Ana Sayfa / Yazarlar / Atatürk’ün İsmini Bilmeyen Kemalistler / Vehbi KARA

Atatürk’ün İsmini Bilmeyen Kemalistler / Vehbi KARA

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Ezber bozmaya devam etmek gerekiyor. Zira tek parti diktatörlüğünü kutsayan ve adeta putçuluk seviyesine kadar yücelten insanların sesi Beştepe’ye kadar ulaştı. Ak Parti milletvekilleri dahi her ortamda besmele olarak “Atam sen kalk ben yatam” sözlerini çok dillendirmeye başladı.

Bu güne kadar resmi tarihin ne derece yalanlarla dolu olduğunu, kahramanların hain, riyakâr ve etek öpücülerin ise kahraman olduğunu ifade etmeye çalıştım. Şükürler olsun ki yazılı ve görsel medyada kimsenin söylemeye cesaret edemediği konularda cılız dahi olsa bazı sesler çıkmaya başladı. Artık resmi tarihin yalanları kısmen de olsa bir bir ortaya dökülüyor.

Bugün bilim adamı olarak geçinen ve devletten hak etmediği ücretleri alan akademisyenleri eleştirmek istiyorum. Öyle ki tek parti diktatörlüğünü övüp yerlere göklere sığdıramayan ve onları tam da köşeye sıkıştıracak, dillerinin düğümlenip kalacağı bir noktadan vurmaya çalışacağım.

İnanılmaz ama gerçektir. Bugün hala Kemalist ideolojinin militanlığını da yapan kişiler dâhil bir çok akademisyen, tarihçi ve yazar; Atatürk’ün ismini dahi doğru dürüst bilmiyorlar. Doğrusunu yazdığım zaman sanki alay ediyormuşum gibi yorum yazıp Atatürk’ün ismini “Gazi Mustafa Kemal Atatürk” diye düzeltmeye çalışıyorlar. Hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan dahi sık sık bu ismi kullanmaktadır.

Hâlbuki bu şekildeki isimler doğru değildir. Doğrusu Kamâl Atatürk’tür. Yani bizzat Atatürk, kendi ismindeki “Gazi Mustafa Kemal” ismini değiştirerek sadece “Kamâl” adını kullanmıştır. 1935-1938 yılları arasında Kamâl ismini kullanmaya devam eden Atatürk, farklı isimlendirmeleri reddetmiş hatta sert tepki göstermiştir. Nitekim Anıtkabirde bulunan müzede, nüfus kimliğinde bu isim açıkça görülmektedir.

Her insan kendi ismiyle çağrılmak ister. Bu durum en tabii insan hakkıdır. İnsanı istemediği ve beğenmediği bir isimle çağırmak o kişiye karşı yapılacak en önemli haksızlıklardan bir tanesidir. “Kamâl” olarak 1935 yılından 1938 tarihine kadar bu isim her türlü resmi yazışmada kullanılmıştır. Hatta “Kamalizm” ideolojisi bu yıllarda dile getirilmiş sayısız kitap ve makaleye bu isimle konu olmuştur. Elbette kendisinin bir bildiği vardır. Bu konuda kendisine saygı duyulmalı kendi çağrılmak istediği isimden farklı olarak eski ismiyle hitap edenler bu yanlışlarından vaz geçmelidirler.

Peki, neden Kamâl ismini kullanmıştır, bu konuda yazılmış eserlerden yola çıkarak fikir yürütmek mümkündür. Öncelikle “Ben Atatürk’ün Uşağıydım” adlı eseri ile Cemal Granda, bu konuya ışık tutmaktadır. Eserinde “Bütün Kemaller eşektir” ifadesini bizzat Kamâl Atatürk’ün söylediğini hatta bu yüzden bazı şahısların ismini Kemalettin yerine Cemal yapmak zorunda kaldığını belirtmektedir. Demek ki “Kemal” isminden rahatsızlık duyduğu söylenebilir. O halde artık eski ve istemediği bir ismi kullanmamak bunun yerine kendi istediği ve ölümüne kadar 3 yıl boyunca kullandığı “Kamâl” ismini kullanmak şarttır. Aksi takdirde hatırasına saygısızlık yapılmış olur.

Kamâl Atatürk’ü her yönü ile tanımak, onun özel yaşamındaki tutum ve davranışlarını öğrenmek için Granda’nın bu eserini okumakta yarar vardır. Ne de olsa “bir hizmetçi ve uşaktır” diyerek küçümsememelidir. Çünkü dalkavukluk ve riyakârlık üretme konusunda pek mahir insanların eserlerini incelediğinizde gerçekleri öğrenmek yerine yazarın kendi kafasındaki Atatürk’ü öğrenmiş olma durumu söz konusudur.

