Ana Sayfa / İLİM - KÜLTÜR – SANAT – FİKRİYAT / Feyizli Sözler & Kıssalar & Dualar / Allah’ın Elçisi Peygamberimiz Hz. Muhammed’in Ticaret Ahlâkı

Allah’ın Elçisi Peygamberimiz Hz. Muhammed’in Ticaret Ahlâkı

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Peygamberimiz Nasıl Alış Veriş Yapardı? / Allah’ın Elçisi Hz. Muhammed’in (asm) Ticarî Ahlâkı

Mehmet PAKSU

Alışveriş, hayatımızın bir parçası, vazgeçilmez bir ihtiyacımız… Bir tane ekmek de satın alacak olsak, para verip ürün aldığımıza göre, bu da küçük çapta bir ticarettir, bir alışveriştir.

Bir kısmımız işimiz, mesleğimiz ve çalışma alanımız olarak sürekli alışveriş yapıyoruz, ticari hayatın içindeyiz.
kralbet
Üretim yapıyoruz, ürettiklerimizi pazarlıyoruz, mal alıp satıyoruz; ihracat, ithalat yapıyoruz. Borç alıp veriyoruz.

Fakat alışveriş dünyasında helalle haram, doğru ile yanlış, günahla sevap, iyi ile kötü çoğu yerde birbirine karışmış durumdadır. Dikkat edelim ki, alışverişlerimiz ve ticari faaliyetlerimiz temiz, dürüst, helal ve meşru olmalıdır.

Bunun için her konuda olduğu gibi ticari meselelerde de Peygamberimizi (asm) örnek alma durumundayız. Onun öğrettiği ölçü ve çizgiyi esas almalıyız.

Peygamberimiz hayatın her alanında insanlara örnek olan bir Resul idi. O da alış veriş yapıyor, borç alıp veriyordu. Ticarî hayatı kontrol için ara sıra çarşıya pazara çıkıyor, insanlara adalet, insaf, hak hukuk gibi ihtiyaç olan konularda dersler veriyor, birbirlerini aldatmamaları, yalan yere yemin etmemeleri gibi meselelerde uyarıyordu… Peygamber Efendimizin (asm) ticarî konularda nasıl hareket ettiğine dair hatıralarından birkaçını paylaşalım:

Alışverişlerimiz doğruluk ve dürüstlük temeline dayanmalı. Bu, Peygamberimizin üzerinde durduğu en önemli meseledir

Ebû Said radıyallâhu anh anlatıyor:

Resûlullah aleyhissalâtü vesselâm şöyle buyurdu:

“Güvenilir, dürüst tüccar; peygamberler, sıddıklar ve şehitlerle beraber olacaktır.”

Doğru, dürüst ve güvenilir iş yapmak için bilgi gereklidir. Bu bilgi iş alanının gereği olan bilginin yanında, dinî bilgidir. İşte, Hz. Ömer radıyallâhu anh, “Bizim çarşımızda dini bilen kimseler satıcılık yapsın” derken, ticari hayatın temelinin sağlam bilgi olduğunu ifade ediyor.

Takva sadece ibadette değil, alışverişimizde de esas olmalı

Çünkü inanıyoruz ve biliyoruz ki, rızkı veren Allah’tır. Biz sadece rızık için çalışıyoruz.

Hz. Cabir radıyallâhü anh anlatıyor:

Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

“Ey insanlar! Allah’a karşı takva sahibi olun ve (dünyevi) taleplerinizde dengeli olun. Çünkü hiçbir kimse (Allah’ın kendisine takdir ettiği) rızkı eksiksiz olarak elde etmeden ölmez. Rızkı gecikse de ona mutlaka kavuşur. Öyleyse Allah’tan korkun ve talepte dengeli olun, (meşru olmayan yollara sapmayın), helal olanı alın, haram olanı terk edin.”

