Ana Sayfa / Yazarlar / Bediüzzaman F. Gülen’den Haber Veriyor / Vehbi KARA

Bediüzzaman F. Gülen’den Haber Veriyor / Vehbi KARA

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Bediüzzaman F. Gülen’den Haber Veriyor

Değerli Yazar Şahin Doğan, F. Gülen fitnesini Bediüzzaman’ın Mektubat isimli eserini nazara vererek ifade etmiş. Fevkalade güzel anlatılan bu yazı ile bu dehşetli zındık hakkında insanların uyanık olması ve tuzağına düşmemesi için gayret sarf ediliyor.

Bundan yıllar önce bu bahsi de nazarlara sunarak F. Gülen’in “Süfyaniyetin 4. Rüknü” olduğunu ve çok dikkat edilmesi gereken bir fitne hareketi içinde olduğunu yazarak neşretmiştim. Bu yazıyı neşretmekten çekinen dostlarım oldu. Zira yargı ve emniyet kuvvetlerini ele geçirmiş bu dehşetli terör örgütü pervasızca saldırıyor kendisine itiraz edenlere aman vermiyordu. Hatta çoğu zaman hakaret davaları ile muhaliflerini susturmaya çalışıyordu. Bana da aynı şeyi yaptılar. Hem de yıllarca dost görünümünde olan kişiler dava açtılar. Adliyede savcının karşısına çıkınca bunların kim olduğunu anladım.

Kısaca söylemek gerekirse bu FETÖ’ye bulaşan ve alanına giren her insan dikkatli olmak zorundadır. 15 Temmuz 2016 darbesinden sonra hala bunlara sempati ile bakan her kim olursa olsun isterse tarikat şeyhi olsun, bunlarla yolumuzu ayırmak İslam adına vatan ve millet adına bir borç ve vazifedir. Eğer ikna edilebilir bir kişi ise bu fitne örgütünden ayırmak için bütün gayretimizle çaba sarf etmeliyiz.

İşte aşağıdaki yazı, bu konuda oldukça yararlı olacaktır. Sanki görmüş gibi bu dehşetli fitneyi haber vermektedir. Zaten bu eserler layıkı vecihle okunup anlaşılsaydı yaptıkları zarar bu noktaya kadar ulaşamayacaktı. Neyse zararın neresinden dönülürse kardır. Bakın Bediüzzaman nasıl uyarıda bulunmuş ve ikaz etmiş:

Hücumat-ı Sitte (Altı saldırı) çok ehemmiyetli bir risale olup Mektubat isimli eserin 29. Sırasında yer almaktadır. Bediüzzaman bütün insanları şeytanın en tehlikeli altı tuzağına karşı uyarmıştır. Bunlar; sırası ile hubb-u cah, korku, ‎tama, ırkçılık, enaniyet ve tenperverlik olarak ifade edilmiştir. Bu şeytanî hücumlara karşı müdafaa yollarını gösterilmektedir.

‎Bu risaleyi belki yüzlerce defa dinlemiş olanlar vardır. “Enaniyet” tuzağında Bediüzzaman öyle ifadeler kullanmıştır ki bunların kime söylenmiş olabileceği insanları düşündürmüştür. Mübalağalı gibi görünür fakat hiçbir Risale-i Nur eserinde mübalağaya rastlanmamıştır. O halde bu kadar şiddetle ikaz  neden yapılmıştır?

İşte olaylar meydana gelince bazı sözlerin hikmeti de anlaşılabiliyor. Her ne kadar diğer eserleri dikkatle mütalaa edenler bu konuda bir sürpriz yaşamış olmasa da bir çok insan şaşkınlıkla karşılamaktadır, şimdi.

Çok canlı bir tasvir vardır. Bu tasvirin kime uyduğu konusunda uzun mütalaalar, tartışmalar yaşanmıştır. Bu ifadeleri Şahin Doğan kardeşim gibi F. Gülen için söylenmiş olacağını söylemekten çekinmez hatta neşredebildiğim yerlerde açıkça belirtmeme rağmen bir çok insan tarafından tehdit edilip günahkarlıkla suçlandım.

Sa(h)deleştirme ve 17 Aralık ile başlayan süreçten sonra Gülen’in görünmeyen o karanlık yüzünü gördükten sonra bu satırların dehşetli bir zındık olan Gülen için söylendiğinden kimsenin zerre kadar şüphesi kalmamıştır, sanırım…

Hücumat-ı Sitte deki o ifadeler şöyle:

