Amel Defteri Olarak Kitap

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Prof. Dr. Yakup ÇİÇEK
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

“Oku kitabını! Bugün hesap sorucu olarak sana nefsin yeter’ denilecektir.” (İsra, 17/14)

Ayette geçen “amel defteri olarak kitap”; insanın dünyadaki her türlü hâl ve hareketinin, iyi ve kötü bütün işlerinin ve sözlerinin, ahirette hesaba çekilmek üzere, sesli bir filmi andıran şekilde ilahi emirle kaydedildiği bir defterdir. Gerçek mahiyetini bilmediğimiz bu kayıt ve zabıtlar, ahirette insanın lehinde ve aleyhinde bir şahit olacak ve insan, ona göre hesaba çekilecektir. İşte bu amel defteri ayette “amel defteri kitab” olarak zikredilmektedir.

Ayetlerde ifade edildiği üzere amel defteri; Yüce Allah’ın emriyle kirâmen kâtibîn, hafaza, rakîb/gözcü ve atîd isimleriyle anılan meleklerin yazdığı, insanın hak-bâtıl, doğru-yalan, iyi-kötü, bütün inançlarını, düşüncelerini, sözlerini ve eylemlerini içermektedir.

Amel defterleri cennetliklere sağdan, cehennemliklere ise soldan veya arkadan verilecektir. Defterleri sağdan verilenler, Kur’ân’da “ashâbu’l-yemîn”; soldan veya arkadan verilenler ise “ashâbu’ş-şimal” olarak zikredilir.

Vâkıa suresinde (56/7-10) beyan edildiği üzere, Kıyamet kopunca insanlar üç kısım olacaklardır: Ashâb-ı Meymene; amel defterleri sağından verilenler, Ashâb-ı Meş’eme; amel defterleri solundan veya arkasından verilenler ve Sâbıkûn; îmân ve itaatte öne geçenler. Ashâb-ı Meymene; Beled sûresinde (90/13 vd) köle azat eden; yetimi, yoksulu ve aç insanı doyuran; iman edip sabrı ve merhameti birbirine tavsiye eden kimseler olarak tanıtılmıştır.

Kitapları sağdan verilenlerden her biri, büyük sevinç yaşayacak ve herkese kitabını göstermek isteyecektir: “…İşte o vakit kitabı (amel defteri sağ eline verilmiş olan kimse der ki: ‘Gelin kitabımı okuyun. Çünkü ben hesabıma ulaşacağımı (hesaba çekileceğime) inanmıştım. Artık o hoşnut bir hayatta, yüksek bir cennettedir.” (Hâkka, 69/19-22)

Cehennem ehli ve kitabı sol tarafından verilmiş olan kimse ise elindeki amel defterinde, dünyada işlediği her günahın, her kötülüğün yazıldığını görüp hayret edecek ve son derece pişman olacaktır: “Kitabı kendisine sol tarafından verilen ise şöyle der: “Keşke kitabım bana verilmeseydi. Hesabımın ne olduğunu da bilmeseydim. Keşke ölüm her şeyi bitirseydi.” (Hâkka, 69/25-27).

Defterin sağdan verilmesi bir müjde, soldan veya arkadan verilmesi ise bir korku ve azap işaretidir. Câsiye suresinde (45/28-29) sadece fertlerin değil, millet ve toplumların da “kitap” diye anılan amel defterlerinin bulunduğu ve hesap gününde her milletin kendi kitabını okumaya, kendi kitabını görmeye çağırılacağı belirtilir.

İsrâ suresinde (17/13-14) insanın dünyada yaptıklarının, kıyamet günü açılmış bir kitapta kendisine gösterileceği ve her fertten kendi kitabını okumasının isteneceği açık bir şekilde bildirildiğinden her Müslüman, kıyamet günü amel defterinin verileceğine
inanmak zorundadır.

İnsanların dünyada nelere inandıkları, neleri konuştukları ve neleri yaptıklarının kaydedildiği ve ahirette kendilerine takdim edileceği bildirilen kitap Kur’ân’da “amel defteri” ismiyle geçmez. Ancak bu anlamda olmak üzere kitap ve suhuf isimleri kullanılır.

Amel defteri ile ilgili ayetlerde, dünya hayatında devamlı olarak insanla beraber bulunan ve onun yaptıklarını kaydeden meleklerin varlığı haber verilir: “…Hâlbuki üzerinizde gözetleyici şerefli yazıcı melekler vardır… Her ne yaparsanız bilirler.” (İnfitâr, 82/10-12),
“O, (insan) her ne söz söylerse muhakkak (onu kaydeden) yanında hazır bir gözcü vardır.” (Kaf, 50/18)

İlgili ayetlerin bildirdiğine göre, ahirette her insana kendi amel defteri verilecek ve insan yaptıklarını orada bizzat görüp okuyacaktır. Amel defterleri sağ tarafından verilen kimseler Cennetlik olup onların hesabı ya çok basit geçecek veya hiç hesaba çekilmeyeceklerdir.

