Ana Sayfa / Yazarlar / Batı Nasıl Battı

Batı Nasıl Battı

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Febi eyyi âlâ-i rabbikumâ tukezzibân” Ayeti Rahman Suresinde 31 defa tekrarlanmıştır. “Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz?” mealindeki bu Ayet, günümüzün en önemli hadisesi olan “Korona salgını” hakkında da bizlere mesajlar vermektedir.

Öncelikle Kuran’ın irşat maksadıyla yaptığı bu tekrarların, bize verilen nimetlerin kalplerimize güzelce yerleştirmek için olduğunu bilmemiz gerekiyor. Bu tekrarlar, muhatapların öğrenme ihtiyaçları nazara alınarak yapıldığı için usanç değil, lezzet vermektedir.

Kuran, kalplere gıda ruhlara şifa olup birçok hastalık gibi Korona virüsüne karşı da en etkili silahımızdır. Doktorların “panik yapmayın, hastalık sizi en çok manevi yönden yıpratır” dedikleri gibi her şeyin dizgininin Allah’ın elinde olduğunu bilmemiz şarttır. İşte bu sayede vücudumuzun bağışıklık sistemi daha dayanıklı ve güçlü olur.

Nasıl ki her gün ekmek yeriz su içeriz bu bize usanç vermez. Aynı şekilde Kuran Ayetlerinin de tekrarı, usanç vermez. Hele hele Rahman Suresinde geçen bu Ayetler, insanın aklını başına alması için çok faydalı bir ikazdır.

İşte, Kuran’da tekrarlanan hususlarda birçok nedenle önemlidir. Korona virüsü, insanın solunum organlarını tahrip etmektedir. Bu hastalığa karşı oksijen cihazları en büyük ihtiyaç olup şu sıralarda üretimi için çaba sarf edilmektedir. İşte “Allahü Ekber”, “Elhamdülillah” ve Sübhanallah gibi kelimelere de ruhumuz ihtiyaç duymaktadır. Çünkü ruhumuz bu kelimeleri zikrettikçe nefes alıp zorluklara ve musibetlere karşı dayanabilir.

Hazreti Musa Aleyhisselamın kıssaları içinde yer alan bela ve musibetler gibi bazı hadiselerin tekrarı, o hadiselerin insanlar için ne kadar önemli düsturları içerdiğini idrak etmemize yarayacaktır. İmtihan sırrını ve insanın yüklendiği büyük emanetinin önemini işte bu tekrarlardan anlamamız mümkündür.

Arzın halifesi olan insanoğlunun sonsuz bir saadet veya ebedi bir felaketini idrak etmek için en önemli meseleleri ders vermek, Kuran’a yakışır. Allah’ı inkâr edenlere, insanın aklını kurcalayan hadsiz şüphelere karşı verilen nimetleri tekrar etmek;ve zaruridir. Hatta şimdi insanların bir virüs yüzünden yaşadığı dehşetli paniği görünce, bu hakikatlerin tekrar tekrar söylenmesi gerektiği apaçık ortaya çıkmaktadır.

Ölümün bir hiçlik, bir idam, bir dipsiz kuyu olmadığını, aksine bir terhis tezkeresi olup Cennet gibi bir mükâfat yerinin ilk kapısı olduğunu ispat etmek cihetiyle Kuran, binler defa değil, milyonlar defa o meseleleri tekrar edip gözler önüne serse, yine israf sayılmaz. Zira Kuran, bir zikir, fikir ve hikmet kitabıdır. İlim, hakikat ve şeriat kitabıdır. Akıl ve gönüllere şifa, müminlere hidayet ve rahmettir.

Her şey ya bizzat ya da neticeleri itibarı ile güzeldir. Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır. Dünyayı sarsarak insanların aklını bir parça başına getiren Korona salgınının da yaptığımız önemli yanlışlara “dur demek” için bir ikaz olduğunu anlayabiliriz.

