Ana Sayfa / İLİM - KÜLTÜR – SANAT – FİKRİYAT / Makaleler / Bediüzzaman ile Enver Paşa’nın Arası Nasıldı?/

Bediüzzaman ile Enver Paşa’nın Arası Nasıldı?/

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Bediüzzaman ile Enver Paşa’nın Arası Nasıldı?/Meryem Aybike Sinan

Bediüzzaman’ın asker taraflarını çok az insan bilir.

Oysa o Osmanlının doğu cephelerinde yıllarca mücadele vermiş bir gönüllü milis komutanıdır.

Bediüzzaman Said Nursi, 1915 yıllarında doğudaki cephelerde ve Kafkas Cephesinde Ruslara karşı ciddi mücadeleler içine girer. “Gönüllü Kürt Süvari Alayında”  Albay ünvanıyla bulunur. Mahiyetindeki arkadaşlarıyla hem Bitlis bölgesinde, hem Van ve Erzurum bölgelerinde Ruslara ve Ermenilere karşı fırtına gibi eserler, nice savunmayı kahramanca yaparlar.

Öyle ki Ruslar kendilerini  “Keçe Külahlılar” diye tanımaktadırlar. Said Nursi emrindeki milislerle Doğu Anadolu’yu istila eden Ruslara ve Ermenilere karşı bölge halkına yardım etmekte köy baskınlarını püskürtmektedir.

İşte bu hengâmede Bitlis’te Ruslara karşı savaşırken esir düşer ve Rus Çarının dayısı da olan General Grand Dük Nikola Nikolayeviç tarafından Sibiryaya sürülür. İki yıl Sibirya’nın Kostrama kasabasında tutsaklık hayatı yaşar.

Aynı General tarafından önünde ayağa kalkmadığı gerekçesiyle idama mahkûm edilir. Ancak idam edileceği gün onun namaza duruşunu görüp etkilenir ve idamı kaldırır.

Bediüzzaman Said Nursi, Ekim devrimiyle yani Komünist ihtilaliyle ülkedeki kargaşadan yararlanıp Almanya üzerinde yurda döner. Ancak İstanbul zor günlerini yaşamaktadır. O sırada İstanbul’da yayın yapan 25 Haziran 1918 tarihli Tanin Gazetesinde şöyle bir haber geçer:

” Kürdistan Ulemasından olup, talebeleriyle Kafkas cephesinde muharebeye iştirak eylemiş ve Ruslara esir düşmüş olan Bediüzzaman Said Kürdi Efendi, şehrimize ahiren muvasalat eylemiştir”

Bu sırada İstanbul’un işgali gündemdedir. Ülke kötü bir imtihan vermektedir. Harbiye Nazırı Enver Paşa, Bediüzzaman’ı bilhassa makamına davet edip dostlarıyla ve ülkenin ileri gelenleriyle tanıştırıp kendisinden övgüyle bahseder. Ardından kendisine bir takım mevki ve makamlar teklif eder ancak Said Efendi, Enver Paşaya şunları söyler:

—Eğer bana dünyevi bir maişet için vazife verecekseniz istemem. İlm ü irfana ait bir hizmet varsa başka. Benim şimdi istirahata ihtiyacım var. Çünkü çok zulüm ve meşakkat çektim, der.

Bu sözlerin üzerine Enver Paşa kendisine esarette yazdığı kitabı “İşâretü’l İ’câz” adlı kitabını neşretmek ester ancak bunu da kabul etmez ve sadece kâğıt temininde yardımlarını istirham eder, zira o dönemde savaşın zor şartlarından dolayı kâğıt bulmakta zorlanılmaktadır.

Bütün bunlara rağmen Enver Paşa Âlimler Konseyi ya da İslam Akademisi anlamlarına da gelen Dârü’l Hikmeti’l-İslâmiye adlı kuruma kendisine haber bile vermeden Bediüzzaman’ı ordunun adayı olarak atadı. Bu kuruma Mehmet Akif Ersoy da Divan Kâtibi olarak atanmıştır.

