Ana Sayfa / Yazarlar / Bak, Nasıl Her Asır, O Şems-i Hidâyetten Aldıkları Feyizle Çiçek Açmışlar

Bak, Nasıl Her Asır, O Şems-i Hidâyetten Aldıkları Feyizle Çiçek Açmışlar

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

BAK, NASIL HER ASIR,

O ŞEMS-İ HİDAYETTEN ALDIKLARI FEYİZLE ÇİÇEK AÇMIŞLAR…

Ehl-i hak ve ehl-i tetkiktir

Derler ki: “Kur’ân bitmez ve tükenmez bir hazinedir

Her asır, nusus ve muhkemâtını teslim ve kabul ile beraber,

 Tetimmat  kabilinden, hakaik-i hafiyesinden dahi hissesini alır, 

başkasının gizli kalmış hissesine ilişmez.” (29. Mektup)

Yani, Kur’ân öyle  Kerim bir hazinedir ki; 

her asrın hissesini ayrı lutfeder!.. 

“Evet, Kur’ân-ı Hakîmin envârıyla hasıl olan

 o inkılâb-ı azîm-i içtimaîde ezdad birbirinden çıkıp ayrılırken” (29. Mektup) 

Kur’an’ı Hakim’in muhteşem nuruyle meydana gelen, içtimai hayattaki  hak ile batılı, 

hayır ile şerri  birbirinden ayıran, azim inkılapla, 

“şerler bütün tevâbiiyle, zulümâtıyla ve teferruâtıyla; 

ve hayır ve kemâlât bütün envârıyla 

ve netâiciyle karşı karşıya gelip, bir vaziyette, müheyyiç bir zamanda, her zikir 

ve tesbih, bütün mânâsının tabakatını turfanda ve taravetli ve taze 

ve genç bir surette ifade ettiği gibi, 

o inkılâb-ı azîmin tarrakası altında olan insanların bütün hissiyâtını, 

letâif-i mâneviyesini uyandırmış.

Hattâ, vehim ve hayal ve sır gibi duygular hüşyar 

ve müteyakkız bir surette, o zikir, 

o tesbihlerdeki müteaddit mânâları kendi zevklerine göre alır, emer!..” (27. Söz)

“Her bir âyetin mânâ mertebelerinde bir zâhiri, bir bâtını, bir haddi, bir muttalaı vardır. 

Bu dört tabakadan herbirisinin hadîsçe شُجُونٍ وَغُسُونٍ tâbir edilen fürûatı,

 işârâtı, dal ve budakları vardır,” İbn-i Hibban, El-Sahih, c. I, sh. 276; Taberani, Mu’cem, c. X, sh. 105 vd.; 

ikinci kısım ise İbn-i Abbas tarikiyle İbn-i Ebi Hatım tarafından nakledilmiştir. 

meâlindeki hadîsin hükmüyle,..” (1. Şua)

Müfessir Elmalılı Hamdi Yazır şöyle der: 

“Şüphe yok ki Kur’an apaçık bir Arapça ile inmiştir. 

Kur’an’ın dili, bilmece ve muamma gibi remizden ibaret sembolik bir ifade değildir. 

….Bununla beraber, 

Kur’an’ın Ümmü’l-Kitap olan muhkematının yanında 

‘hafi, müşkil, mücmel ve müteşabihatı; hakikatı, 

mecazı, sarihi, kinayesi, istiaresi, temsili, 

tansısi, îmâsı, belağatının nükteleri, tarizleri, telmihleri remizleri’ de vardır.”

Bir ağaç düşünelim, 

yaşı yüzyıllara varan, her bir canlı neslin ondan istifade ettiğini varsayarsak, 

Karıncalar toprağından, 

böcekler gövdesinden, 

Kuşlar dallarından, 

hayvanlar gölgesinden ve yapraklarından, 

insanlar meyvelerinden…

Yani her canlı fıtratına ve nasibine göre ondan nasiplenir.

İnsan çendan bütün esmâya mazhar ve bütün kemâlâta müstaiddir. 

…Ve istidada göre bazan bir isim galip oluyor, 

yalnız kendi hükmünü icra ediyor; o istidatta onun hükmü hükümran oluyor.” (24. Söz)

Aynen insan da; 

her asırda, veya insanın gençlik, olgunluk 

ve ihtiyarlık denilen hayat dönemeçlerinde

kendinde hakim olan bir ismin, istidad ve kabiliyetlerine göre,  

hatta yaşadığı zamanın çocuğu olması hasebiyle, 

ferdi veya içtimai tarzda Kur’an-ı Kerim’den hissesini alır!..

Dersini çıkarır, hikmetini kavrar, manasını hisseder, 

Furkan-ı Hakim’in hidayetiyle irşad olup, 

İman ve tasdik ile, kendi asrına sözünü söyler!..

Bak, nasıl her asır, 

şems-i hidayetten aldıkları feyizle çiçek açmışlar; 

Ebû Hanife, Şâfiî, Ebû Bayezid-i Bistâmî, 

Şah-ı Geylânî, Şah-ı Nakşibend, 

İmam-ı Gazâlî, İmam-ı Rabbânî 

-İmam Nursî-  gibi milyonlar münevver meyveler veriyor!.. (19. Söz)

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Dinle Ey İnsan Oğlu!

DİNLE EY İNSAN OĞLU! Bir şey bile değildin, bir zamanlar sen Yaratılmış değildi, ne can …

Kapat