BAŞARI YOLU
“Bir işi yarın yaparım diyen hiçbir şey yapamaz. Zira bugün, dünün yarını değil midir?”
Mehmet Âkif
“İnsan alışkanlıkların çocuğudur.”
İbn Haldun
“Çözümde görev almayanlar, problemin bir parçası olurlar.”
Goethe
“İnsanların yüzde doksanı yaşamazlar, sadece vardırlar.”
Oscar Wilde
“Bir insanı, ancak gerçekten uyuyorsa uyandırmak mümkündür. Ama eğer uyumuyor, uyku taklidi yapıyorsa, dünyanın bütün gayretlerini sarf etseniz, nafiledir.”
Mahatma Gandhi
YUSUF ZİYA ORTAÇ’TAN
Bir sabah acelem yoktu. Amaçsızca yürürken önümden giden üç adamın hareketlerini takibe koyuldum. En öndeki, sanki arkasından biri kovalıyormuş gibi acele adımlarla yürüyordu. Arkasından gideni bir hayli geride bırakmıştı.
Kendi kendime:
“Bu adam mutlaka hayatta başarılı olacaktır,” diye düşündüm.
Onun arkasından giden, sakin adımlarla ilerliyordu.
“Belki bu adam da hayatta bir şeyler başarabilir.” diye mırıldandım.
En arkadan gelen adam, sanki hiçbir hedefi yokmuş gibi etrafına bakıyor ve sallana sallana yürüyordu. Onun için:
– İşte hayatta hiçbir işe yaramayacak bir serseri, dedim.
Derken aklıma bir şey geldi:
“Ben, bu adamların her üçünün de gerisindeydim.”
KÖTÜLÜĞÜ AKILLA YOK ETMEK
Profesörün biri emekli olmuş. Şehrin gürültüsünden bıkan hoca, uzaklarda, dağ başında, yeşillikler arasında bir ev satın almış. Niyeti sakin bir hayat sürmekmiş ömrünün sonlarında…
Ama iş istediği gibi olmamış. Sabaha karşı iri çanlarıyla bir keçi sürüsü evinin önünden geçmiyor mu?
Sabahın köründe, bu akortsuz konser Hoca’yı perişan etmiş. Çobana: “Buradan geçme” dese olmaz. “Keçilerin çanlarını sök” dese hiç olmaz…
Bir gün, yola inip sürüyü beklemeye koyulmuş. Az sonra başında çobanıyla, bol gürültüsüyle sürü gelmiş. Ha… köpeğin dağları inleten sesi de cabası…
Profesör, yanaşmış çobana:
– Selâmün aleyküm çoban kardeş!
– Aleyküm selâm, beyim…
Profesör, sevinçle ellerini çobanın omzuna vurmuş:
– Hay Allah senden razı olsun, demiş. Benim bir huyum vardır. Her sabah tam bu saatte uyanmam lâzım. Sayende uyanıyorum. Şimdi senden bir ricam var. Her zamanki gibi aynı saatte buradan geç. Ama çok gürültü olmalı… Çanlar ortalığı sarsmalı… Bu iyiliğin altında kalmam. Şu kayanın kovuğuna beş yüz lira koyacağım. Geçerken alırsın. Yolun açık olsun, demiş.
Çobanda bir sevinç, bir sevinç…
Aynı saatlerde büyük bir şamata ile çoban sürüsünü ürkütüyor. Tabi beş yüzlüğü de alıyormuş. Bu durum bir hafta sürmüş. Ama kurnaz profesör parayı koymaz olunca, çobanda dehşetli bir öfke…
– Olmaz böyle şey, demiş. Hem iyilik et, hem de para alma… Görürsün sen… Bir daha buradan geçiyor muyum?
Profesördeki keyfi gelin görün…
Toplumdaki olumsuzluklara bakış açımızın yönünü göstermesi bakımından güzel bir anı değil mi?
Gürbüz Azak, Dostlara Mektup’tan
SON ANDA
Genç boksör, iri yapılı bir şampiyonla karşılaşmıştı. Genç sporcu ikinci raunda yoruldu.
Raund bitmişti. Antrenör kulağına eğilerek:
– Her şeye rağmen dayan, dedi. Onun da senin gibi iki eli var.
Bu uyarı, boksörün gizli gücünün orta çıkmasına yetti. Genç boksörü harekete geçirdi. O kadar iyi dövüştü ki, nihayet maçı kazandı. Ne diyelim…
Zafer: “Her şeye rağmen…” diyebilenlerindir.
KIRMIZI TOPRAK
Ağaç, adama dedi ki:
– Köklerim, kırmızı toprağın altındadır. Sana meyvemi sunacağım.
Bu sefer de adam, ağaca şöyle dedi:
– Ne kadar benziyoruz birbirimize. Benim de köklerim kırmızı toprağın derinliklerindedir. Kızıl toprak, sana insanlara meyve sunma gücü verirken, bana da senin sunduklarını şükranla karşılamayı öğretiyor.
YÜZ AKI
Vaktiyle pasaportunu kaybeden bir kaptan, yenisini çıkartmak için ilgili daireye gitmiş.
Memur:
– Adın ne?
Kaptan:
– Kara Ali.
– Memleketin?
– Karabiğa,
– Nereden geliyorsun?
– Karadeniz’den.
– Yükün?
– Kara boya.
– Nereye gideceksin?
– Karamürsel’e.
– Dönüşte uğrayacak mısın?
– Hayır, orada gemiyi karaya çekeceğim. Karaman’da Karadağoğlu Kara Mustafa’yı gördükten sonra, karadan Mekke’ye gidip, kara donlu Beytullah’a yüz süreceğim.
Memur, konuşmayı noktalamış:
– İnşallah “yüz akı” ile dönersin.
RANDEVU
Filozof George Santayana, Harvard Üniversitesi’ndeki öğretmenlik kariyerini sona erdirmek için, 1912 yılındaki bir ilkbahar gününü seçmişti.
Dershanede konferansını veriyordu. Tam o sırada bir ardıç kuşu, pencerenin pervazına konmasın mı!..
Santayana, yanındakilere bakarak derin derin iç geçirdi.
Sonra sınıfa dönerek:
– Beyler, dedi. İlkbaharla randevum vardı.
Ve bu sözlerden sonra sınıfın kapısından süzülüp gitti.
KANDİLİN YAĞI
Eflâtun’a sordular:
– Bu kadar ilmi öğrenmeye nasıl vakit buldun, güç yetirdin?
Cevap verdi:
– Öğrenmede kullandığım kandilin yağı, ömür boyu içtiğim sudan daha fazladır.
- Mal – Mülk - 6 Haziran 2024
- Kulluk - 19 Mayıs 2024
- Konuşma - 16 Nisan 2024
- Kitap - 4 Nisan 2024
- Kibir – Tevazu - 21 Mart 2024
- Kardeşlik – Yardımlaşma - 9 Mart 2024
- Kahramanlık – Korkaklık - 21 Şubat 2024
- Kadın – Erkek Dünyası - 12 Şubat 2024
- Bir Adım Öteye… - 1 Şubat 2024
- İnsan Olmak - 27 Ocak 2024