Ana Sayfa / RİSALE-İ NUR & BEDİÜZZAMAN / Risale ve Bediüzzaman Üzerine / Bediüzzaman Said Nursi’nin Sebilürreşad Dergisi ve Eşref Edip ile Münasebetleri

Bediüzzaman Said Nursi’nin Sebilürreşad Dergisi ve Eşref Edip ile Münasebetleri

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Bediüzzaman Said Nursi’nin Sebilürreşad Dergisi ve Eşref Edip ile Münasebetleri

Ahmet Dursun

Bediüzzaman Said Nursi’nin esaret sonrası İstanbul’a gelişiyle birlikte Sebilürreşad ve Eşref Edip’le olan münasebetlerinin daha da arttığı görülür. Sebilürreşad, Mehmed Âkif ’in desteği ve başyazarlığında çıkan Eşref Edip’in de sahibi olduğu bir fikir dergisidir. 27 Ağustos 1908’de Sırât-ı Müstakîm adıyla yayın hayatına başlayan derginin kurucuları Ebül‘ulâ Zeynelâbidin (Ebül‘ulâ Mardin) ve Eşref Edip Fergan’dır. “Din, felsefe, edebiyat, hukuk ve ulûmdan bâhis haftalık gazetedir” ibaresiyle çıkan derginin yazar kadrosunda Mehmed Âkif Ersoy, Ebül‘ulâ (Mardinîzâde), İsmâil Hakkı  Bereketzâde), İsmâil Hakkı (Manastırlı), İsmail Hakkı (İzmirli), Ahmed Naim (Babanzâde), Halim Sabit (Şibay), Mûsâ Kâzım, Mithat Cemal (Kuntay), Mehmed Tâhir (Bursalı), Ahmet Agayef (Ağaoğlu), Akçuraoğlu Yusuf, Ispartalı Hakkı, Ömer Ferit (Kam), Abdürreşid İbrahim, Tâhirülmevlevî (Olgun), Halil Hâlid (Çerkeşşeyhizâde), Mehmet Şemsettin (Günaltay), Edhem Nejat, Gıyaseddin Hüsnü (Nuralizâde), Şeyhülarap, Mehmed Fahreddin, Ahmed Hilmi (Hocazâde), Ömer Fevzi (Bursa mebusu), Ömer Lutfi (Ankara İstînaf reisi), Şerefettin (Yaltkaya), Ahmet Hamdi (Aksekili), Osman Fahri, İbrahim Alâeddin (Gövsa), Kazanlı Ayaz (Muhammed Ayaz İshakî İdilli), Kâmil (Tepedelenlioğlu) gibi isimler bulunmaktadır. Dergi, 182. sayıdan sonra 8 Mart 1912’de çıkan 183. sayıdan itibaren formatını büyük oranda koruyarak Sebilürreşad adıyla yayımını sürdürmüştür. İsim değişikliğiyle ilgili 182. Sayıda yer alan notta, “Aynı mesleği daha etraflı bir surette takip etmek üzere Sebilürreşad unvanı altında intişar edecektir” açıklaması yapılmıştır. Sırât-ı Müstakîm’in yazar kadrosu Sebilürreşad döneminde de büyük oranda dergide yer almıştır. Bunlara düzenli olarak yazmaya başlayan Ömer Rıza (Doğrul), Said Halim Paşa, S. M. Tevfik, Bergamalı Ahmed Cevdet, Elmalılı Hamdi (Yazır), Eşref Edip, Hasan Hikmet, Ali Ekrem (Bolayır) gibi isimler katılmıştır (Efe, 2009, s. 252).

