Ana Sayfa / RİSALE-İ NUR & BEDİÜZZAMAN / Nurdan Hatıralar / “Biz kitapçılar gibi kitap satmayız”

“Biz kitapçılar gibi kitap satmayız”

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

AHMED GÜMÜS AĞABEY 1937 Ermenek doğumludur, Zübeyir Gündüzalp ağabeyin hemşerisidir. 1952 senesinde daha henüz 15 yaşında iken Risale-i Nur’u Konya’da tanır. Nurların ve nurların müellifi Bediüzzaman Hazretlerinin cazibesi, cevval fitratlı Ahmed Gümüş’ü bir anda kuşatıverir. Çocuk yaşında hizmet içinde bulur kendini. Kur’an’ın tefsiri Risale-i Nur okuduğu için, okuduğu okullarda başına gelmedik kalmaz. Konya’da Abdülmecid Ünlükul, Ispartada Üstad Bediüzzaman, Isparta ve İstanbuľda Zübeyir Gündüzalp ile çok beraberlikleri olur. Bu birliktelik, hatıralar okununca da anlaşılacağı gibi oldukça yakın bir sahada geçer. Gümüş ağabeyimiz Hz. Üstad’la rahat konuşabilen, sorular sorabilen atak mizaçlı ağabeylerimizden birisi… Hafızası da çok kuvvetli..

Ahmed Gümüş, eşinin Gaziantepli olmasından dolayı, 1982 senesinde bu şehre taşınmış ve 1999 yılında Vakıflar Müdürlüğü’nden emekli olmuştu, Gaziantep’te ikamet ediyordu.

Risale-i Nur hizmetkårlarının hatıralarını toplarken satır aralarında Ahmed Gümüş adı çok geçiyordu. Geç kalmışlığın verdiği telaşla 22 Mart 2011 tarihinde Antep’e gittim. Dersaneden bir grup kardeşlerimizle beraber Ahmed Gümüş ağabeyden randevu talep ettik, evine gittik. Oğlu Said kardeşimiz de evdeydi. Gümüş ağabey yüksek şekerden dolayı maddi gözlerini kaybetmiş görmüyordu, âmâ idi. Basar kaybolmuş, ama basiret açıktı… Kendisine sorularımız oldu, cevaplarını kaydettik. Oğlu Said Gümüş yardımcı oldu bize. Gördük ki Ahmed ağabey konuşmayı, anlatmayı çok seviyor. Zaman zaman konular dağılsa da yazıda onları birleştirdik. Antep’ten ayrıldıktan sonra Ahmed Gümüş ağabeyle irtibatımız kesilmedi, telefonla görüşmeye devam ettik. Hatıralarına bir o kadar daha ilaveler yaptı.

2011 Mart’ında yaptığımız ziyaretimizden yaklaşık bir buçuk sene sonra, 12 Ağustos 2012 tarihinde Ahmed Gümüş ağabeyimiz 75 yaşında iken dâr-ı ahirete irtihal eyledi. Allah rahmet etsin…

Merhum ağabeylerimizin uzunca hatıralarından, hizmet-i imaniye yapanlara yol gösteren birkaçını arz edelim:

Ahmed Gümüş Ağabey (rha) Anlatıyor:

Üstad, Öğretmenlerime Nasıl Davranacağımı Öğretti Bana

1955 senesinde yine bir gün Üstad Hazretlerini ziyarete gittim. Bana öğretmenlerime ve arkadaşlarıma karşı nasıl davranacağımı anlattı. “Muallimlerin din aleyhinde konuşurlarsa, onlarla münakaşa etme. Risale-i Nur’dan o mevzuu bul, talebe arkadaşlarına oku, anlat. Çünkü muallimini mağlûp etsen, o
anda enaniyeti mağlúbiyeti kabul etmez.” diye ders verdi.

Risale-i Nur’u İki Kişiye Tanııtsan Vazifeni Yapmış Sayılırsın

Bir ara ben Konya’dan ayrılıp Istanbul’a gitme niyetindeydim. Bunu Zübeyir ağabeye söylemiştim. Zübeyir Ağabey de Üstad’a söylemiş. Üstad ‘Bu işte bir parmak var’ diye razı olmuyor. Üstadımız bir yerde sadakat ve sabırla sebat etmemizi isterdi.