Çünkü büyük sahabi Abdullah bin Mesud radıyallâhu anh’ın dediği gibi:

“Kulun (muhakkak surette) rızkı gelir. Eğer sekaleyn (insanlar ve cinler) bir araya gelip de onun rızkına engel olmaya çalışsalar, buna güçleri yetmez.”

Peygamberimiz el emeği ve hilesiz ticaret için ne dedi?

Farz ibadetleri yerine getirdikten sonra yapılan bütün işler ibadet sayılacağı için, en temiz ve helal kazanç insanın kendi kazancı, kendi el emeğidir. Davud aleyhisselâm da demiri işler, zırh örüp satar ve geçimini sağlardı.

Râfi’ bin Hadîc radıyallâhü anhâ anlatıyor:

Denildi ki, “Ey Allah’ın Resûlü! Hangi kazanç daha helal ve temizdir?”

Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm şöyle buyurdu:

“Kişinin elinin emeği ile elde edilen kazanç; bir de hilesiz yapılan güzel alışverişten elde edilen kazanç.”

Ticari hayatta güven esastır; satıcı alıcıya, alıcı da satıcıya güven duymalı, itimat etmelidir

Ebû Hüreyre radıyallâhü anh anlatıyor:

Peygamber aleyhissalâtü vesselâm şöyle buyurdu:

“Sana itimat edene (verdiğin sözü tut), emaneti eda et; sana ihanet edene dahi ihanet etme!”

Sahabe-i Kiram her konuda dürüst hareket ettiği gibi, bir malı alırken ve satarken de doğru hareket ederdi

Amr İbn Dinar anlatıyor:

Nevvas adında biri vardı. Yanında su içme hastası bir deve vardı. İbn Ömer radıyallâhu anh bu deveyi ortağından satın aldı. Ortağı kendisini uğrayınca, “Devemizi sattık” dedi.

Ortağı, “Kime” diye sorunca, “Şu şu evsafta bir yaşlıya” diye tarif etti.

Ortağı, “Öyle mi, amma da yaptın, vallahi o zat İbn Ömer’dir” dedi.

Sonra İbn Ömer’e gelerek, “Ortağım sana su içme hastası bir deve satmış, durumunu da sana söylememiş” dedi.

İbn Ömer, “Öyleyse götür onu” dedi. Adam götürmek üzere tutunca, “Bırak deveyi, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâmın hükmüne razıyız, hastalığın başka hayvanlara bulaşması yoktur” buyurdu.

Bir malı satarken eksiği, noksanı, hatası, kusuru varsa baştan söylemek gerekir

Ukbe bin Âmir radıyallâhü anh anlatıyor:

Resûlullah aleyhissalâtü vesselâm şöyle buyurdu:

“Müslüman Müslümanın kardeşidir. Bir Müslümanın diğer Müslümana malındaki ayıbını açıklamadan mal satması helal olmaz.”

Takva sahibi için zenginliğin bir zararı yoktur. Zenginlikten daha hayırlı nimetler vardır. Peygamberimiz bu nimete işaret ediyor

Muaz bin Abdillah bin Hudeyb’in amcası radıyallâhu anh anlatıyor:

“Biz bir cemaatte idik. Başında ıslaklık olduğu hâlde Resûlullah aleyhissalâtü vesselâm çıkageldi. Birimiz ona, “Bugün sizi iyi ve ferah görüyoruz” dedi.

“Evet, Elhamdülillah öyledir!” buyurdular.

Sonra halk zenginlik hususunda sohbete daldı. Resûlullah aleyhissalâtü vesselâm, “Takva sahibi için zenginliğin bir zararı yok!” buyurdular. Devamla, “Ancak” dediler, “Sağlık, takva sahibi için zenginlikten daha hayırlıdır. Gönül hoşluğu da bir nimettir.

Hesapları Mükemmel ve Eksiksiz Tutardı

Peygamberimiz, henüz kendisine peygamberlik gelmeden önce ticaretle meşgul oluyordu. Onunla iş yapanlar çok memnun kalıyor, doğruluk ve dürüstlüğüne hayran oluyorlardı. Mekkeliler en kıymetli mallarını onun yanına emanet olarak bırakıyor, her alanda güven duyuyorlar; yalan, hile, aldatma gibi çirkin huyların zerresinin dahi bulunmadığını görüyorlardı.