Esaret öncesinde çeşitli gazetelerde yazıları çıkan Bediüzzaman’ın esaret sonrasında Sebilürreşad ve Eşref Edip ile dostluklarının güçlenerek devam ettiği görülür. Mehmet Akif ’in İslam’ın son yurdu olarak tarif ettiği Osmanlı coğrafyası üzerinde İngiliz entrikaları bitmek bilmemektedir. İslam alemi üzerinde oynanan çeşitli oyunlar karşısında Sebilürreşad vatanperver fikirlerin sesi olur. Bediüzzaman ve Eşref Edip’in dostluğu bu günlerde pekişmeye başlar. Dergi, milli mücadele lehinde tercüme edilen eserlerin basımı ve Anadolu’ya sevkini de üstlenmiştir. “Hindistan İslâm mütefekkirlerinden Şeyh Müşir Hüseyin Kıday’ın başta İngilizler olmak üzere, bütün işgalcilere ateş püsküren ve Türkleri müdafaa eden İslâm’a Çekilen Kılıç bu tür eserlerden biri olarak gizlice bastırılıp on binlerce nüshası Anadolu’ya sevk edilmiştir. Yine Bediüzzaman Said Nursi’nin İngiliz aleyhtarı Hutavat-ı Sitte adlı risalesi de aynı şekilde basılıp dağıtılır. Bu eser “İngiliz’in, âlem-i İslâm ve Türkler aleyhindeki müstemlekecilik siyasetini ve entrikalarını, tarihî düşmanlığını etrafa duyurmakta, Anadolu’daki millî kurtuluş hareketine bu manada destek olmakta çok tesirli olmuştur” (http://mehmetakifarastirmalari.com/2016/03/05/sebilurresad-dergisi-baglaminda-mehmed-akif-ve-esref-edip-dostlugu/).

Bediüzzaman Said Nursi’nin meşhur Hutuvat-ı Sitte adlı eserini zor günlerde Eşref Edip’in yardımıyla bastırması Risale-i Nur’da şöyle geçer:

İstanbul’u işgal eden İngilizlerin başkumandanı, İslam içinde ihtilâf atıp, hatta Şeyhülislâm ve bir kısım hocaları kandırıp birbiri aleyhine sevk ederek itilâfçı, ittihatçı fırkalarını birbiriyle uğraştırmasıyla Yunanın galebesine ve harekât-ı milliyenin mağlûbiyetine zemin hazırladığı bir sırada, İngiliz ve Yunan aleyhinde Hutuvât-ı Sitte eserimi Eşref Edib’in gayretiyle tab ve neşretmekle o kumandanın dehşetli plânını kıran ve onun idam tehdidine karşı geri çekilmeyen(…). (s. 699)

Bediüzzaman Said Nursi esaret sonrasında Osmanlı ve İslam alemi üzerinde oynanan oyunları bozmak için gazete ve neşriyat imkanlarını sonuna kadar kullanır. Mesela “Kürtler ve Osmanlılık” başlıklı (22 Şubat 1336/7 Mart 1920 İkdam, 8273) yazısı o günlerin siyasal karışıklığı ve parçalanmaya doğru giden Osmanlı üzerindeki oyunları bozmaya yöneliktir. Yazı Paris’te, Şerif Paşa ile Ermeni heyet-i murahhasası reisi Boğos Nubar Paşa arasında, Kürdistan ve Ermenistan hakkında bir itilâf akdedildiği haberlerinin çıkması üzerinedir (Nursi, 2012, ESDE. ss. 106-107). Nursi, bu itilafnameye şiddetle karşı çıkar. Yazının imza kısmında Bediüzzaman’la birlikte Sâdât-ı Berzenciyeden Dava Vekili Ahmet Arif, Hizan Sâdât-ı Kiramından İhtiyat Binbaşısı Muhammed Sıddık isimleri de vardır.

Bu bağlamda Sebilürreşad’da da “Kürtler ve İslamîyet” başlığı ile bir yazı daha çıkar (17 Mart 1920). Yazının girişinde, “Bu hususta en ziyade söz söylemek salâhiyetini haiz bulunan ve Kürdlerin salâbet-i diniye, necabet-i ırkiye ve celâdet-i İslâmiyesini bihakkın temsil eden ve Dârü’l-hikmeti’l-İslâmiye azasından, Kürd eşraf ve mütehayyızânından bulunan fazıl-ı şehîr Bediüzzaman Said el-Kürdî Efendi Hazretleri buyuruyorlar ki:” açıklamasıyla Boğos Nubar ile Şerif Paşa arasında akdedilen mukaveleye şiddetli itiraz dile getirilir. “Kürdler camia-i İslâmiyeden ayrılmaya asla tahammül edemezler” denilerek bunun aksini iddia edenlerin Kürtlük namına söz söylemeye yetkili olmayan beş-on kişiden ibaret olduğu ifade edilir (Nursi, 2012, ESDE, s.108).

