Ana Sayfa / İLİM - KÜLTÜR – SANAT – FİKRİYAT / Şiirler / Aynî’nin Kastamonu Firaknâmesi: El Firâk Ey Taht-ı Candâr El Firak

Aynî’nin Kastamonu Firaknâmesi: El Firâk Ey Taht-ı Candâr El Firak

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Kastamonu hakkında benim okuduğum en güzel şiirlerin başında gelen bu şiir, Cem Sultan’ın hocası şair Aynî’nin dilinden ve kaleminden dökülmüş. Hakkında birkaç cümle etmeden önce murabba tarzında yazdığı bu şiirini arz etmek istiyorum.

Ey mübarek mesken-i âli revak
Düştük âhir hicr ile senden ırak
N’idelim ki böyle oldu ittifak
El-firâk ey Taht-ı Candar el-firak

Çünki ilünden bize hicret dürür,
Mustafa’nın hicreti sünnet dürür
Vakt-i vuslat gitti çün firkat dürür
El-firak ey Taht-ı Candar el-firak.. 

Sana tahsin etti can şâbâş ile
Seni gözler dîde-i dürbâş ile
Yazdı bu mısrâı dil gözyaş ile
El-firak ey Taht-ı Candar el-firak

Bağ u rağ u lâlezarın kande var
Dağ u sahra vu şikârun kande var
Hoş hevâ u hoş diyarun kande var
El-firâk ey Taht-ı Candar el-firak

Gerçi cennetsin seni terk iderem
Sevdüğümsüz cenneti ben n’iderem
Gitti yarim çünki senden giderem
El-firâk ey Taht-ı Candar el-firak. 

Dil-rübâsuz iş bu cânı n’iderem
Geldi eyyâm-ı firak âh iderem
Terk idüp Candar ilün.. giderem
El-firak iy Taht-ı Candar el-fırâk

Senden İsmail bey azıttı izi
Ağladı çok kaldı ardınca gözi
İş bu oldu âkıbet ânın sözi
El-firak ey Taht-ı Candar el-firak

İşret ü zevk ü sefayı sürmezüz
Dahi varup yaylağında turmazuz
Kastamoni vü Sinop’un görmezüz
El-firak ey Taht-ı Candar el-firak

Sevgüni cânı gönülden yuymaduk
Bir günün bir demce oldu duymaduk
Hakk bilür kim vuslatına doymaduk
El-firak ey Taht-ı Candar el-firak

Köprüdür kim çün cihan gelen geçer
Bu meseldür dünyada konan göçer
Çün hümâ Cem âşiyânından uçar
El-firak ey Tahtı Candar el-firak

Böyle yüz gösterdi çünkü rûzigâr
Şehrini terk eyledi ol şehriyâr
Eyle bizimle vedâ ü âhu zâr
El-firak ey Tahtı Candar el-firak

Lev haşa’llâh minke yâ dârü’s-sürûr
Durduğunca işbu dünya sen de dur
Mûsî-i dil etdi çünki terk-i Tûr
El-firâk ey taht-ı Candar el-firâk

Şâh Cem çün geydi Kayser tâcını
Devlet ile aldı Yunân bâcını
Yazdı ‘Aynî iş bu şi‘ri acını
El-firâk iy Taht-ı Candar el-firâk

                      Kastamonulu Aynî

Aynî, 15.yüzyıl şair ve alimlerindendir. Doğum tarihi bilinmemekle birlikte,
Horasan’ın Tirmiz şehrinde doğduğunu kendisi ifade  etmektedir. Cem Sultan’ın 1469-74 yılları arası Kastamonu sancak beyliği döneminde, O’nun eğitimi için görevlendirilmiş, bu şehirde birkaç yıl kalmış değerli bir âlim ve şairdir.

Fatih Sultan Mehmed Han’ın, Konya-Karaman Valiliği yaparken vefat eden oğlu Şehzade Mustafa’nın yerine Kastamonu’dan Konya’ya gönderilen Şehzade Cem ile birlikte Konya’ya gitmiş, hayatına burada devam etmiş ve burada vefat etmiştir.

Yüzyıllar boyu unutulmuş, tezkirelerde, edebi kaynaklarda adından, sanından, sanatından, şiirlerinden bahseden olmamışken, 1948 yılında Mevlana Kütüphanesinde bulunan Divanı farkedildikten sonra adından bahsedilmeye başlanılmış ve ömrünün son 15-20 yılı Konya ve Karaman’da geçtiği, o topraklarda vefat ettiği için Karamanlı Aynî olarak anılır ve bilinir olmuş.

