Bedevîler Nasıl Yaşar?

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Hz. Peygamber (sas) teşrif ettiğinde nasıl bir Arabistan vardı? Arap Yarımadası’nda hâkim olan yarı göçebe-göçebe tarzını sürdüren bedevîler Kur’an’ı Kerim’de kötülendi mi? Bedevîlik şehirliliğe tesir etti mi? Bedevîleri yerleşiklerden ayrı kılan hususiyetler nelerdir?

Prof. Dr. Adnan Demircan
İstanbul Üniv. İlahiyat Fak. Öğretim Üyesi

Birçok milletin geçmişinde göçebelik kültürünün önemli bir yeri vardır. Yörük dediğimiz göçebe ya da yarı göçebe gruplar, oldukça zorlu şartlarda son asra kadar direnerek hayatlarını sürdürmeye çalışmışlardır. Ancak günümüzde hareket alanları oldukça daralmış, ağır hayat şartlarından kaçarak, özellikle çocuklarının daha rahat yaşamalarını ümit ederek yerleşik hayata geçmektedirler.

Araplar göçebe için “a‘râbî” ve “bedevî” kelimelerini kullanırlar. Kur’an’da bedevîler için a‘râb kelimesi kullanılır. Bedevîler İslam daveti karşısındaki tutumları ve güven vermeyen karakterleri sebebiyle bazı ayetlerde yerilirler. Ancak Kur’an-ı Kerim bu tespitleri genellemememiz gerektiğini, güzel hasletlere sahip bedevîleri överek bize gösterir: “Bedevîler inkâr ve nifak bakımından daha ileri ve Allah’ın peygamberine indirdiği hükümlerin sınırlarını tanımamaya daha yatkındırlar. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. Bedevîlerden öyleleri vardır ki, (Allah yolunda) harcayacakları şeyi bir zarar sayar ve (bundan kurtulmak için) size belalar gelmesini beklerler. Kötü belâlar kendi başlarına olsun. Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. Bedevilerden kimileri de vardır ki, Allah’a ve ahiret gününe inanır. Harcayacaklarını, Allah katında yakınlığa ve Peygamber’in dualarını almaya vesile sayarlar. Bilesiniz ki bu, (Allah katında) onlar için yakınlıktır. Allah onları rahmetine dâhil edecektir. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir” (Tevbe, 97-99).

Arabistan’ın hemen her tarafına yayılmış olan bedevîler, Arap toplumunun kültürel kodlarında önemli bir yere sahiptirler. Hz. Peygamber’in (sas) doğup büyüdüğü Mekke gibi şehirler, Allah Elçisi’nin yaşadığı dönemde Arabistan’da oldukça azdı ve Arapların büyük çoğunluğu göçebe ya da yarı göçebe olarak yaşıyorlardı. Yerleşik hayat yaşayanların bir kısmı ise eskiden bedevî olup şehirlere yerleşen insanlar oldukları için bedevî kültürü şehirlerde de etkiliydi.

Bedevî için hayatın merkezinde kabilesi vardır. O, kabilesinin içinde doğar ve onlar arasında ölür. Kendisini tanıtırken önce hangi kabileden olduğunu söyler; kabilesi zayıfsa müttefiki olduğu kabileyi zikreder. Böylece muhatabının kendisine zarar vermesini ya da saygısızlık yapmasını engellemiş olur. Yani kabile bedevînin kolektif kimliğidir. Kabile kimliği etrafında dayanışma çok önemli olup sosyal, siyasî, ekonomik, hatta dinî ilişkiler “asabiyye” denilen dayanışma etrafında şekillenir. Bu sebeple kişinin zalim de olsa kardeşine yardım etmesi, amcaoğluna karşı kardeşiyle, yabancıya karşı amcaoğluyla birlikte hareket etmesi önemlidir. Bu dayanışmanın ölçüsü adalet ve hakkaniyet ile değil, yakınlık ile açıklanabilir.

