Ana Sayfa / Yazarlar / Açılış ve Kapanış

Açılış ve Kapanış

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Bediüzzaman Kur’an-ı Azimüşşan’ın surelerindeki fatiha ve hâtimelerine Mucizat-ı Kur’aniye risalesinde dikkati çeker. Bütün edebiyat metinlerinde İngilizler buna opening and closing diyor, biz de de kompozisyon derslerinde metnin ilk cümleleri ile bitiş cümlelerinin farkı pek nazara alınmaz. Batı romanı bu açılış kapanışlara çok dikkat eder, adeta açılışlar bütün romanın çekirdeği gibidir, Bediüzzaman da bu kısımlara çekirdek vaka der, İngilizlerde nucleos occurance der ki aynı anlama gelir, çekirdek vaka.

Mesela Taha suresi “Tâhâ mâenzelnâ alel kur’âni liteşká,” diye başlar Allah Habibine der ki “Biz Kur’ân’ı sana mutsuz olasın diye indirmedik” hizmette karşılaştığımız zorluklar ve anlayışsızlıklar zaman zaman bizi mutsuz ediyor, Bediüzzaman mutsuzluk hissettiğinde bazı risaleleri özellikle okurmuş, bunlardan biri Ayetül Kübra. Kur’an’da peygamberimizin psikolojisindeki değişmelere göre hitaplar var. Bunlar peygamberimizin ahvalinin psikolojisinin nasıl hesaba katıldığını gösteriyor. “innâ a’teynâ kelkevser” Burada biz sana kevseri verdik diyor, çünkü onu rahatsız eden ebterlikle suçlanmaya karşı Allah onun gönlünü almak için “Biz sana kevseri verdik” diyor. Kevserin ne olduğu konusuna bakmalı. Kur’an’ı anlatmak için çok şey bilmeli ama hâlâ klasik kanevadan çıkan yok, ne yapalım. Kur’an‘da peygamberimizin portresi konusu da ayrı bir çalışma gerektirir.

Kevser, çok hayır demek olup risalet, Kur’an, şefaat makamı, ilim gibi hususları da kapsar. Kevser ayrıca cennette peygamberimize verilen bir havuz olup mahiyeti bizim aklımızın dışındadır. Kur’an’ın açılışı Fatiha suresidir ama Fatiha bütün Kur’an’ı içine alan bir müteal anlam okyanusudur.

Kur’an’ın açılış ve kapanışları ayrı bir bahis biraz da özel bir bahis. Bunlar okunup geçilsin diye yazılmadı düşünülsün diye yazıldı, muhakkak. Kur’an aslında bütün edebiyatların mektebi, ama edebiyata mektep olan tarafı ne bizimkiler tarafından ne batı tarafından anlatılmadı. Kur’an’ın belâgası ehassül havasa has bir bahis, onlar açmış onlar kapamış, avama çok da taalluk eden bir şey yok.

Burada Bediüzzaman’ın çok önemli bir risalesi Şeytandan istiazeye dair, eseri yani 13’üncü Lem’a. Bunu üniversitede okuduğum yıllarda haftada bir okuyacağım eserler listesine dahil etmiştim, o bana sürekli hizmet için farklı muhitlerde aldığım yaraları tedavi ettirirdi. Bir de İkinci Noktanın İkinci Mebhası’nı çok okurdum, o adeta bir koruma zırhı gibi yer yer de tehdid idi. Beş on fakültede dolaşır insanlarla muhatab olurduk, elbette yaramız çok, üstelik bizi derhaneye almadılar, yurtta kal dediler, yurtta da gece gündüz itfaiye neferi gibi katlar arasında koşardık, “Abi şurda bir ateist var, biz kitapları alır koşardık, ne günlerdi. “Ağırıma gidiyor, bizi hiç cebheden almadılar, yaralanınca da acil servis bile yok, olsun inşallah ahirette yarasız beresiz bir yer buluruz.

Doğar elbet benim günüm 
Çoğu gitti azı kaldı
Kırk gün kırk gece düğünüm
Çoğu gitti azı kaldı. 

Vur kazmayı dağa Ferhat
Çoğu gitti, azı kaldı.
Kişne kır at, kişne kır at
Çoğu gitti, azı kaldı.

İstiâze lemasının sonu bir özet bahistir, Bediüzzaman bütün bahsin anahtarlarını verir.

