Ana Sayfa / Uncategorized / Adam Yerine Konmak / Eyyup AKSOY

Adam Yerine Konmak / Eyyup AKSOY

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Eyyup AKSOY

ADAM YERİNE KONMAK

İnsanın en temel sosyal ve psikolojik ihtiyaçlarından biridir “adam yerine konmak”…

Adam yerine konmak ya da dikkate alınmak…

Kime veya neye göre adam olmak?

Neler yapmalısınız ya da nasıl biri olmalısınız ki, adam yerine konasınız?

Bu, aslında düşünen varlıklar için problemli bir ifade. Sanki adam gibi “adam”ın olmadığı yerde, birilerini onun yerine idareten koymak, gibi bir anlam da içeriyor ki, bu küçültücü bir durum… Ama biz bu ifadeyi, “adamlığını görmek” olarak ele alabiliriz. Birilerine yaranmak için, ya da birilerinin ölçüsünde “adam” olarak nitelendirilmeniz, sizi gerçekten “adam” yapar mı? Bence adam olmanın ve adam yerine konmanın konuşulduğu bir durumda, en önemli mesele de bu olsa gerek.

Her insan; kadın, erkek fark etmez, çevresindeki insanlardan itibar görmek ister. Dikkate alınmak, yok sayılmamak ister. “Bir Aşkın Analizi” adlı eserimizde dediğimiz gibi, “İtibarın değeri, itibar gösterenin değeri ile ölçülür.”

İnsan doğumundan itibaren, her yaşına, ruhsal ve bilişsel donanımlarına uygun olarak, kendinde gördüğü değer ve insani meziyetlerin karşısındakiler tarafından bilinmesini ister. Bu kişiler, öncelikle değer verdiği ve yakınlık hissettiği kimselerdir.

Doğarız, annemizin ve babamızın gözlerinin içine bakmayı öğreniriz. Oradan kendimize karşı olumlu sinyaller aldığımızda mutlu olur, gülümseriz.

Oyun çağında “ben” duygusunun baskın olduğu dönemde, kıyafetlerimiz ve oyuncaklarımızın beğenilmesi ve bir takım sosyalleşme manevralarımızın alkışlanması bizi mutlu eder. Özgüven kazanmaya başlarız.

Okulda öğretmen ve arkadaşlarımızın yeteneklerimizin farkında olduklarını belli eden tutumları, bizim açılmamızı ve gelişmemizi sağlar. Bunun tersi bir durum, iç âlemimize çekilmemize, sosyal hayata ve belki de var olan nice farklı yeteneklerimize kapalı pozisyona dönmemize sebep olur.

Akranlarımız, ailemiz, çalıştığımız kurum, aidiyet hissettiğimiz sosyal çevre, cemaat, siyasi ortamlarda adam yerine konulmak isteriz. Bu, aynı zamanda doğal hakkımızdır. Çünkü insan, sosyal bir varlıktır. Kendisini sosyal çevre denen aynada görür ve tanımlar. Var olduğunu hisseder ve hayata bağlanır. Yaşama isteği kamçılanır. Kendisi mutlu olduğu gibi, çevresine olumlu sinyal, sinerji yayabilir. Bu, aynı zamanda toplumsal barışın ve huzurun da temel öğelerindendir.

Bir düşüncenin kabulünde ve yayılışında da aynı şey geçerli değil midir? İslam itilmişleri, ezilmişleri, hor görülmüşleri, deri rengi farklı olanları, çocukları, kadınları, yaşlıları, fakiri; kısaca insanı, hayvanı ve tüm çevreyi dikkate aldığı için bu derece kolay benimsenmiş değil midir?

Bu alemde her varlık, kendi kategorisinde olması gerektiği kadar önemsenmiş ve dikkate alınmıştır. “Adam” yerine konmuştur… Bu bakış ilahi vahyin bakışıdır. Ve insan için en önemli ölçü kaynağıdır.

Gün olur evlatlar anne babalarından, gün gelir anne ve babalar evlatlarından bunu beklerler.

