Bediüzzaman / Mehmet Nuri YARDIM

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Olağanüstü bir dönemden geçiyoruz. Evimizin, şehrimizin, ülkemizin, İslam âleminin, hatta bütün dünyanın tek gündem maddesi var: Koronavirüs. Bu salgın hastalığı en başarılı şekilde atlatacak ülkelerden biri de inşallah Türkiye olacaktır. Cumhurbaşkanımızın, Sağlık Bakanımızın ve diğer yetkililerin bu konudaki ikazlarını dinlememiz, mümkün mertebe evden dışarı çıkmamamız gerekiyor. Peki evde kalıp ne yapacağız? Düşüneceğiz, merakla okuyacağız, kulluğumuzu hatırlayıp hayatımızın derin bir muhasebesini yapacağız.

Önceki gün yakın devrin büyük İslam âlimlerinden merhum Bediüzzaman Said Nursi’nin vefatının 60. yıldönümüydü. Hazret, 23 Mart 1960 tarihinde ebedî âleme göç etmişti. Bütün ömrü boyunca aziz milletimizin imanı için çaba gösteren, bu gaye ile Risale-i Nur gibi seçkin bir külliyatı telif eden, bu yüzden de diyar diyar sürgünlere gönderilen, 27 sene boyunca zindanlarda çürütülmeye çalışılan Said Nursi’yi hakkıyla tanıyor muyuz? Halkımızın irfanıyla bu zatı tanıdığı, sevdiği ve ona hürmet ettiği hâlde kimi aydınlarımızın kafasının çok karışık olduğunu düşünüyorum. Cemil Meriç, Şerif Mardin ve Ahmet Kabaklı gibi yüzlerce hakperest münevverlerimiz, Nursi’nin iman mücadelesini, değerini ve hakkını teslim ederken bugün nasipsiz ve yarı aydın bazı nadanlar, koyu bir cehalet örneği sergileyerek Bediüzaman gibi bir dehanın ‘nurlu yolu’ ile FETÖ ihanet örgütünün ‘süfli çukur’unu, yüzleri hiç kızarmadan karıştırabiliyorlar.

Okuyup yazıyorsanız, aydın geçiniyorsanız herhangi bir şahsiyet hakkında peşin hüküm veremezsiniz. Araştıracaksınız. Hele hakkında konuştuğunuz kişi pek çok esere imza atmış mühim bir din âlimi ise sorumluluğunuz daha da büyüktür. Kitaplarını okumadan ahkâm kesemezsiniz. Bu davranış biçimi sizin cahilliğinizi, vicdansızlığınızı, hatta korkaklığınızı gösterir. Bu zatın eserlerinde akla, mantığa, İslam’a, Kur’an’a ve Hadis’e aykırı bir cümle bulabiliyorsanız onu çıkarıp ortaya koymanız, belgelendirmeniz şart. Yoksa müfteri sayılırsınız.

Risale-i Nur Külliyatı’nın büyük eserleri: Sözler, Mektubat, Lem’alar, Şualar, İşaratü’l-İ’caz, Mesnevi-i Nuriye. Sonra küçük risaleler: İhlas, Haşir, Uhuvvet, Hastalar, İhtiyarlar, Ramazan, İktisat, Şükür, Meyve, Mi’rac ve Şakk-ı Kamer… Ve diğerleri: Küçük Sözler, Münazarat, Hanımlar Rehberi, El Hüccet’üz Zehra, Gençlik Rehberi, Zühretü’n Nur, Hizmet Rehberi, Hakikat Nurları, Mucazat-ı Kur’aniye, Divan-ı Harb-i Örfi, Mirkat’s Sünnet, Münacaat.

Şimdi üstat ve risaleleri hakkında kafasında istifham olanlara düşen görev, üşenmeden bu âlimin külliyatını alıp dikkatlice okumaktır. Hatta gerekirse tenkit gözüyle incelemektir. Bu mübarek millete, bu aziz vatana ve bu şanlı bayrağa 87 yıllık ömrünü hasretmiş bir İslam âlimini hedef tahtasına koymadan önce onu okumaya, anlamaya çalışmak gerek. Bunu yapmazsanız kötü niyetiniz anlaşılır. Üşenip okumazsanız siz kaybedersiniz. Zira onu Anadolu köylerindeki insanları da okuyor, üniversitelerdeki profesörler de. Dünyanın bir çok ülkesinde eserleri tercüme ediliyor, hakkında konferans, panel ve sempozyumlar düzenleniyor.

O, “İman hem nurdur hem kuvvettir. Evet hakiki imanı elde eden adam kâinata meydan okuyabilir.” diyebilmiş bir kahramandır. “Milletimin imanını selamette görürsem cehennemin alevleri içinde yanmaya razıyım.” fedakârlığını gösterebilmiş bir şefkat ve merhamet âbidesidir. “İslamiyet güneş gibidir. Üflemekle sönmez!” diyerek meydan okuyabilmiş hakiki ve cesur bir mümindir.  Herkesin korkusundan susup sindiği o zor zamanlarda, öne atılıp “Zalimler için yaşasın cehennem!” diye haykırabilmiş, imanı bütün, has bir cengâverdir.

Koronavirüs felaketi dolayısıyla önceki akşamdan itibaren camilerimizde yatsı ezanından sonra dua ediliyor. İsabetli bir karar. Zira “Duanız olmazsa ne ehemmiyetiniz vardır?” buyrulmuştur. İnsan dua ile insanlığını anlar, kulluğunu hatırlar, aczini ve zaafını kavrar. Yazımızı, cennetmekân Bediüzzaman’ın duasıyla bitirelim: “Dua ubudiyetin (kulluğun) ruhudur ve hâlis bir îmanın neticesidir. Çünkü dua eden adam, duası ile gösteriyor ki, bütün kâinata hükmeden birisi var ki, en küçük işlerime ıttılâı (bilgisi) var ve bilir; en uzak maksatlarımı yapabilir; benim her hâlimi görür, sesimi işitir. Öyle ise, bütün mevcûdâtın (varlıkların) bütün seslerini işitiyor ki, benim sesimi de işitiyor. Bütün o şeyleri O yapıyor ki, en küçük işlerimi de O’ndan bekliyorum, O’ndan istiyorum.”

Milat Gazetesi

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Ramazan’dan Sonra

Ramazan’dan Sonra Fatma Bayram Bazı anları sonsuza kadar durdurmak istesek de zaman -iyi ki- bizi …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Ya lütuf ve ihsanla ya mihnet ve imtihanla…

66. Hikmet Bir kimse lütuf ve ihsanla Cenab-ı Hakk'a yönelip boyun eğmezse, mihnet ve imtihan …

Kapat