Ana Sayfa / Yazarlar / Asalak kuşları bilir misiniz?

Asalak kuşları bilir misiniz?

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Asalak kuşları bilir misiniz?

Kendisi yuva yapma, kuluçkaya yatma, yavru büyütme gibi zahmetlere hiç girmeden yumurtalarını başka yuvalara bırakıp yavrularının başka kuşlar tarafından büyütülmesini sağlayan kuşlar için kullanılırmış bu tanım..
Kuşlardan başka canlı türlerinde de de örnekleri varmış.
Bir ağaca sarılarak ayakta kalan, hızla yükselen hatta sarıldığı ağaca kök salıp ağaçtan beslenen, can suyunu emen ve sonunda çoğunlukla sarılıp beslendiği ağacın ölümüne neden olan sarmaşıklar da asalak canlılardan sayılır mı bilemiyorum.

Bunları neden anlatıyorum?..
Yüz-ikiyüz yıl önce esameleri okunmazken bugün dünyaya hükmeden pek çok ideoloji, bu asalak kuşlar gibi davranarak, yumurtalarını başka başka dinlerin, kültür ve medeniyetlerin, devletlerin egitim, ilim, kültür yuvalarına, Stk’larına bırakarak zahmetsizce ürediler, çoğaldılar, onlara tutunup serpilip büyüdüler.

Yumurtalar, bazan sadece içlerinden yavrular çıkana kadar birbirine benzer..
Ama bu benzerlik bazıları için varlık, bazıları için yokluk vesilesi olabilir..

Asalak kuşlara benzeyen bu ideolojiler İslam dahil, yeryüzündeki tüm din ve medeniyetlerde kendilerini benzetip yumurtalarını bırakabilecekleri nereyi bulmuşlarsa yumurtalarını oralara bırakarak kendi kripto yavrularını üretip besletebilmişler, yayılmışlar toplumları ve devletleri etkilemiş ve hatta esir almışlardır.

Feminizm, asalak kuşlara, parazit canlılara benzeyen hareketler içersinde en yeni, en güncel, en canlı ve en hızlı yayılan ideolojidir denilebilir belkide..

Henüz kendini tanımlamayı bile başaramayan feminizm koşar adım dünyayı fethe çıkmış gibi duruyor.
Feminizm gerçekten bir kadın hareketi midir?
Kadın hareketiyse bile kadınların hayatlarını ve dolayısıyla bütün dünyayı güzelleştirmeyi mi amaçlamaktadır?
Yoksa bu hareket, tüm dünyayı savaş ve yangın yerine çevirmeyi, tüm sosyal dokuları bozmayı amaçlayan, tüm kasimmmedenitetleri, ahlak ve hukuk normlarını “resetlemek” sıfırlamak derdinde midir?
Feminizmin dizginleri kimin elindedir?
Feminizme yüklenen misyon kadınları militarize etmek mıdır?
Küçük büyük her insanın kalesi, siperi olan aileyi dağıtıp insanları sahipsiz, savunmasız bırakıp teker teker avlamaya hazır hale getirmek midir?

PKK’nın Kürt hareketi, DAEŞ, El Kaide, Boko Haram gibi örgütlerin İslamî hareketler olmadığı gibi Feminizm de kadın hareketi olmaktan çok kadını istismar eden bir harekettir denebilir mi?

Feminizm kadını koruyabilir mi?
Belki.
Ama buna niyetinin olması, niyetinin olduğuna dair toplumları ikna etmesi, güven vermesi gerekiyor.

Kadının haklarını korumanın tek yolu, en güzel, en doğru yolu feminizm midir?
Kesinlikle hayır.
Binlerce yıllık insanlık tarihinde kadınlar ve erkekler için çok kötü dönemler yaşandığı gibi, çok güzel günler yaşandığı devirler de olmuştur.
O güzel günlerin dini, kültürel, hukuki, ahlaki temellerini tesbit edip günümüze uyarlamak mümkün iken ne istediğini, ne önerdiğini tam olarak kendisi de bilmeyen bir hareket kadınlara mutluluk verebilir mi?

