Adaleti Yaşayarak Öğrenmek

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Yazar: Ayhan BAŞAK
EDAM, Eğitim Uzmanı

Geniş anlamıyla adalet ferdî ve içtimâi yapıda dirlik ve düzenliği, hakkaniyet ve eşitlik ilkelerine uygun yaşamayı sağlayan ahlâkî erdem1 şeklinde tanımlanmaktadır. Nurettin Topçu “Ahlâkî hakikat önünde Sokrat’ın sorumluluğu, kendi vicdanı açısından sitenin aşılması gereken kanunları ve adaletine karşı onu isyana sevk etmişti. Adaleti kuran ve kanunların adaletini aşan sorumluluğun mahiyeti acaba tam olarak nedir?”2
diye sorarken, Rousseau “Tanrı nizam, intizam ve ahengin koruyucusudur: Onun bu vasfına adalet diyoruz”3 demektedir. Fârâbî insanın bio-psişik yapısının işleyişinde de adaletin bulunduğunu belirtmiştir. Buna göre kalbin hizmetinde bulunan beyin, onun ısısını dengede (itidal) tutar ve bu sayede öğrenme ve hatırlama (hıfz, zikr), tahayyül ve düşünme (fikr, reviyye) gibi psikolojik aktivitelerin sağlıklı bir şekilde işlemesi demek olan adalet gerçekleşir. Bunun sonucunda da insana yakışır fiiller, iyi ve dengeli davranışlar doğar.4

İslâm’da yaratma, emir ve hüküm Allah’a ait bulunduğu için “emir ve hüküm” çerçevesine giren “hak ve vazife” belirleme işi de Allah’a aittir. Hak ve vazifeyi belirleme işini bir fert veya zümre, yahut da toplum yerine Allah’ın üzerine almış bulunması, bir tarafa öncelik ve ağırlık verilerek diğer tarafın ezilmesini, haksızlığa uğramasını önlemektedir. Adalet herkese hakkını vermek, dengeyi sağlamaktır. Allah Teâlâ haksızlığı kendine de, kullarına da haram kılmış ve pek çok âyette adaleti emretmiştir.5

O halde adaleti öğrenmek, içselleştirerek yaşamak her Müslümanın görevidir. Hiç şüphesiz bu konudaki sorumluluğumuz öğrenmek ve yaşamak yanında bu bilinci çocuklarımıza da kazandırmayı içermektedir. Böylesine önemli bir ahlâkî değerin çocuklarımıza kazandırılması çabası başta eğitimciler olmak üzere tüm insanlarımızın ve kurumlarımızın görevidir. Zira toplumun geleceğinin iyi yetişmiş ve karakter sahibi insanlara bağlı olduğu tartışma götürmez bir gerçektir. İnsanlar iyi ahlâkî karaktere kendiliğinden sahip olamazlar. Öğrenim çağındaki bireylerin ahlâkî kararlar ve davranışlar sergilemesine yardımcı olacak değerler ve becerilerle donatılması kaçınılmaz olarak toplumların/eğitim kurumlarının temel hedefleri arasında olmalıdır.6

Eğitimin benimsediği amaç ve değerler de ahlâkın amaç ve değerlerine paralel olmalıdır. Ahlâkî değerlerin yalnızca vaaz ve öğüt verme yoluyla öğretilebileceği anlayışı eksik bir görüştür. Toplumun değerleri, ancak eğitim yoluyla insanda/çocukta davranışa dönüşecektir.7 Bunun
gerçekleşebilmesi çocuğun hayatındaki toplumsal aktörlerin iyi birer örnek/rol model olmaları ile mümkündür. Burada sadece anne-baba ya da öğretmen değil, çocukla temas eden tüm yetişkinlerin de benzer şekilde onu etkilediğini gözden kaçırmamamız gerekmektedir. Evde anne-baba ve diğer büyükler, okulda öğretmen, camide din görevlisi, yaz cami kursunda öğretici gibi…

Peki bu listedeki yetişkinler olarak bizler üzerimize düşeni hakkıyla yerine getirebiliyor muyuz acaba? Gelenek gereği ayıp kabul edildiği için büyükleri tarafından sevilemeden büyüyen çocuklar, okullarda/kurslarda çocuğun değersiz kabul edildiği davranışlar geliyor gözümüzün önüne. Daha yakın bir zaman önce öğretmeni tarafından nasıl aşağılandığını anlatan (bu yüzden okula gitmek istemeyen) yedi yaşındaki çocuğun gözyaşları gönlümüzü ıslatıyor. Bu ve benzeri olumsuzluklar yaşandıkça, çocuğu ‘adam yerine koymayan’ bakış açısı biz yetişkinlere hâkim oldukça hangi ahlâkî erdemi, hangi mânevî değeri çocuklarımıza kazandırabiliriz?

Aliya İzzetbegoviç merhum ne güzel söylemiş: “Gökyüzünün öğrencisi olmayan, yeryüzünün öğretmeni olamaz.” diye. Gelin çocuklarına/öğrencilerine değer kazandırma peşinde olan yetişkinler/eğitimciler olarak yönümüzü tüm insanlığın öğretmenine dönelim.