Eşler, birbirinden bunu beklerler. Kardeşler, arkadaşlar…

Devir değişmiştir artık. Bağımsız kişiliklerin önem kazandığı, her bireyin kendi ayakları üzerinde durma ihtiyacının bariz bir şekilde ortaya çıktığı günümüzde, hak edenleri gecikmeden adam yerine koymalı, her bir varlığın kendine özgü yeteneklerinin olabileceğini göz ardı etmemeliyiz. Özellikle ergenlik çağına girmekte olan çocuklarımız ve öğrencilerimizin buna fazlasıyla ihtiyaç duyduğu yabana atılamayacak derecede önemli bir gerçektir.

Türk toplumunun geleneksel anlayışında, maalesef, çocuğu küçük, yaşlıyı “pili bitmiş” olarak görme yanlışlığı yaygındır. Bunun zararlarını yine bu toplum görmektedir. Kendi bindiğimiz dalı kesmek istemiyorsak, yetişkinlerin bu yanlış anlayışlarını düzeltmeleri gerekmez mi?

Öncelikle düşünen, düşünce üretebilen insan olmak, başta bizi yaratanın isteğidir. Biz büyüklerin, bencillik ederek, otoritemiz sarsılır korkusuyla, “yılanın başını küçükken ezeceksin” anlayışıyla, sorumlu olduğumuz veya iletişim halinde bulunduğumuz insanları görmezlikten gelemeyiz. Kaldı ki, başkalarının varlığını tanımak, aynı zamanda bizi de tanımlar. Bu konuda ketum ve cimriliğimiz, bizim insani ve İslamî değerlerden ne derece uzaklaştığımızın bir kanıtıdır adeta…

Unutulmamalıdır ki, “adam yerine “ koyacağımız insan sayısına paralel, bizim de ne kadar “adam” olduğumuz ortaya çıkacaktır…

Diğer bir gerçek de, adam gibi adamların, adam yerine konulmaya kişisel ihtiyaçlarının olmayışıdır. Zira ilahi hitap şu: “Sizin Allah katında en üstününüz, O’ndan en çok çekinenizdir.

Yazar : Eyyup AKSOY

1963 yılı Eylül ayında Sungu’da dünyaya geldi.
Üniversite eğitimini Bursa’da, yüksek lisansını Harran Üniversitesi'nde tamamladı. Ondokuz Mayıs Üniversitesinde başladığı doktora eğitimini yarım bıraktı.
Dokuz yıllık öğretmenlik ve idareciliğin ardından, sırasıyla Harran Üniversitesinde Eğitim Öğretim Planlamacılığı, Araştırma Uygulama Hastanesi Müdürlüğü, Araştırma Fonu Müdürlüğü, Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Görevliliği, Akademik Bakış dergisinin yayın koordinatörlüğü görevlerinde bulundu. 28 Şubat sürecinde görevine son verildi.
Medikalcilik ve pazarlamacılık yaptı.
2000- 2001 yıllarında Bursa’da bir özel hastanenin kurucu müdürlüğünü yürüttü.
2001-2003 yılları arasında ortaklarıyla kurduğu Özel Eğitim ve Rehabilitasyon merkezinin şirket müdürlüğünü yaptı.
2003 yılı aralık ayında yeniden açıktan atama yoluyla öğretmenliğe geçti.
Halen Bursa’da öğretmenliğe devam etmektedir.
Yayınlanmış eserleri:
Bir Aşkın Analizi, Gençlik Yayınları, İstanbul 1997
Akşamla Söyleşi (Şiir) Ankara 20013
Eylül Sarısı(Roman), Uğur Tuna Yayınları 2014
Eylül Sarısı(Roman)2.Baskı, 3 Adam Yayınları 2015
Peydah (Roman), 3 Adam Yayınları 2016

Tüm Yazıları Göster
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Önceki yazıyı okuyun:
Bediüzzaman’ın Değinmedikleri / Metin KARABAŞOĞLU

Metin KARABAŞOĞLU Bediüzzaman’ın değinmedikleri Risale-i Nur'u ve Eski Said’in yazdığı metinleri okurken, Bediüzzaman’ın yaşadığı dönemin hâkim …

Kapat