Ana Sayfa / Yazarlar / Başım ağrıyor, acıyın bana!

Başım ağrıyor, acıyın bana!

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Başım ağrıyor, acıyın bana!

İbrahim el-Harbi şöyle anlattı: “Yakalandığım humma hastalığını ne anneme, ne kardeşime ne de eşime haber etmedim. Gerçek adam derdini içine gömerek ailesini üzmeyen kişidir. Kırk beş senedir migren ağrısı çektiğim halde bunu kimseye söylemedim.”

(Muhtemelen bunları ölümüne yakın bir zamanda söylemiştir)

Bizim ise dişimiz ağrısa hemen facebookta ilan ediyoruz.
Ayağımıza taş değse hemen facebookta.
Herkesin duyması görmesi lazım.

Hele bir de hastanede hasta hissediyor etiketi yok mu!

Tüm küçük büyük acılarımız, hastalıklarımız hemen facebookta..

Sabır bu mudur acaba?

Şakik Belhi der ki: “Başına gelen bir musibeti Allah’tan başkasına açıp şikayet eden kimse yapmış olduğu ibadetten kalbinde asla bir tat hissetmez.”

***

Âlim ölünce âlem nasıl ölür?

Âlim ölünce kainat ağlar, zalim ölünce kainat rahat eder.

1- Bazı insanlar öldükten sonra onların dünyadaki yoklukları hissedilmez. Sanki hiç yaşamamış gibi olurlar. Ne eşleri onların ardından üzülür ne evlatları onların peşinden ağlar ne komşuları onların yokluğunu hisseder ne de bir canlı onların ardından bakakalır.
Varlıkları ile yoklukları birdir onların.
Arkalarından üzülecek hiç kimseleri yoktur.

Zalimler ölünce durum böyledir. Firavun ve ordusu denizde boğulunca canlı cansız hiç kimse ağlamadı.
Hangi şerli insan ölürse canlılar bile rahat eder.

2- Ama bazı insanlar da vardır ki, balıklar bile onun yokluğunu hisseder. Sokak hayvanları dahi onun peşinden üzülür. Tabiattaki canlılar bir boşluk hissederler.

Bunlar dünyada hayırlı işler yapan kimselerdir. Tüm canlılara faydalı oldukları için öldüklerinde canlılar onun ardından üzülür.

Hangi hayırlı insan da ölürse yokluğu tüm kainata hüzün katar.

Alimin ölümü alemin ölümüdür. Alem, alimler ile ayaktadır. Denizdeki balık, havadaki kuş ve yabandaki yabani hayvanlar alimlerin vefatının ardından istiğfar talebinde bulunurlar.

Alim, ne zaman avlanacağını, hangi hayvanların helal hangilerinin haram olduğunu öğretir.
Alim, insanlar arasında adaleti sağlar. O, ölünce aslında adalet ölmüş olur.

İnsanlar alimlere muhtaçtır. Dinlerini nasıl yaşayacaklarını alimlerden öğrenirler.

Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur: Yeryüzünde alim kalmayınca, insanlar cahil insanları kendilerine alim diye seçerler. Bu cahil alimlere sorular sorulunca, bunlar da bilmedikleri halde cevap verirler. Hem kendilerini doğru yoldan çıkarırlar hem de diğer insanları!

***

Ey nefis! Kıskandığın kadar kıskanıldığını da biliyor musun?

“Kıskandığı zaman kıskancın şerrinden şafağın Rabbine sığınırım!” (Felak Sûresi 5)

Ne kadar kıskancız?
Sanki bütün nimetler bizden başkasına verilmiş gibi konuşuyoruz.
Her birimiz bir diğerine verilen nimetleri konuşuyoruz.
Kimisinin evini, kiminin evliliğini, kimisinin evladını, kimisinin eşyasını, kimisinin de işini kıskanıyoruz…

Aslında kıskandıklarımızın yerinde olmayı da istemiyoruz. Sadece neden onda var bende yok misali kıskanıyoruz!

Öyle ki, evsiz barksızı bile kıskandığımız vakit oluyor.

Allah, adalet ve imtihan gereği herkese bazı nimetler vermiştir. Nimet verdiklerine kimi zaman da külfetler vermiştir.

Evlilik nimeti vermiş ama çocuk vermemiştir. Zenginlik vermiş ama sağlık vermemiştir. Makam vermiş ama itibar vermemiştir.
İlim vermiş ama basiret vermemiştir.
Basiret ve irfan vermiş ama ilim vermemiştir.
Güzellik vermiş ama olgunluk vermemiştir.
Boy vermiş ama pos vermemiştir.
At vermiş meydan vermemiştir.
Diş vermiş ama nohut vermemiştir…

Ama biz, başkasının sadece nimetine bakıyoruz.

Ey kıskanç nefis! Sen zenginliğini kıskandığın adamın dert küpü karısını da istiyor musun?

Ey kıskanç nefis! Sen çocuklarını kıskandığın ailenin fakirliğini de istiyor musun?

Ey kıskanç nefis! Sen güzelliğini kıskandığın kişinin aptallığını da istiyor musun?

Yoksa sadece iyi olan kısmını mı istiyorsun?

Ey nefis! Kıskandığın kadar kıskanıldığını da biliyor musun?

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Te’sîrât-ı hâriciyeye kapılmamak…

“Fert te’sîrât-ı hâriciyeye karşı daha az mukavimdir.”[1] Bu zaman ve zeminde ancak bir cemâat ruhu …

Kapat