Atatürk’e hayran olan bu insanlar bazen o kadar ileri gitmektedirler ki “sen olmasan olmazdık” diyerek koskoca bir milleti küçümseyip tek bir kişinin kurtarıcı olduğunu söyleyebilmektedirler. Sadece akıl ve izanla olaya yaklaşmadıkları pek açık olan bu kişileri okumak yerine biraz farklı şekilde ele alan ve yazılmayanları yazan kişileri okumak da gerekir. Aksi takdirde mitolojik bir öyküdeki veya masal âlemindeki bir kahramanı tanımış olursunuz.

Ayrıca kitabın başından sonuna kadar Kamâl Atatürk’ü ne kadar çok sevdiğini söyleyen Granda, yaşamış olduğu hatıraları çok sade ve anlaşılır bir dille ifade etmeye çalışmıştır.

Şimdi bir de Kamâl ismini kullanmaktan hoşlanmayan hatta bunu hakaret olarak düşünen bazı insanları anlamaya çalışalım. Neden bu ismi kullandığını ifade ederken şu gerekçeleri ileri sürmektedirler.

Öncelikle “Kamâl” isminin Türkçedeki büyük sesli uyumuna uygun olduğunu söylemektedirler ki bu doğru olmadığı pek açıktır. Zira Kamâl ismindeki ikinci “â” inceltme şeklinde yazılmıştır ki bu durum sesli uyumuna uymamaktadır. Demek ki bu gerekçenin Türk dili ve edebiyatında bir anlamı yoktur.

İkinci olarak da eski dilde Kamal’ın “kale” anlamına geldiğini söylerler fakat bu da doğru değildir. Çünkü kale anlamında birçok kelime kullanılsa da asla “Kamâl” ifadesine hiçbir eserde rastlanmamıştır. Eski dilde ve Çağatayca’da “Kamal” ve “Kam” şamanlara verilen isimdir. Bu manada bir ismi kullandığını düşünmek ise gerçeklere ve Atatürk’ü tanıyan insanların düşüncelerine terstir.

Peki, neden Kemal ismini Kamâl olarak değiştirmiştir. Bunun mantıklı bir gerekçesi illa ki vardır. Bu konuda çeşitli dillerde yazılmış sözlüklere müracaat ederek epeyce bir çalışma yaptım. Eminim ki; benim yaptığım araştırmaların yüzde birisini Kemalistler yapmamıştır. Hatta dil konusunda uzman insanlara danışarak bir sonuca ulaşmaya çalıştım.

Son olarak ulaştığım noktada şunları söylemek mümkündür. Bu sonuca ulaşmak için “â” harfini okunduğu üzere “ae” şeklinde yazdığımız zaman bazı cevaplar ortaya çıkmıştır.

Birçok dilde bulunan fakat Türkçede olmayan ”â” harfini, Türkçenin 29 harfi ile söylemek gerekirse “ae” şeklinde kullanabiliriz. Kamâl ismini “Kamael” şeklinde telaffuz ettiğimiz ve araştırdığımız takdirde anlamlı bir sonuçlar bulunabilmektedir. Bu kelime ise İbranicede “tanrının gücü” anlamına gelmektedir.

İnternet arama motorlarında “Kamael” kelimesi  “ כמאל” şeklinde ifade edilmekte ve İngilizce “ Meaning: The strength of God” şeklinde ifade edilmektedir. Kuvvetle muhtemeldir ki “Kamâl” kelimesi bu manayı ifade etmektedir. Bu konuda internetteki İbranice- İngilizce sözlükte geçen bu ifade; sebebini bir türlü anlayamadığım bir şekilde bir yıl önce kaldırıldı. Elimde eski metnin kopyası bulunmakta olup araştırmacıların bilgisine sunmaya hazırım.

Bu konuda yine İbranice sözlüklerde yapılan araştırmalarda “Adem ve Havva’nın cennetten kovulmasına sebep olan melek isminin “כמאל – Kamal- Camael” olduğu ifade edilmektedir. Zohar isimli eser ki “Yahudi mistisizmi Kabbala’nın en önemli eserleri arasında yer alan ve İbranice “זהר” ihtişam anlamına gelmektedir. Zohar, Ortaçağ Aramice ve İbranice dillerinde yazılmış Tevrat’ın mistik yorumu olan bir grup kitaptan meydana gelmektedir.

