, Hediyyetü’l-ârifîn, I, 620.

60 Demir, XIII.-XVI. y.y. Arası Osmanlı Müfessirleri, s. 295.

nılmıştır. Zahriyede kitap ve müellifin ismi ile müellifin eserini isimlendirmesini beyan ettiği manzum ve mensur ifadesi yer almaktadır.61

A. Eserin Muhtevası
Eser, insanları hidâyete eriştirmede temel teşkil eden bazı âyetlerin tefsirini ve Kur’ân ilimlerine dair bazı konuları içeren bir çalışmadır. Müellif mukaddimede Kur’ân’ın yaş kuru her şeyi ihtiva eden, her derde devâ, her hastalığa şifâ, insanları cennete götüren
bir hidâyet rehberi olduğunu, cehâlet hastalığına irfan ilacıyla şifâ ve insanların kurtuluşuna vesile olması için bu eseri kaleme aldığını ifâde eder ve ardından kişinin kemale ermesinin kırk makamını (fâide) zikredeceğini belirtir.62 Ziya Demir ve Muammer Erbaş eserin mukaddimesini dikkate alarak eserde kırk fâideye yer verildiğini söylüyorlarsa da63, eser baştan sona dikkatli bir şekilde okunduğunda eserde dört bölüm (kitap) halinde 114 fâideye yer verilmiş olduğu görülür. Birinci bölümde (1-38 varaklar arası) 40, ikinci
bölümde (38-65 varaklar arası) 40, üçüncü bölümde (65-93 varaklar arası) 20 ve dördüncü bölümde de (93-118 varaklar arası) 14 olmak üzere Kur’ân sûrelerinin sayısına teberrüken toplam 114 fâide zikredilmektedir.

Birinci bölüm kendi içinde dört bâba ayrılmış ve her bâbda on fâide zikredilerek toplam kırk makama (fâide) yer verilmiştir. Bu bölümün (kitabın) ilk bâbı, cennetle alakalı Zemahşerî ve Beydâvî’nin tefsirlerinde bazı sûrelerin fazileti ile ilgili Hz. Peygamber’e nisbetle naklettikleri on hadisi içerir. Bu hadislerden (cevherlerden) ilki Mü’minûn sûresinin fazileti ile ilgilidir.

Rivâyete göre Resûl-i Ekrem “Bana öyle on âyet indirilmiştir ki, kim onların gereğini yerine getirirse cennete girer.’ buyurmuş, ardından da Mü’minûn sûresinin ilk on âyetinin okumuştur.”64 Bu hadisin peşinden yine aynı sûrenin fazileti ile ilgili başka bir hadis nakledilir.65 Bu bölümün diğer bâb-
larında sırasıyla Furkân, Melâike (Fâtır), Yasîn, Muhammed, Tûr, İnsan, Nâziat, Kevser, İhlâs sûrelerinin faziletine dair hadisler nakledilir.

Müellif birinci bölümün ikinci bâbında, Hz. Peygamber’den bazı âyetlerin fazileti hakkında vârid olan on hadisi Zemahşerî, Beydâvî ve diğer tefsirlerden nakleder. Bu bâbın ilk hadisi Âyete’l-Kürsî’nin faziletine dairdir. Akabinde Bakara sûresinin son iki âyeti, En’am

61 Demir, a.g.e., s. 294, 295.

62 Cevâhiru’l-Kur’ân, vr. 2a.

63 Demir, a.g.e., s. 295; Erbaş, a.g.m., s. 175.

64 Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, Kahire 1416/1995, 1/265.

65 Cevâhiru’l-Kur’ân, vr. 2a-2b.

sûresinin ilk üç âyeti, Tevbe sûresinin 128., Al-i İmrân sûresinin 18., Enbiyâ sûresinin 87., Ankebût sûresinin 41. ve Rûm sûresinin 14âyetlerinin faziletine dair hadisleri kaynakları ile birlikte nakleder.66

Bazı hadislerin arasında “fâide” başlığı altında o konuyla alakalı bazı nükteler ve ibadetlere teşvik edici bilgiler aktarılır.
Meryem sûresi 59. âyetin tefsiriyle başlayan Üçüncü bâbda on âyetin faziletiyle ilgili rivâyetlere yer verdiğini söyleyen müellif,67 burada diğer bâblardan farklı olarak direkt âyetlerin faziletini zikretmek yerine başta Hz Peygamberden nakledilen hadisler olmak üzere, tefsirde önde gelen ashâbın rivâyetlerine yer vererek değişik
kaynaklardan nakillerle âyetlerin tefsirini yapar. Tevbe etmek, sâlih amel işlemek, Allah’tan ümit kesmemek gibi konuların ele alındığı bu bölüm Ankebût sûresinin “Bizim uğrumuzda elinden gelen çabayı sarf edenlere gelince onları bize ulaşan yollara mutlaka yöneltiriz. Kuşkusuz Allah iyilik yapanların yanındadır” şeklindeki 69. âyetinin tefsiriyle son bulur. Bu âyetin tefsiriyle ilgili olarak “fâide” başlığı altında evvâbin namazının fazileti çeşitli kaynaklardan nakledilen hadislerle desteklenerek bu gibi ibadetlerin Allah’a ulaşma yolunda birer adım olduğu üzerinde durulur.68

Dördüncü ve son bâbda bir öncekinde olduğu gibi tevbe etmek, salih amel işlemek, beş vakit namazın ehemmiyeti gibi konularla alakalı on âyete daha yer verilir ve toplam kırk fâide ile tamamlanır.