Fatih Sultan Mehmed Han gibi âlim, edip,  ilim ve âlim aşığı, bulduğu ve bildiği tüm âlimleri çevresinde ve İstanbul’da toplamaya çalışan dãhî bir sultanın oğullarından biri olan Şehzade Cem’in eğitimiyle, terbiyesiyle görevlendirilmiş olması, Aynî’nin ilmî, edebî kişiliği yanında devrinin en bilinen, sevilen, itimad edilen şahsiyetlerinden biri olduğunun bir delilidir.

II. Bayezid’in sıkıntılı bir şekilde de olsa devletin başına geçmesine rağmen yıllarca kardeşiyle taht mücadelesi vermiş olması, herkesi üzmüş, yormuş, germiş olmalı ki, Cem Sultan’la birlikte, yanında yöresinde saf tutan “Cem Şairleri” olarak adlandırılan şairler ve diğer devlet adamları, âlimler de bir anlamda gözden, gönülden ve gündemden düşmüştür, düşürülmüştür.

Talih Cem Sultana gülmüş, mücadeleyi Cem Sultan kazanmış olsaydı ya da şair Aynî, Bayezid tarafında olsaydı durum çok daha başka olabilir miydi sorusu akla gelmiyor değil.

Aynî hakkında araştırma ve yayın yapan az sayıdaki araştırmacılar genel olarak Aynî’yi ikinci sınıf şairlerden saymaktadırlar. Buna delilleri nedir, bilinmez.

Şehzade hocası olmanın, şehzade ilim halkasında olmanın Sultan şairi, sultan hocası olmaya nazaran ikinci derecede sayılması gerektiği düşüncesinden mi kaynaklanmaktadır? Konya, Kastamonu gibi mühim beylik başkentlerinin,  Osmanlı Devleti Başkenti İstanbul’a nazan ikinci sınıf şehirler, başşehirler olduğu kanaati üzerinden oluşturulmuş bir söylem midir?

Aynî, hayatını ve sanatını İstanbul’da devam ettirseydi, Payitahttaki şairlerle aynı havayı, aynı siyasi ve edebi gündemi paylaşsa, onlarla yarışsaydı, atışsaydı çağdaşları ile tartmak, kıyaslamak çok daha kolay ve isabetli olabilirdi.

Aynı dönem şairleri arasında edebi sanat, belağat, fesahat, şiirlerinde seçtiği konular, yaşadığı topluma ve geleceğe bıraktığı izler, kendisinden alınabilecek, öğrenilebilecek değerler üzerinden ciddi değerlendirmelere tâbi tutularak mı ikinci sınıf şair olduğu hükmüne varılmıştır?
Bu kanaate varan, bu hükmü verenlerin terazilerinin hassasiyeti nedir? Cumhuriyet sonrası edebiyatçılarımızın, edebiyat tarihçilerimizin, dilcilerimizin beş yüz yıl önceki divan edebiyatı şairlerini tartacak hassas terazilerinin olduğu kanaatinde olmadığım için, Aynî’nin ikinci sınıf şair olduğu söylemini şüpheyle değerlendirmek gerektiğine inanıyorum.

Aynî’nin Kastamonulu oluşuna gelince..

Aynî hakkında yazı yazan, araştırma yapanlar, şairi Karamanlı Aynî olarak kabul etmişler, takdim etmişler.
Bunun nedenleri;
Vefatından yüzlerce yıl sonra keşfedilen şair Aynî, sahipsiz bir hazine bulanın, o hazineye sahiplenmesine benzer bir algıyla Konyalı araştırmacılar ve akademisyenler tarafından sahiplenilmiş, başka Aynî’lerle karıştırılmaması için Karamanlı Aynî olarak kayıtlara geçirilmiştir.

Şair’in divanının Konya’da bulunmuş olması,
Şairin divanının Konyalı araştırmacılar tarafından bulunmuş olması,
Şairin edebi, siyasi kimliği Cem Sultan ve Karamanoğlu Kasım Bey etrafında yoğunlaşmış olması, ömrünün son 15-20 yılını Konya ve Karaman’da geçirmiş, orada vefat etmiş, orada defnedilmiş olması, Karamanlı olarak anılmasını nisbeten haklı gösterebilir.

