Ana Sayfa / Uncategorized / Bediüzzaman’ı yormak / Ömer Lekesiz

Bediüzzaman’ı yormak / Ömer Lekesiz

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.
Bediüzzaman’ı yormak


Ömer LEKESİZ

Bediüzzaman’ın din, millet ve devletin geleceğine ilişkin, mümkündür ki tek örneği ancak Moğol istilaları sonrasında yaşanmış olabilecek yoğun bir tartışmanın içine doğduğu, her biri kendisini kurtuluş için geçerli tek yol gördüklerinden birbirlerine düşman olarak konumlanan İslamcılık, Osmanlıcılık, Avrupacılık ve Türkçülük akımlarının ürettiği düşünsel gerilimin içinde yaşadığı, Osmanlı coğrafyasının Türk olmayan Müslüman milletler eliyle dağılışına ve Müslüman halkın direnişiyle gerçekleşen bir mücadeleden sonra Avrupacıların iktidarı nasıl ele geçirdiklerine, yeni devletin hangi esaslar üzerine kurulduğuna ve İslam düşmanlarının onun ilgili mekanizmalarında nasıl konuşlandıklarına bizzat tanık olduğu bilinen hususlardır.

Böylesine bir toplumsal ve düşünsel hercümerç içerisinde dahili ve harici tüm şartları doğru anlayarak, dininin, milletinin ve devletinin menfaatlarine ilişkin düşünceler oluşturmuş, yeni gelişmeler ışığında onları tashih etmiş, yenilemiş, geliştirmiş hemen her münevver gibi Bediüzzaman da hemen aynı halleri, süreçleri, sonuçları yaşamıştır. Bu bakımdan Bediüzzaman’ın düşüncesi Sait Halim Paşa’nın, Babanzade Ahmed Naim’in, M. Şemseddin’in, Mehmet Akif’in, Mustafa Sabri Efendi’nin, Hüseyin Avni Ulaş’ınkiyle önemli benzerlikler taşır.

Yeni devletin kuruluşundan sonraki can ve zulüm pazarında zamanın münevverleri hicretten inzivaya kendi meşreplerine uygun bir hayat tarzı seçerlerken Bediüzzaman da devletin benimsediği laikliğe ve yükselmeye başlayan materyalizme karşı sadece kendi zamanının anlayışı ve diliyle tefsirini yaparak Kur’an’a hizmet etmeyi, Kur’ani düşüncelerini bir ekol disiplini içinde bağlılarına anlatmayı seçmiştir. Bu uğurda Tek Parti devrinde yaşadığı sıkıntılar, baskılar, sürgünler, hapisler ise yüklendiği sorumluluğun büyüklüğünü göstermeye yeterli delillerdir.

Bu manada da o “Bediüzzaman”dır yani “zamanın en iyisidir”; dünyaya teşrifi ve yaşadığı dönem itibariyle Peygamber Efendimizin “Gerçekten Aziz ve Celil olan Allah her yüz sene başında şu ümmetin dinini bidattan ayıracak, yenileyecek bir zatı gönderir” Hadis-i şerif’indeki müjdeye mazhar olduğuna hükmedilebilir.

Bediüzzaman’ın “Risale-i Nur” adı altında toplanan eserlerinin, içinde bulunduğumuz zamana göre Din’i anlama ve anlatma açısından okunması zorunludur. Onu kendi anlatılış, yazılış zamanlarındaki hakikatlerle, olgularla ve olaylarla birlikte okumak azami istifadeyi sağlayacaktır. Onu kendi zamanının gerisinde tutarak ya da kendi zamanının ilerisine alarak okumak ise istifade etmek bir yana bir tür indirgemeyi beraberinde getireceği için ona karşı bir haksızlık yapmak, edepsizlik etmek olacaktır.

Örneğin Bediüzzaman, Materyalizm’in yükselişiyle beliren büyük tehlikeyi görerek ona karşı zaman yitirmeksizin Müslümanca bir tutum alırken, iki Avrupa’dan “İsevîlik din-i hakikîsinden aldığı feyizle, hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeye nâfi san’atları ve adalet ve hakkaniyete hizmet eden fünunları takip eden”ini tarafına çekmek istemesi kendi zamanına mahsus bir durumdur. Elbette Müslümanlar bugün de onun sınıflandırdığı tarzdaki İsevîlik’e olumlu bakacaklardır ancak Amerikan 12 Eylülü’nden sonra Avrupa devletlerinin Müslümanlara karşı oluşturdukları yeni tutum ve eylemler göz önüne alındığında iki Avrupa ayrımının bugün için iyi niyetli bir temenniden ileriye gitmeyeceği de hemen anlaşılacaktır.