Bundan 100 yıl öncesine kadar Selanik’te yaşayan Seferad Yahudilerinin kullandığı dil olan İbranice, bölgede en yaygın lisanlardan bir tanesi idi. Halkın üçte biri Yahudi olduğu gibi yine büyük oranda “dönme” olarak tabir edilen “Sabetaycı” yaşamaktaydı. Bu Osmanlı şehrinde “Kamael” manası araştırmaya değer bir konudur. Bunu benim gibi yazarların değil, gerçekten de Atatürk’ü ismiyle ve gerçek biyografisi ile öğrenmek isteyen “Atatürk olmasaydı, olmazdık” diyen özellikle akademisyenlerin yapması gerekir. Hiç olmaz ise yukarıdaki çalışma sonuçlarını eleştiren, takdir eden yazılara çok ihtiyaç vardır.

Bilim gerçeklerin ortaya çıkmasını esas alır. Bilim adamı kisvesini taşıyan, dil ve edebiyat üzerine uzman olanların ve özellikle de akademisyen sıfatını taşıyan insanların üzerine büyük bir görev düşmektedir. Hamasi nutuklar atmak bilim adamına yakışmaz. Onlara bilgi ve belgeye dayalı bilimsel sonuçlar üretmek yaraşır.

Masa başında kulaktan dolma bilgilerle ve hiçbir bilimsel temeli olmayan dedikodular üreten insanlardan ben bıktım. Artık yeter. Ne olur doğruları ve gerçekleri araştırın ve sonuçlarını paylaşın. Hiçbir şey yapmıyorsanız hiç olmaz ise buraya kadar yazdıklarımı eleştirip şunlar doğru şunlar yanlış diyerek aldığınız maaşları hak edin. Aksi takdirde devletten aldığınız ücretler bir gün boğazınıza takılıp düğümlenecektir, vesselam…

Yazar : Vehbi KARA

Dr. Vehbi KARA, 1965 Yılında İstanbul’da doğdu. İlk ve orta eğitimini yine İstanbul’da tamamladıktan sonra 1982 yılında Deniz Harp Okuluna girerek askeri öğrenci olarak eğitimine devam etti. 1986 Yılında Kontrol Sistemleri bölümünden Elektrik-Elektronik Mühendisi olarak mezun olduktan sonra Teğmen rütbesi ile Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı savaş gemilerinde ve karargâh birimlerinde deniz subayı olarak görev yaptı. Savaş gemilerinde güdümlü mermi ve top atışlarında birincilik kazanmıştır. 1997’de Yüzbaşı rütbesinde iken askerlik mesleğinden ayrıldı ve ticaret gemilerinde çalışmaya başladı. Gemi Kaptanı olarak çeşitli ülkelere ait 30’dan fazla ticari gemide görev yapmış çalıştığı firmalardan ödüller almıştır. 2011 Yılında Araştırmacı kadrosu ile İstanbul Üniversitesinde göreve başladı ve halen de bu üniversitenin Su Ürünleri Fakültesinde ve Mühendislik Fakültesinde denizcilikle ilgili meslek dersleri öğretmenliği görevini yürütmektedir. 1997 Yılında İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Bölümünde “Petrole Dayalı Stratejiler ve Uluslararası İlişkilerde Petrolün Rolü” isimli çalışması ile yüksek lisans eğitimini tamamlamıştır. 2015 Yılında İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Çalışma Ekonomisi ve Endüstri ilişkileri Bölümünde “Çalışma İlişkileri Açısından Kapitalizm Sonrası Dönem: Malikiyet ve Serbestiyet Devri” başlıklı çalışması ile doktora eğitimini tamamlamıştır. Uzakyol Kaptanı yeterliliğinde gemi kaptanlığı, Denizci Eğitimci Belgesi ve Elektrik-Elektronik Mühendisliği sertifikaları mevcuttur. Denizcilik, askerlik, tarih ve iktisat konularında çeşitli dergi, gazete ve internet sitelerinde makaleler yazan Vehbi KARA’nın “Bahriyede 15 Yıl” ve “Altı Ayda Altı Kıta” isimli iki kitabı bulunmaktadır. Evli ve iki çocuk babasıdır.

Tüm Yazıları Göster
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Yorumlar

  1. avatar

    Arapça Kemal ismi de İbrancada כמאל şeklinde yazılıyor. Yani isim kamâl da olsa kemal de olsa imlası zaten aynı olacaktı.
    Kamal sözcüğünü kale anlamında Kazak Türkçesinde bulabilirsiniz. Kazak Türkçesindeki imlası qamal şeklindedir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Birinin Kapısına Giderken Dikkat Edilmesi Gereken 7 Husus

Purkusur tarafından hazırlanmıştır. ‘Bismillâhirrahmânirrahîm.’ İslâm’ın, hayatın bütün alanlarını ve bütün müminleri kuşatan birçok edep ve …

Kapat