Bedevîler çoğunlukta çölde yaşarlar. Ancak bir bedevîyi çölde dilediği şekilde hareket etmekten alıkoyan engeller vardır. Öncelikle mensup olduğu kabilenin topraklarının dışına çıktığında başka kabilelerin topraklarına girerek büyük bir risk üstlenir. İzinsiz bir kabilenin toprağına girmek cinayete ve kan davalarına yol açabilir.

Bedevînin kabilesine ait topraklarda ikamet etmek yerine hareket halinde olmasının sebebi, hayvanlarını otlatabileceği otlaklara ulaşmaktır. İklim şartlarını iyi bilir, bulutları izler ve yağmur zamanlarını tahmin ederek seyahat güzergâhını belirler. Yağmurun düştüğü yerlerde birkaç günlük de olsa biten bitkiler, hayvanların beslenmesi için önemlidir.

Bedevîlerin yaşadıkları çöl şartlarında ekonomik kaynaklar oldukça kısıtlı olduğu için sahip olunan toprakları korumak mühimdir. Kabileler arasında ekonomik kaynaklar uğruna savaşlar ve saldırılar gerçekleştiği gibi yağma yapmak, güçlü olan bedevînin hakkı olarak mütalaa edilir.

Çöl gemisi ve lider şeyh

Bedevinin temel geçim kaynağı hayvancılıktır. Bölgesel farklılıklara rağmen deve ve koyun besiciliği öne çıkar. Özellikle bedevînin sadık yoldaşı deveden söz etmemek doğru olmaz. Bedevînin hayatında merkezî konumda olan deve, kurak çöl ikliminde günlerce su içmeden yaşayabilir. Oldukça kanaatkârdır ve çöl iklimine uyum sağlamıştır. Etinden, sütünden, yününden, kemiğinden, derisinden yararlanılır. Deve bedevî için adeta gezici bir market gibidir. Karnı acıktığında sütünden sağıp içer. Uzak mesafeleri onun sırtında kat eder. Deve bir anlamda çöl gemisidir. Bedevî, insanlarda olduğu gibi develerde de asalete önem verir; hatta cins develerin soylarını bile bilir.

Bedevî için yeryüzü döşek, gökyüzü yorgandır. Onun evi çadırıdır. Bu çadır bazen kıldandır, bazen bir deri parçası… Çadırın büyüklüğü bedevînin ekonomik gücüne bağlıdır. Çadırını çabucak kurması ve ihtiyaç duyduğunda hemen söküp yola koyulması gerekir.

KİŞİ YOK, KABİLE VAR

Bedevînin yapacağı iyilikler kabilesinin hanesine yazılır, kötülüklerden ise kabilesiyle birlikte sorumlu tutulur. Bir kişiyi öldüren bedevînin işlediği suç, onun şahsî suçu olarak görülmez; suç, bütün bir kabileyi sorumlu kılar. Bu sebeple intikam alınırken sadece kâtilin değil, onun kabilesinden maktule denk ya da daha üstün görülen birilerinin öldürülmesi önemsenir. Diyet karşılığı barış yapıldığında katilin malının diyeti ödemeye yetmediği durumlarda bütün kabile mensupları diyetin denkleştirilmesine katkıda bulunurlar. Bir kişinin işlediği suç, güçlü bir kabileye mensup birine karşı yapılmışsa ve suçlunun kabilesi onu savunacak durumda değilse, o kişiyi kabileden kovarak kendilerine gelebilecek zararı engellemeye çalışırlar. Tarîd, halî veya laîn denilen bu kovulmuş kişi kendisini himaye edecek başka bir kabile bulamazsa yaşaması imkânsız hale gelir.