Eserin ikinci bölümü (kitap) de dört fasıla ayrılmış ve her fasılda on fâide olmak üzere toplam kırk fâideye yer verilmiştir. Bu fasılda önceki bâblarda yer alan bazı konular farklı yönleriyle tekrar ele alınmıştır. Fâtiha ve Bakara sûrelerinin fazileti, Kur’ân’ı hatmet-
menin ehemmiyeti, belli günlerde belli sûreleri okumanın fazileti, 41 Yâsin okumanın duaların kabulüne vesile olacağı, Meryem ve Nisâsûrelerini okuyan hamile kadının kolay doğum yapacağı, Âyete’l-Kürsî’nin evin kapısına asıldığında rızkın genişleyeceği ve unutkanlığa ilaç olacağı, şifa âyetleri, hıfz âyetleri, hırz âyetleri bu fasılda işlenen belli başlı konulardır. Son üç fasılda da önceki fasıla benzer konularla birlikte dünyanın oyun ve eğlence olduğuyla ilgili âyetler, ilm-i hurûf ve bazı peygamberlerin kıssalarını konu alan âyetler tefsir edilmiştir. Bu son üç fasılda diğerlerinden farklı olarak âyetler çoğunlukla işârî yönden tefsir edilmiş ve pek çok ehl-i işârâtın sözlerine yer verilmiştir. Eserin ilk iki bölümü ağırlıklı olarak sûre ve âyetlerin faziletine dair olduğundan bu bölümler okuyucuya eserin bir tefsirden ziyade fedâilu’l-Kur’ân hakkında yazılmış olduğu hissini vermektedir.

66 Cevâhiru’l-Kur’ân, vr. 4a-11b.

67 Cevâhiru’l-Kur’ân, vr. 11b.

68 Cevâhiru’l-Kur’ân, vr. 22a-23a.

Üçüncü ve dördüncü bölümde ise Kur’ân ilimleriyle ilgili bazı konulara değinen müellif, bu bölümde yedi kıraat meselesi ve kıraat imamları, Kur’ân’da vakflar, evliyanın kerametinin hak olması, ulü’l-azm peygamberlerin kıssaları, Hz. Süleyman’ın fazileti gibi alt başlıklar kullanılarak çeşitli konuları ele almış ve böylece 114 fâideyi tamamlamıştır.

Eser hâtime ve münâcaat ile son bulmaktadır. Müellif, eseri güzel bir şekilde bitirmek ve Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin’in şefaatine nail olmak için hâtimede Ehl-i beytin menkıbelerine yer verdiğini söylemektedir. Bu bölümde Ehl-i beytin faziletini anlatan hadisler konu edilmiş son olarak da Hz. Hüseyin’in şehit edildiği zaman
yazılan bir şiire yer verilerek konu bitirilmiştir.69 Eserin münâcaat kısmında ise müellif yazmış olduğu bu eserin eksik ve noksanlarıyla sâlihler katında kabul gören, cahillerin istifade ettiği, insanların üzerinde durup düşündüğü bir eser olmasını Cenab-ı Hak’tan niyaz etmiştir. Eserin sonunda ferağ kaydı olmadığından eserin hangi tarihte yazılmış olduğu bilinmemektedir.

Ancak müellifin h. 955 senesinde yazmış olduğu Tefsîru Sûreti’l-Fâtiha isimli eserinde bu eserden övgü ile söz etmesinden70 eserin bu tarihten önce kaleme alındığı sonucuna ulaşılabilir.

B. Tefsir Yöntemi
Kur’ân’ın tam bir tefsiri olmayan eserde âyetlerin tefsirinde belli bir sıra takip edilmemiş bazen ardı ardına gelen bâblarda yakın anlamlı âyetlere yer verilerek belli bir âyetin izahında yoğunlaşıldığı görülmüştür.71 Tefsir edilecek âyet bazen bâb başında bir bütün olarak verilmiş bazen de araya aynı doğrultuda açıklayıcı bir cümle
ya da âyet getirilerek parça parça verilmiştir.72

Eserde âyetlerin tefsiri esnasında belli bir metot takip edilmemekle beraber genelde konuyla ilgili başka âyetlere73 kimi zaman da hadislere,74 sahâbe75 ve tâbiûn76 sözlerine yer verilmiştir. Zemahşerî ve Beydâvi’den yapılan alıntılarda gramer tahlillerine ve kıraat farklılıklarına da değinilmiş, fıkhi ve kelami tartışmalar gerektiği ölçüde konu edinilmiştir. Bir bütün olarak eser rivâyet ağırlıklı olmakla

69 Cevâhiru’l-Kur’ân, vr. 115b-117b. 70 Abdülmecîd b. eş-Şeyh Nasuh, Tefsîru Sûreti’l-Fatiha, Sermet Çifter Kütüphanesi nr. 793, vr. 3b. 71 Cevâhiru’l-Kur’ân, vr. 23b. 72 Cevâhiru’l-Kur’ân, vr. 22a. 73 Cevâhiru’l-Kur’ân, vr. 23b, 27b, 60a, vb. 74 Cevâhiru’l-Kur’ân, vr. 11a, 20a, 20b, vb. 75 Cevâhiru’l-Kur’ân, vr. 14b, 21a, 51a, vb. 76 Cevâhiru’l-Kur’ân, vr. 22b.

beraber dirâyet tefsiri özelliklerini de taşımaktadır. Müellif her iki metodu kullanarak yaptığı izahlarda âyetin tasavvufî yönünü ön plana çıkararak toplumu irşâd etmeyi amaçlamıştır. Bu yön dikkate alındığında eserde tasavvufî tefsir anlayışının hâkim olduğu görülür.

Bu bölümde müellifin tefsir yöntemi temel hususları ile fazla detaya girmeden rivâyet, dirâyet ve tasavvufî yönden ele alınarak bazı örneklerle açıklanmaya çalışılacaktır.