Bir gün Peygamberimize Saîb adında bir Arap tüccar takdim edildi. Onu, Peygamberimize doğruluk ve dürüstlüğe dikkat eden bir adam olarak tanıtıyorlardı. Peygamberimiz ise, “Ben onu sizden iyi tanıyorum” deyince, Saîb de Peygamberimiz hakkında şöyle bir iltifatta bulundu:

“Evet, ticarette arkadaşlık etmiştik. Bütün hesapları gayet mükemmeldi.”

Böyle Birisi Yalan Söylemez ve Bizi Aldatmaz

Peygamberimizi tanımayanlar, ilk defa görenler bile onun yalan söylemeyen ve aldatmayan bir insan olduğu kanaatine varıyorlardı.

Bir defasında Medine yakınlarında bir kervan konaklamıştı. Peygamberimiz oradan geçerken kırmızı bir deve gördü. Fiyatını sordu. İstenilen fiyatı pazarlıksız kabul etti ve deveyi alıp götürdü. Fakat parasını vermemişti. Kervanda bulunanlardan bazıları söylenmeye başladılar. Parasını peşin olarak almadıkları için, sattıklarına pişman olmuşlardı. Fakat içlerinden bir kadın:

“Üzülmeyin, biz bu civarda onun kadar güzel yüzlü, temiz ahlâklı bir adam görmedik. Böyle birisi yalan söylemez ve bizi aldatmaz” deyince, hazır bulunanlar sustular.

Akşam olmuştu. Peygamberimiz devenin parasıyla birlikte, kervan halkının yemeklerini de gönderdi.

 

“Hakkımı Fazlasıyla Verdin.”

Peygamberimiz alış veriş esnasında kendisini tanımayıp da kaba davrananları hoş karşılar, onlara karşı peygamberlik imtiyazını kullanmazdı.

Bir gün bedevinin birisi et satıyordu. Peygamberimiz de bir miktar hurma karşılığında et almak istedi, fakat hurmayı bir müddet sonra getirmek üzere söz verdi. Eve geldi, hurmanın kalmadığını gördü. Tekrar pazara gitti. Bedeviyi buldu.

“Senden hurma karşılığında et almıştım, fakat hurma kalmamış” demeye kalmadı, bedevi bağırıp çağırmaya, yaygara koparmaya başladı. Etraftan Peygamberimizi tanıyanlar müdahalede bulunmaya kalkıştılar. Fakat Peygamberimiz onları bırakmadı.

“Siz müdahale etmeyin, bedevinin hakkı var” dedikten sonra, meseleyi tekrar anlattı. Yine de bedevi söylenip duruyordu.

Sonunda Peygamberimiz onu Ensar’dan birisinin evine göndererek hakkı olan hurmayı ondan almasını söyledi. Bedevi gidip hurmayı aldı.

Dönüşünde Peygamberimizi Sahabilerle beraber oturuyor görünce, tanıdı, göstermiş olduğu anlayış ve sabırdan dolayı son derece duygulandı ve şöyle konuştu:

“Yâ Muhammed (asm), Cenab-ı Hak sana mükâfatını versin. Sen bana hakkımı fazlasıyla verdin.”

 

“Hak Sahibi Hakkını İstemekte Haklıdır”

Peygamberimiz ticarî meselelerde devamlı haklıdan yana olmayı tercih ederdi. Kendi şahsına karşı bir saygısızlıkta bulunulsa bile yine haklı olanı tutardı. Onun mağdur düşmesini istemezdi.

Peygamberimiz kaba saba hareketlere, daha çok bedevilerle muhatap olduğu zaman maruz kalıyordu. Çölde bulunmaları ve toplumdan uzak yaşamaları, onları sert davranmaya alıştırmıştı.