Allah, bu derdi verdiyse hem bir hikmeti vardır ve hem de şifasını da vermiştir. Bu derdi birçok hikmete istinaden verdiğini anlamak gerekiyor. Elbette şahsi günahlarımız için tövbe ve istiğfar fırsatını yakalayabiliriz. Evde kaldığımız zamanlardan iyi istifade ederek daha evvel yapamadığımız veya ertelediğimiz güzel amelleri yapma imkânımız da vardır.

Virüsün esir aldığı memleketler, dikkat çekicidir. Çin, İtalya, İspanya, İngiltere, ABD, Fransa ve İran, bu hastalığın en yoğun görüldüğü yerlerdir. Bunların ortak özelliği tarihin en zalim ve barbar devletleri olmalarıdır. Güya bu devletler, medeniyette çok ileri gitmiş ve güya insan hakları, hayvan hakları derken dünyaya örnek olmuşlardı.

Hepimiz gördük ki; işlenen cinayet ve zulümlerden dolayı bu devletler için insanın hiç bir önemi yoktur.  Petrol için, maden için, dolar için hem başkalarını, hem birbirlerini yemekten bir an bile geri durmazlar. Komplo teorisyenlerine göre de güya bu virüsü dünya ekonomisine hâkim olmak ve dünyayı bildikleri gibi yönetmek için icat etmişlerdir. Yahu! Allah’ın izni ve iradesi olmadan yaprak dahi kımıldamaz! Bunu ne zaman idrak edeceksiniz?

Diğer zalim devletler ise ne kadar zarar gördüklerini, kaç insanın öldüğünü salkıyarak kendi toplumlarının galeyana gelip iktidarlarını devirmeye kalkmasını önleyeceklerini zannediyorlar. Mısır, S. Arabistan, BAE, Rusya gibi zalim ve otoriter devletler şunu bilsinler ki bu yeni çağda zulüm ile abad olunmayacaktır. Çok kısa bir zamanda yıkılıp devrileceklerini artık görmeleri gereklidir.

Biz ise uzun yıllardır “Batı-Batı” diyerek Batının nasıl battığını gördük. Batı batarken kendi egoist ve materyalist değerlerini de batırdı. Ne insan hakkı kaldı, ne demokrasi, ne hukukun üstünlüğü. Yıllarca içine girmek için can attığımız Avrupa Birliği, bu sefer kendi bayraklarını yakan devlet idarecilerini de gösterdi.  

Şimdi bize düşen, bütün bu olaylardan ders almaktır. “Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz” ayetini tekrar ders almak gerekiyor. Batının batık değerlerini artık silip atmak, kendi özümüze ve İslami değerlerimize dönmeye çalışmamız gerekiyor.

Artık materyalist Batının dayattığı, ahlaki, dini ve manevi değerlerimize ters olan ve bize uymayan bütün fikirlere bir “reset atmak” lazımdır. Toplumumuzu ifsat eden, aileyi yok etmeyi amaçlayan, diğerkâmlık yerine bencilliği öne çıkaran Batı dayatmaları; bu işte ilk sırayı almalıdır.

Mesela zinanın serbestiyetine son verilmesi, lutiliğin (eşcinselliğin) yasaklanması, toplumsal cinsiyet eşitliği denilen garabetin ortadan kaldırılması gibi maddeler; aklımıza gelen ilk tedbirlerdir.

Avrupa Birliği bizi alsın diye artık daha fazla yırtınmaya gerek yoktur. Biz girmek istedikçe akıl almaz engeller çıkardılar. Maç devam ederken kuralları değiştirmek gibi garabetleri gördük. Bakın İngiltere kendini AB’den kurtardı. İtalya, salgından sonra ilk işinin AB üyeliğini sorgulamak olduğunu beyan etti.

