Ana Sayfa / Yazarlar / Ayasofya’da Bir Cuma Namazı (Şiir)

Ayasofya’da Bir Cuma Namazı (Şiir)

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Artarak gönlümün aydınlığı her lâhzada
Bir mehabetli gün oldu Ayasofya’da

Kendi gök kubbemiz altında bu  Cuma namazı
Dokuz asrında bütün halkı, bütün memleketi
Yer yer aksettiriyor mavileşen manzaradan,
Kalkıyor tozlu zaman perdesi her an aradan.
Günün başladığı sabahtan, o  andan beridir,
Duyulan gökte kanad, yerde ayak sesleridir.
Bir geliş var!.. Ne mübarek, ne garib âlem bu!..

Bütün iklimlerden günü görmeye geliyor ruhlar

İstanbul âfâkında taşmış her yana müşaşa nurlar
Hava boydan boya binlerce hayâletle dolu…
Her ufuktan bu geliş eski seferlerdendir;
O seferlerle açılmış nice yerlerdendir.
Bu sukûnette karıştıkca karanlıkla ışık
Yürüyor, durmadan, insan ve hayalet karışık;
Kimi gökten, kimi yerden üşüşüp her kapıya,
Giriyor, birbiri ardınca, ilâhî yapıya.
Allah’ın mabedi her bir tarafından doluyor,
Bu saatlerde Ayasofya tarih oluyor.
Ordu milletlerin en çok döğüşen, en sarpı
Adadı sevdiği Allah’ına bir böyle yapı.

Elli üç gün süren bir büyük muhâsara
Fatih Sultan Mehmet girmiş İstanbul’a
Topkapı’da seccadeyi sermiş boylu boyunca

Şükür secdesi ile sürmüş alnını kıbleye

Sonra yürümüşler erkânıyla büyük Camiye

Bir dinin mabedi dönüşmüş daha âlî bir mekana

Asılmış duvarlara Zülcelâlin adı Nebî’nin ismi

Silinmiş duvarlardaki bizansın yersiz izleri
En güzel mabedi olsun diye en son dinin

Silinmiş izleri bütün o meş’um mazinin
Nice yıllar secde edaları ezan vâveylâsı

Kaybolup gitmişti İstanbul’un mukaddes ufkundan

Kovuldu karanlık günlerin tesirleri etraftan

Bir nebevi meşale parladı Ayasofya’dan

Hür ve engin vatanın hem gece, hem gündüzüne,
Uhrevi bir kapı açılmıştı buradan gökyüzüne,
Taa ki geçsin ezelî rahmete ruh orduları

Gün geldi mukaddes mabed döndü eski haline

Ağlamıştı yıllarca şimdi artık gülüyor kutsal mabed

Semalardan silinmiştdi yâdı Mevlâ’nın, o kutsi ezanın

Bütün İstanbul âfâkı yüz yıla yakındır ağlar durur

Mazinin mâverâ-yı aşkla dolu günlerini hatırlar

Bir ateş cemberidir kimse  kırmaya cesaret edemez

Bir gün olur Erdoğan diye bir yiğit gelir

Mabedi eski günlerine aşk ile ümmit ile çevirir

Kalbi heyecandan fetih topları gibi atar

Günlerce düşünür bu mukaddes Cuma’yı

Cuma gelir yürür heyet-i âliyesiyle mabede

Bir top sesi Şanlı Fatih görünüz, Ulubatlı’nın sesi

Erdoğan’ı alkışlarlar top sesi, tevhid sadalarıyla

Bir yanında büyük Fatih onunla birlikte

Fatih’in eline koşar bütün huzzâr-ı mümin

O Erdoğan’ı tebrik eder dalını sığar

“Oğul öyle bir iş yaptın ki dünyalara sığmaz

Kevser suyu Habibin iltifatı sana yeter”