Kürtleri temsil yetkisinin Meclis-i Mebusan’da olduğunu ifade eden Said Nursi, “Kürdistan’a verilecek muhtariyetten bahsediliyor. Kürdler ecnebi himayesinde bir muhtariyeti kabul etmektense ölümü tercih ederler. Eğer, Kürdlerin serbestiyet-i inkişafını düşünmek lâzım gelirse bunu Boğos Nubar’la Şerif Paşa değil, devlet-i Âliye düşünür.” diyerek çözümün adresini de gösterir (Nursi, 2012, ESDE, s.109).

 

Risale-i Nur’da Sebilürreşad

Eşref Edip’in de basımında ve dağıtımında büyük katkısı olan Hutuvat-ı Sitte’nin yaptığı etki şüphesiz çok büyük olmuştur. İşgale karşı ve Millî Mücadele’nin kazanılmasına yönelik bu kader ortaklığı Bediüzzaman’ın vefatına kadar süren derin bir dostluğun da başlangıcıdır. Meşrutiyet dönemlerine kadar dayanan ve Bediüzzaman’ın ölüne kadar devam eden bu vefalı dostlukları ile ilgili hem Risale-i Nur’da hem de Eşref Edip’in eserlerinde birçok bilgiye rastlamak mümkündür. Risale-i Nur’da Eşref Edip ve Sebilürreşad ile ilgili ifadeleri kısaca şöyle toparlamak mümkündür:

Sebilürreşad dergisinin kuruluş amaçlarında yer alan “şuun-ı İslamîyeden bahsetmek” amacına uygun bir şekilde Bediüzzaman Said Nursi’den ve Risale-i Nur hizmetlerinden haber vermekle kalmaz, Nur talebelerinin de kendilerine yapılan baskı, takibat gibi hareketleri duyurmak için sesi olur.

Bunlardan birinde; Emirdağ Nur talebeleri namına Mehmed, İbrahim, Ziya ve saire imzası ile “Hak ve hakikatin nâşiri olan Sebilürreşad’a” ibaresiyle, “Saltanat Demokratlarda ise, hüküm ve icraat ve iktidar bizdedir”, diyen Halk Partisinin Bediüzzaman ve bazı eserleri ile ilgili yapılan hukuksuz işlemleri nazara verilmektedir (Nursi, 2012a, s. 522). Emirdağ Lahikası’nda Sadık, İbrahim, Zübeyir imzasıyla yayımlanan bir başka mektupta, Sebilürreşad, Büyük Doğu ve Eşref Edip ile ilgili övgü dolu sözlere yer verilir:

Eşref Edip kırk seneden beri iman hizmetinde benim arkadaşım ve Sebilürreşad’da makale yazan ve şimdi vefat eden çok kıymetli kardeşlerimin mümessili ve hakikî İslâmiyet mücahidlerinden bir kardeşimdir. Ve Nurun bir hâmisidir. Ben vefat etsem de Eşref Edip, Nurcular içinde bulunmasıyla büyük bir teselli buluyorum.

Fakat Nur Risalelerinin ve Nurcuların siyasetle alakaları yok. Ve Risale-i Nur, rıza-i ilâhîden başka hiçbir şeye âlet edilmediğinden, mümkün olduğu kadar, Risale-i Nur’un mensupları da içtimaî ve siyasî cereyanlara karışmak istemiyorlar. Yalnız Sebilürreşad, Doğu gibi mücahidler iman hakikatlerini ehl-i dalâletin tecavüzatından muhafazaya çalıştıkları için, ruh u canımızla onları takdir ve tahsin edip onlarla dostuz ve kardeşiz-fakat siyaset noktasında değil. Çünkü iman dersi için gelenlere tarafgirlik nazarıyla bakılmaz. Dost düşman, derste fark etmez. Halbuki siyaset tarafgirliği, bu mânâyı zedeler, ihlâs kırılır. Onun içindir ki, Nurcular emsalsiz işkencelere ve sıkıntılara tahammül edip Nuru hiçbir şeye âlet etmediler. Siyaset topuzuna el atmadılar. (Nursi, 2012a, s. 545)

