Barış Harekatı’nın 48. Yılında Kıbrıs Düşünceleri Ve Kastamonu
Akdeniz’deki en stratejik noktalardan ve en büyük adalardan biri olan Kıbrıs, Peygamberimizin vefatından 17 sene sonra 649 yılında Hz. Osman döneminde fethedilerek ilk defa İslam’la tanıştı.
Aradan geçen 1373 sene zarfında Emeviler, Bizans, Cenevizler, Haçlılar, Venedikler, Memlüklüler tarafından yönetilen Kıbrıs, 1571 yılında ll. Selim döneminde Osmanlı topraklarına katıldı.
1878 yılında Osmanlı’yı saldıran Ruslar’a karşı yardım etmesi karşılığında İngiltere’ye kiralandı.
İngilizler 1914 yılında adayı tamamen ilhak ettiler.
1959-60 yılında güya bağımsız Kıbrıs Devleti kuruldu.
60’lı yılların tamamında ve 70’li yılların ilk yarısında Rumlar adayı Türk ve müslümanlardan arındırma politikasına giriştiler.
Adadaki soydaşlarımıza ve din kardeşlerimize adeta kan kusturdular, soykırımlara varan katliamlar tertip ettiler.
1974 Kıbrıs Barış Harekatı ile ada fiilen ikiye bölünerek müslüman Türk halkının güvenliği sağlanmış oldu.
1983 yılında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kuruldu.
Kıbrıs’ta Türkler zulüm ve baskıdan kurtuldu kurtulmasına ancak İslam, din, dini hayat bir türlü baskıdan kurtulabilmiş değil.
Rumların elinden kurtarmak için dünyayı karşımıza aldığımız, ekonomik, askeri, siyasi ambargolar yüzünden cok zor günler geçirdiğimiz, ağır bedeller ödediğimiz ve ödemeye devam ettiğimiz, uğruna şehidler verdigimiz Kıbrıslı yöneticilerin dine, dini eğitime ve dini hayata karşı takındıkları olumsuz tavır yüzünden dinden uzak kalan soydaşlarımızın mühim bir kısmı Rumları kardeş, Türkiye’yi işgalci, İslamı çağdışı görmeye ve bunu alenen söylemeye başladılar ve bu söylemi sürdürmeye devam ediyorlar..
Din bağı kopmuş Türkler, kafa olarak, dünya görüşü, günlük hayat, aidiyet hissi ve kültürel olarak Rumlaşmaya başlamışlar..
Doğu Akdeniz’de keşfedilen enerji kaynaklarına sahip olmak, işlemek ve pazarlamak yani enerji ulaşımı vb açısından Türkiye ve batı blogu için Kıbrıs her zamankinden daha önemli bir hale geldi.
Kıbrıs topraklarını Rum-Yunan ikilisine kaptırmamak için Kıbrıs’taki soydaşlarımızın kafalarını, ruhlarını, gönüllerini de Rumlara kaptırmamak zorundayız.
Rumlaşmış Türklerin Türkiye’ye değil Rumlara hizmet edecekleri ihtimalini aklımızdan çıkartmamalıyız.
Türklerin Rumlaşmasını engellemenin tek yolu Türkleri yeniden ve sapasağlam müslümanlar yapmaktır..
Bu vesileyle Kıbrıs şehidlerimize ve vefat eden Kıbrıs gazilerimize, Kıbrıs davamıza hizmet edip vefat edenlere rahmet, hayatta olanlara sağlık ve afiyet diliyorum..
*** *** ***
Bu metni hazırlarken Bekir Parlak kardeşim
Kıbrıslı soydaşlarımızdan Alper Tenekeci adında bir abimizin kendisine gönderdiği bir mesajı bana ulaştırdı..
“…
Vasıta bulsaydım hemen eşimin anne tarafının geldiği bu şerefli kente uçarak giderdim.
Evet eşimin anne tarafı AVAR OĞULLARNDAN.
Şu anda Kastamonu’da yaşayan akrabaları varmış.
Bilmiyorlar.
Kafkaslardan Kastamonu’ya gelip yerleşmişler.
Sonra 1571 yılında OSMANLI PAŞASI OLAN MEHMET PAŞA VE MAHMUT PAŞA’lar Kıbrıs’ın fethine geliyorlar ve fetih tamamlandıktan sonra Kıbrıs’ta kalıyorlar.
Osmanlı Padişah ll. Selim kendilerine
LEFKOŞA-MAĞUSA ARASINDA OLAN yerleşim yerini harita üzerine parmak bastırarak mülk olarak veriyor.
Halen “KONEDRA” yeni ismi “GÖNENDERE” olan bu köyde mülkleri var.
YILLAR SONRA İstiklal Harbi sonrasında Kıbrıs’taki aile KASTAMONU’ya gider, akrabalarını bulur, Kıbrıs’tan geri Kastamonu’ya gidip yerleşecek olurlar fakat sonradan vazgeçerler.
Bu aile halen Kıbrıs’ta yaşamaktadır. Ve 1958’den 1974 barış harekatına kadar RUM saldırılarına karşı duran ve TÜRK MUKAVEMET TEŞKİLATI’NIN KURUCU VE MÜCADELECİ MÜCAHİTLERİNDENDİRLER..
İşte geçmişte de İstiklal Harbi’nde de çalışkan milliyetçi KASTAMONU VE KASTAMONULU.
Daima ülkesine hizmet eden, karşılık beklemeyen sağlam kişilik sahibi bir kesim.
EY TÜRK!
KASTAMONU’YU KASTAMONULUYU İYİ TANI.
BEKİR KARDEŞİM. Bunları yazmama fırsat verdiğin için sana teşekkürler ederim..”
Bir iki imla düzenlemesi dışında yazı bu.
Kastamonu ve Kıbrıs arasında kurulmuş bu sağlam tarihi köprüyü yeniden inşa etmek, işler hale getirmek için idarecilerimize, siyasetçilerimize, akademisyen ve araştırmacılarımıza yeni bir gündem ve yeni bir ödevdir..
- Var mıyız? - 1 Eylül 2024
- Yetim Yeter - 15 Ağustos 2024
- Meta’nın Esiri mi Oluyoruz.. - 2 Ağustos 2024
- Nerde Çokluk… - 24 Temmuz 2024
- Kurban Kesmek mi, Kurban Olmak mı? - 16 Haziran 2024
- Türk’ün En Büyük Düşmanı - 9 Haziran 2024
- Maarif Modeli Üzerine - 29 Nisan 2024
- Kendini Gizle Dinini Değil.. - 24 Mart 2024
- Köy Hocası Deyip Geçmeyin - 10 Aralık 2023
- Boykot Silahtır - 1 Kasım 2023
Değerli Orhan kardeşim,
Gönlüne halemine sağlık
Selam ve dua ile
İlgi ve iltifatınız için çok teşekkür ediyorum muhterem abim.
Selam, saygı, hürmet ve dualarımla..