Yine bedevinin biri Peygamberimizdeki alacağını tahsile gelmişti. Fakat hakkını isterken kaba ve sert davrandı. Resulullah’ın huzurunda uygunsuz bazı sözler söyledi. Sahabe-i Kiram bu kaba hareketinden dolayı adama haddini bildirmek istediler. Fakat Peygamberimiz razı olmadı:

“Susunuz, bırakınız. Çünkü alacaklının, borcunu tahsil edene kadar borçlu üzerinde bir nüfuzu vardır. Hak sahibi hakkını istemekte haklıdır” buyurdu.

“Müslüman Müslümanın Kardeşidir. Kusurlu Bir Malı Ona Satması Helâl Olmaz”

Peygamberimiz bazen çarşı pazarı dolaşır, bir haksızlık ve hile olmaması için kontrolde bulunurdu. Uygunsuz bir şeyle karşılaşırsa, satıcıyı ikaz ederdi.

Bir gün Medine çarşısını dolaşırken bir hububat yığınının önünde durdu. Elini içine daldırdı. Eline bir ıslaklık dokundu ve altından, üstünde olmayan şeyler çıktı. Satıcıya döndü:

“Nedir bunlar?” diye sordu.

Mal sahibi: “Yâ Resulallah, yağmur yağmıştı. Ondan ıslanmış olacak” dedi.

Peygamberimiz, “Neden ıslak kısmını herkesin görebileceği şekilde üste koymadın?” şeklinde azarladıktan sonra:

“Müslümanlar arasında aldatma olmaz. Bizi aldatan bizden değildir” buyurdu.

Bir başka ifadesinde de şöyle buyuruyor:

“Müslüman Müslümanın kardeşidir. Kusurlu bir malı din kardeşine satan hiçbir Müslümana bu satış helâl olmaz. Ancak satarken malın kusurunu açıklarsa başka…”

Ürünü Zarar Gören, Borçlanan ve İflas Eden Mümine Yardımda Bulunmak Sünnettir

Ebû Saîd radıyallâhü anh anlatıyor:

Peygamber aleyhissalâtü vesselâmın zamanında bir adam aldığı meyvelerde büyük bir zarara uğradı. Bu yüzden çok borçlandı, iflas etti. Bunun üzerine Peygamber aleyhissalâtü vesselâm:

“Ona sadaka verip yardım edin!” buyurdu. 

Herkes sadaka verip yardım etti; fakat borcunu yine de kapatamadı. Bunun üzerine Peygamber aleyhissalâtü vesselâm alacaklılarına:

“Onda bulduğunuzu alın, bundan başka herhangi bir hakkınız yoktur.” buyurdu.

Ödemeleri Güzelce Yapmalı, Karşı Tarafın Durumunu Göz Önüne Alarak Fedakârlıkta Bulunmalıdır

Ebû Hüreyre (ra) anlatıyor:

“Resûlullah aleyhissalâtü vesselâm belli bir yaşta olan deveyi bir kimseden ödünç aldı, sonra o kişiye onun devesinden daha iyi bir deve vererek şöyle buyurdu:

“Sizin en hayırlılarınız ödeme bakımından en iyi olanlarınızdır.”

Alacaklıya Fazla Fazla Verirdi

Peygamberimiz ödünç bir şey aldığı zaman ödeme zamanında alacaklıya daha fazla verirdi. Bir defa birisinden ödünç bir deve almıştı. Sonra onun yerine daha iyi bir deve verdi. Şöyle buyuruyordu:

“Borçlarını daha iyi ve daha mükemmel bir şekilde ödeyen insanlar faziletli kimselerdir.”

Birisine İkramda Bulunacağı Zaman…

Peygamberimiz birisine ikramda bulunacağı zaman ticareti buna vasıta yapardı. O kişinin gönlünü kazanmak ve minnet altında kalmamasını temin için bu yolu denerdi. 

