21 Mart, rahmetli halk ozanımız Âşık Veysel’in vefat yıldönümüydü. Ülkemize mal olmuş kıymetli ozanımız Âşık Veysel’in anıldığı bu günde biz de merhumun bir Kastamonu ziyaretini hatırlayarak onu anmak istedik.
1941-1946 yılları arasında köy enstitülerinde bağlama ve türkü öğretmekle görevlendirilmiş olan Âşık Veysel, Kasım 1943-Nisan 1944 yıllarında yaklaşık altı ay Kastamonu’da bulunmuş ve Gölköy Enstitüsü’nde bu görevini ifa etmiştir. Bu ziyaret ünlü ozanın ilk Kastamonu ziyareti değildir. Daha önce de 1939 yılının Mayıs ayında Kastamonu’ya gelmiş ve burada iki konser vermiştir. Bu konserlerden biri 9 Mayıs’ta halka, diğeri 10 Mayıs’ta öğrencilere verilmiştir. Âşık Veysel’in can dostu İbrahim ile birlikte gerçekleştirdikleri ve her ikisinde de aynı türküleri söyledikleri konserlerde şu türküleri söylemişlerdir:
– Dedim Dilber
– Mecnunum Leylamı Gördüm
– Ne Kaçarsın
– Eğer Benim ile
– Çiçekler Türküsü: Çiğdem Der ki
– Yiğitler Silkinip Ata Binince
– Kadir Mevlam Seni Ne Hub Yaratmış
– Havalanma Telli Turna
– Bülbül, Dost Dost Diye
– Atatürk Ağıtı
– Millî Destan.
İhsan Ozanoğlu, konserle ilgili intiba ve kanaatleriyle ilgili bir yazı yazmıştır. 16 Mayıs 1939 tarihli Doğrusöz Gazetesi’nde yayınlanan bu yazıda Ozanoğlu, genel olarak zevk ve ilgiyle dinlenebilecek bir mahiyette olduğunu söylediği konser ve Âşık Veysel hakkında bir hayli eleştirilerde bulunmuştur.
Ozanoğlu’nun getirdiği en büyük eleştiri, türkülerin baştan sona aynı nağme ile çalınması ve mahallî vasıfları ihtiva etmekten öte geçememesi şeklindedir. Âşık Veysel’i, bir saat süren konseri tamamen aynı makamda ve baştanbaşa Sivas ağzı parçalarla doldurduğu için eleştirmiş ve bunun, amatör bir sazcı için dahi müsamaha edilmeyecek bir eksiklik olduğunu söylemiştir.
Ozanoğlu yazının devamında, bütün büyük saz şairlerimizin fasıllarını taksim, peşrev, divan, semai, kalenderî, müstezat, satranç, koşma, mani, destan ve tekerleme gibi muhtelif parçalarla doldurmaları teamül ve zaruretine rağmen Veysel’in buna ihtiyaç bile duymayışının öncelikle âşık kültür ve törelerine vakıf olmadığını ve sonuçta âşık vasıflarından uzak bulunduğunu gösteren bir delil olduğunu söylemiştir. Devamında da Veysel’in mahallî tavır ve eda ile saz çalan bir sanatkâr olarak değerlendirilebileceğini, halk müziği ve türkülerinin değeri itibarıyla bir üstünlük göremediğini ifade etmiş, mızrabının da çok zayıf olduğunu belirtmiştir.
Yazının devamında Ozanoğlu, bütün bu noksanlara rağmen Veysel’in yegane sevilecek ve takdir edilebilecek tarafının lisan, edebiyat ve müzik açısından mahalli vasıf ve hususiyetleri muhafaza edebilmesi olduğunu söylemiş, eşiği dibinde büyümüş ümmî bir sazende için bundan daha doğal bir durum olmayacağını belirtmiştir. Veysel’in sanatının halk edebiyatı ve musiki folkloru açısından bilhassa Orta Anadolu ve Sivas halkiyatını toplayanlar için önemli olduğunu ifade eden Ozanoğlu, bu son sözleriyle belki de onun, ancak kendi yöresinin bir ozanı olduğunu anlatmak istemiştir.
Çok küçük yaşlarda annesinden aldığı eğitim ile musiki eğitimine başlayan İhsan Ozanoğlu, pek çok üstaddan dersler almıştır. Sazın yanında keman, ud, tanbur, mandolin gibi enstrümanları çalıp bunlarla ilgili dersler veren Ozanoğlu nefesli sazlar dışında bütün enstrümanları da çalabilmekteydi. Doğu ve batı mûsikîsi esaslarına vakıf bir müzik adamı olan İhsan Ozanoğlu ayrıca nota ve saz dersleri de vermiştir. Şiirle de küçük yaşlarda tanışan Ozanoğlu, koşma ve semaî tarzının önceliklerini öğrenmiş, hem halk hem de divan tarzında şiirler yazmış, âşıklık konusunda da daha genç yaşlarında öne çıkan bir şahsiyet olmuştur. Ayrıca hemen her konuda okumalar yapıyor ve kendisini sürekli geliştiriyordu. Musiki ve şiir konusunda bu derece yetişmiş ve hemen her konuda kendisini sürekli geliştiren yetkin bir âşığın, Âşık Veysel gibi ünlü bir âşığı bile eksik yönleri itibarıyla tenkit edip böylesine sert eleştiriler getirebilmesi normal karşılanmalıdır.
Bununla beraber bu konserden birkaç sene sonra Âşık Veysel ve İhsan Ozanoğlu, Âşık Veysel’in Gölköy Enstitüsü’nde türkü ve saz öğretmenliği yaptığı dönemde irticalen bir atışma yapmışlardır.
Her ikisine de rahmet olsun.
- Tarih Düşürme Sanatı ve Merhûm Rafet KÜLLÜOĞLU’nun Vefatı İçin Yazılmış Bir Tarih Manzûmesi - 1 Ocak 2021
- Mevlid Kandili ve Mehmed Âkif’in Mevlid-i Nebî Gecesi Şiiri - 28 Ekim 2020
- Candaroğlu İsmail Bey’in Hulviyyât Adlı Eseri Günümüze Kazandırıldı - 27 Eylül 2020
- Âşık Veysel’in Kastamonu Konseri ve İhsan Ozanoğlu’nun Yorumları - 22 Mart 2020
- İsrâ Sûresi’nden 11 Emir - 21 Mart 2020
- Kastamonu Şehir Merkezinde Kayıp Bi̇r Mezarlık - 22 Temmuz 2019
- Muhammed Mursi ve İslam Ümmeti - 19 Haziran 2019
- Hz. Peygamber’in Emeğe ve Alın Terine Verdiği Kıymet - 1 Mayıs 2019
- Günümüze Ulaşamayan Camilerimizden Cemaleddin Efendi (Hüsam Halîfe – Cemal Ağa) Camii - 2 Eylül 2018
- Mehmed (Şiir) - 26 Ağustos 2018