Ana Sayfa / Yazarlar / Bakmak ve Görmek Okulu

Bakmak ve Görmek Okulu

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Bakmak ve görmek okulu

Mukaddes kitabımız müteaddid yerlerde bakmayı örgütler. Hayatımızın tek öznesi dini vecibeleri yerine getirmek ama bunlar harici yine vecibe sınıfına girecek işlere baktırmıyor. Namazımı kılıyorum, halbuki insan bedeni sadece namaz ile tavrını ortaya koyar, ama diğer azalarından kutsal amelleri var. Mesela göz en önemli estetik öge. Göz bir hassedir ki ruh bu âlemi o pencere ile seyreder hakikatı mucibince bize din bakmayı görmeyi ve düşünmeyi  öğretmedi. Çocuklara bakmak ve görmek mektebi diye bir okul açılsa veya bir okulun böyle bir sınıfı olsa. Alllah, fenzur ilâ âsâri.. diyor. Bu bir emir, eserlerime bakın, diyor. Üniversitede yüksek lisans dönemimde hocam bana estetik okuttu. Meşhur iki estetik kitabını okudum. Ama estetik olarak nasıl bakılır, bana bunu kimse öğretmedi. Bir sanat eserine, onun güzelliğini ortaya koyacak şekilde estetik eksersizler yapmadık. Hâlâ yok böyle bir öğretme.

Risale-i Nur bir dini metindir, ama sanatla iç içe bir metindir. Oradaki sanat bahislerini hayata transfer etmek gibi bir gayret yok, asıl temanın içinde sanatlı bakışlar gaye olmuyor. Flober çocukken bir romancının yanına verilir, o da ona “bahçeye git, çiçeklere bak, resimlerini çiz, bana getir” demiş. Flauber o zaman bakmayı öğrenmiş. Meşhur romanında bakmak o kadar derinlikli ki hayret ne hayret… Düğüne gelen atın koşumlarını bir çizmiş ki günlerce onun yanında oturmuş sanki. Şimdi Bediüzzaman’ın bir bakmak, görmek, düşünmek ağırlıklı bir metni ile karşılaştım. Bir insanın bakmak, görmek ve seyretmek derinliği bu kadar mı olurmuş. 

Aşağıdaki metinde iç içe cümleler var. Bakmak üç şekilde anlatılmış. Bir ağaç, sanat eseri, onu konuşturmuş, sonra Allah’ın sanatı oduğu için onun adına bakar. Sonra seyirci olan insan bakar, sadece eseri anlatmaz bakanı, yapanı ve eserin kendini konuşturur.

 Yani güya çiçek açmış her bir ağaç, güzel yazılmış manzum bir kasidedir ki o kaside Fâtır-ı Zülcelal’in medayih-i bâhiresini inşad edip şairane lisan-ı hal ile söylüyor.

Birinci cümlede bir kaside var. Kaside ağaç. Allah sanatını bir kaside suretinde yazmış sanatını kastederek. Ama güzel yazılmış  şiir şeklinde bir eser, ağaç da bir kaside. Allah canibinden baksan yazan o insan yönünden baksan yine yazan ama insana sunan O Medayih-i bahire deniz gibi uçsuz bucaksız bir övmek. Bir bakan da Bediüzzaman bir ağacı bir kasideye benzetmiş, kasidede övgüler vardır. Ağaç, Allah’ın sanatını kastederek, yazılmış cisimleşmiş bir kaside. Orhan Veli:

Deli eder insanı bu dünya 

Bu tepeden tırnağa çiçek açmış ağaç

Orhan Veli gariban yukardan bakamamış, olsun yine de bakmış. 

Ağaç lisanı hali ile görüntüsü ile şarkı söylüyor, inşad ediyor. Ne kadar derin bir adam Bediüzzaman… Neden ondan büyük sanatçı çıkmıyor, baktıran yok, gördüren yok, siyaset malı  götürüyor, sanata ne gerek var. Birbirini yemek varken sanatı kim kale alır. Ağaç, celal sahibi sultanını bir şarkı ile anıyor. Ne kadar sanat terimleri kullanmış, divan edebiyatı ve edebiyat kültürü de üstesi.