Peygamberimiz böyle bir ikramı, bir seferinde Câbir bin Abdullah’a yaptı. Hz. Câbir’in kendisi şöyle anlatıyor:

“Ben bir savaşta Resulullah ile beraberdim. Yolda bana, ‘Allah sana mağfiret etsin, sen bu deveni bir dinara satar mısın?’ dedi.

“Ben de ‘Yâ Resulallah, Medine’ye vardığımız zaman bu deve sizin olsun’ dedim.

“Resulullah yine, ‘Allah seni bağışlasın, bunu iki dinara satar mısın?’ dedi.

“Yirmi dinara varıncaya kadar devenin fiyatını birer dinar artırdı. Ben Medine’ye vardığım zaman devemin başından tutup Resulullah’ın huzuruna götürdüm.

“Resul-i Ekrem beni görünce Bilâl’e: ‘Yâ Bilâl, Câbir’e ganimet mallarından yirmi dinar ver’ buyurdu. Bana da, ‘Deveni al, evine götür, senin olsun’ taltifinde bulundu.”

Ticaret En Güzel Kazanç ve Rızık Yoludur

Peygamberimiz aleyhissalâtü vesselâmın ilk kırk yıllık hayatı ticaretle geçmişti. Çocukken koyun/keçi otlatmış, gençlik yıllarında da ticaret yapmıştı.

Bir hadislerinde, “Rızkın onda dokuzu ticarettedir” buyurarak insanları ticarete teşvik etmiştir.

Ümmü Hâni radıyallâhü anhânın anlattığına göre, Peygamberimiz aleyhissalâtü vesselâm bir sahabiye, “Koyun ve keçi edin! Çünkü onda bereket vardır” buyurarak hayvancılık yapmayı tavsiye etmişti. Zaten İbn Ömer’in (ra.) naklettiği bir hadiste Peygamberimiz aleyhissalâtü vesselâm, “Koyun ve keçi cennet hayvanlarındandır” buyuruyor.

Alışveriş Yapanlar, Birbirlerinden Memnun Olarak Ayrılsınlar

Alışveriş yapmak, bir şeyler alıp satmak bir ihtiyaçtır ve hayatın bir gereğidir. Fakat burada da karşılıklı rıza ve memnuniyet; gönül hoşluğu ve mümince davranış gösterilmelidir.

Ebû Hüreyre (ra) anlatıyor:

Resûlullah aleyhissalâtü vesselâm şöyle buyurdu: “Alışveriş yapanlar birbirlerinden memnun olarak ayrılsınlar” yani alışveriş karşılıklı rıza ile olsun.

Yapılacak Her İşe Erken Başlamak Gerekir 

Peygamberimiz aleyhissalâtü vesselâm gerek bir yere askeri birlik göndermede, gerekse iş hayatına, rızık için çalışmaya sabah erkenden başlanılmasını tavsiye ediyor ve güne erken başlayanlara dua ediyordu.

Sahr el-Gâmidî (ra) anlatıyor:

Resûlullah aleyhissalâtü vesselâm şöyle buyurdu:

“Allah’ım! Ümmetimin gündüzün ilk vaktinde yaptıkları işleri bereketli kıl.”

Sahr diyor ki: “Resûlullah aleyhissalâtü vesselâm bir askeri birlik ve orduyu savaşa göndereceğinde sabahın ilk ve erken vakitlerinde gönderirdi.”

Peygamberimiz aleyhissalâtü vesselâm kendi yakınlarına hayata erken başlamayı tavsiye ediyordu. Çünkü rızık günün erken saatlerinde taksim ediliyor, bu taksime şahit olmayı hatırlatıyordu.

Bir sabah vakti uyumakta olan kızı Hz. Fâtıma radıyallâhü anhâyı uyandırdı ve şöyle buyurdu:

“Ey kızım kalk, Rabbinin rızık taksimine şahit ol, gafillerden olma! Çünkü Allah, rızkı fecrin (tan yerinin) doğmasıyla güneşin doğması arasında taksim eder.”

Çalışmaya, Güneş Doğduktan Sonra Başlamalı

Resûlullah aleyhissalâtü vesselâm, çalışmaya güneş doğduktan sonra başlamayı tavsiye eder.