Bütün Osmanlı sultanları Yavuz, Kanuni, Murat

Kosova’nın, Çaldıran’ın İstanbul’un fethinin

Memâlik-i Osmanın her yerinden şüheda ruhları

Kuşların bedeninden seyreder mecma-ı a’lâyı

Gaşyolur bu aşkın İlâhî manzaraya

Uçuşurlar mabedin her yanında aşkile

Ruhaniler alkış tutar bu tükenmez neşeye

Ümmet-i Muhammed ağlar, günün aşkına

Yerleri öper kalpleri dönüşür mabed-i mukaddese

Cenab-ı Nebi’nin silüeti görünür semalarda

Büyük bir ışık kümesi dolaşır her yanda

Bütün ümmet şaşkın ruhları sonsuz taşkın

Öteden Bediüzzaman görünür büyük bir neşeyle

Gelir tokalaşır Erdoğmuş adamı tebrik eder

Başarırın büyük aşkı ile yanında yer alır Erdoğan’ın

Öteden Yahya Kemal görünür efsane İstanbul eş’âriyle

İstanbul meftunu şair bir daha bakar sevdiğine

Erdoğan’ın yanında yer alır, tebrik eder, gülümser

Yaslı mabedin gülen bütün ümmet seyreder

Erdoğan bir fatih edasiyle mesrur ve mağmum

Ben de bir vârisin olmakla bügün mağrurum;
Bir zaman hendeseden âbide zannettimdi;
Kubben altında bu cumhura bakarken şimdi,
Senelerden beri ru’yada görüp özlediğim
Cedlerin mağfiret iklimine girmiş gibiyim.
Dili bir, gönlü bir, imanı bir insan yığını
Görüyor varlığının bir yere toplandığını;
Büyük Allah’ı anarken bir ağızdan herkes
Nice bin dalgalı Tekbir oluyor tek bir ses;
Yükselen bir nakaratın büyüyen velvelesi,
Nice tuğlarla karışmış nice bin at yelesi!
Gördüm ön safta oturmuş nefer esvaplı biri
Dinliyor vecd ile tekrar alınan Tekbir’i
Ne kadar saf idi siması bu mu’min neferin!
Kimdi? Bânîsi mi, mimarı mı ulvî eserin?

Yok o zaferi kazanan ordunun mümessili
Onlar adına duydu yaşadı bu ulvi tebcili

Taa Malazgirt ovasından yürüyen Türkoğlu
Bu nefer miydi? Derin gözleri yaşlarla dolu,

Yüzü dünyada yiğit yüzlerinin en güzeli,
Çok büyük bir iş görmekle yorulmuş belli;
Hem büyük yurdu kuran hem koruyan kudretimiz
Her zaman varlığımız, hem kanımız hem etimiz;
Vatanın hem yaşıyan vârisi hem sahibi o,
Görünür halka bu günlerde teselli gibi o,
Hem bu toprakta bugün, bizde kalan her yerde,
Hem de çoktan beri kaybettiğimiz yerlerde.
Karşı dağlarda tutuşmus gibi gül bahçeleri,
Koyu bir kırmızılık gökten ayırmakta yeri.

Zaferlerimiz yayılmış büyük bir coğrafyaya
Nuce ruhlar uçuşmuş oralardan Mevlâ’ya
Büyük bir yasın bittiğini gören bütün denizler
Üzerindeki bütün zafer şarkılarını söyler
Nice fetihler için koşuşmuş semaya uçmuş
Asakir-i mukaddese koşarak gelirler mutlu güne

Hepsi takdis eder mukaddes Mevlayı Zülcelali
Gökte top sesleri var, belli, derinden derine;
Belki yüzlerce şehir sesleniyor birbirine.

Diyorlar Ayasofya açıldı duyan derinden derine

Selam gönderin bütün mükevenâta sekenâta
Çok yakından mı bu sesler, çok uzaklardan mı?
Üsküdar’dan mı? Hisar’dan mı? Kavaklar’dan mı?
Bursa’dan, Konya’dan, İzmir’den, uzaktan uzağa,
Çarpıyor birbiri ardınca o dağdan bu dağa;
Şimdi her merhaleden, taa Beyazıd’dan, Van’dan,
Aynı top sesleri birbir geliyor her yandan.
Ne kadar duygulu, engin ve mübarek bu seher!
Kadın erkek ve çocuk, gönlü dolanlar, yer yer,
Dinliyor hepsi büyük hatıralar rüzgârını,
Çaldıran topları ardınca Mohaç toplarını.
Gökte top sesleri, bir bir, nerelerden geliyor?
Mutlaka her biri bir başka zaferden geliyor:
Kosva’dan, Niğbolu’dan, Varna’dan, İstanbul’dan..
Anıyor her biri bir vak’ayı heybetle bu an;
Belgrad’dan mı? Budin, Eğri ve Uyvar’dan mı?
Son hudutlarda yücelmiş sıra-dağlardan mı?
Deniz ufkunda bu top sesleri nerden geliyor?
Barbaros, belki, donanmayla seferden geliyor!..
Adalar’dan mı? Tunus’dan mı, Cezayir’den mi?
Hür ufuklarda donanmış iki yüz pâre gemi
Yeni doğmuş aya baktıkları yerden geliyor;
O mübarek gemiler hangi seherden geliyor?
Ulu mabedde karıştım vatanın birliğine.
Çok sükür Tanrıya, gördüm, bu saatlerde yine
Yaşıyanlarla beraber bulunan ervahı.
Doludur gönlüm ışıklarla bu Cuma namazı…

Erdoğan ve heyet-i uzmâsı kılar Cumayı sürurla

Büyük bir lânet kalkar ümmetin üstünden

İnşallah nice nuhûsetler böylece eksilir üstümüzden

İkinci bir fetih yaşadık bu kutsal Cuma’da

Mihmandar-ı Nebevînin o kutsal huzurunda

Prof. Dr. Himmet Uç

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Hiç Adam Yok mu Piyasada?

Toplum hayatından bahsede bilmek için insandan bahsetmek gereklidir. Toplumsal hayatın temel öğesi insandır. İnsan ve …

Kapat