Bundan daha da önemlisi Bediüzzaman’ın İsevîlik’le ilgili bu vurgusunun kapsamını Musevîlerden (İsrail’den) yana genişletmek, ancak ve ancak onların çıkarlarına hizmet edebilecek “dinlerarası diyalog”, “hoşgörü”, “semavi dinlerin birliği” vb. tanımlar altındaki projelere taraf olmak, sahip çıkmak, uygulama alanı açmak Bediüzzaman’ın sözlerini (Allah muhafaza etsin) çarpıtmak, istiskal etmek, dünyevi hırslara peşkeş çekmek olacaktır.

Risale-i Nur’dan yapılan ya da yapılacak kimi tasnifleri, yeni oluşturulan ya da oluşturulacak çalışma başlıklarını da yine mezkur indirgeme kapsamında örnek olarak verebiliriz: Bölücülüğün Sebep ve Çareleri Hakkında Risale-i Nur’dan Tavsiyeler, Risale-i Nur’da Eğitim ve Bediüzzaman’ın Eğitim Modeli, Risale-i Nur’da Kadın Hakları, Risale-i Nur ve Dinlerarası Diyalog İmkanları, Risale-i Nur’un Toplumsal Barış Projesi, Bir Cumhuriyet Sevdalası Olarak Bediüzzaman, Risale-i Nur’da İktisat Prensipleri, Risale-i Nur’un Kudsî Kaynakları, Bediüzzaman’ın görüşleri ışığında kıyamet alametleri, kader, ölüm, kabir, cenaze ve defin işleri, parti ve siyaset ilişkileri…

Örneklerini çoğaltabileceğimiz bu tür tasnifler, çalışmalar bir Kur’an tefsiri olarak Risale-i Nur’daki düşünce ve mesaj bütünlüğünün tahrip edilmesinden, onun Kur’an’ın üstünde konumlandırılmaya kalkışılmasından başka bir sonuç vermeyeceği gibi giderek parçanın bütünün yerine ikame edilmesi gibi bir olumsuzluğu da beraberinde getirebilecektir.

Sonuç olarak Bediüzzaman’ın düşünceleri (Risale-i Nur) kendi içinde ve kendi şartlarında yorumlanabilmeli ancak yaygınlaştırmak adına yorgun düşürülmemelidir.  Yeni Şafak

Yukarıdaki Ömer Lekesiz’in yazısına, Prof. Said’in cevap mahiyetindeki yazısı :

Prof. Ahmet Said, Lekesiz’in Risale-i Nur’u okumadan kanaate vardığını ve çelişkilere düştüğünü ifade etti. Prof. Said,“Bediüzzaman’ın eserleri yazıldığı dönemden yüz yıl geçmiş, yazıldığı zaman ile kalsaydı şimdi yoktu, şimdi o bütün zamanları ve milletleri dolaşıyor ve etkiliyor. Her milletten ondan etkilenenler var. Kırk dile çevrilmiş bütün dünyanın en çok okuduğu metin. Zamanın ilerisinde olmasaydı bugüne gelemezdi, geldiğine göre daha ileri gidecek, onu okuyalım sonra düşünelim dedi.

İşte Ömer Lekesiz’e cevap yazısı:

BEDİÜZZAMAN ATOM KONUSUNU EN İDEAL YORUMLAYAN İNSAN

Yazarın metni kendi içinde tezatlar taşıyor. Yazar klasik metinler ve klasik yazarlar konusunda fikre sahip değil. Klasik eserler zamanı aşan ve her devirde insanlığın evrensel sıkıntılarına çare olan eserlerdir. Klasik eserler zaman üstüdür. Werther ve Shakespeare, Eflatun, Dostoyevski  Kant vb. her devirde  geçerli olan  klasik temaları ve klasik üslubda yorumlarlar. Her devirde Yunus okunur, onu bir zaman ile kısıtlı görmek nasıl yorumlamaktır. Onun kalbi ölüm yorumları ile Bediüzzaman’ın ilmi ölüm yorumları mukayese edilse neler ortaya çıkar? Kendi zamanının gerisi ve ilerisi diye bir yorum bu tür eserlere yoktur.