Hz. Ali (ra) anlatıyor:

“Resûlullah aleyhissalâtü vesselâm güneş doğmadan önce alışveriş pazarlığı yapmaktan ve süt vermekte olan hayvanları kesmekten men etti.”

Alışverişte Cömert Davranmalı

Peygamberimizin ticari hayatımıza getirdiği en önemli esaslardan birisi de, bir şey alanın da, satanın da cömert davranması; kendini düşündüğü kadar karşıyı da üzmeden, kırmadan, darda ve zorda bırakmadan iyi, hoş ve güzel davranışlar sergileyerek işini yapmasıdır.

Hz. Câbir (ra) anlatıyor:

Resûlullah aleyhissalâtü vesselâm şöyle buyurdu:

“Sattığında, satın aldığında ve borcunu ödeyişinde iyi ve cömert davranan kişiyi Allah esirgesin.”

Ödeme Güçlüğü Çekenlere Yardımcı Olmalı, Kolaylık Göstermelidir

Darda kalan, borçlanıp da ödeme güçlüğü çekenlere yardımcı olmalı, kolaylık göstermelidir.

Ebû Hüreyre (ra) anlatıyor:

Resûlullah aleyhissalâtü vesselâm şöyle buyurdu:

“Kim darda kalan borçluya zaman tanırsa veya alacağının tamamını veya bir kısmını borçluya bağışlarsa, Allah kıyamette hiçbir gölgenin olmadığı günde onu kendi arşının gölgesinde gölgelendirecektir.”

Açık Artırma/Müzayede Usulüyle Satış Yapılır mı?

Açık artırma ve müzayede usulüyle satış sünnette mevcuttur ve Efendimiz tarafından yapılan bir satış şeklidir.

Enes bin Mâlik (ra) anlatıyor:

Resûlullah aleyhissalâtü vesselâm, yoksul bir kimsenin bir parça çulunu ve su kabını satıp o kimseye yiyecek parası ve sermaye yapmak istedi ve,

“Bu çulu ve bardağı kim satın alır” dedi. Bir adam,

“Onun ikisini bir dirheme ben aldım” dedi. Bunun üzerine Resûlullah aleyhissalâtü vesselâm,

“Bir dirhemden fazla veren var mı? Bir dirhemden fazla veren var mı?” buyurdu. 

Bir adam iki dirhem verince onları ona sattı.

Arasında Anlaşmazlık Olanların Aralarını Bulmak, Anlaştırmak Sünnettir

Alacaklıyla borçlu arasında anlaşmazlık varsa, aralarını bulmak, anlaştırmak sünnettir. Bu sünnet, müminler arasındaki muhabbetin kurulmasına ve yaşatılmasına vesiledir.

Hz. Âişe radıyallâhü anhâ anlatıyor:

Resûlullah aleyhissalâtü vesselâm kapıda yüksek sesle münakaşa edenlerin gürültülerini duydu. Bunlardan biri, diğerinden borcunu indirmesi talebinde bulunuyor, bir konuda da merhametli olmasını istiyordu. Diğeri de, “Vallahi yapmam!” diyordu.

Resûlullah aleyhissalâtü vesselâm yanlarına gitti ve, “Hanginiz hayır yapmamak üzere Allah adına yemin etti?” dedi.

Birisi, “Benim ey Allah’ın Resûlü! (Borç indirimi ile merhametli davranmadan) hangisini dilerse onun olsun (teklifini kabul ettim)” dedi.”

Zafer Dergisi

Sorularla Ticaret Ahlakı

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Ramazan’dan Sonra

Ramazan’dan Sonra Fatma Bayram Bazı anları sonsuza kadar durdurmak istesek de zaman -iyi ki- bizi …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Dua Umuttur; Yarın Kadar Yakın

Dua Umuttur; Yarın Kadar Yakın   Yüce Allah her yeri sarıp kuşatan, insana şah damarından …

Kapat