Amel defteri solundan verilen insan, kendi amel defterinde hayatının bütün teferruatını ve büyük küçük işlediği bütün günahları görünce hayret edecek ve şöyle diyecek: “Eyvah bize, bu (amel) defterine ne olmuş, küçük büyük hiçbir şey bırakmayıp hepsini toplamış…” (Kehf, 18/49)

Amel defteri sağından verilen kimsenin de hiçbir ameli zayi olmaz, karşılığı ne ise verilir. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “İman edip salih amel işleyenlerin amelleri zayi’ olmaz. Biz onu yazmaktayız.” (Enbiyâ, 21/94)

Amel Defterlerinin Dağıtılması

İnsanlar hesaplarının görülmesi için toplandıktan sonra, kendilerine dünyada iken yaptıkları işlerin yazılı bulunduğu amel defterleri dağıtılır. İmam-ı Gazalî der ki, insanlar kıyamet günü toplanırlar, bu sırada üzerlerine amel defterleri yağdırılır.
Hadisi şerifte şöyle buyrulur: Bir kimse kıyamette mizana getirilir. Sonra her birinin büyüklüğü, gözün görebileceği uzunlukta olan doksan dokuz amel defteri getirilir. Bu defterlerde o kimsenin iyilik ve kötülükleri yazılıdır.

Tirmizi’nin rivayetine göre Peygamber Efendimiz (s.a.v.): “Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekiniz.” buyurdular. (İbn-î Ebi Şeybe, Kitâbu’l Musannef, 7/96, No:34459.)

Amel Defterleri Kapanmayanlar

Bilindiği gibi ölüm, bu dünyada yaşanan geçici hayatın sona ermesi ve varlığı kesin olan ebedî hayata geçişin başlangıcıdır. Ölümle hayat sona erdiği gibi yapılan hayırlar da günahlar da sona erer, artık onlar amel defterine yazılmaz. Ancak hayrı veya şerri ölümden sonra da devam eden işlerin karşılığı yazılmaya devam eder. Ebu Hureyre (r.a.)’den rivayet edildiğine göre, Resûlulah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “İnsanoğlu öldüğü zaman, bütün amellerinin sevabı da sona erer. Şu üç şey bundan müstesnadır: Sadaka-i câriye, istifade edilen ilim, kendisine dua eden hayırlı evlat”. (İmam Nevevi, Riyâzü’s-Sâlihîn, terc. M. Yaşar Kandemir vd.,VI, 170)

Hadiste sevabı ölümden sonra da devam edenlerden biri; sadaka-i câriye denen ve geriye bırakılan câmi, mescit, mektep, medrese, yol, köprü, çeşme, sebil, han, hamam gibi hayrı devam eden iyilikler ve hayırlardır.

Diğeri başta dinî ilimler olmak üzere insanlara faydalı ilim bırakanlardır. İnsanın talebe yetiştirmesi, kitap yazması ve yayınlaması, kısaca ilmini ve bilgisini kendisinden sonraki nesillere bir şekilde aktarması, kişinin amel defterinin kapanmamasına ve sevabının devam etmesine vesile teşkil eden pek hayırlı bir ameldir.

Öldükten sonra da sevapları yazılmaya devam eden gruplardan bir diğeri, arkalarından kendilerine dua edecek salih evlat bırakan anne babalardır. Mahşerde kişinin amel defterinin sağ tarafından verilmesi onun dünyada Allah’ın emrine uygun, dürüst ve erdemli bir hayat yaşadığını, dolayısıyla sicilinin temiz olduğunu gösterir. Bu durumda olan kimse Allah’ın lütfuyla kurtuluşa erenlerden olduğunu anlar ve “Alın, kitabımı okuyun” (Hâkka, 69/19) diyerek mutluluğunu başkalarıyla paylaşmak ister.

Amel defteri sağından verilen kimsenin dünyada iken ahirete iman ettiğini ve ona göre hazırlık yaptığını, buna karşılık iman ve hazırlık yapmaktan kaçınan ve amel defteri solundan verilen kimsenin de sorumsuz yaşadığını görmekteyiz. Ayette şöyle buyrulur: “Hayır, günahkârların yazısı, muhakkak “Siccîn”dedir. “Siccîn”in ne olduğunu sen ne bileceksin.   O, yazılmış bir kitaptır”. (Mutaffifîn, 83/7-9) Yani siccin, günahkârlara ait defter ki, sadece günahların yazıldığı işaretli bir   kütüktür.   “Hayır (sandıkları gibi değil!) iyilerin yazısı “İlliyyûn”dadır. ‘İlliyyûn’un ne olduğunu sen ne bileceksin. O yazılmış bir kitaptır.” (Mutaffifîn, 83/18-20)  Yani bütün hayırların, kendisinde  bulunduğuna dair bir işaret olan büyük bir kitaptır/bir amel defteridir.