Milattan önce beşyüzlü yıllarda Demokritos ve Epiküros atomun bağımsızlığını anlatmış onu Allah’tan koparmışlar, atom konusu ikibin beşyüz yıldır zaman üstü münakaşa konusu. Paris parlementosu Tanrı ile kavgadan dolayı 1850’li yıllarda bu konuyu yasaklamış.

Bediüzzaman bu konuyu dünya tarihinde en ideal eleştiren ve yorumlayan adam. Eserlerdeki atom bahislerini okuyun ve görün. Siz bu zamanı aşmış bir temayı yine zamanı aşmış bir gözle yorumlayan bu büyük dehalar üstü adamı nasıl zamana hapsedip Kur’an üstü görünmek gibi bir hatayı azim ile yorumlarsınız? Haşir insanlar var olduğundan beri zihnin handikapı, bu konuyu zamana sınırlayamayız. Bediüzzaman bu hakikatı zaman üstü anlatmış. Marks ve İbni Sina ve büyük filozofların boğulduğu bu konuyu ve imanı bilyevmirahir hakikatını parlatmış, nasıl onu Kur’an üstü görürsünüz. O Kur’an’ı savunuyor yerden kaldırıyor, sizin sözünüze bakın. Risale-i Nur’daki bütün temalar klasiktir ve zaman üstü bir şekilde incelenmiş ve vahyin ışığında yorumlanmışlardır. Sadece sayfalarını çevirin bu böyledir. Risale-i Nur çocukların toprak kaleleri değil, bütün semavi dinlerin  dayanamadığı materyalizmi yıkmış kendi deyimi ile “küfrün bel kemiğini kırdım” diyen ve bütün semavi dinleri dayanak olan bir metin ve adamdır.

KİMİN ZAMANIN GERİSİNDE KALDIĞINI GÖRÜN!

Yazar Risale-i Nur’u bilmiyor. Ölüm ve kainat birliği, tevhid konuları klasik konular. Bediüzzaman bu düşünceleri asrın mantığı ile yorumlamış. Ayet’ül Kübra’da şu an dünyada  değişmez kuralları kaideleri olan  kırk ilimden Allah’a giden yorumlarla konuşmuş. Bu nasıl zamanın gerisinde veya ilerisinde gibi bir  yorumla yorumlanır? Kant ve Shakespeare yüzyıllardır yorumlanıyor kimse onları zamanın çöp sepetine atmıyor. Risale-i Nur nerde o metinler nerede?  Bak Kant ne diyor, “Tanrının varlğını kabul etmek zorundayız, ama bunu ispatlayamayız.” (Manfred Kuehn, Emanuel Kant, s244) Şimdi Bediüzzaman’ın tevhid bahislerine bakın, bir kıyaslayın kimin zamanın gerisinde kaldığını görün?

NASIL KUR’AN ÜSTÜ YORUMLANIYOR DİYEBİLİRSİNİZ?

Bediüzzaman büyük bir zulüm içinde bu metinleri yazdı. İsmi Kuddüsü okuyun, nasıl onu zamana hapsederiz? Kur’an’ın hakikatleri ezelidir, onları savunanın savunmaları da ezelidir. Kuddüs ismi sınırlı mı ki onu savunmak da zaman tost makinası kapağında sıkışıp kalsın. Bediüzzaman mücadelesi ile Kur’an’ın haysiyetini en büyük inkar ile karşılandığı dönemlerde korumuş. Kur’an’ın etrafındaki surlar bizim yüz yıllık tarihimizde yıkılmıştır, Kur’an evlerde cüz keselerine hapsedilmiş, onun Mucizat-ı Kur’aniye isimli eserini bütün Türktiye üleması okusun yüzde otuzunu anlarsa helal olsun. Nasıl böyle bir metni Kur’an üstü yorumlanıyor diyebilirsiniz?