1. Tefsir’in Rivâyet Yönünden özellikleri
a. Kur’ân’ın Kur’ân’la Tefsiri
Kur’ân-ı Kerim’de bazen herhangi bir mesele mücmel veya müphem olarak ifade edilirken, aynı mesele başka bir yerde dahageniş ve daha açık olarak anlatılır. Bu sebeple Kur’ân-ı Kerim’in en sağlam ve en iyi tefsir kaynağı yine Kur’ân-ı Kerim olmuştur.

Abdülmecîd Efendi de tefsirinde zaman zaman Kur’ân’ın Kur’ân’la
وَسَارِعُوا إِلَى مَغْفِرَةٍ مِنْ رَبِّكُمْ وَجَنَّةٍ عَرْضُهَا السَّمَوَاتُ وَالْأَرْضُ أُعِدَّتْ 77.vermiştir yer tefsirine
َينِتَّقُمْلِل” Rabbinizin mağfiretine, ve takvâ sahipleri için hazırlanmış olup gökler ve yer kadar geniş olan cennete girmek için koşun !”78 âyetini mağfiretine Rabbinizin “سَابِقُوا إِلَى مَغْفِرَةٍ مِنْ رَبِّكُمْ وَجَنَّةٍ عَرْضُهَا آَعَرْضِ السَّمَاءِ وَالْأَرْضِ…
ve eni gökle yerin genişliği kadar olan cennete girmek için yarışın!”79 âyeti ile tefsir yoluna gitmiş ve birinci âyetteki واُعِارَس ifâdesinin ikinci âyetteki واُقِابَس ile aynı anlama geldiğini dile getirmiş ve Kur’ân’ın en iyi tefsir kaynağının yine Kur’ân olduğunu göstermiştir.80

b. Kurân’ın Sünnet ile Tefsiri
Kur’ân’ı anlamak için ashâbın başvurduğu ikinci kaynak Hazreti Peygamber (s.a.) idi. O Kur’ân’ı insanlar arasında en iyi bilen olması hasebiyle Kur’ân onu tebliğ ve tebyin ile vazifelendirmiştir.81

Abdülmecîd Efendi de tefsirinde Kur’ân’ın sünnetle tefsirine gereken önemi göstermiş, âyetleri tefsir ederken sık sık Hz. Peygamber’den gelen hadislerden yararlanmış, onun yaptığı tefsiri kendisine rehber edinmiştir.82
Örneğin; “Sonra da Kitab’ı kullarımızdan seçip beğendiklerimize mîras bıraktık. Artık onlardan bir kısmı kendine haksızlık eder bir kısmı ortalama gider; bir kısmı da hayırlarda öne geçer…”83

77 Cevâhiru’l-Kur’ân, vr. 23b, 27b, 60a. 78 Al-i İmrân 3/133.
79 el-Hadîd 57/21. 80 Cevâhiru’l-Kur’ân, vr. 23b. Diğer örnekler için bk. a.e., vr. 27b, 43a, 60a. 81 el-Mâide 5/67; en-Nahl 16/44.
82 Cevâhiru’l-Kur’ân, vr. 11a, 20a, 20b, vb. 83 Fâtır 35/32.

âyetini tefsir ederken Ebü’d-Derdâ’nın (r.a.) Hz. Peygamber’den rivâyet ettiği “Hayırlarda öne geçenler, Cennet’e hesap vermeden girenlerdir. Ortalama gidenler, hesabı kolay olanlardır. Kendilerine zulmedenler ise, mahşerde bir süre hapsolunup sonra Cennet’e girenlerdir.”84 hadisine yer vererek âyette geçen bu üç grubun kimler
olduğunu hadisten delil getirmek sûretiyle açıklama yoluna gitmiştir.85

Yine وَلِمَْنْ خَاَفَ مَقَاَمَ َرَبِّ ِهِ َجَنَّ تَاِنِ “Rabbînin makamından korkan kimse için iki cennet vardır”86 âyetini tefsir ederken Hz. Peygamber’den nakledilen iki hadise yer verir. Birincisi Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyet edilen

“من خاف أدلج ومن أدلج بلغ المنزل، ألا إن سلعة اﷲ غالية، ألا إن سلعة اﷲ الجنة” 
“Kim Allah’ın azabından korkup sakınırsa yola koyulur. Kim de yola koyulursa menzile kavuşur. Ama dikkat edin! Allah’ın malı çok pahalıdır. Dikkat edin! Allah’ın malı cennettir”87 hadisidir. Diğeri ise Ebû Derdâ’nın (r.a.) Hz. Peygamber’den rivâyet ettiği “Bir gün Rasûlullah (s.a.) “Rabbinin huzurunda durmaktan korkanlara iki cennet vardır”88 âyetini okudu. Ben “Zina etse, hırsızlık yapsa da mı? dedim. O, âyeti tekrar etti. Ben yine aynı soruyu tekrar ettim. O, âyeti tekrar okudu. Ben yine “Zina etse, hırsızlık yapsa da mı?” dedim. Rasûlullah (s.a.) ” Ebû Derdâ’ya rağmen (o istemese de, yine de iki cennet vardır) dedi” hadisidir. Abdülmecîd Efendi âyetin tefsiri sadedinde bu iki hadisi naklederek Hz. Peygamber’in tefsirine muvâfık bir tefsir yapmıştır.89

c. Kur’ân’ın Sahâbe ve Tâbiûn Sözleriyle Tefsiri
Hz. Peygamber’den sonra tefsir sahasında en mühim rolü sahâbe üstlenmiştir. Hz Peygamber’e olan sarsılmaz îmânları, âyetlerin nüzûlüne şahit olmaları, kiminin bizzat vahiy katipliği yapması, anlamadıkları konuları Hz. Peygamber’e sormaları ve onun âyetleri tefsir edişini ilk kaynaktan almaları gibi daha pek çok husus sebebiyle sahâbe, Kur’ân’ı tefsir edecek kimse için vazgeçilmez bir kaynak olmuştur.90 Abdülmecîd Efendi de tefsirinde başta İbn Abbas

