Ana Sayfa / İLİM - KÜLTÜR – SANAT – FİKRİYAT / Seçme Yazılar / Allah (c.c.), Ancak Merhametlilere Merhamet Eder!

Allah (c.c.), Ancak Merhametlilere Merhamet Eder!

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Yard. Doç. Dr. Mustafa KARABACAK

Merhamet ve rahmet kelimeleri; «acımak, esirgemek, korumak, bağışlamak» anlamlarına gelir. Rahmet ve rahîm kelimeleri de aynı kökten gelmektedir. Kur’ân-ı Kerim’de merhamet kelimesi bir âyette geçerken (el-Beled 90/17) rahmet 114 defa tekrar edilmiştir. Yine Kur’ân-ı Kerim’de aynı kökten gelen «erhamü’r-râhimîn», «rahmân», «rahîm» ve «zü’r-rahmeti» kelimeleri; Allâh’ın sıfatı olarak kullanılmıştır.

Merhamet kelimesi; hem Rabbimiz, hem Rasûlü, hem de insanlar için kullanılmaktadır. Rabbimiz kullarına karşı merhametlidir. Merhametlilerin en merhametlisidir. (Yûsuf, 12/64; el-Enbiyâ, 21/83) Hattâ canlıların sergiledikleri acıma ve koruma hareketleri, Rabbimiz’in yeryüzüne indirdiği merhametin belirtisidir.

“Allah Teâlâ, rahmetini yüz parçaya ayırdı. Doksan dokuzunu kendi yanında tuttu, bir parçasını ise yeryüzüne indirdi. İşte bu bir parça rahmet sebebiyle bütün canlılar birbirine merhamet ederler. Hattâ kısrak (emzirirken) yavrusuna basıp da zarar verir korkusuyla ayağını kaldırır.” (Buhârî, Edeb, 19; Müslim, Tevbe, 17)

Fakat Rabbimiz esas merhametini kıyâmet gününe bırakmıştır. Allah Rasûlü;

“Şüphesiz Allah göklerle yeri yarattığı gün, yüz rahmet yaratmıştır. Her rahmet göklerle yer arasını dolduracak kadardır. Ondan yeryüzüne bir rahmet indirmiştir. İşte anne, yavrusuna bununla şefkat eder. Vahşî hay­vanlarla kuşlar birbirlerine bununla acırlar. Kıyâmet gününde yüz rahmeti bu rahmetle tamamlayacaktır.” (Müslim, Tevbe, 21) buyurdu.

İnsanların yaptığı kötülüğe misliyle karşılığını verirken, yapılan iyiliğin karşılığını fazla fazla vermesi O’nun merhametinin bir göstergesidir. Bir kutsî hadiste Rabbimiz -celle celâlühû- şöyle buyurmaktadır:

“Rabbiniz gerçekten çok merhametlidir. Kim içinden bir iyilik yapmayı geçirir de onu yapmazsa, ona bir iyilik sevabı yazılır. Eğer onu yaparsa, on katından yedi yüz katına hattâ kat kat fazlasına kadar iyilik sevabı yazılır. Kim de içinden bir kötülük yapmayı geçirir de onu yapmazsa, ona bir iyilik sevabı yazılır. Eğer onu yaparsa, bir kötülük günahı yazılır veya Allah onu siler.” (Dârîmî, Rikāk, 70) Yine kutsî bir hadiste Rabbimiz, rahmetinin gazabını geçtiğini bildirmiştir. (Buhârî, Bed’u’l-halk, 1, Tevhîd, 15, 21, 28, 55; Müslim, Tevbe, 14)

Annenin çocuğuna olan ilgisi, Rabbimiz’in yeryüzüne indirdiği merhametin bir tecellîsidir. Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, Allâh’ın merhametini anlatmak için bir annenin çocuğuna gösterdiği ilgi ve korumasıyla örneklendirmektedir. Hazret-i Ömer’in anlattığına göre Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e esirler geldi. Bir de baktık ki, esirlerden bir kadın aranıyor. Esirler arasında bir çocuk bulduğu vakit onu alıyor, göğsüne basıyor ve emziriyor. Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bize;

“–Bu kadının çocuğunu ateşe atacağını sanır mısınız?” buyurdu.