Hayatta ne isteriz, dini hayatımızın, şahsi hayatımızın, sosyal hayatımızın selametini istemek, hasarsız yaşamak. Ama ne kadar zor,

İkinci cümlede de şartlar zinciri var;

Sıhhat-ı fikir

İstikamet-i nazar

Selamet-i kalb

Fikirde sıhhat, ne kadar zor bir şey, cemaat içinde dahi o kadar farklı muhitlerden gelen insanlar var ki, sıhhat-ı fikir değil, adam hasta, ama hasta olduğunun farkında değil. İkincisi iktikamet-i nazar, bu nasıl olacak; nazar bakmak mı yoksa muhit bir kelime olan nazar ki her baktığı yerde hakkı görmek ve korumak, bu da çok zor. Üçüncüsü selamet-i kalp, bunu nasıl anlatabiliriz ki, kalbini selamette korumak, herkesin bir tarzı mı olmalı yoksa…

Bütün bu altı şey için yine bir kaç şart öne sürer.

1-muhkemât-ı Kur’âniyenin mizanlarıyla

 2-ve Sünnet-i Seniyyenin terazileriyle a’mâl ve hâtırâtını tart.

 3-Ve Kur’ân’ı ve Sünnet-i Seniyyeyi daima rehber yap.

 4-Ve اَعُوذُ بِاللّٰهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّج۪يمِ de, Cenâb-ı Hakka ilticada bulun.

Kur’an’ın muhkematının mizanları ölçüleri ile âmâl ve hatıratını tart. Gelin bir açık oturum düzenleyelim bu nasıl olurmuş. Sünnet-i Seniyyenin terazileriyle yine âmâl ve hatıratını tart. Söylenecek bir şey yok

Sonra bir de Allah’a iltica et. 

Şimdi kapanış cümlelerinin ne kadar geniş muhiti olduğunu ve Bediüzzaman’ın bahsini nasıl bu harika kapanış cümlesiyle kapattığına hayran olma. Bir mücadele hayatının panoraması.
Geçen biri bunu bir anda okudu bitirdi, o kadar ağırıma gitti ki, hey Üstadım, dedim, bu metinlerin hakkı bu mu? Gel de dükkanına sahip çık, acemi tezgâhtarlar elinde, altın dükkanı ne halde çalışıyor gör…

İşte ey şeytanın desiselerine müptela olan bîçare insan! Hayat-ı diniye, hayat-ı şahsiye ve hayat-ı içtimaiyenin selâmetini dilersen ve sıhhat-i fikir ve istikamet-i nazar ve selâmet-i kalp istersen; muhkemat-ı Kur’aniyenin mizanlarıyla ve sünnet-i seniyenin terazileriyle a’mal ve hatıratını tart ve Kur’an’ı ve sünnet-i seniyeyi daima rehber yap ve اَعُوذُ بِاللّٰهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجٖيمِ de, Cenab-ı Hakk’a ilticada bulun.

İşte bu on üç işaret, on üç anahtardır. Kur’an-ı Mu’cizü’l-Beyan’ın en âhirki suresi ve اَعُوذُ بِاللّٰهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجٖيمِ ’in mufassalı ve madeni olan

اَسْتَعٖيذُ بِاللّٰهِ بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ

قُلْ اَعُوذُ بِرَبِّ النَّاسِ ۞ مَلِكِ النَّاسِ ۞ اِلٰهِ النَّاسِ ۞ مِنْ شَرِّ الْوَسْوَاسِ الْخَنَّاسِ ۞ الَّذٖى يُوَسْوِسُ فٖى صُدُورِ النَّاسِ ۞ مِنَ الْجِنَّةِ وَ النَّاسِ

suresinin hısn-ı hasîni ve kale-i metininin kapısını o on üç anahtarla aç, gir, selâmeti bul!

سُبْحَانَكَ لَا عِلْمَ لَنَٓا اِلَّا مَا عَلَّمْتَنَٓا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَلٖيمُ الْحَكٖيمُ

رَبِّ اَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاطٖينِ ۞ وَاَعُوذُ بِكَ رَبِّ اَنْ يَحْضُرُونِ “

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Deccal Aldatıcı Demektir

Ahir zamanda zuhur edecek dehşetli şahısların başında “Deccal” olup hakkında hadis kitaplarında geniş izahlar bulunmaktadır. …

Kapat