84 Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 16/65. 85 Cevâhiru’l-Kur’ân, vr. 18a. 86 er-Rahmân 55/46. 87 Tirmizî, Muhammed b. İsa, el-Câmiu’s-Sahîh (nşr. Ahmet Muhammed Şâkir), Kahire 1398/1978, “Sıfatü’l-kıyâme”, 18. 88 Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 8/387. 89 Cevâhiru’l-Kur’ân, vr. 20b. 90 Cerrahoğlu, İsmail, Kur’ân Tefsirinin Doğuşu Ve Buna Hız Veren Âmiller, Ankara 1968, s. 45.

olmak üzere sahâbe ve tâbiûn sözlerine büyük oranda yer vermiştir.91
Örneğin; “Hâ-mîm. Kitab’ın indirilişi aziz ve alîm olan, günahı bağışlayan, tövbeyi kabul eden, hem cezalandırması şiddetli hem lütfü bol olan Allah’ın katındandır. O’ndan başka tanrı yoktur, dönüş yalnız O’nadır”92 âyetinin tefsirinde İbn Abbas’tan nakledilen “Lâ ilâhe illallâh diyen kimse için günahları bağışlayandır. Lâ ilâhe illallâh diyen kimselerden tevbeleri kabul edendir. Lâ ilâhe illallâh demeyen kimseler için ise azabı çetin olandır” rivâyetine yermiştir.93
“Bizim uğrumuzda elinden gelen çabayı sarf edenlere gelince onları bize ulaşan yollara mutlaka yöneltiriz”94 âyetinde hangi hususta çaba sarf edilmesi gerektiği net olarak açık değildir. Müellif bu kapalılığı yine İbn Abbas’tan nakledilen “Bize itaat yolunda elinden gelen çabayı sarf edenleri elbette Biz de mükâfat yollarımıza ileteceğiz” sözüyle vuzûha kavuşturmuştur.95
“…Kendisine uzun ömür verilenin ömrünün uzatılması da ömründen eksiltilmesi de mutlaka bir kitapta (yazılı) dır. Şüphe yok ki bu iş Allah’a çok kolaydır” âyetinin tefsirinde uzun ömürle (muammer) kastedilenin ne olduğu konusunda Katâde’den gelen; “Uzun ömürlü altmış yaşına ulaşan kimsedir. Eksik ömürlü ise altmış yaşından önce ölen kimsedir” görüşüne yer vererek âyetlerin tâbiûn sözüyle tefsirine güzel bir örnek vermiştir.96

2. Tefsirin Dirâyet Yönünden Özellikleri
a. Kelami Tefsir
Eserde âyetlerin tefsiri esnasında farklı mezheplerin görüşleri doğrultusunda kelamî meselelere ayrıntılı olarak yer verilmiştir.
Kelamî konuların ele alındığı yerlerde müellif öncelikle farklı mezhep imamlarının görüşlerine yer vermiş son olarak da Ehl-i sünnetin görüşü doğrultusunda kendi görüşünü zikretmiştir. Eserde Mü’min sûresi âyet 40’ın tefsirinde büyük günah işleyenin durumu geniş bir şekilde kelamî açıdan ele alınıp tartışılmış, ancak burada daha ziyade Allah’ın mağfiretini gösteren âyetler bağlamında insanların günahtan kaçınmasının gerekliliği, Allah’ın tevbeleri kabul edeceği vurgulanmıştır. Burada ve bu tür konuların ele alındığı yerlerde amaç kelami bir tartışmadan ziyade konunun ilmi çerçevede ele

91 Cevâhiru’l-Kur’ân, vr. 14b, 21a, 22b, 51a, vb. 92 el-Mü’mîn (Gâfir) 40/3. 93 Cevâhiru’l-Kur’ân, vr. 14b.
94 Ankebût 29/69.
95 Cevâhiru’l-Kur’ân, vr. 21a. 96 Cevâhiru’l-Kur’ân, vr. 33b.

alınıp insanlığa faydası olan yönünün sunulması olmuştur. Bu da müellifin eseri yazma sebebini doğrular mahiyettedir.

Müellif kelamî açıdan mezhepler arasında tartışmalı olan bazı âyetleri Ehl-i sünnetin görüşüne göre açıklamıştır. ُآُلَّ يوٍْ هَُ ِفِي شَْأ (O her gün bir iştedir). 97. âyeti izahında bu açıkça görülmektedir. Âyette bu ifade ile kastedilenin Allah’ın işlerinin yeni başladığı işler olmayıp, önceden takdir ettiği işleri izhar etmesi şeklinde cereyan ettiğini, takdir edilen şeylerin, zamanlarına sevk edilmeleri (zamanı gelince yaratılmaları) olduğunu, buna göre mananın, “Kader kalemi, her gün
ve her an olacak şeyleri yazıp bitirdi. Dolayısıyla her şeyin vakti gelince, Hak Teâlâ’nın iradesi, o fiile o vakitte taalluk ediyor. Böylece de o fiil o vakitte, meydana geliyor” şeklinde olacağını söylemiştir98.