Biz;

“–Hayır, vallâhi! Onu atmamak elinden gelirse (atmaz).” dedik.

Bunun üzerine Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-;

“–Muhakkak Allah kullarına, bu kadının çocuğuna acımasından daha çok acır.” buyurdu. (Müslim, Tevbe, 22)

MERHAMET PEYGAMBERİ

Allah Rasûlü’nde merhametin en güzel örneği görülmektedir. O, ümmetine karşı çok merhametlidir. Rabbimiz de; Peygamber’ini âlemlere rahmet olarak gönderdiğini (el-Enbiyâ, 21/107), O’nun mü’minlere karşı çok merhametli olduğunu bildirmektedir:

“Andolsun size kendinizden öyle bir Peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız O’na çok ağır gelir. O; size çok düşkün, mü’minlere karşı çok şefkatlidir, merhametlidir.” (et-Tevbe, 9/128)

Zaten Rabbimiz O’nun böyle olmasını istemekte ve şöyle buyurmaktadır:

“Sana uyan mü’minlere (merhamet) kanadını indir.” (eş-Şuarâ, 26/215)

Şayet Allah Rasûlü merhametli değil de katı kalpli olsaydı; etrafında kimsenin kalmayacağını, dağılıp gideceğini yine Rabbimiz bildirmektedir:

“O vakit Allah’tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın! Şayet Sen kaba, katı yürekli olsaydın; hiç şüphesiz, etrafından dağılıp giderlerdi. Şu hâlde onları affet, bağışlanmaları için duâ et, iş hakkında onlara danış…” (Âl-i İmrân, 3/159)

Merhamet öyle bir şeydir ki, Rabbimiz onu ancak sevdiği kullarının kalbine koymuştur. Üsâme bin Zeyd’in haber verdiğine göre; Peygamberimiz’in kızı Zeyneb’in çocuğu can çekişmekte iken, Allah Rasûlü’nün gözündeki yaşları gören Sa‘d bin Ubâde;

“–Yâ Rasûlâllah! Bu gözyaşı, bu ağlayış nedir?” diye hayretini açıkladı.

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-;

“–Bu gözyaşı bir rahmettir ki, Allah onu kullarından istediği kimselerin kalplerine koymuştur. Allah kullarından ancak mer­hametli olanlara merhamet eder.” buyurdu. (Buhârî, Cenâiz, 32, Merdâ, 9; Müslim, Cenâiz, 11)

Bir bedevînin Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’i torunu Hasan’ı öperken görüp;

“–Demek siz çocukları öpüyorsunuz ha! Hâlbuki biz onları hiç öpmeyiz.” demesi üzerine;

“–Allah Teâlâ, senin kalbinden merhameti söküp almışsa ben ne yapabilirim ki! Merhamet etmeyene merhamet olunmaz.” (Müslim, Fedâil, 65; Ebû Dâvûd, Edeb, 144, 145; İbn-i Mâce, Edeb, 3) buyurması, O’nun çocuklara karşı merhametinin en bariz göstergesidir.

Yine Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in;

“Evlâtlarınıza değer verin ve onları güzel terbiye edin.” (İbn-i Mâce, Edeb, 3) hadîsi bu anlamda, yani çocuklara merhamet anlamında değerlendirilecek hadislerdendir.