Kişinin amel defterinin sol tarafından verilmesi onun dünya hayatında Allah’ın emrine uygun hareket etmediğini, dürüst ve erdemli bir hayat yaşamadığını
gösterir.

İnsanın ömür boyu yaptıklarıyla yazılıp doldurulan amel defteri mahşer gününde insana sağından, solundan veya arkasından verilebiliyor. Amel defteri sağından verilenlerin hesabı çok çabuk görülüyor; bunlar ailelerinin ve yakınlarının yanına sevinçle dönüyorlar.
“Alın!” derler, “Okuyun kitabımı! Ben, gerçekten hesaba uğrayacağıma inanmıştım.” (Hâkka, 69/19). Bu kimseler pek hoş bir hayata adım atıyorlar. Yüksek bir cennetin içindedirler. Yanı başlarında cennetin meyveleri salkım salkımdır. Kendilerine, “Geçmiş günlerde yaptıklarınıza mükâfat olarak yiyin ve için!” (Hâkka, 69/24) deniliyor.

Amel defteri solundan verilen kimseler de “Keşke, kitabım bana verilmeseydi! Hesabımı öğrenmeseydim. Keşke ölüm her şeyi bitirmiş olsaydı! Malım bana fayda vermedi. Gücüm kuvvetim kaybolup gitti” (Hâkka, 69/25-29) derler.

Hatırlamak lazım ki tohumlar ve çekirdekler, bahar ve yaz mevsimlerinde yaşanan yeşilliklerin, ekinlerin ve meyvelerin sanki amel defterleri gibidir. Yenibahar geldiğinde onlar yeniden, daha parlak ve daha alımlı bir biçimde ortaya çıkarlar, açılırlar. Amel defteri de bunun gibi insanın hayatının, yaptıklarının ve ibadetinin neticesi olarak mahşer günü açılacaktır. Bu durum, günlerce devam eden koca bir baharın ve yazın çiçekli meyveli bütün bitkilerinin amel defterleri mesabesinde olan tohumlarda, çekirdeklerde korunmasını andırmaktadır.

İsrâ suresinin 13. ayetini de dikkate alarak amel defterinin insanın kendi özünde bulunduğunu ve amellerin insan üzerinde bıraktığı iz ve tesirlerle korunduğunu söyleyen müfessirler (bk. Fahreddin er-Râzî, XX, 167 vd). de vardır.

Netice olarak diyebiliriz ki yukarda beyan edildiği üzere bazı müfessirler; “amel defteri”ni gerçek mahiyetini bilemediğimiz; insanın dünyadaki her türlü hâl ve hareketinin, bozulup silinmez bir şekilde kaydedildiği ve ahirette kişinin leh ve aleyhinde şahitlik edecek olan bir belge, bir defter olarak görürler.

Amel defterini okumak için okuma yazma bilmek gerekmeyecek, herkes Allah’ın ilhamıyla defterini okuyacaktır. Mâtürîdiyye ve Selef âlimleri amel defterinin keyfiyetinin ve mahiyetinin bilinemeyeceğini söylerken Mu’tezile’nin çoğunluğu ve sonraki Eş’ariyye âlimleri amel defterini, Allah’ın, insanların iyilik ve kötülükleri hakkındaki bilgisi şeklinde yorumlamışlardır.

Sadece fertlerin değil, milletlerin de amel defterleri olacak ve her millet hesap gününde kitabını yani amel defterini okumaya çağrılacaktır.

Amel defteri sayesinde, yaptığı her şeyle yarın yüzleşeceğini bilmesi, Müslümanı sorumlu ve meşru bir hayat yaşamaya sevk eder.

Din ve Hayat Dergisi

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Risâle-i Nur’da Ramazan Bayramı Bahisleri

RİSALE-İ NUR’DA RAMAZAN BAYRAMI BAHİSLERİ 28. Lema 10. Nükte Nev-i beşerin ağlanacak gülmelerine, endişe-i istikbal …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Arapçanın Doğduğu Ülke: Ürdün

Yazan: Prof. Dr. Ahmet KAVAS İstanbul Medeniyet Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Resmî adı el-Memleketü’l-Ürdüniyyetü’l-Hâşimiyyetü yani …

Kapat