Böylelikle âyeti Ehl-i sünnetin kaza ve kader anlayışı doğrultusunda tefsir etmiştir.

b. Kıraat Farklılıkları
Müellif tefsirinde âyetin okunuşundaki kıraat farklılıklarına da geniş ölçüde yer vermiştir.99 Meselâ   وَالأرِْوليكُوَنَ مَِ المُوقِنِيَنَ “Aynı şekilde biz İbrahim’e göklerin ve yerin melekûtunu görüp kavrama imkânı veriyorduk ki kesin inananlardan olsun.”100 âyetindeki نُِرِي kelimesinin “ye” ile يِرِي şeklinde ve nasp olan ملَكُوَتَ kelimesinin de ملكُوُتُ şeklinde ref’ olarak da okunduğunu Beydâvî’den nakleder.101

Müzzemmîl sûresi 20. âyette geçen فَاقرَُءو َمَا تََسَّ َ مَِ القرْآَِ ifadesinden yola çıkarak 7 kıraat meselesine değinen Müellif102, bu bölümde öncelikle meşhur 7 kıraat imamını vefat tarihleriyle beraber zikreder ve akabinde bâbası Şeyh Nasûh’un konuyla ilgili Türkçe nazmettiği şu şiire yer verir103:  

Şeyh Nâfi’dür Medine’de İmam / Verş ve Kalûn iki ravidür temam

Mekke’de Şeyh oldı hem İbn-i Kesir / Bezzî ve Kunbul ona ravi-i kebir

Basra’dandur Şeyh Ebu Amr’ı bilün / Dûrî ile Sûsî râvi kılun

İbn Âmir Şeyhdur der şehr-i Şam / İbn Zekvan ile râvidür Hişâm

Şeyh Âsım Küfe’de kâri durur /(E)bû Bekr’le Hafs ona râvi durur

Şeyh edendi Hamza’yı çünkim selef / oldı râvi ana Hallad ve Halef

Şeyh Kisai Küfe’nün kârisidür / Duri (E)bu’l Haris enun râvisidür

Nâzım-ı ebyât oldı Şeyh Nasûh / Hak’tan açılsın ona bâb-ı fütûh

Cümlenün rûhından istimdât eder / lutf eder bunlar ânı keryâd ider.

97 er-Rahmân 55/29. 98 Cevâhiru’l-Kur’ân, vr. 20a, 21b. 99 Meselâ bk. Cevâhiru’l-Kur’ân, vr. 57a, 114a, 116a. 100 el-En’âm 6/75. 101 Cevâhiru’l-Kur’ân, vr. 114a. 102 Cevâhiru’l-Kur’ân, vr. 70a-72b. 103 Cevâhiru’l-Kur’ân, vr. 70b-71a.

Şiirin bitiminde müellif Hz. Ömer’den nakledilen Hz. Peygamber’in “Muhakkak ki bu Kur’ân yedi harf üzere indirildi, ondan kolayınıza geleni okuyun”104 hadis-i şerifine yer vererek bu sözün delalet ettiği farklı manaları ele almıştır. Hadis-i şerifte geçen 7 harf ifadesiyle ulemanın kastettiği farklı manalara yer veren müellif bu görüşleri ve tercihe şayan olmama sebeplerini belirterek ulemanın büyük çoğunluğunun kabul ettiği tercih edilen görüşe göre hadis-i şerifteki “yedi harf” sözüyle kastedilenin, sahabenin Hz. Peygamber’den naklettiği Kur’ân’ı farklı okuyuş şekilleri olduğunu söyler. Müellif konunun devamında Kur’ân okurken lahn meydana gelmemesi için nelere dikkat edilmesi gerektiği hususunda da bilgi vermiştir.105

c. Dil Tahlillerine Yer Vermesi
Eserde tefsiri yapılan âyetin daha iyi anlaşılması için bazen dil tahlillerine yer verilir. Örneğin; “Bu kitap, hiç şüphe yok ki muttakîler için bir rehberdir”106 mealindeki âyette geçen “Muttakî” kelimesinin “vekâ” kökünden ism-i fail olduğu, aynı kökten gelen “vikaye” kelimesinin lügatte korumada aşırı gitmek, terim olarak da ahirette zarar veren şeylerden insanın nefsini koruması anlamında isim olduğu Beydâvi’den nakledilmektedir.107

Eserde bazen de dilsel tahlillere belli bir konu başlığı altında yer verilmiş ve bu konu başlığına uygun âyetlerin tefsirinde yoğunlaşılarak hem âyetin hem de gramer izahının daha iyi anlaşılması sağlanmıştır. Örneğin müellif “vav-ı semân âyetleri’’ başlığı altında bu vavın geçtiği âyetlerin (et-Tevbe 9/112, el-Kehf 18/22, ez-Zümer 39/73, et-Tahrim 66/5) izahına yer vermiştir. Araplar sayının çokluğunu ifade etmede kullandıkları “yedi” sayısına kadar sayılar arasında “vav” harfini kullanmazlar; sekize varınca ise daha sonra söyleyecekleri cümlenin müste’nef bir cümle olduğuna delâlet eden bir lafzı (vav) getirerek “ve semâniye” (ve sekiz) derler. Müellif söz

104 Buhârî, “Fezâilül-Kur’ân”, 5; Müslim, “Kitabu’s-salâh”, 48. 105 Cevâhiru’l-Kur’ân, vr. 71b. 106 el-Bakara 2/2. 107 Cevâhiru’l-Kur’ân, vr. 24a.

konusu âyetleri “vav-ı semân”ın kattığı anlam dahilinde tefsir etmiştir.108

d. Şiire Yer Vermesi
Müellif tefsirinde açıkladığı konunun daha iyi anlaşılması için sık sık şiirlere yer verir. Ancak bunlar klasik anlamda Arap şiiriyle istişhad kabilinden olmayıp, genelde konunun hafızada tutulmasına yardımcı olmak gayesiyle nazmedilen şiirlerdir. Bunlar genelde Türkçe olup, bazısı bizzat Abdülmecîd Efendi tarafından yazılmış, bazıları da yine Müellif tarafından Arapça ve Farsça’dan Türkçe’ye tercüme edilmiştir.109

Şiirlerin çoğunlukla kime ait olduğu ve
nereden alındığına dair bir bilgi bulunmamakla birlikte110 nadiren
şiirin kime ait olduğu belirtilen yerlerde de şiirin alıntı yapıldığı kaynak zikredilmemiştir.111