Açıktan Enver Paşa her fırsatta Said Efendiye destek çıkmakta ve saygı duymaktadır. Bütün bunlar yaşanırken Anadolu’da yer yer işgaller devri başlamaktadır. Kuvay-i Milliyeye de destek çıkan Said Efendi İngilizlerin İstanbul çıkarmasına en şiddetli eleştiri yazılarını kaleme aldı.

Bediüzzaman bu sırada İstanbul hükümetinin emriyle Anadolu direnişini kırmak için din âlimlerine hazırlattırılan fetvaya karşı sert bir yazı kaleme alır ve şunları söyler:

“İşgal altındaki bir memlekette İngilizlerin emri ve tazyiki altında bulunan bir idarenin ve Meşihat’ın fetvası mualleldir; mesmu olmaz. Düşman istilasına karşı harekete geçenler asi değillerdir. Fetva geri alınmalıdır.”

Akabinde Dârü’l Hikmeti’l İslâmiye adlı kurumdan istifa eder.

Bu sırada Kürt Teali Cemiyeti, Bediüzzaman Said Nursi’nin güneydeki nüfuzundan yararlanmak için kendisine müracaatta bulundu. Mezkûr Cemiyetin Başkanı Seyyid Abdülkadir, Çamlıca’daki evine kadar giderek yardım teklifini yapar ancak hiç ummadığı bir muhalefetle karşılaşmıştır. Said Nursi Kürt teali Cemiyetine aynen şu cevabı verir:

“Allahü Zülcelâl Hazretleri, Kur’an’ı Kerim’de (mealen) ” Öyle bir kavim getireceğim ki, onlar Allah’ı severler, Allah da onları sever. (5;54) buyurmuştur. Ben de bu beyanı ilahi karşısında düşündüm. Bu kavmin bin yıldan beri İslamın bayraktarlığını yapan Türk Milleti olduğunu anladım. Bu kahraman millete hizmet yerine, dört yüz elli milyon hakiki müslüman kardeş bedeline, birkaç akılsız kavmiyetçi kimsenin peşinden gitmem.”

Bu sözleriyle muhayyel Kürdistan’a olan yaklaşımını da ifade eder Bediüzzaman Said Nursi.

Tarihten alınan bu tür bilgiler varken, her şeye rağmen Bediüzzaman Said Nursi gibi bir Allah dostunu siyasi arenanın kirliliği içinde yıpratmaya çalışmak oldukça çirkin bir yaklaşım olsa gerektir.

Zira hayatı boyunca üç beş makale okuyarak ilim öğrendiğini zanneden bir takım art niyetli insanların mana dünyamızın incilerini, irfan pınarlarını kendi emelleri uğruna bir takım çirkin noktalara taşımaması gereğine inanmaktayız.

Görüldüğü üzeri kendisini karalamak uğruna her türlü çirkin iftiraya maruz kalan asrın ışığı Bediüzzaman Said Efendi, söylenenlerin aksine bir vatansever, bir din âlimi, bir entelektüel, bir çile dükkânıdır.

Enver Paşa gibi bir Turancının bile büyük saygı duyduğu önemli bir İslam âlimidir.

Yukarıdaki gerçekleri detaylı okumak isteyenlere şimdilerde müslüman olan ünlü İngiliz yazar Mary F. Weld Hanımefendinin Etkileşim yayınlarından çıkan ” Bediüzzaman Said Nursi ” diğer alt adıyla ” Entelektüel Biyografisi” adlı eseri hararetle salık veririm.

Mana incilerimizden feyz almanız dileğiyle.

Muhabbetle efendim.

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Dâru’s-Siyâdeler (Seyyidlik Evleri)

Dâru’s-Siyâdeler (Seyyidlik Evleri) Doç. Dr. Murat Sarıcık   “Dâru’s-Siyade”, “Nakîbu’l-Eşrâflar”(1) ve Seyyidler için, ilk kez …

Önceki yazıyı okuyun:
Çok Katmanlı Bir Yapı: Kastamonu Nasrullah Camii

Çok Katmanlı Bir Yapı: Kastamonu Nasrullah Camii/ Cevat Akkanat Karadeniz Bölgesi’nin köklü şehirlerinden olan Kastamonu, 12. …

Kapat