***

ALLAH RASÛLÜ’NDEN MERHAMET İZLERİ

Allah Rasûlü’nün yıllar önce işkenceler çekerek terk etmek zorunda kaldığı Mekke’ye; yıllar sonra bir fatih komutan olarak girdiğinde, kendisine ve müslümanlara en acı eziyetleri yapan Mekkelilere sergilediği tutum, O’nun merhamet Peygamberi olduğunun güzel bir delilidir:

“Artık istediğiniz yere gidiniz, hepiniz serbestsiniz. Size Yûsuf -aleyhisselâm-’ın kardeşlerine;

«Bugün yaptıklarınız yüzünüze vurulmayacak, Allah sizi affetsin! O, merhametlilerin en merhametlisidir.» (Yûsuf, 12/92) dediğini söylüyorum.” (Beyhakî, es-Sünenü’l-Kübrâ, IX, 199, hadis no: 18275) diyerek, onların bütün yaptıklarını affetmiştir.

Nitekim, ensârın bayraktarı olarak Mekke’ye giren Sa‘d b. Ubâde’nin;

“Gün savaş günüdür!” demesi üzerine Allah Rasûlü onu vazifesinden azleder ve yerine Zübeyr bin Avvâm’ı getirir. (Beyhakî, es-Sünenü’l-Kübrâ, IX, 202, hadis no: 18281)

Sa‘d b. Ubâde’nin bu sözü üzerine korkuya kapılan Ebû Süfyân;

“–Yâ Muhammed! Kavmini öldürecek misin?” demiş, Allah Rasûlü ise;

“–Bugün merhamet günüdür!” (Ali el-Müttakî, Kenzü’l-ummâl, X, 513, hadis no: 30174) diyerek daha önce yaptığı gibi bundan sonra da medeniyetini merhamet üzerine kuracağını belirtmiştir.

Hazret-i Âişe -radıyallâhu anhâ-’nın;

“–Ey Allâh’ın Peygamberi! Uhud’dan daha çetin bir gün yaşadın mı?” diye sorması üzerine Allah Rasûlü şöyle cevap verir:

“–Evet, ondan daha çetinini Akabe ile biten günlerde yaşadım. O gün bana, hepsinden ağır geldi. Tâif’e gidip oradaki insanları İslâm’a davet etmiştim de onlar reddetmişlerdi. Bunun üzerine çok üzüldüm. Nereye gideceğimi bilemez bir hâlde Karn-i Salîb’e gelinceye kadar şaşkın şaşkın yürüdüm. Oraya geldiğimde bir bulutun beni gölgelediğini fark ettim. Bir melek bana;

«–Onların Sana ne yaptıklarını Rabbin bilmektedir. Bundan dolayı beni Sana gönderdi. Eğer Sen istersen şu iki dağı onların başlarına geçireceğim.» dedi.

Ben de meleğe şöyle cevap verdim:

«–Hayır. Belki Allah onların soyundan, kendisine şirk koşmayan ve yalnızca O’na ibâdet eden kimseler getirir.»” (Müslim, Cihâd ve Siyer, 111; Buhârî, Bedi’l-halk. 7)

Bilindiği üzere; Tâifliler, Allah Rasûlü’nü taşa tutmuşlardır. O kadar ki ayakkabısı ayaklarından sızan kanla dolmuş; Allah Rasûlü bîtap kalarak yere çömeldikçe, zorla kaldırarak taşlamaya devam etmişlerdir. (Şiblî, Mevlânâ, Asr-ı Saâdet Tercüme: Doğrul, Ömer Rıza, I, 185)

Allah Rasûlü’nün bu zor şartlar altında dahî kendisine eziyet edenlerin aleyhlerine değil de, onların ıslahı için duâ etmesi; O’nun ümmetine olan engin sevgisi ve merhametinin bir eseri olduğu kadar, insan hayatına verdiği değerin de bir göstergesidir. Çünkü O, âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir. (el-Enbiyâ, 21/107)

İNANANLARIN MERHAMETİ

Rabbimiz müslümanların da birbirlerine karşı merhametli olmalarını istemektedir:

“Muhammed Allâh’ın elçisidir. Beraberinde bulunanlar da kâfirlere karşı çetin, kendi aralarında merhametlidirler. Onları rükûya varırken, secde ederken görürsün. Allah’tan lütuf ve rızâ isterler…” (el-Fetih, 48/29)