Mesela; De ki: “Ey kendilerine kötülük edip aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden umudunuzu kesmeyin. Doğrusu Allah günahların hepsini bağışlar. Çünkü O, bağışlayandır, merhametlidir”112 mealindeki âyetin tefsirini yapan müellif, daha sonra bu âyeti şu şekilde nazmetmiştir:
Çün ihsân eyledi buyurdu Allah / Dedi lâ taknetû min rahmetillâh
Ümîdin kesme kim bârân-ı gufrân / İder bir katresi bin zenbi vîrân113

3. Tefsirin Tasavvufî (İşârî) Özellikleri
Eserde sûre ve âyet faziletlerine yer verilen bölümlerde müellif kimi zaman işâri yorumlamalara da gitmiştir. Fâtiha sûresinin fazilet ve faydalarına yer verilen kısımda bu açıkça görülmektedir. Müellif bazı ehli işârâtın sözlerine yer verdiği bu bölümde, Allah Tealâ’nın Fâtiha sûresini dört kelimeden müteşekkil besmele ile başlatıp dört harften oluşan âmin lafzıyla sona erdirmesini, “kim Fâtihayı bu dört kelimeyle okursa onu dört harfle bitirsin ki bu sayede hayatta, ölümde, kabirde ve haşirde belâ ve âfâttan korunmuş olsun” anlamınageldiğini söyler. Diğer bir işarette ise “kim Fâtihayı bu dört kelimeyle okuyup onu dört harfle (âmîn) bitirirse Cebrâîl, Mikâil, İsrâfîl ve Azrâîl o kişi için tevbe istiğfarda bulunur. Çünkü âmîn lafzının elifi

108 Cevâhiru’l-Kur’ân, vr. 43a. 109 Cevâhiru’l-Kur’ân, vr. 51a. 110 Cevâhiru’l-Kur’ân, vr. 26a, 30b. 111 Cevâhiru’l-Kur’ân, vr. 22b. 112 ez-Zümer 39/53. 113 Cevâhiru’l-Kur’ân, vr. 14b.

Cebrâîl’in kanadına, mîmi Mikâil’in kanadına, yâsı İsrâfîl’in kanadına, nûn harfi de Azrâîl’in kanadına yazılmıştır. Bu dört büyük melek bu kişi için tevbe istiğfarda bulunur ve Allah’tan bu kişiyi cehennemden kurtarıp dört halife ile birlikte cennete sokmasınıisterler” rivâyetine yer verir. Yine aynı bölümde Tenbîhü’l-gâfilin’den yapılan bir alıntıda âmin lafzındaki bu dört harfin cennette samsâm, gamgâm, tûr, tîn olmak üzere dört dağa yazılı olduğu bu lafzın söylenmesi halinde bu dağların hareket ettiği ve burada bulunan büyük meleklerin âmin diyen kimse hakkında Allah’tan bağışlama dileyeceği de belirtilmektedir.114

Eserde muska, tılsım türü bilgilerin de yer aldığı görülmektedir. Müellif, bazı sûrelerin başında bulunan huruf-u mukattaanın nûranî harfler olduğunu ve bu harfleri bir kağıda yazıp dalgalı denize bırakmanın denizi sakinleştireceğini söyler. Müellife göre, Kûran’da yer alan esma-ı hüsna da nuranî yöne sahip harflerden olması nedeniyle huruf-u mukattaa gibi özel bir öneme sahiptir.115 Bu tür bilgilere yer verilirken daha ziyade bu alanda yazılan kitapların en meşhurlarından biri olan İmam Ahmed el-Bunî’nin Şemsü’l-maârif’il-kübra adlı eseri kaynak olarak kullanılmıştır.116

C. Tefsirin Kaynakları
Müellif genellikle alıntının sonlarında, bazen de başlarında alıntıyı nerden veya kimden yaptığını belirtir. Bunları yaparken de bazen yalnızca müellifin ismini117, bazen eserin ismini118, bazen de hem müellif hem de eserini birlikte zikreder.119 Az da olsa “bazı ulemâ dedi ki” veya “bazı ehl-i işârât dedi ki” gibi lafızlarla alıntı yaptığı da olur.120

Müellifimizin tefsirle ilgili en sık kullandığı kaynaklar Kâdî Beyzâvî’nin, (ö. 685/1286) Envâru’t-tenzîl ve Cârullah Mahmud b. Ömer ez-Zemahşerî’nin (538/1144) el-Keşşâf’ıdır. Abdülmecîd Efendi Envâru’t-tenzîl’de olduğu gibi Keşşâf’’tan da genel olarak gramer
tahlillerinde faydalanmış, lafızların ve terkiplerin beyanı, manalardaki nükteleri istihraç ve onların tahlilinde sıkça Envâru’t-tenzîl121 ve Keşşâf’a122 atıfta bulunmuştur. Bunlarla birlikte Nizamüddîn Hasan

114 Cevâhiru’l-Kur’ân, vr. 54a. 115 Cevâhiru’l-Kur’ân, vr. 48a, 48b. 116 Cevâhiru’l-Kur’ân, vr. 39a. 117 Cevâhiru’l-Kur’ân, vr. 19b, 20a. 118 Cevâhiru’l-Kur’ân, vr. 20b, 21a, 22b, 23a. 119 Cevâhiru’l-Kur’ân, vr. 10b, 49b. 120 Cevâhiru’l-Kur’ân, vr. 53b, 54b, 55a. 121 Cevâhiru’l-Kur’ân, vr. 4a, 61a. 122 Cevâhiru’l-Kur’ân, vr. 8b, 20b.

