Ana Sayfa / Yazarlar / Bediüzaman’ın Mustafa Kemal’e ve Meclise Mektubu

Bediüzaman’ın Mustafa Kemal’e ve Meclise Mektubu

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Bu mektup İstiklal Savaşı sonrası bizzat Mustafa Kemal’e gönderilmiştir. Hür Adam filmi sırasında  Haber Türk gazetesi bunun Osmanlıcasını yayınlamıştı. Ben onu gördüm. Bu mektup Bediüzzaman tarafından hem Mustafa Kemal’e hem de meclisteki diğer zevata gönderilmiştir. Mustafa Kemal’e gönderdiğinin üzerinde Gazi Paşa Hazretlerine kaydı vardır. Daha sonra bu mektup mecliste okunmuştur. Bediüzzaman bu mektubu Mesnevi-i Nuriye adlı eserine almıştır.

Aşağıdaki metin bu eserindedir.

1339 TARİHİNDE, MECLİS-İ MEB’USANA HİTABEN YAZDIĞIM BİR HUTBENİN SURETİDİR

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ

اِنَّ الصَّلَوةَ كَانَتْ عَلَى الْمُوٴْمِنِينَ كِتَابًا مَوْقُوتًا

Ey mücahidin-i İslam! Ey ehl-i hall ü akd! Bu fakirin bir mes’elede on sözünü, birkaç nasihatını dinlemenizi rica ediyorum.

Evvela: Şu muzafferiyetteki harikulade nimet-i İlahiye bir şükran ister ki devam etsin, ziyade olsun. Yoksa, nimet şükrü görmezse gider. Mademki Kur’an’ı, Allah’ın tevfikiyle düşmanın hücumundan kurtardınız; Kur’anın en sarih ve en kat’i emri olan Salat gibi feraizi imtisal etmeniz lazımdır. Ta onun feyzi böyle harika suretinde üstünüzde tevali ve devam etsin.

Saniyen: Alem-i İslamı mesrur ettiniz, muhabbet ve teveccühünü kazandınız. Lakin o teveccüh ve muhabbetin idamesi, şeair-i İslamiyeyi iltizam ile olur. Zira, Müslümanlar İslamiyet hesabına sizi severler.

Salisen: Bu alemde evliyaullah hükmünde olan gazi ve şühedalara kumandanlık ettiniz. Kur’an’ın evamir-i kat’iyyesine imtisal etmekle, öteki alemde de o nurani güruha refik olmağa çalışmak, sizin gibi himmetlilerin şe’nidir. Yoksa, burada kumandan iken orada bir neferden istimdad-ı nur etmeğe muztar kalacaksınız. Bu dünya-yı deniyye, şan ve şerefiyle öyle bir meta değil ki, sizin gibi insanları işba etsin, tatmin etsin ve maksud-u bizzat olsun.

Rabian: Bu millet-i İslamın cemaatleri -çendan bir cemaat namazsız kalsa, fasık da olsa yine- başlarındakini mütedeyyin görmek ister. Hatta umum Kürdistan’da umum memurlara dair en evvel sordukları sual bu imiş: “Acaba namaz kılıyor mu?” derler. Namaz kılarsa mutlak emniyet ederler; kılmazsa, ne kadar muktedir olsa nazarlarında müttehemdir. Bir zaman, Beyt-üş Şebab aşairinde isyan vardı. Ben gittim, sordum: “Sebeb nedir?” Dediler ki: “Kaymakamımız namaz kılmıyordu, rakı içiyordu. Öyle dinsizlere nasıl itaat edeceğiz?” Bu sözü söyleyenler de namazsız, hem de eşkıya idiler.