Hz. Üstad bir gün bana: “Sizin mektepte Risale-i Nur okuyan kaç kişi var?” diye sordu. Ben de yetmiş kişi olduğunu söyledim. Üstad Hazretleri hayret etti: “Ben o mektepte bir kişi olduğunu biliyordum, sen yetmiş kişi var dedin, acaib” dedi. Sonra: “Kardeşim kemiyet insanı aldatır, iş keyfiyettedir. Sen bütün talebelik hayatında Risale-i Nur’u fitraten arayan iki kişinin nurları tanımasına vesile olsan, onlar da imanlarını kurtarsalar, vazifeni yapmış sayılırsın. İhlâs kemiyette değil, keyfivettedir” dedi.

Hakikaten Hz. Üstad’ın ‘bir kişi var’ demesinin sirri sonradan şöyle anlaşıldı:
O sırada arkadaşlarımızdan asker olan Recep Putgül, Ceylân Ağabeye bir mektup yazmış. Mektup savcılığın eline geçmiş. Mektupta bizlerden bahis olduğundan, isimlerimiz tespit edilmiş. Konya’da emniyet bizleri aradı, mahkemeye verdi. Mahkeme beraat verdi ama o yetmiş arkadaştan, korkudan kimse kalmadı. Hatta korkularından bazıları aleyhimize bile geçti.

Her Gördüğüne Risale-i Nur Verme

Konya İmam Hatip Okulu’nda okurken mahkemeye verilişimizden dolayı diğer talebelerin korkularından dağılmasından sonra Üstad Hazretleri bana: “Sen her gördüğüne Risale verme. Ata et, arslana ot verme. Ata ot, arslana et ver. Senden birkaç defa Risale-i Nur istesinler, o zaman ver. Biz kitapçılar gibi kitap satmayız. İhtiyaç duyan, müştak olan kimselere veririz.” dedi. Zübeyir Ağabey de bu hususta çok dikkatli olmamız için bizi tembih ederdi.

Zübeyir Ağabeyin Şahsında Bizlere Sadakat Dersi Veriyordu

Bediüzzaman’ın latifeleri de derstir. Üstad’la aramızda geçen latifeli bir konuşmamızı anlatayım sana:

Üstad Hazretleri bir gün beni çağırdı. Zübeyir Ağabey için;
“Ahmed, senin bu hemşerin çok ahmak, benim için her şeyini terk etti. Görüyorsun onu dövüyorum, kovuyorum, bir türlü gitmiyor. Memur iken maaşı 700 liraydı, ben 30 kuruş veriyorum, hiç sesini çıkarmıyor. Senin bu hemşerin ahmak
değil mi?” dedi.
“Üstadım, ahmak değil.”
“Neden? Bak babasını anasını terk etti, memuriyeti terk etti, üstelik benden dayak da yer. 30 kuruş gibi pek cüz’î bir para veriyorum. Sen söyle 30 kuruş mu çok, 700 lira mı çok?”
“Üstadım, sizin verdiğiniz 30 kuruş çoktur.”
“Sen mekteplisin, hiç hesap okumadın mı? 30 kuruş 700 liradan çok olur mu?”
“Üstadım,  Zübeyir Ağabey en iyisini yapmıştır. Sizin verdiğiniz o 30 kuruş, 700 liradan çok daha iyidir.”
“Nasıl iyi olur? Anlaşıldı, hemşerini tutuyorsun, sen de ahmaksın. Hemşerini benim yanımda müdafaa ediyorsun, anlaşıldı. Ondan sana ahmaklık bulaşmış ve seni kandırmış.”

Bu latife ile Üstad Hazretleri aslında Zübeyir Ağabeyin şahsında bizlere sadakat dersi veriyordu.