Kummî en-Nîsâbûrî’nin123 (ö.728/1327) Garâibu’l-Kur’ân ve reğaibu’l-furkân124, İmamüddin Yahya b. Kasım el-Alevî’nin125 (Şeyh Fâzıl Yemenî) (ö. 750) Fevaidi’l-Kur’ân,126 Kutbuddin eş-Şirazi’nin (Allamî) Fethu’l-mennân fi tefsiri’l-Kur’ân,127 Necmeddin Dâye’nin (ö.654/1256) Bahrü’l-hakâik ve’l-me’ânî fi tefsîri’s-seb’i’l-mesânî128 gibi tasavvufî ağırlıklı tefsirler ve Ebû Muhammed el-Huseyn b. Mes’ud el-Begavî’nin (ö. 516/1122) Meâlimü’t-tenzîl129 adlı rivâyet tefsiri yoğun olarak kullanılan kaynaklar arasındadır. Müellif
yukarıdaki eserler kadar sık olmasa da Necmeddin Kübrâ’nın Tefsîru Ayni’l-hayât130 Fahreddin er-Râzî’nin (ö.606/1209) Mefâtîhu’l-ğayb,131 Ebu Hafs Necmeddin Ömer Nesefi’nin (ö.537/1142) et-Teysîr fi’t-tefsir,132 Ebû İshak es-Salebî’nin (ö. 427/1035) el-Keşf ve’l-beyân,133 Ebu’l-Kasım Kuşeyrî’nin (ö.465/1072) Letâifu’l-işârât,134

Şeyhzâde el-Kocavî’nin (951/1543)135 Hâşiye alâ tefsîri’l-Beydâvî’136 adlı eserlerine de atıflarda bulunmaktadır.
Tefsirde hadis kaynağı olarak Abdüllatif b. Abdülaziz İbn Ferişte İbn Melek’in137 (ö. 801/1398) Mebâriku’l-ezhâr fi şerhi
Meşârikı’l-envâr138 Mahmud b. Mahmud ed-Derkizînî el-Kuraşî’nin139 (ö.743) Nüzûlü’s-sâirîn fî ehâdîsi Seyyidi’l-murselîn140 adlı eserleri sıklıkla kullanılanların başında gelmektedir. Az da olsa Sahîh-u Buhârî ve Sahîh-u Müslim’e de atıfta bulunulur.141 Bunların dışında eserde kullanılan hadisler başta Envâru’t-tenzîl ve el-Keşşâf olmak üzere kaynak olarak kullandığı diğer tefsirler ve mev’iza türü eserlerden aktarılmaktadır. Bunlardan başka Ebü’l-Leys es-

123 Hayatı hakkında bk. Katip Çelebi, Keşfü’z-zunûn, II, 1195-96; Bağdatlı, Hediyyetü’l-ârifîn I, 213. 124 Cevâhiru’l-Kur’ân, vr. 10b, 22b, 43b. 125 Bilmen, Büyük Tefsir Tarihi, II, 562. 126 Cevâhiru’l-Kur’ân, vr. 40b, 47b, 49b, 55a, 59a, 60a, 66a. 127 Cevâhiru’l-Kur’ân, vr. 4b, 5a, 5b, 8b, 54b. 128 Cevâhiru’l-Kur’ân, vr. 37a, 37b, 49b, 64b. 129 Cevâhiru’l-Kur’ân, vr. 10a. 130 Cevâhiru’l-Kur’ân, vr. 34b, 35a. 131 Cevâhiru’l-Kur’ân, vr. 41a. 132 Cevâhiru’l-Kur’ân, vr. 4a. 133 Cevâhiru’l-Kur’ân, vr. 41a, 49a. 134 Cevâhiru’l-Kur’ân, vr. 47a. 135 Mecdi Efendi, Hadâiku’ş-Şakâik, s. 408-410; Bursalı, Osmanlı Müellifleri, I,
334; Bilmen, Büyük Tefsir Tarihi, II, 643; Nüveyhiz, Mu’cemü’l-müfessirîn, II,
637; Kehhâle, Mu’cemü’l-müellifin, XII, 32. 136 Cevâhiru’l-Kur’ân, vr., 12a, 16a, 62a. 137 Bağdatlı, Hediyyetü’l-ârifîn I, 617; Kehhâle, Mu’cemü’l-müellifin, VI, 11. 138 Cevâhiru’l-Kur’ân, vr. 21a, 61a, 71b, 82a, 88a, 115a. 139 Hayatı hakkında bk. Katip Çelebi, Keşfü’z-zunûn, II, 1828; Bağdatlı, Hediyyetü’l-ârifîn II, 408. 140 Cevâhiru’l-Kur’ân, vr. 10b, 12a, 30a, 61a. 141 Cevâhiru’l-Kur’ân, vr. 81b, 82a.

Semerkandi’nin Tenbîhü’l-gâfilin,142 Muhyiddin İbn-i Arabi’nin el-Fütûhâtu’l-Mekkiyye143, Ahmed b. Ali el-Bûnî’nin (ö. 622) Mefâtîhu’l-guyûb144, Kemaleddin ed-Demîrî’nin Hayvetü’l-hayevân145, Behcetü’l-envâr146 gibi eserlerden de nakillerde bulunur.