Hamisen: Enbiya’nın ekseri şarkta ve hükemanın ağlebi garbda gelmesi kader-i ezelinin bir remzidir ki, şarkı ayağa kaldıracak din ve kalbdir, akıl ve felsefe değil. Şarkı intibaha getirdiniz, fıtratına muvafık bir cereyan veriniz. Yoksa, sa’yiniz ya hebaen gider veya muvakkat, sathi kalır…

Sadisen: Hasmınız ve İslamiyet düşmanı olan firenkler dindeki lakaydlığınızdan pek fazla istifade ettiler ve ediyorlar. Hatta diyebilirim ki, hasmınız kadar İslama zarar veren, dinde ihmalinizden istifade eden insanlardır. Maslahat-ı İslamiye ve selamet-i millet namına, bu ihmali a’male tebdil etmeniz gerektir. Görülmüyor mu ki, İttihadcılar o kadar harika azm ü sebat ve fedakarlıklarıyla, hatta İslam’ın şu intibahına da bir sebeb oldukları halde, bir derece dinde laübalilik tavrını gösterdikleri için, dahildeki milletten nefret ve tezyif gördüler. Hariçteki İslamlar dindeki ihmallerini görmedikleri için hürmeti verdiler.

Sabian: Alem-i küfür, bütün vesaitiyle, medeniyetiyle, felsefesiyle, fünunuyla, misyonerleriyle alem-i İslama hücum ve maddeten uzun zamandan beri galebe ettiği halde, -alem-i İslama- dinen galebe edemedi. Ve dahili bütün fırak-ı dalle-i İslamiye de, birer kemmiye-i kalile-i muzırra suretinde mahkum kaldığı; ve İslamiyet metanetini ve salabetini sünnet ve cemaatle muhafaza eylediği bir zamanda, laübaliyane, Avrupa medeniyet-i habise kısmından süzülen bir cereyan-ı bid’atkarane, sinesinde yer tutamaz. Demek alem-i İslam içinde mühim ve inkılabvari bir iş görmek, İslamiyetin desatirine inkıyad ile olabilir, başka olamaz. Hem olmamış, olmuş ise de çabuk ölüp, sönmüş…

Saminen: Za’f-ı dine sebeb olan Avrupa medeniyet-i sefihanesi yırtılmağa yüz tuttuğu bir zamanda ve medeniyet-i Kur’anın zuhura yakın geldiği bir anda, lakaydane ve ihmalkarane müsbet bir iş görülmez. Menfice, tahribkarane iş ise, bu kadar rahnelere maruz kalan İslam zaten muhtaç değildir.

Tasian: Sizin bu “İstiklal Harbi”ndeki muzafferiyetinizi ve ali hizmetinizi takdir eden ve sizi can u dilden seven, cumhur-u mü’minindir. Ve bilhassa tabaka-i avamdır ki sağlam müslümanlardır. Sizi ciddi sever ve sizi tutar ve size minnettardır ve fedakarlığınızı takdir ederler. Ve, intibaha gelmiş en cesim ve müdhiş bir kuvveti size takdim ederler. Siz dahi, evamir-i Kur’aniyeyi imtisal ile onlara ittisal ve istinad etmeniz maslahat-ı İslam namına zaruridir. Yoksa, İslamiyetten tecerrüd eden bedbaht, milliyetsiz Avrupa meftunu firenk mukallidleri, avam-ı müslimine tercih etmek, maslahat-ı İslama münafi olduğundan, alem-i İslam nazarını başka tarafa çevirecek ve başkasından istimdad edecek…

Âşiren: Bir yolda dokuz ihtimal-i helaket, tek bir ihtimal-i necat varsa; hayatından vazgeçmiş, mecnun bir cesur lazım ki o yola süluk etsin. Şimdi, yirmidört saatten bir saati işgal eden farz namaz gibi zaruriyat-ı diniyede, yüzde doksandokuz ihtimal-i necat var. Yalnız, gaflet ve tenbellik haysiyetiyle, bir ihtimal zarar-ı dünyevi olabilir. Halbuki feraizin terkinde, doksandokuz ihtimal-i zarar var. Yalnız gaflet ve dalalete istinad, tek bir ihtimal-i necat olabilir. Acaba dine ve dünyaya zarar olan ihmal ve feraizin terkine ne bahane bulunabilir? Hamiyet nasıl müsaade eder?