İslamiyet İçin Fethedilmeyecek İnsan Yoktur

1956 senesinin sonbahar mevsiminde bir gün Üstad hazretlerinin Isparta’daki evindeyim, ziyarete gitmiştim. O sıralarda
Afyon mahkemesi bütün Risale-i Nur eserlerine beraat kararı vermişti. Üstad Hazretleri çok sevinçliydi. Üniversitelerde Nur talebelerinin arttığını söyleyerek, Mustafa Oruç (Ramazanoğlu), diğer üniversiteli talebelerinden misaller verdikten sonra bize de şöyle bir ders verdi:

“Kardeşlerim, İslâmiyet için fethedilmeyecek insan yoktur. İnsan yüz kapılı bir saraya benzer. Fıtrat icabı insanda mutlaka bir kapı açıktır. O kapıdan girilerek o insan fethedilebilir. Miühim olan, fıtrata münasip hareket edilerek o kapıyı bulmaktır. Bin senedir Avrupa zındıkları ve Asya münafıkları bu asil Türk milletinin çocuklarını yanıltarak o 99 kapıyı İslâmiyet’e kapatmışlar. Ferasetle o açık kapıyı keşfedip, oradan girilirse, diğer kapalı kapılar da içeriden İslâmiyet hesabına açılır; o insan, İslâmiyet için fethedilir. İhlâsla, acelecilik yapmadan, Risale-i Nur mizanlarıyla hareket etmek lazımdır. Acelecilik, lüzumsuz yere münakaşa ve ithamlar o kapalı kapılara hücum olduğundan, açık olan bir kapının da kapanmasına sebep olur. Risale-i Nur muhakeme-i akliyeye ehemmiyet verir. Ve sonra onu İslâmiyet dairesine alır.’

Kaynak: Ağabeyler Anlatıyor-7

Yazar : Ömer ÖZCAN

1950 yılında Milas’ta doğdu. Ortaokul ve lise eğitimini İzmir’de tamamladı. 1968 senesinde lise ikinci sınıfta iken Risale-i Nur’u tanıdı. 1969’da ‘Ankara Erkek Teknik Yüksek Öğretmen Okulu’na (Bugünkü adıyla: Teknik Eğitim Fakültesi) kaydoldu… Ankara’da beş seneye yakın Bayram Yüksel Ağabeyin nezaretinde muhtelif Dersane-i Nûriyelerde kaldı. 1973 senesinde öğretmen olarak mezun oldu. 1973’den 1984’e kadar 11 sene Zonguldak’ta lise öğretmenliği yaptı. Sonra İzmir’e, mezun olduğu liseye öğretmen olarak atandı. 2000 senesinde aynı okuldan emekli oldu. Ömer Özcan evli ve iki kız babasıdır. Şimdi İzmir’de ikamet ediyor. Bütün mesaisini iman ve Kur’an hizmetlerine ayırmaya çalışmaktadır.
Ömer Özcan’ın Bediüzzaman Said Nursi ve talebeleri hakkında hatırı sayılır bir arşivi vardır. Kendisinde, Hz. Üstad’la görüşen veya görüşmeyen kadim ağabeylerden fotoğraf, ses, video veya yazılı olarak yaptığı kayıtlar mevcudtur. Ayrıca Risale-i Nur’un teksir veya matbaa olarak ilk baskılarının tamamına yakını Ömer Özcan’ın arşivinde bulunmaktadır. El yazılı orijinaller de vardır.
Ömer Özcan, Üstad Said Nursi Hazretleriyle hatıraları olan Ağabeylerle yaptığı röportajların bir kısmını kitaplaştırmıştır. “Risale-i Nur Hizmetkârları AĞABEYLER ANLATIYOR” adıyla seri olarak yayınlanmış sekiz kitabı bulunmaktadır. Yeni kitap hazırlıkları ve araştırma çalışmaları devam etmektedir.

Tüm Yazıları Göster
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Yorumlar

  1. avatar

    Allah ebeden bu siteye emek verenlerden ve böyle istikametli yazılar yazanlardan razı olsun. Cümle iman hizmetkârlarına da sünnet-i seniyyeye ittiba ve iman hizmetinde Üstad Bediüzzaman’ın tarzına uygun hareket nasip etsin. Âmîn!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
“Yerlilerin Gözyaşları”ndan Bir Hatıra

Yerlilerin Gözyaşları -Küba Adası -1 Bartolomeo de las Casas    İspanyollar 1511 yılında Küba Adası’na …

Kapat