Bediüzzaman zaman dilimi ile sınırlı değil, öyle olsaydı şimdi yoktu. Çünkü aradan yüz yıl geçmiş bir yerlerde kalırdı, bilakis baskı ile susturulduğu dönemden bu güne eserlerin mahiyeti daha iyi anlaşılmış ve dünyanın gündemine oturmuş, onu nasıl zaman ile sınırlarız? Madam Bovary bütün dünyada yüz yılı aşkındır okunuyor, çünkü teması ihanet ve imansızlık. Nasıl zaman ile sınırlı değil, Bovary nerde Risale-i Nur nerede? Temaların edebiyata yansıyan yanını görmemiz gerekir, onların tarihini bilmemiz gerekir. Kur’an’ın yasak edildiği bir dönemde ezanların susturulduğu bir dönemde hapishanelerin zindan ve zulüm hücrelerinde onun hakikatlerini anlatan bir metne nasıl Kur’an  üstü dersiniz? Meyve Risalesi hapiste yazılmış bütün hareket noktası dinin temaları ve Kur’an’ın hakikatleri, hepsi bilim ve fen ışığında vahyin parelelinde düşünülmüş.. Otuzuncu Lem’a yine ilim ışığında vahyin kontrolünde yorumlanmış okuyun bakın hangi cümlesi zamanın elinde kalmış?

Ya açar bakarız nazm-ı Celil’in yaprağına 
Ya okur geçeriz bir ölünün  toprağına 
İnmemiştir hele Kur’an bunu hakkı ile bilin 
Ne mezarlıkta okumak ne de fal bakmak için.

RİSALE-İ NUR’U OKUMAMIŞSINIZ SERAPA VALLAHİ!

Bediüzzaman mezarlık ve fal kitabı gibi görülen bir kitabı nasıl yorumlamış. Altıbin sahife, Kur’an’ın çağdaş tefsiri nasıl onu onun ile mübareze halinde görürsünüz? Kur’an’ı kırk vecihle yorumlayan  Mucizat-ı Kur’aniye eserinin başını bir yorumlayın bakın ve görün o metni anlayan kaç kişi var bu ülkede? Risale-i Nur’u okumamışsınız serapa Vallahi. Risale-i Nurlar felsefe tarihi, fikir tarihi, bilim tarihi, ilimler ve felsefeleri, Kur’an ve Kur’an tefsir tarihi, temalar ve işlenme tarihi, bilim ile din kavgaları tarihi, astronomi tarihi ve felsefesi, kimya ve tıp felsefesi daha çok şey bilmek ile hakkiyle anlaşılabilir, bunları bilmeden konuşulmaz.

Zülfü Livaneli onu Balzac ile kıyaslamış onun eserlerindeki inkar ve fikir çıkmazlarını nasıl cevapladığını söylüyor Bediüzzaman’ın. Çünkü adam fikir ve felsefe tarihi okumuş. Onun üslubunu Livaneli ilginç ve etkileyici buluyor, Türkçe’sini farklı buluyor. Camus ve Kierkegard’ın içinden çıkamadığı konuları yorumladığını söylüyor. Adam nerede  biz nerdeyiz? Kur’an’ın temaları tevhid, nübüvvet, haşir ve adalet, ibadet bütün bu temalar değişmez, onları savunan ve zorunluğunu anlatan nasıl zamana sıkışır, nasıl ilerisinde-gerisinde yorumlanamaz? Bütün hayatı Kur’an’ın bu temalarını izahla geçen bir adamı bir mübarezeci gibi görmek anlatılmaz bir yanlış. Bediüzzaman yaşadığı dönemde tek susmayan ve susturulmayan bir adam, şimdi konuşmak kolay çünkü onun fethettiği ülkede yaşamak kolay.

Balzac, Zola, Stendhal Flaubert, Dosto gibi yazarların temaları ile karşılaştıralım. Dosto Karamazof’da Allah’a inanç konusunu işler, şimdi Ayet’ül Kübra ile karşılaştıralım bakalım kim daha büyük. Halide Edip dinlerarası diyalogun bizdeki ilk üstadlarından. Eserlerinde, yazılarında bunu savfunur, çünkü iki toplumu görmüş ve ortak yönlerini yorumlamış. Sinekli Bakkal’da dinler arası diyalogu İslam hesabına işler. Haçlı döneminin mantığı ile kavga değil, uzlaşma zemini oluşturuyor Bediüzzaman. Haşir herkesin konusu Yahudi, Müslüman, Hristiyan, Budist şimdi haşri onların anlayacağı düzeyde bir evrensel ve klasik metin olarak yorumlamak onun suçlanmasını mı gerektirir? Şablon düşünceyi aşamamışsınız. Fikri besleyen evrensel kaynaklardan haberiniz yok.