Ancak, bir âlimin, şairin bir belde ile anılması için bir şehirde ikamet etmiş olması yeterli bir gerekçe olabiliyorsa şairin Kastamonulu Aynî ya da Candarlı Aynî olarak anılması daha doğrudur. Çünkü;

Aynî’nin hayatını değiştiren hadiseler zinciri; varlık serüveni kadar unutulmuşluk serüveni de Kastamonu ve Cem Sultan’ın Kastamonu Valiliği süreciyle başlar. Aynî, Cem Sultan’ın hocası olarak dört yıl kadar Kastamonu’da kalmıştır ve burayı çok sevmiş olduğu aşikârdır. Ancak, şairin Kastamonu hayatının bu dört yıldan ibaret olmadığı kanaatindeyiz. Ayrılırken yazdığı bu şiirinde Kastamonu’ya “Taht-ı Candar” diye seslenmesi ve Candaroğulları’nın son beyi Kemaleddin İsmail Bey’in adından ve O’nun Kastamonu’yu terkedişinden bahsetmesi, kendisinin daha önce Kastamonu’ya geldiği, burada kaldığı, İsmail Bey’i tanıyıp sevdiği, İsmail Bey’in buradan ayrılışına da şahitlik ettiği izlenimi vermektedir.

İbn-i Batuta Seyahatnamesi’nden anlıyoruz ki, Candaroğulları Devletininin başkenti olan Kastamonu, döneminin en büyük, en zengin, en müreffeh şehirlerinden biridir.
Kemaleddin İsmail Bey’in ilim ve âlim sevgisi o boyuttadır ki, döneminde meşhur olup da yolu Kastamonu’ya uğramamış âlim yok gibidir.

Ve yine İsmail Bey’in kurduğu vakıflar ve vakfiyelere koyduğu kurallardan da anlıyoruz ki, İsmail Bey, ülkesinde âlimlerin bîgâne kalamayacakları muhteşem bir ilim ateşi yakmakla kalmamış, şehre gelen âlimlerin buradan gitmemeleri için de pek çok tedbirler düşünmüştür. Âlimleri şehirde kaldıkları sürece yeme-içme ve konaklama ücretinden muaf tutmakla kalmamış, kendilerine yevmiye-maaş da bağlamıştır.

Aynî’nin Cem Sultan’ın Kastamonu Valiliği süresince eğitimiyle görevlendirilmiş olmasında, şairin daha önceden Kastamonu’ya gelmiş, o güzel günlerde bu şehirde kalmış, şehri iyi biliyor ve şehir halkı ve entelektüelleri arasında biliniyor, seviliyor olmasının da etkili olmuş olabileceği kanaatindeyim.

Şair Kastamonu’ya daha önce ne zaman geldi, burada ne kadar kaldı sorularının cevabı ise henüz yoktur. II. Bayezıt’ın ve çevresinin hışmından korktuğu için Karamanoğulları topraklarını sığınılacak en güvenli liman saymış olmasa ve kendisine; ‘nerede yaşamak, nerede ölmek, ebedi istirahatgâh olarak nereyi seçmek ve nereli olarak anılmak  istersin’ diye sorulsa, eminim en az Konya ve Karaman ili kadar ve belki daha çok “Taht-ı Candar” dediği Kastamonu’yu tercih ederdi, desek kimsenin bu hükme itiraza gücünün yeteceğini sanmıyorum.
Aynî’nin Şehzade Cem Sultan ile birlikte Kastamonu’dan ayrılırken yazdığı bu şiir, iddiamızın en büyük delilidir. 

Şair’in Kastamonu’ya veda ederken gözyaşlarıyla yazdığını ifade ettiği şiirde kullandığı dil, üslûb, ifadeler, kendi yürek acısını okuyana doğrudan aksettiren, okuyanın tüylerini diken diken eden, yüreğini yakan,  burun direklerini sızlatan bir şiirdir. Böylesi bir şiir, ancak oranın evladı tarafından yazılabilir. Bu samimi, içten, yerekten şiir, Aynî’nin Kastamonu’lu olduğunu isbat eden nüfüs cüzdanı gibidir.
Ve bizce Aynî Candarlı Aynî’dir, Kastamonulu Aynî’dir

Not:
Şiirin büyük bölümünü, Fazıl Çifçi’nin Kastamonu Camileri ve Türbeleri kitabından aldık.
Tek başına bir akademi gibi durmadan çalışan, üreten Fazıl Çifci hocamıza çok teşekkür ve dualar ediyoruz. Rabbimiz kendisine sağlık, huzur afiyet dolu, bereketli, saadetli uzun bir ömür lutfeylesin inşaallah..

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Akif, Çanakkale ve İstiklal Marşı

Böyle başlatalım şiiri icabı tahrir böyle gerektirdi. Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı; Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı; …

Kapat