Hz. Peygamber (s.a.v.)’e baktığımızda yetişkinler gibi çocuklara da selam veren,8 onlarla oynayan, yetişkinlere ‘çocuklarla çocuklaşmayı’ tavsiye eden, çocuklara sevgisini açıkça ifade eden, sarılan, torunlarını ve çocuklarını öpen,9 küçük yaşlarından itibaren yanında büyüyen Enes (r.a.)’e kötü davranmak şöyle dursun bir kez olsun onu azarlamayan10 bir örnek görüyoruz. Arapların değer verme sembolü olarak kullandıkları, ilk mahsulün topluluğun büyüğüne verilmesi geleneği Hz. Peygamber döneminde de uygulanıyordu. Medine’de elde edilen ilk ürün Hz. Peygamber’e ikram edilirdi. Bu bir semboldü. ‘Sen bu toplumun en değerlisisin’ ifadesinin sembolü. O bu davranışa nasıl cevap veriyordu?Kendisine ikram edilen tabaktaki yiyeceği etrafındaki çocuklara ikram ederek.11 Tüm bunlar ne anlatmalı bizlere, onu örnek aldığını söyleyen yetişkinlere, eğitimcilere?

Çocuklarımıza tüm ahlâkî değerleri olduğu gibi adalet bilgi ve duygusunu da kazandırabilmek için öncelikli olarak başlayacağımız nokta, onları “adam yerine koymak” olacaktır. Adalet herkese hakkını vermek ise; çocuğa gereken değeri vermek yetişkinin adaleti öğretme yolunda atacağı ilk adımdır kuşkusuz.

Çocuklara gereken değeri vermek konusunda ne durumdayız? Çocuklarımız bu konuda ne düşünüyorlar? Bakın on dört yaş çocukları üzerinde yapılan bir araştırma sonucuna göre çocuklar arkadaş ortamında dürüstlüğü, aile ortamında güveni, okul ortamında saygıyı yaşadıklarını ifade etmişler. Okul ve aileyi baskı, direniş ve kabullenmenin yaşandığı ortamlar olarak görmekteler. Dershane ve arkadaş ortamları ise sosyal diyaloğun ve adalet dağılımının daha yaygın olduğu ortamlar olarak görülmekte.12 Yani çocuklarımız aileye ve okula güven ve saygı duymakla beraber bu ortamları adaletin değil baskının ve boyun eğmenin hâkim olduğu ortamlar olarak algılamaktalar. Yani adaletin hâkim olmadığı ortamlar olarak.

Hâlbuki adalet duygusunun temeli ailedir ve bu duygu hayatın ilk (çocukluk) yıllarında şekillenir. Diğer bir anlatımla, adalet algısı, aile ortamında suç-ceza, başarı-ödüllendirme gibi olgular ile öğrenilen sosyo-kültürel bir üst denge arayışıdır. Bu anlamda sosyal ilişkilerin olmazsa olmaz bileşeni olan adalet kavramını doğuran ve yaşatan ailedir. Adalet duygusunun geliştirilmesinde ve güçlendirilmesinde etken olacak kurumlardan diğeri ise okullar olmalıdır. Bu amaçla geçtiğimiz günlerde Adalet Bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı arasında, ”Hukuk ve Adalet Dersi” öğretim programı geliştirmek için işbirliği protokolü imzalanmıştır.13 Bu çalışmaların çocuklarımızın gelişimleri açısından hayırlı bir adım olmasını diliyoruz.

İlkokul çağındaki çocukların çoğu soyut işlem basamağına ulaşmamış durumdadırlar. Ancak 11-12 yaşlarında soyut fikirlere ilişkin akıl yürütebilmektedirler.14 Adalet kavramı soyut bir olgu olduğundan tüm ahlâki değerler gibi aktarılmasında güçlükler vardır. Kavramın kazandırılmasında somutlaştırma son derece önemli bir yer tutar. Örnek kişi ve olaylar, hikâyeler, masal ve menkıbeler önemli somutlaştırma araçları olarak değerlendirilmelidir. Adalet anlayışını geliştirecek karakterleri ve olayları anlatan edebî eserler çocuklarımıza okutulabilir. Aynı amaca hizmet edecek görsel materyaller (çizgi filmler, çocuk filmleri ve videolar) izlettirilebilir. Çocuklarımıza önereceğimiz her ürünün önceden incelememiz gerektiğini hatırdan çıkarmamak gerekir. Katılacakları sosyal aktiviteler, kurslar, geziler özenle seçilmeli, etkinliğin niteliği kadar çocuğun kimlerle birlikte olacağı, karar vermemizde etkili olmalıdır.