BİLİM TARİHİNİ BİLMEYEN BEDİÜZZAMAN’I YORUMLAYAMAZ

Kendinizi yorup Risaleleri okusaydınız, böyle kendinizi yorucu iddialara girmezdiniz. Hegel ve Marks hala yorumlanıyor, onların fikir dokusu bozulmuyor bilakis yenilik kazanıyor. Nasıl Risale-i Nurdaki bahislerin mukayeseli ve metinler arası ilkelere göre yorumunu onları bozmak olarak yorumluyorsunuz.

Sait Halim Paşa, Babanzade, M Akif, M. Sabri Hüseyin Avni ile benzerlikler taşır derken onlarınki bunlara kısmen benzerlik taşır, mükemmellikte onlarla nasıl kıyaslarsınız? Akif Safahat’ta tevhidi anlatır alemden örnekler verir, kıyaslayın bakın Bediüzzaman ile kimin metni daha üstün. Batı felsefesi ve ilminin saldırılarına cevap veren ve Kur’an’ı savunan bir başka kimse var mı? Klasik medrese ilmi protest nitelikli değil çünkü o dönemde ateizm bu kadar mücehhes değildi. Bediüzzaman bütün ilim ve felsefe tarihinin inkarcı mantığını protest mantığı ile yıkıyor. Bunlar büyük yorumlar, bilim tarihi bilmeyen Bediüzzaman’ı yorumlayamaz. 
Mucizat-ı Kur’aniyenin girişinde şu metne bir bakalım:
Elde Kur’an gibi bir mucize-i baki varken 
Başka bürhun aramak aklıma zaid görünür
Elde Kur’an gibi bir bürhan-ı hakikat varken 
Münkirleri ilzam için gönlüme sıklet mi gelir.

“Bu mucizat-ı Kur’aniye risalesindeki ekser ayetlerin herbiri ya mülhidler tarafından medar-ı tenkid olmuş veya ehli fen tarafından  itiraza uğramış veya cinni ve insi şeytanların  vesvese ve şüphelerine  maruz olmuş ayetlerdir.”

RİSALE-İ NUR’U OKUYALIM, SONRA DÜŞÜNELİM

Şimdi bu cümlede bulunan ifadelere bakalım, bu cümleyi kullanan şahsın Kur’an konusundaki fikirlerine bakalım. Mülhidlerin tenkid ettiği konuları bilen adam Kur’an ve itirazlar tarihini bilmeli, ehli fennin itirazlarını bilen adamın fenler ve Kur’an ile kavgalar tarihini bilmeli veya cin ve insan şeytanlarının Kur’an itirazlarını bilmeli. Bütün bunları bilen bir adam nedir söyleyelim? Şimdi ortadaki Risale-i Nur okunmamış ve okunmuyor, yazılan yazıların birçoğu modadan hareket ediyor, ya yüzeysel övüyor ya da kıskanıyor. Kıskançlığından metin bozuyorlar, sonra bir de hakaret.  Ey kadiri zülcelal!

Metinde yanlışlar var. Bediüzzaman’ın eserleri yazıldığı dönemden yüz yıl geçmiş, yazıldığı zaman ile kalsaydı şimdi yoktu, şimdi o bütün zamanları ve milletleri dolaşıyor ve etkiliyor. Her milletten ondan etkilenenler var. Kırk dile çevrilmiş bütün dünyanın en çok okuduğu metin. Zamanın ilerisinde olmasaydı bugüne gelemezdi, geldiğine göre daha ileri gidecek, onu okuyalım sonra düşünelim.

risalehaber

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Manevî Fizik Tedavi

Manevî fizik tedavi İhsan Kasım Salihî  (İhsan Kasım Salihî Ağabeyin bir sohbetinden derlenmiştir) Bir hakikat …

Önceki yazıyı okuyun:
Perulu Amira’nın Risale-i Nur müjdeleri

Perulu Amira’nın Risale-i Nur müjdeleri Peru’da Risale-i Nur’ları okuyarak İslam’ı seçen, hukuk talebesi (Amira) Amine’nın …

Kapat