Ana Sayfa / Yazarlar / Aklınız Başınızda mı? Ne Dersiniz? / Ahmet KATIN

Aklınız Başınızda mı? Ne Dersiniz? / Ahmet KATIN

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İ’lem Eyyühel-Aziz! Aklı başında olan insan, ne dünya umûrundan kazandığına mesrur ve ne de kaybettiği şeye mahzun olmaz. Zira dünya durmuyor, gidiyor. İnsan da beraber gidiyor. Sen de yolcusun. Bak, ihtiyarlık şafağı, kulakların üstünde tulû’ etmiştir. Başının yarısından fazlası beyaz kefene sarılmış. Vücudunda tavattun etmeye niyet eden hastalıklar, ölümün keşif kollarıdır. Maahaza, ebedî ömrün önündedir. O ömr-ü bâkide göreceğin rahat ve lezzet, ancak bu fâni ömürde sa’y ve çalışmalarına bağlıdır. Senin o ömr-ü bâkiden hiç haberin yok. Ölüm sekeratı uyandırmadan evvel uyan!

Her okuyuşumda ayrı bir lezzet hissettiğim, çok büyük hakikatları ders veren, insanın gafletini dağıtıp, huzura bir kapı açan, yedi satırlık bir İ’LEM.

Daha ilk harfte derse başlıyor. İ harfi insana benzemiyor mu? Hemen arkasında, omzundan tutan, onu kenara çeken, ikaz eden, adeta kulağından çeken bir kesme işareti. Dikkat et diyor sanki. Sen mühimsin diyor. Bildiğin kadarsın diyor. Bilirsen varsın diyor. Anladığın kadar değil, bildiğin kadar. Bizler genellikle bilmek ile anlamayı yanlış biliriz. Anlayan değil, bilen alim olur. Alim isminin tecellisi altına girer. Bilen konuşur. Bilme makamına, gelmeyen anlama, ne hakiki ihlası, ne hakiki ibadeti, ne hakiki ameli netice vermez. Bir şeyler eksiktir. Allahtan en çok Alimler korkar, der Rabbimiz. Her neyse.

İ harfinin üzerindeki kesme ayn harfiyle bize âlemi hatırlatır. Her ilim sahibi bir âlemdir, der. Bir âlem olmak istersen, gelecek cümlelere dikkat et. Ruh, kalb, akıl gözlerini aç emreder. Arkasındaki kelimelerle eğer bilirsen Aziz Kardeşim olursun, der. Hatırlayalım 21. Lem’a İhlas Risalesinin başındaki ilk cümleyi: Ey âhiret kardeşlerim ve ey hizmet-i Kur’aniyede arkadaşlarım! Bilirsiniz ve biliniz.

Kur’an Hizmetkarı ve Asrın vekilinin kardeşi, hem de ahiret kardeşi olmak için “Bilirsiniz ve biliniz”

Aklı başında olan bir insan… Burada biraz duralım. İnsanın aklının başında olması bir mecaz. Akıl yaşta değil, baştadır, derler. Aklın başta olmasının alameti, ne dünya işlerinde kazandığına sevinir, ne de kaybettiği şeylere üzülür. Sevinmez ve üzülmez. Fesübhanallah. Kendime bu ölçüyle bakınca, aklımın başımda olmadığını buldum. Kazanınca seviniyorum, kaybedince üzülüyorum. Allah afvetsin, Allah kurtarsın.

Peki neden? Çünki dünya durmuyor, gidiyor. Önce faniliği anlıyorum. Kazandığın hangi şey baki. Kazandığını elinde tutamazsın. Bu gün elinde, yarın yok. Biraz sonra kaybedeceğin, üstelik ahirette faidesiz, belki de mesuliyetli bir şeye sevinilir mi? Veya kaybetmek hakiki midir? Bazen insan önce kaybeder, sonra kazanır. Sonra kazanma ihtimalin olan bir şey için niye üzülüyorsun.

İkinci bir mana: Fena. Dünyanın üç yüzünden üçüncü yüzü dünyanın fena ve fani yüzüydü. Yani ahirete mani olan, ahireti, hatta Allahı unutturan fena ve çirkin yüz. Hakikatta buradaki gülmeler, ahirette ağlamayı netice verecek. Eskişehir Hapishanesinin bahçesinde, Cumhuriyet Bayramında oynayan, rakseden kızların halleri gibi…

Üçüncü bir mana: Dakikalar gidiyor, ömür sermayesi bitiyor, fani şeylere sevinmek ve üzülmek, zaman kaybı. Onlarla uğraşacağına tevbe ve istiğfarla vazifene dön. Kaybettiğini telafi et. İşlediğin günaha karşı haseneler işle. Faniyi bakiye tebdile çalış.