Bediüzzaman Said Nursi’nin hayatını ele alan Tarihçe-i Hayat’ta da Eşref Edip’in 1952 yılında Bediüzzaman’ı ziyareti esnasındaki sohbeti yayımlanır (Nursi, 2011, TH, 956). Bu sohbet Eşref Edip’in, Bediüzzaman Said Nur ve Nurculuk, Tenkid, Tahlil (1963), kitabında ve Sebilürreşad’da da yayımlanmıştır. Bu dostluğun ve takdirin ifadesini 1958 senesinde Sebilürreşad’ın 50. yıldönümü vesilesiyle Bediüzzaman Said Nursi’nin Eşref Edip’e gönderdiği şu tebrikte de görmek mümkündür:

Aziz, muhterem, sıddık, envâr-ı İslâmiyeyi elli seneden beri neşreden, hakaik-i İslâmiyeyi ehl-i dalâlete karşı müdafaa eden ve elli seneden beri benim maddî mânevî bir hakikî kardeşim ve meslektaşım, Eşref Edip!

Sebilürreşad’ın ellinci sene-i devriyesi münasebetiyle gayet samimî ve uzun bir mektup yazacaktım. Fakat pek şiddetli hasta olduğumdan, hattâ konuşmaya da iktidarım olmadığından, Risale-i Nur’a havale ediyorum. Onda Sebilürreşad’ın mahiyetini, hizmetini gösteren mektuplar vardır. Zaten Sebilürreşad, Nur’ların mühim parçalarını neşretmiştir. Tarihçe-i Hayat, Sebilürreşad’ın ellinci sene-i devriyesine tam bir tebriknâme hükmündedir.

Yine Bediüzzaman Said Nursi, Sebilürreşad’ın 115. sayısında tesettürle ilgili, “Ehl-i iman Ahiret Hemşirelerime” başlıklı makalesinin (Nursi, 1996, s. 361) ve “dini siyasete alet yapmak istiyor” ithamlarına karşılık, “Hakikat Konuşuyor” başlıklı makalesinin derginin 116. sayısında yayımlandığına dikkat çekerek (Nursi, 2012, s. 740) çeşitli vesilelerle Sebilürreşad’a atıfta bulunur.

Said Nursi’ye atfedilen suçlamalardan biri olan “dini siyasete alet etmek” meselesinde mahkeme müdafaatında bunlara ayrıntılı cevap veren Nursi, Sebilürreşad’ın 116. sayısındaki “Hakikat Konuşuyor” adındaki makalede şunları ifade etmektedir:

Elcevap: Bütün dünyasını, hattâ lüzum olsa kendi şahsî âhiretini dine feda etmeye bütün hayatı şehadet eden ve otuz beş seneden beri siyaseti terk eden ve beş mahkeme bu meseleye dair kat’î delil bulamadığı halde seksen yaşını geçmiş, kabir kapısında, hem dünyada hiçbir şeye mâlik olmayan bir adam hakkında “dini siyasete âlet yapıyor” diyenler, yerden göğe kadar haksızdırlar, insafsızdırlar. Hem bu iftiralarıyla beraber, o adam hakkında güya âsâyişi ve emniyeti ihlâl etmek istiyor, diyorlar. Halbuki o adamın Kur’ân-ı Hakîm’den aldığı hakikat dersi ve talebelerine verdiği ders şudur:

Bir hanede veya bir gemide birtek mâsum, on câni bulunsa, adalet-i Kur’âniye o mâsumun hakkına zarar vermemek için, o haneyi yakmasını ve o gemiyi batırmasını men ettiği halde, dokuz mâsumu birtek câni yüzünden mahvetmek suretinde o haneyi yakmak ve o gemiyi batırmak, en azîm bir zulüm, bir hıyanet, bir gadir olduğundan, dahilî âsâyişi ihlâl suretinde, yüzde on cani yüzünden doksan masumu tehlike ve zararlara sokmak, adalet-i İlâhiye ve hakikat-i Kur’âniye ile şiddetle men edildiği için, biz bütün kuvvetimizle, o ders-i Kur’ânî itibarıyla, âsâyişi muhafazaya kendimizi dinen mecbur biliyoruz. (Nursi, 2012, s. 740)

Sebilürreşad dergisi 1951 yılında, “Gönülleri Heyecana Veren Risale-i Nur’un Heyecanlı Sesleri” başlığı altında, derleme sayılabilecek bir makaleyi kısmen sadeleştirilmiş olarak Said Nur imzasıyla yayımlar (Akgündüz, 2015, 5(287). Bu yazı onca saldırılara rağmen Risale-i Nur’un neden mağlup edilemediği sorusu ışığında Risale-i Nurların hususiyetleri ile ilgilidir.