V. Sonuç
Osmanlı’nın görkemli bir devlet haline gelmesinde vaaz ve sohbet halkaları ile toplumu ihya eden tasavvuf erbabı önemli bir role sahiptir. İlmî şahsiyeti ailesinden aldığı tasavvufi kültürün etkisi ile şekillenen Abdülmecîd Efendi de bu mümtaz şahsiyetlerden biridir. Tefsir, tasavvuf, fıkıh, kelam, hadis gibi ilimlere dair ellinin üzerinde eseri çeşitli kütüphanelerde yazmalar halinde mevcuttur. O hayatını Kur’ân’ın rehberliğinde şekillendirmeye çalışmış ve Kur’ân’la bulduğu huzuru bütün insanların yaşaması gayesiyle daha ziyade Kur’ân tefsirine yönelik eserler kaleme almıştır. Bu eserlerinde halkın en çok okuduğu sûreleri ve toplumun dünya ve ahiret saadeti için onların ruh dünyalarına hitap eden ayetlerin tefsiri üzerinde yoğunlaşmıştır. Bu alanda yazmış olduğu eserlerin en hacimlisi olan tefsir ve Kur’ân ilimlerine dair çeşitli konuları içeren Cevâhiru’l-Kur’ân adlı eseri müellifin tefsir metodunun belirlenmesinde önemli
bir yere sahiptir. Eser Kur’ân’ın baştan sona tam bir tefsiri olmayıp müellifin insanların irşadı açısından istifade edeceklerini düşündüğü ayetlerin tefsirine dairdir. Dirâyet yönü azımsanmayacak ölçüdeolmakla birlikte, eserde ağırlıklı olarak tasavvufi-rivâyet tefsir anlayışının hakim olduğu görülür. Kullanılan kaynaklar ve üzerinde
durulan konular dikkate alınarak genel bir değerlendirme yapılacak olursa, eserin ağırlıklı olarak halkın istifadesi için yazılmış vaaz ve irşad türü bir çalışma olduğu söylenebilir. Bu ise o dönemde yazılan eserlerin genel çerçevesine büyük oranda uymaktadır.

142 Cevâhiru’l-Kur’ân, vr. 34a. 143 Cevâhiru’l-Kur’ân, vr. 49a, 55a. 144 Cevâhiru’l-Kur’ân, vr. 39a. 145 Cevâhiru’l-Kur’ân, vr. 35a, 46a, 65b. 146 Cevâhiru’l-Kur’ân, vr. 7a, 7b, 8a.

Bibliyografya
Abdülmecîd b. Şeyh Nasûh, el-Matlabü’l-A’lâ fî şerhi Esmâi’llâhi’l-hüsnâ, Süleymaniye Ktp., Bağdatlı Vehbi, nr., 960.
_____, Cevâhiru’l-Kur’ân ve zevâhiru’l-furkân, Süleymaniye Kütüphanesi Hacı Mahmud Efendi, nr. 230.
_____, Tefsîru Sûreti’l-Fâtiha, Sermet Çifter Kütüphanesi nr. 793.
Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, Kahire 1416/1995.
Bağdatlı, İsmail Paşa, Hediyyetü’l-ârifîn esmâü’l-müellifîn ve âsâru’l-musannifîn (nşr. Kilisli Muallim Rıfat-İbnü’lemîn Mahmut Kemal-Avni Aktuç), Milli Eğitim Basımevi, İstanbul 1951-1955.
Bilmen, Ömer Nasûhi, Büyük Tefsir Tarihi-Tabakâtü’l-müfessirîn, I-II, Bilmen Yayınevi, İstanbul 1974.
Brockelmann, Carl, Supplementband, Leiden 1937.
Buhârî, Ebu Abdullah Muhammed b. İsmail, el-Câmiu’s-Sahîh, Riyad 1419/1998.
Cerrahoğlu, İsmail, Kur’ân Tefsirinin Doğuşu Ve Buna Hız Veren Âmiller, Ankara 1968.
Demir, Ziya, XIII.-XVI. y.y. Arası Osmanlı Müfessirleri, Ensar Neşriyat, İstanbul 2006.
Erbaş, Muammer, “Bir Osmanlı Müfessiri: Abdülmecîd b. eş-Şeyh Nasuh b. İsrail (ِö. 973/1565) ve Eserleri”, D.E.Ü. İlâhiyat Fakültesi Dergisi, İzmir 2006, Sayı: XXIV, s. 161-186.
Kara, Mustafa, Bursa’da Tarikatlar ve Tekkeler, Bursa 1990.
Kehhale, Ömer Rıza, Mu’cemü’lmüellifîn: teracimu musannifi’l-kütübi’l-Arabiyye, Dâru ihyâi’t-türasi’l-Arabî, Beyrut 1957.
Mehmed Mecdî Efendi el-Edirnevî, Hadâiku’ş-Şakâik=Tercüme ve Zeyl-i Şakâik-i Numaniyye (nşr. haz. Abdülkadir Özcan)
Çağrı Yayınları, İstanbul 1989.
Müslim, Ebu’l-Huseyn b. el-Haccâc, Sahih-u Müslim, Riyad 1419/1998.
Nüveyhiz, Âdil, Mu’cemü’l-müfessirîn min sadri’l-İslâm hatta’l-asri’l-hadır, Beyrut 1409/1988.
Öngören, Reşat, Tarihte Bir Aydın Tarikatı Zeynîler, İstanbul 2003.
Süreyyâ, Mehmet, Sicill-i Osmânî, III, 362, IV, 555, İstanbul 1308.
Taşköprüzâde, İsameddin Ahmed Efendi, eş-Şekâiku’n-Nûmâniyye fî ulemâi’d-devleti’l-Osmâniyye, (nşr. Ahmet Suphi Fırat), İst. 1985.
Tirmizî, Muhammed b. İsa, el-Câmiu’s-Sahîh (nşr. Ahmet Muhammed Şâkir), Kahire 1398/1978.
Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilatı, Ankara, 1988.

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Seyyid Hasan Efendi

Müftü es-Seyyid Hasan Efendi 1083/1673 yılında Kastamonu Müftüsü olarak görev yapan es-Seyyid Hasan Efendi, aynı …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Müesses Nizam ve Tuzakları

Yazılarıma gelen yorumları okuduğumda fark ettiğim bir gerçek şudur. İnsanoğlu müthiş derecede aldatılmıştır. Adeta hipnotize …

Kapat