“…Bir şey daha kaldı; en tehlikelisi odur ki: İçinizde ve ahbabınızda, bu fakir kardeşinize karşı birkıskançlık damarı bulunmak, en tehlikelidir. Sizlerde mühim ehl-i ilim de var. Ehl-i ilmin bir kısmında bir enâniyet-i ilmiye bulunur. Kendi mütevazi de olsa, o cihette enâniyetlidir; çabuk enâniyetini bırakmaz. Kalbi, aklı ne kadar yapışsa da, nefsi, o ilmî enâniyeti cihetinde imtiyaz ister, kendini satmak ister, hattâ yazılan risalelere karşı muaraza ister. Kalbi risaleleri sevdiği ve aklı istihsan ettiği ve yüksek bulduğu halde, nefsi ise, enâniyet-i ilmiyeden gelen kıskançlık cihetinde zımnî bir adâvet besler gibi, Sözlerin kıymetlerinin tenzilini arzu eder—tâ ki kendi mahsulât-ı fikriyesi onlara yetişsin, onlar gibi satılsın. Halbuki, bilmecburiye bunu haber veriyorum ki: Bu durûs-u Kur’âniyenin dairesi içinde olanlar, allâme ve müctehidler de olsalar, vazifeleri, ulûm-u imaniye cihetinde, yalnız yazılan şu Sözlerin şerhleri ve izahlarıdır veya tanzimleridir. Çünkü, çok emârelerle anlamışız ki, bu ulûm-u imaniyedeki fetvâ vazifesiyle tavzif edilmişiz. Eğer biri, dairemiz içinde nefsin enâniyet-i ilmiyeden aldığı bir hisle, şerh ve izah haricinde bir şey yazsa, soğuk bir muaraza veya nâkıs bir taklitçilik hükmüne geçer. Çünkü, çok delillerle ve emârelerle tahakkuk etmiş ki, Risale-i Nur eczaları Kur’ân’ın tereşşuhâtıdır; bizler, taksimü’l-a’mâl kaidesiyle, herbirimiz bir vazife deruhte edip o âb-ı hayat tereşşuhâtını muhtaç olanlara yetiştiriyoruz…” (29. Mektup)

1-İlmî enâniyeti cihetinde imtiyaz ister.

2- Kendini satmak ister.

3- Yazılan risalelere karşı muaraza ister.

4- Nefsi, enâniyet-i ilmiyeden gelen kıskançlık cihetinde zımnî bir adâvet besler.

5- Sözlerin kıymetlerinin tenzilini arzu eder.

6- Tâ ki kendi mahsulât-ı fikriyesi onlara yetişsin, onlar gibi satılsın.

Bu risale te’lif edildiği zaman mezkur “cinayetleri” işleyebilecek Ehl-i ilim birisi yoktu henüz. Burada, bizlere böyle bir şeye teşebbüs eden kişinin en başından itibaren nur talebesi olmadığı haber verilmiştir. Öyle anlaşılıyor ki Bediüzzaman, bu ikazları istikbalde çıkacak bir zat için söylemiş. Gülen’in hayat serencamı, vaazları, yazıları, kitapları, Risale-i Nur’u tahrifi, sadeleştirme girişimi -bilhassa en yakınında bulunan arkadaşları Latif Erdoğan, Nurettin Veren, Ahmet Keleş, Hüseyin Gülerce gibilerinin şahitliğiyle- dikkatlice incelendiğinde bu olumsuz özelliklerin hepsine fazlasıyla sahip olduğu rahatlıkla görülebilir. Hasılı, icraat ve söylemleriyle Müslümanlara en büyük zararı vermiş olan FETO’yu yıllar evvelinden haber vermiş bizlere, vesselam…

Yazar : Vehbi KARA

Dr. Vehbi KARA, 1965 Yılında İstanbul’da doğdu. İlk ve orta eğitimini yine İstanbul’da tamamladıktan sonra 1982 yılında Deniz Harp Okuluna girerek askeri öğrenci olarak eğitimine devam etti. 1986 Yılında Kontrol Sistemleri bölümünden Elektrik-Elektronik Mühendisi olarak mezun olduktan sonra Teğmen rütbesi ile Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı savaş gemilerinde ve karargâh birimlerinde deniz subayı olarak görev yaptı. Savaş gemilerinde güdümlü mermi ve top atışlarında birincilik kazanmıştır. 1997’de Yüzbaşı rütbesinde iken askerlik mesleğinden ayrıldı ve ticaret gemilerinde çalışmaya başladı. Gemi Kaptanı olarak çeşitli ülkelere ait 30’dan fazla ticari gemide görev yapmış çalıştığı firmalardan ödüller almıştır. 2011 Yılında Araştırmacı kadrosu ile İstanbul Üniversitesinde göreve başladı ve halen de bu üniversitenin Su Ürünleri Fakültesinde ve Mühendislik Fakültesinde denizcilikle ilgili meslek dersleri öğretmenliği görevini yürütmektedir. 1997 Yılında İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Bölümünde “Petrole Dayalı Stratejiler ve Uluslararası İlişkilerde Petrolün Rolü” isimli çalışması ile yüksek lisans eğitimini tamamlamıştır. 2015 Yılında İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Çalışma Ekonomisi ve Endüstri ilişkileri Bölümünde “Çalışma İlişkileri Açısından Kapitalizm Sonrası Dönem: Malikiyet ve Serbestiyet Devri” başlıklı çalışması ile doktora eğitimini tamamlamıştır. Uzakyol Kaptanı yeterliliğinde gemi kaptanlığı, Denizci Eğitimci Belgesi ve Elektrik-Elektronik Mühendisliği sertifikaları mevcuttur. Denizcilik, askerlik, tarih ve iktisat konularında çeşitli dergi, gazete ve internet sitelerinde makaleler yazan Vehbi KARA’nın “Bahriyede 15 Yıl” ve “Altı Ayda Altı Kıta” isimli iki kitabı bulunmaktadır. Evli ve iki çocuk babasıdır.

Tüm Yazıları Göster
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Önceki yazıyı okuyun:
Bir büyük zafer, bir büyük Kastamonulu komutan: Halil Kut Paşa / Nail TAN

Kût’ül Amâre Zaferi Birinci Dünya Savaşı (1914-1918) içinde Osmanlı Ordusunun Çanakkale deniz ve kara muharebelerindeki başarısından …

Kapat