Güya insan hakları savunucuları olan AB üyeleri birbirlerinin tıbbi mallarına el koydular. Bizde ise kimin çalıştığı, kimin halk düşmanı olduğu aşikâr oldu. Batı değerlerine sahip çıktıklarını her vesileyle duyuran bazı partiler; belediyeleri ile insanların işlerini zorlaştıracak, milleti birbirine düşürecek faaliyetlere devam ettiler. Başka türlü de olamazdı, zira onların Batı eksenli dünya görüşü zaten milletin ezilmesi ve hakir görülmesi üzerine inşa edilmiştir. 

Korona salgını, Allah’ın izniyle bir müddet sonra sona erecektir Biz ise İslam’a uygun olmayan Batı dayatmalarına dur demezsek daha nice manevi salgınlara maruz kalabiliriz; Allah muhafaza etsin, toplumumuz  Batının ahlaksız değerleriyle tekrar çökertilebilir. Bu ise en büyük felaket olup işte o zaman kıyametin kopmasını beklemek gerekir.

Bugünden tezi yok, İslam’a aykırı bütün değerlere toplum olarak dur demeliyiz. AB veya Batının zorladığı ahlaki değerlerimize ve manevi birliğimize ters olan mevzuatı, düzenlemeleri kabul etmediğimizi açıkça beyan edelim. Umulur ki; idarecilerimiz bizlerin sesini duyacak ve İnşallah gereken dönüşüm hamlelerini başlatacaktır, vesselam…

Yazar : Vehbi KARA

Dr. Vehbi KARA, 1965 Yılında İstanbul’da doğdu. İlk ve orta eğitimini yine İstanbul’da tamamladıktan sonra 1982 yılında Deniz Harp Okuluna girerek askeri öğrenci olarak eğitimine devam etti. 1986 Yılında Kontrol Sistemleri bölümünden Elektrik-Elektronik Mühendisi olarak mezun olduktan sonra Teğmen rütbesi ile Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı savaş gemilerinde ve karargâh birimlerinde deniz subayı olarak görev yaptı. Savaş gemilerinde güdümlü mermi ve top atışlarında birincilik kazanmıştır. 1997’de Yüzbaşı rütbesinde iken askerlik mesleğinden ayrıldı ve ticaret gemilerinde çalışmaya başladı. Gemi Kaptanı olarak çeşitli ülkelere ait 30’dan fazla ticari gemide görev yapmış çalıştığı firmalardan ödüller almıştır. 2011 Yılında Araştırmacı kadrosu ile İstanbul Üniversitesinde göreve başladı ve halen de bu üniversitenin Su Ürünleri Fakültesinde ve Mühendislik Fakültesinde denizcilikle ilgili meslek dersleri öğretmenliği görevini yürütmektedir. 1997 Yılında İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Bölümünde “Petrole Dayalı Stratejiler ve Uluslararası İlişkilerde Petrolün Rolü” isimli çalışması ile yüksek lisans eğitimini tamamlamıştır. 2015 Yılında İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Çalışma Ekonomisi ve Endüstri ilişkileri Bölümünde “Çalışma İlişkileri Açısından Kapitalizm Sonrası Dönem: Malikiyet ve Serbestiyet Devri” başlıklı çalışması ile doktora eğitimini tamamlamıştır. Uzakyol Kaptanı yeterliliğinde gemi kaptanlığı, Denizci Eğitimci Belgesi ve Elektrik-Elektronik Mühendisliği sertifikaları mevcuttur. Denizcilik, askerlik, tarih ve iktisat konularında çeşitli dergi, gazete ve internet sitelerinde makaleler yazan Vehbi KARA’nın “Bahriyede 15 Yıl” ve “Altı Ayda Altı Kıta” isimli iki kitabı bulunmaktadır. Evli ve iki çocuk babasıdır.

Tüm Yazıları Göster
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Hüsnü Bayramoğlu Ağabey’den Berat Gecesi Tebrik Mektubu

‎بِاسْمِهِ  وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪ Azîz Kardeşlerim ! Gelen Leyle-i Beratınızı bütün ruhu …

Kapat