Veyahut o çiçek açmış her bir ağaç, binler bakar ve baktırır gözlerini açmış, tâ Sâni’-i Zülcelal’in neşir ve teşhir olunan acayib-i sanatını bir iki gözle değil belki binler gözlerle baksın; tâ ehl-i dikkati öyle baktırsın.

Şimdi ağacı konuşturuyor; binler bakar, baktırır gözleri var, hem bakıyor hem kendisine baktırıyor. Böyle bir bakış var mı hayatımızda. Canlı, iki yönlü bakıyor baktırıyor. Derinliğe bak, gir içine boğul oğul. Sâni-i Zülcelal, celâl sahibi bir sanatkâr, şaşırtıcı sanatına binler gözlerle baksın ve baktırsın. Ne kadar farklı perspektiflerden bakıyor. Farklı düşünmek şimdi cinayet, koca bir okyanusu hep garibanlar gibi düşün. Tek düzelik bitirdi bizi, güneş de aynı bakacak sinek de, olur mu? Ağaç dikkat, ehli dikkat arıyor, bakmasını bilen insanlar arıyor. Gerçekten ağaç kendisine dikkatle bakan insanları görüyor. Bana baktı, diyor, neden olmasın. Onun için sen de bak, resmini alsın, mahfuza göndersin Kafası sanat ve estetik mektebi siyaset değil.

Veyahut o çiçek açan her bir ağaç, umumî bayram olan baharın içindeki hususi bayramında ve resmigeçit misal bir anda yeşillenmiş azalarını en süslü müzeyyenatla süslemiş. Tâ ki onun Sultan-ı Zülcelal’i, ona ihsan ettiği hedâyâyı ve letâifi ve âsâr-ı nuraniyesini müşahede etsin.

Resm-i geçidi 17. Söz’de kullanıyor, bir de burda. Biz sıravari dizilmiş ağaçların önünden geçerken hem biz resmi geçit hem de onlar onlar bize bakıyor biz onlara. Bediüzzaman ıztırapları duymamış zaten onları musiki notalarına benzetiyor. Resmi geçitte insanlar süslenir, ağaçlar da süslü bizim için bir de kendilerini için bir de sanatçıları için. Yeis, ümitsizlik, karamsarlık, melankoli yok kainatta, bizde var. Buz gibi havada köpekler oynaşıyor, kuşlar semada dansediyor bak; kafandaki hüznü at bir kenara hey hoca, kuşları seyret, ümitlen. Bu adama bakınca kendimden utanıyorum. Bu nasıl sanatlı bakış, bayrama giden çocuk gibi Allah canlılarını süslemiş ta ki bakalım da resmi geçitten kaçmayalım. Allah ağaca hediyeler asmış, meyve hediye değil mi bizim için, latif görüntüler ve nurani eserler hep ağaca yüklenmiş, hem görsün hem göstersin. En büyük hakikat görmek bakmak düşünmek O’nun düşünce iklimi ne kadar her daim bahar.

Hem meşher-i sanat-ı İlâhiye olan zeminin yüzünde ve bahar mevsiminde, murassaat-ı rahmetini enzar-ı halka teşhir etsin. Ve şecerin hikmet-i hilkatini beşere ilan etsin. İncecik dallarında ne kadar mühim hazineler bulunduğunu ve ihsanat-ı Rahmaniyenin meyvelerinde ne derece mühim defineler var olduğunu göstermekle kemal-i kudret-i İlahiyeyi göstersin.

***

Dünya ilâhî sanatların gösteri yeri. Allah rahmetinin süslü eserlerini halkın nazarına sunsun, teşhir etsin. Hem ağacın yaratılış gayesini göstersin. İlân etsin, dallarındaki hazineleri rahmanî ihsanlarının meyvelerinde ruhun gıdası olacak defineler olduğunu göstersin. Bunları yapan Kudreti ansın.

Bir ağaca ne kadar sanatla edebiyatla iç içe bakış, hem de ustası, kendini ve seyircisi adına, helâl olsun..

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Cevşenden Feyiz Alan Resâili’n-Nuriye

CEVŞENDEN FEYİZ ALAN VE TEVELLÜD EDEN RESAİLİN-NURİYE Soru: Üstad Hazretleri “Kur’an dan tereşşuh eden ve …

Kapat