Aile içinde çocuklarımıza karşı tutarlı olmamız da, adalet kavramının yerleşmesi açısından son derece önemlidir. Yetişkinlerin aynı davranışa farklı tepkiler vermesi, doğru seçeneğin belirlenmesine engel teşkil eder. Bir davranışa anne ve babanın farklı yaklaşması, ya da bir konuda evin ya da okulun farklı yaklaşım göstermesi çocuk için zor bir durumdur. Çocuk yapısı gereği kolayına geleni tercih eder. Kolay olan da çoğu kez yanlış ya da yanlışa en yakın olandır. Yetişkinler aynı davranışa aynı tepkiyi verme konusunda ortaklaşa hareket etmelidirler.Adalet çocuğun dünyasında neye karşılık gelir? Kardeşinin kendisinden çok sevilmemesi, öğretmenin haksızlık yapmaması, kendisi hakkında konuşan birinin ona iftira etmesi, oyun oynarken arkadaşının haksızlık yapması, sırada beklerken başkalarının (özellikle de büyüklerin) haksız yere öne geçmesi, kendisine hak etmediği şekilde davranılması gibi davranışları adalete/adaletsizliğe örnek olarak verebilir. Çocuğun âdil olması çokta kolay bir şey de değildir. Yapısı gereği benmerkezci olduğundan adaletin kendi tarafına doğru eğrilmesi eğilimi taşır. Kaybettiği her oyun için haksızlığa uğradığını söyleyebilir meselâ; fakat fıtratında hak duygusu bulunduğundan gerekli uyarıları aldığında hakkı teslim edecektir. Bu yüzden çocuğun etrafında ona yol gösterecek rol modellerin, izleyeceği iyi örneklerin bulunması büyük önem taşır.

Tüm ahlâkî değerler gibi adalet kavramını da salt bilgi ile kazandırılacağını düşünmek yanılgı olacaktır. Şunu asla unutmamalıyız ki, “değer/din eğitimcisinin işi beyinlerden çok gönüllerledir”. Bilgiyi gönle giden yoldaki araç olarak kullanmak gerekir. Son söz olarak Hz. Peygamber’in şu sözüne kulak verelim: “Adaletli kişi, yönettiklerine, ailesine ve sorumlu olduğu kişilere karşı âdil davranandır.”15

Şimdi hadisi tefekkür etmekle işe başlayalım.

DİPNOTLAR
1. Mustafa Çağrıcı, “Adalet”, DİA, I, s. 341.
2. Nurettin Topçu, İsyan Ahlakı, İstanbul 1998. s.100.
3. J.J. Rousseau, Emile, çev. A. Rıza Ülgener, İstanbul 1956, s. 287.
4. Çağrıcı, A.g.m., s. 342.
5. http://www.hayrettinkaraman.net/makale/0549.htm çevrimiçi: 22.01.2013.
6. Halil Ekşi, Temel İnsani Değerlerin Kazandırılmasında Bir Yaklaşım: Karakter Eğitimi Programları, DED,
I (2003), sayı:1, s.79.
7. John Dewey , Demokrasi ve Eğitim, çev. M. Salih Otarah, , İstanbul 1996, s. 219.
8. Buhârî, İsti’zan, 15; Müslim, Selâm, 15.
9. http://www.sonpeygamber.info/hz-peygamber-ve-cocuklar çevrimiçi: 22.01.2003.
10. Buhârî, Kitabü’l edeb, 2007.
11. Müslim, Hacc, 474, (1373).
12. Özlem Aydoğmuş, Sosyolojik Açıdan Çocukta Sosyal Diyalog, Adalet Duygusu ve İktidar, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Muğla Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Muğla 2010 s. 68-70.
13. http://www.tgrt.com.tr/news_viewng.aspx?newsid=837328.
14. Haluk Yavuzer, Çocuk Psikolojisi, İstanbul 1991, s. 282.
15. Müslim, İmaret, 18, (1827); Nesâi, Âdab, 1, (8, 221)

KAYNAKLAR
• Haluk Yavuzer, Çocuk Psikolojisi, Remzi Kitabevi, İstanbul 1991.
• Halil Ekşi, Temel İnsani Değerlerin Kazandırılmasında Bir Yaklaşım: Karakter Eğitimi Programları, DED, I (2003), sayı:1.
• Mustafa Çağrıcı, “Adalet”, DİA, I.
• J.J. Rousseau, Emile, çev. A. Rıza Ülgener, İstanbul 1956.
• John Dewey, Demokrasi ve Eğitim, çev. M. Salih Otarah, Başarı Yayımcılık, İstanbul 1996.
• Nurettin Topçu, İsyan Ahlakı, Dergah Yayınları, İstanbul 1998.
• Özlem Aydoğmuş, Sosyolojik Açıdan Çocukta Sosyal Diyalog, Adalet Duygusu ve İktidar, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Muğla Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Muğla 2010.
• http://www.tgrt.com.tr/news_viewng.aspx?newsid=837328.

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Leyle-i Berat Hakkında (Âyet, Hadis, Risale-i Nur)

BERAT: Nişan, rütbe ve imtiyaz için verilen resmî belge, kurtuluş. Sitemizde Berat Gecesi ile İlgili yazılar …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Adaletin Öğrenildiği Yer: Aile

Yazar:Fatma BAYRAM Baş Vaiz, Üsküdar Müftülüğü Çocuklarımız sadece Allah tarafından özenle yaratılmış olmaları nedeniyle ilgi, …

Kapat