İnsan da gidiyor. Kalb, fanileri, batanları, kaybolanları, ölümlüleri sevmez. İbrahim-vari “La uhibbül afilin” der. Giden, durmayan, sahib olamaz, ancak yolcu olur, misafir olur. Yolcu ve misafir yolunu düşünür ve düşünmelidir. Tren garında veya iskelede duran vasıta bekleyen insan, temizleyeyim, boyayayım, düzenleyeyim diye düşünmez, çalışmaz. O gideceği yeri düşünür. Oraya lazım ve münasip işlerle uğraşır. Götüreceği malzemeleri alır. Nasıl karşılanacağını düşünür. Misafir olan kimse, beraberce getiremeyeceği bir şeye kalbini bağlamaz. Gittiğimizi, yolcu olduğumuzu tereddütsüz anlamanın, yani nefsin de anlamasının yolu aynaya bakmak. İhtiyarlık şafağı olan beyaz kıllar. Ne güzel tabir değil mi? Güneş, ufuktan birden çıkmaz, adeta tel tel görünür. Azar azar çıkar. Güneşin ışığının, ilk göründüğü an, şafaktır. Artık geri dönüşü mümkün değildir. Birazdan güneş haşmetiyle her yeri kaplayacaktır. İlk beyaz kıl ihtiyarlık şafağı. Sonra beyaz kıllar azar azar artar. Başımızı beyaz kefen gibi sarmaya başlar. İhtiyarladıkça vücudumuza giren hastalıklar artmaya ve gelen kolay kolay gitmemeye başlar. Gençken aylarca hasta olmayanlar, ihtiyarlayınca daimi hasta olmaya başlar. Her aza ona gidicisin, yolcusun der, sinyal verir. Sarı ışık yakar, dikkat der, hazır ol der. Bunlar ölümün öncü kollarıdır. Keşfe çıkmışlar. Ölümün bahanesini, sebebini aramaya, hazırlamaya gelmişler.

Fakat bununla birlikte, hakiki ömrümüz arkamızdaki, geçmişteki dünya değil. Önümüzde, geleceğimiz olan ahirettedir. Ahiretteki baki ömürde göreceğimiz rahat ve lezzet ancak bu dünyadaki çalışmalarımıza, Allah için yaptıklarımıza bağlı. Tarlaya ne ektikse, ona göre netice alacağız.

Fakat insanın nefsi o baki ömrü ve oradaki rahat ve lezzeti hiç düşünmüyor. Kör nefis derler ya. Sadece dünyayı görüyor. Hadislerde ahirzamanda gelecek deccal anlatılırken hep bir gözünü kör olduğu nakledilir. Üstadımız diyor: Deccalın dünyayı gören gözü var, ahireti gören gözü yoktur. Demek deccalın sisteminde ahiret yok. Yalnızca dünya var. Demek tam nefis ve şeytan sistemi. Bizim nefsimizde ahireti düşünmek, hatırlamak istemiyor. Fakat nasıl Allahı unutan insan, deprem olunca ALLAH ALLAH diyor. Ölüm sekeratı geldiğinde, gidilecek yer göründüğünde, insan uyanır, amma ne güç var, ne derman var, ne ömür var. Geri dönülmez bir yol ve her şey bitmiş. Firavun bile Cehennemdeki yerini görünce feryad etmiş. Ben iman ettim Musa ile Harunun Rabbine. Ama imtihan bittiği, perde açıldığı için, imanı makbul olmamış.

Peygamberimiz asm. “İnsanlar uykudadır, ancak ölünce uyanırlar. Siz ölmeden evvel ölünüz” buyurmuş. Demek mesele gaflet uykusundan, dünya uykusundan uyanmak. Asıl uyanıklık alemi ahirettir. Uyananlar hiç dünyaya aldanmamışlar, kapılmamışlar, tenezzül etmemişler. Her şeye Allah namına, ahiret hesabına bakmışlar.

YA ERHAMERRAHİMİN bizleri “ölmeden evvel ölme” sırrına mazhar eyle. Hayatımızın da, ölümümüzün de Senin için olmasını nasip eyle. Gafletten ve dalaletten, nefis ve şeytana mağlubiyetten muhafaza eyle. Aklı başında, kalbi yerinde, bütün latifeleri istikamette rıza-yı İlahi ufuklarında terakkiler, mi’raclar ihsan eyle

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Manevi Buhranlar ve İman Hakikatleri

Manevi Buhranlar ve İman Hakikatleri Günümüzün hayat hızı ve anlayış tarzının getirdiği şeyler İslam’ın evrensel …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
​Eski Müracaatlar Dikkat! 2017 Yılı Hac Kayıt Yenileme İşlemleri Başladı

Hac farizasını yerine getirmek isteyen vatandaşların heyecanla beklediği 2017 Hac müracaatları başladı. Diyanet İşleri Başkanlığı …

Kapat