Allah Rasûlü; insanların birbirlerine merhametle muamele etmesini istediği gibi, merhamet etmeyenlere karşı Rabbimiz’in merhamet etmeyeceğini bildirmektedir:

“İnsanlara merhamet etmeyen kimseye Allah da merhamet etmez.” (Buhârî, Tevhid, 2; Müslim, Fedâil, 66; Tirmizî, Birr, 16)

Yine O;

“Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize de saygı göstermeyen bizden değildir.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 57; Tirmizî, Birr ve Sıla, 15) buyurmaktadır. Allah Rasûlü, merhametin insanlarla sınırlı olmasını da istememektedir.

MERHAMETİN ŞÜMÛLÜ

Ebû Musa el-Eş‘arî’den rivâyet edildiğine göre Allah Rasûlü şöyle buyurdu:

“–Nefsim kudret elinde olan Allâh’a yemin ederim ki, birbirinize merhamet etmediğiniz sürece cennete giremezsiniz.”

Bunun üzerine sahâbîler;

“–Ey Allâh’ın Rasûlü! Hepimiz merhametliyiz!” dediklerinde Allah Rasûlü sözlerine şöyle açıklık getirdi:

“–Merhamet, sizin anladığınız şekilde yalnızca birbirinize olan merhamet değildir. Bilâkis bütün mahlûkata olan merhamettir. Bütün mahlûkata olan merhamettir.” (Hâkim, Müstedrek, IV, 185, hadis no: 7310)

Hattâ merhamet, gökyüzündekilerin merhamet etmesi için bütün yeryüzündekileri şümûlüne almalıdır:

“Rahmet sahiplerine Rahmân rahmet eder. Yeryüzündekilere merhamet edin ki, göktekiler de size merhamet göstersin.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 58; Tirmizî, Birr, 16)

Bir hadîs-i şerîfinde, Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- koyunu kulağından çekerek götüren bir kimseye;

“Hayvanın kulağını bırak da boynunun kenarından tut!” buyurmuştur. (İbn-i Mâce, Zebâih, 3)

Merhametin toplumda, sağanak sağanak yağması gerekmektedir. Merhamet; bir anlamda güçlünün zayıfa değer vermesi, onunla ilgilenmesi demektir. Bu ilgilenme; sadece zayıfın, maddî ihtiyaçlarının karşılanması değildir. Maddî ihtiyaçlarının yanında; sevgi, eğitim ve rûhî ihtiyaçlarının da karşılanmasıdır.

Merhamet, vatanını terk etmiş bir ailenin hislerini taşıyabilmektir. Ağlayan bir çocuğun ağlayışını durdurabilmektir… Şair Necip Fazıl KISAKÜREK’in ifadesiyle;

«Bir merhamet heykeli, mahzun bakışlı yetim»in başını okşayabilmektir. Yaralı bir yüreğe merhem olabilmektir… Mehmed Âkif’in ifadesiyle;

Kanayan bir yara gördüm mü yanar tâ ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!

Merhamet, bir ekmeği paylaşabilmektir. Başkasını kendin gibi düşünebilmektir… Hiçbir canlıyı hakir görmemektir… Başkasının ihtiyacını giderebilmektir… Başkası için sıkıntıya katlanabilmektir… Gece gibi herkesi kuşatabilmektir… Yaratan’dan ötürü yaratılanı hoş görmektir…

Merhamet yüklü yüreklere selâm ve duâ ile…

Yüzakı Dergisi 

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Saatler ve Manzaralar / Yahya Kemal BEYATLI

SAATLER VE MANZARALAR Yahya Kemal BEYATLI   Sütunların Dibinde Duâ Edenler Ayasofya’da, ikindiden sonra, yerle …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
İmam Ali Şâmil (Şeyh Şamil)

İmam Şamil (1797, Gimɾi - Şubat 1871, Cennet'ul Baki), Kuzey Кafkasya halklaɾının, Avaɾ kökenli politik …

Kapat