Bedevî kabilesiyle birlikte hareket etmek zorundadır; çölde yalnız yaşayamaz. Kabileden ayrılan, başkalarının hedefi olur. Her kabilenin bir lideri olup “şeyh” olarak adlandırılır. Şeyh, eşitler arasında birinci yani “primus inter pares”tir. Teorik olarak kabileye kan bağıyla bağlı olan herkes kabile şeyhi olabilse de pratikte liderlerin mensup olduğu kabile içinde lider aileler bulunmaktadır. Genellikle şeyh öldükten sonra onun yerine liderlik yapmaya istidatlı, kendisini ispatlamış olan büyük oğlu lider seçilir. Ancak bazen şeyhin yerine geçebilecek yeteneğe sahip bir oğlu olmayabilir. Bu durumda aileden başka biri şeyh seçilebilir. Bazen de kabilede liderlik namzedi için birkaç kişi çıkabilir; o zaman tek kişi üzerinde ittifak sağlanmaya çalışılır. Lider seçiminin oy çokluğuyla değil, uzlaşmayla olması önemlidir. Bunun için günlerce toplantılar ve görüşmeler yapılır. Bir isim üzerinde ittifak sağlanamaması durumunda kabilenin bölünmesi kaçınılmazdır. Nitekim bedevîler arasında çıkan ihtilaflar sebebiyle kabileler sık sık bölünürken, birbirleriyle rekabet edebilmek için başka kabilelerle ittifak yolları da aranır.

Bedevî kabilesinde doğar, kabilesinden biriyle evlenir ve kabilesi içinde ölür. Özellikle kabile liderleri, kabileler arasında dayanışmayı arttırmak amacıyla başka kabilelerden kimselerle, çoğunlukla da kabile liderlerinin kızlarıyla evlenseler de bedevî için evlilik genellikle kabile içindedir. Amca kızı öncelikli namzettir. Hatta amca kızını almak, bir hak olarak mütalaa edilir. Bedevî evleneceği kız için ailesine yüklü bir başlık parası öder. Başlık parasını kızın babası veya babası hayatta değilse velisi alır. Genellikle de kendisini bu başlık parasından kız için harcama yapmak zorunda hissetmez.
Bedevîler için erkek çocuk çok önemlidir; kız çocuğu sahibi olduğunda üzülür. Erkek çocuğu kabilenin adını taşıyacak, kabile için savaşacak kişidir. Kız ise evlilik yaşına kadar evde duran bir emanettir. Bu sebeple kızlara fazla değer verilmez, hatta yaygın olmasa da bedevîlerden bazıları kızlarını diri diri toprağa gömerler.

Din, kabilenin dinidir. İslam’dan önce kabilelerin ilahları vardı ve bunların kabileyi koruduğuna inanırlardı. Ancak bedevî için yoğun bir dinî hayattan bahsetmek zordu. Onun inancı efsanelerle ve hikâyelerle süslenmişti. Dininin meşruiyet kaynağı atalarından gelmiş olmasıydı. Kabilenin mirası her bakımdan önemli olduğu gibi dinde de ehemmiyetliydi. Kabileyi övecek, düşmanları yerecek bir şaire sahip olmak her kabile için önemlidir; bu sebeple şairler değerlidir. Bedevî kendisini şiir üzerinden ifade eder. Onun kültürünü gelecek nesillere aktaran zeminlerden biri şiir, diğeri ise darb-ı meseller yani atasözleridir.

Bedevî cesaret, cömertlik, dayanıklılık, sabır, sadelik, fedakârlık gibi vasıflarla anılmayı ister. Kabile mensuplarına karşı fedakârlık yapması, gerektiğinde kendisini onlar için feda etmesi görevidir. Tabiatta daha sade ve basit bir hayat yaşar. Dilimizde genellikle olumsuz anlamda kullanılsa da bedevî kelimesi, Arapların göçebelik dönemini ifade eden bir kavramdır. Yerleşik hayata geçtikten sonra da bedevîlik kültürü farklı boyutlarıyla devam etmiştir

Kaynak: Derin Tarih Dergisi, Eylül 2019

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Saatler ve Manzaralar / Yahya Kemal BEYATLI

SAATLER VE MANZARALAR Yahya Kemal BEYATLI   Sütunların Dibinde Duâ Edenler Ayasofya’da, ikindiden sonra, yerle …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Keşke Haklı Çıkmasaydık…

Tarihteki "vukuat" hiçbir maslahat endişesi olmaksızın bugüne bir projektör... İlkbaştan söyleyeyim ki bu yazı bir …

Kapat