Bahusus bu güruh-u mücahidin ve bu yüksek meclisin ef’ali taklid edilir. Kusurlarını millet ya taklid veya tenkid edecek; ikisi de zarardır. Demek onlarda hukukullah, hukuk-u ibadı da tazammun ediyor. Sırr-ı tevatür ve icmaı tazammun eden hadsiz ihbaratı ve delaili dinlemeyen ve safsata-i nefis ve vesvese-i şeytandan gelen bir vehmi kabul eden adamlarla, hakiki ve ciddi iş görülmez.

Şu inkılab-ı azimin temel taşları sağlam gerek. Şu meclis-i alinin şahsiyet-i maneviyesi, sahib olduğu kuvvet cihetiyle mana-yı saltanatı deruhde etmiştir. Eğer şeair-i İslamiyeyi bizzat imtisal etmek ve ettirmekle mana-yı hilafeti dahi vekaleten deruhde etmezse, hayat için dört şeye muhtaç fakat an’ane-i müstemirre ile günde laakal beş defa dine muhtaç olan şu fıtratı bozulmayan ve lehviyat-ı medeniye ile ihtiyacat-ı ruhiyesini unutmayan bu milletin hacat-ı diniyesini Meclis tatmin etmezse, bilmecburiye mana-yı hilafeti, tamamen kabul ettiğiniz isme ve lafza verecek.

O manayı idame etmek için kuvveti dahi verecek. Halbuki meclis elinde bulunmayan ve meclis tarikıyla olmayan şböyle bir kuvvet, inşikak-ı asaya sebebiyet verecektir. İnşikak-ı asa ise, 1وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللهِ جَمِيعًا ayetine zıddır. Zaman cemaat zamanıdır. Cemaatın ruhu olan şahs-ı manevi daha metindir ve tenfiz-i ahkam-ı şer’iyeye daha ziyade muktedirdir. Halife-i şahsi, ancak ona istinad ile vezaifi deruhde edebilir.

Cemaatın ruhu olan şahs-ı manevi eğer müstakim olsa, ziyade parlak ve kamil olur. Eğer fena olsa, pek çok fena olur. Ferdin, iyiliği de fenalığı da mahduddur. Cemaatin ise gayr-ı mahduddur. Harice karşı kazandığınız iyiliği, dahildeki fenalıkla bozmayınız. Bilirsiniz ki ebedi düşmanlarınız ve zıdlarınız ve hasımlarınız, İslamın şeairini tahrib ediyorlar. Öyle ise zaruri vazifeniz, şeairi ihya ve muhafaza etmektir. Yoksa şuursuz olarak şuurlu düşmana yardımdır. Şeairde tehavün, za’f-ı milliyeti gösterir. Za’f ise düşmanı tevkif etmez, teşci’ eder…

2حَسْبُنَا اللهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ نِعْمَ الْمَوْلَى وَنِعْمَ النَّصِيرُ.

————-

1 “Allah’ın dinine ve Kur’an’a hep birlikte sım sıkı sarılın.”Âl-i İmran Suresi, 3:103.

2 “O ne güzel dost ve O ne güzel yardımcıdır.” Enfal Suresi, 8:40. “Allah bize yeter; O ne güzel vekildir.” Âl-i İmran Suresi, 3:173.

Bu metinde yüksek bir devlet felsefesi ve devlet adamı portresi çizilmiştir. Bediüzzaman şahıslarla uğraşmaz, onların felsefelerini tamir ve idealize etmek ister. Burada Bediüzzaman namazın penceresinden bir karakter ve devlet adamı portresi çizer.

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Zaferi Çalınan Kadınlar..

Tarih fikri, çilesi, mücadelesi,  başarısı ve zaferi başkalarınca çalınmış binlerce insanı yazar, milyonlarcasını da yazmaz.. …

Kapat