Feminizm temelde komünizm gibi semavî dinlerle ve özelde İslam’la, İslam’ın öngördüğü sosyal, siyasal, hukuksal, ahlaki değerlerle savaşmayı ilke edinmişken kadını mutlu edecek neler vadedebilir, neler ihdas edebilir?
İslam coğrafyadan devşirilen müslüman ama feminizmle “diyaloğa” geçirilmiş kadınlar Allah’ın razı olduğu dinden başka din,
alemlere rahmet için gönderilen Hz.Muhammed’den (sav) başka rehber, Kur’an’ın gösterdiği yoldan başka yol mu arıyorlar?
Bulabilirler mi?
Bilemiyorum.

Feministler diğer pek çok izm gibi asalak kuşların, parazit canlıların taktiğini kullanarak yumurtalarını özenle Sosyalizmin, işçi hareketlerinin, sendikaların,
seçimlerde oy dilenciligi yapan siyasetçilerin,
laiklerin, sekülerlerin, liberallerin, kapitalistlerin vb yuvalarına bıraktılar, sıcacık tuttular, dünyaya getirdiler, büyütüp çoğalttırdılar yüz yıldır..

En üzücüsü, en tehlikelisi de son yirmi, otuz yıldır yumurtalarını camilerin vaaz kürsülerine, imam hatip ve ilahiyat dahil okul kürsülerine, ders müfredatlarına yerleştirdiler.
Vaizler, hatipler, akademisyenler her fırsatta İslam’da, Türk kültür ve medeniyetinde, kadına verilen haklardan ve değerlerden bahsederken kendi medeniyetlerini anlattıklarını, yücelttiklerini zannederek aslında feminizmin yumurtalarını ısıtıp yavrular çıkmasını sağladılar, kendi yavruları zannederek feminizmin yavrularını besleyip büyüttüler..
Yazık ki o vaazlardan, derslerden sonra bizim medeniyetimiz değil feminizm revaç buldu, reklam oldu, kuvvet buldu.. Çünkü bu ustaca kurgulanmış bir oyundu.

Çünkü, Ziya Paşa’nın dediği gibi “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” Bir insanın ya da toplumsal-siyasi bir hareketin başlangıçtaki ve sonuçtaki, zayıf ve güçlüykenki söylem ve eylemlerine bakmak gerekir.

Yüz yıl önce batıda gerçekten ezilen kadının haklarını korumak adına yola çıkan bir hareket yüz yıl sonra toplumların en başat güçlerinden biri olduğunda gücünü hak ve adalet için değil, rakip gördüğüne zulmetmek için kullanmaya başlamışsa bu hareketten korkulmalı, uzak durulmalı, hukukun denetimi altına alınmalı değil midir?
Yazık ki feminizm en sonunda kadını korumak söyleminin ötesine geçip erkegi şeytanlaştıran, erkeği düşman ilan eden, aileyi baş belası bir kurum, çocuk doğurup evlat büyütmeyi ayak bağı gören, erkekten intikam almak, adeta süründürmek, köleleştirmek, zencileştirmek isteyen ve güç kazandıkca kol kıran, baş kesen bir hareket görüntüsüne bürünmeye başladı sanki.

Yargı ve yasalar Feminizmin elinde sopaya, silaha dönüştürülmek isteniyor gibi bir görüntü var.
Feministler sarmaşık gibi iktidarı ve sayın Erdoğan’ı sarmış, Ona sarılmış, hızla yükseliyor.
Endişem o ki sarıldığı o koca ağacı zehirleyip kurumasına neden olnasın.

Son olarak, feministlerin ısrarla kullandıkları bazı kavramlara dikkat çekmek isterim.

Sosyal eşitlik, cinsiyet eşitliği diyorlar.
Kadın erkek arasında yüzde yüz eşitlik sloganı atıyorlar ama bunun doğruluğuna inanmak asla mümkün değil.

İstenen şey kadının ruhuna dinsiz, kuralsız, değersiz bir anlayışı hakim kılmak..
Ve ardından bu kadını ailede, eşe, çocuklara,
Sosyal hayatta herkese yüzde yüz hakim kılmak.
Mutlak kadın hakimiyeti, despotluğu arzu ediliyor fakat sözcüklerle oynanarak, kelimeler çok dikkatle seçilerek eşitlik kavramı maske olarak kullanılıyor.

Eğer arzu edilen gerçekten eşitlik olsa, bilim adamı, devlet adamı, siyaset adamı, iş adamı deyince rahatsız olan feministler
Erkek şiddeti
Erkek vahşeti,
Erkek zulmü,
Katil koca,
Canı koca gibi ifadelerini kesinlikle kullanmamaları gerekirdi..
Oysa zevkle, kasten ve sistemli bir şekilde kullanıyorlar.

Eğer yüzde yüz eşitlik istiyor olsalardı
kadına karşı pozitif ayrımcılık diye bir düşünce, söylem olamaz, hukuk literatürüne pozitif ayrımcılık diye bir kavram girmezdi, giremezdi.
Tarihte örneğine Hind kast sisteminde, batıda rastlanan asillerin, soyluların sözü esastır mantığının birebir kopyası olan “kadının beyanı esastır” hükmü hukuk literatürüne giremezdi.

21. yy’lın soyluları kadınlar, onlar kral, onlar asıl, onlar asil, onların her dedikleri doğru, devlet tüm organlarıyla onların elinde emrinde, onları mutlu ve tatmin etmek üzere kurgulanmalı..
Yüzde yüz eşitlik söyleminin altında yüzde yüz hukuk katliamı, yüzde yüz eşitsizlik, yüzde yüz kast sistemi olduğunu aslında herkes görüyor ama kimse kral çıplak diyemiyor.

Dünyadaki en ilkel hukuklar bile kadın ya da erkek, hiç bir insanın beyanını esas kabul edip incelemeden, soruşturmadan, savunma hakkı tanımadan, yargılamadan ceza kesemez..

Hak ve hukuk gibi kutsal degerleri hakim kılmak, korumak yerine, hukuka cinsiyet biçmek, cinsiyetçi bir bakış sokup “kadın hakları” demek yüzde yüz eşitlik sloganıyla taban tabana zıttır.

Feminizmin evliliğe, aileye, kadına, çocuğa ve erkeğe bakışının Kur’an’la, sünnetle ve diğer bütün dinlerle uyuşmayan pek çok yönünün olduğu açık.
İslam; zinaya hayır evliliğe evet derken feminizm taban tabana zıt bir bakış açısıyla “cinselliğe evet, evliliğe hayır” diyor gibi duruyor.
Çok erken yaşlarda her türlü cinsel ilişkiye sıcak baktığı, teşvik ettiği halde erken evlilik yapanları teröristmiş, katilmiş gibi hapislere tıkmayı önermesi ve başarması buna delil olarak gösterilebilir pekala.

Ve erken evliliklerde sadece erkeklerin suçlu kadınların mağdur ilan edilip sadece erkeğin hapse atılması da yüzde yüz eşitlik söylemiyle bağdaşmaz elbette.
Evlilik iki tarafın rızasıyla gerçekleşen eylemler bütünüdür..
Hasılı, feminizmin yüzde yüz eşitlik istiyor olduğuna inanmak safdillik olur ancak.

Tedbir alınmazsa korkarım Feminizm, sarmaşıkların gövdesine sarılıp yükseldiği ağaçları boğup öldürmesi gibi önce kadını ve kadınla beraber pek çok güzelliği boğup öldürecek.
Bu potansiyel fazlasıyla var.
İnşaallah toplumdaki sağduyu bu tehlikenin önüne geçer…

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
İnanç Testlerim

AZ sonra okuyacağınız yaşadıklarımı siz de yaşamış olabilir ve benzer veya daha güzel testler geliştirmiş olabilirsiniz …

Kapat