Sebilürreşad, aynı zamanda İslam aleminin dört bir yanına dağılmış Müslümanların bir nevi haberleşme aracı görevini de üstlenmiştir. İslam alemine ıstırap veren hüzünlü olaylar gibi sevinçler de burada çeşitli vesilelerle paylaşılır. Bunlardan biri de Gençlik Rehberi dolayısıyla İstanbul Mahkemesi’nce verilen beraat kararından duyulan sevinç telgrafı olmuştur. Burada Irak’tan Emced Zuhavi imzası ile “Büyük İslâm âlimi Bediüzzaman Hazretleri’nin berâat kararı, bizleri sonsuz bir sevinç içerisinde bıraktı. Bu sevincimize vesîle olan bu âdil hükme istinâden, Türk Mahkemesine ve fahrî avukatlarına teşekkürlerimizi, Üstad ve kardeşlerimize tebriklerimizi mecmuanız vâsıtasıyla bildiririz.” denilmektedir (Nursi, 2011, Tarihçe-i Hayat, s. 1129).

Eşref Edip’in Bediüzzaman’la alâkalı olarak neşredilmiş üç tane kitabı vardır: Risale-i Nur Müellifi Said Nursi ve Nurculuk (1952), Bediüzzaman Said Nur ve Nurculuk, Tenkid, Tahlil (1963), Risale-i Nur Muarızı Yazarların İsnatları Hakkında İlmî Bir Tahlil (1965). Eşref Edip bunların dışında Sebilürreşad, Yeni İstiklâl, Bugün, Sabah ve İttihad gazetelerinde de Bediüzzaman Said Nursi ile ilgili yazılar neşretmiştir. Bu yazıların her biri ayrı bir makale konusu olarak incelenmeyi beklemektedir. Örnek olarak Eşref Edip’in Sebilürreşad’ın l5. Cildinin 356. sayısındaki “Sahabe İmanı, İslâm Celâdeti” başlıklı yazısı, Bediüzzaman Said Nursi’ye yaklaşımını ortaya koyması açısından önemlidir.

Bu yazıda, Bediüzzaman’ın sahip olduğu iman ve cesareti çeşitli örneklerle aktarır. Bediüzzaman’ın Harb-i Umumi’de Ruslara esir olduğu zamanki, Rus kumandan Nikola Nikoloviç karşısındaki tavrını sahabelerin imanına benzetir. Sebilürreşad dergisinin 4 Mart l336-l2 Cemaziyelahir l338 (l922) tarihli 46l. sayısında da “Şûrâ-yı Meşihât-ı İslâmiye” başlıklı yazıda, “Fâzıl-ı şehîr Bediüzzaman Said Kürdî Efendi Hazretlerinin mühim bir teklifi” adıyla bir makale yayımlanır. Bu makale sonraki yıllarda Sebilürreşad’ın l4. cildinde sayfasında yeniden neşredilir. Makalede:

Tarih bize gösteriyor ki, Müslümanlar ne derece dine temessük etmişse terakki etmiş, ne derece dinde zaaf göstermişse tedennî etmiştir. Başka din müntesipleri ise bunun aksinedir. Meselâ Hıristiyanlığın kuvvetli zamanında temeddün hâsıl olmamıştır. Cumhur-u Enbiyânın şarkta bi’seti kader-i Ezelînin bir remzidir ki, şarkın hissiyâtına din hâkimdir. Bugün İslâm dünyasındaki tezahürât da gösteriyor ki, İslâm dünyasını uyandıracak, ilerletecek yine o histir. (Ağustos 1963, s. 350) denilmekte ve İslam toplumlarını terakki ettirecek fikirler üzerinde durulmaktadır.

Bediüzzaman Said Nursi ile Eşref Edip arasındaki dostluk Bediüzzaman’ın sürgün hayatının başladığı yıllarda kesintiye uğradığını, iki dostun uzun yıllar görüşemediğini görüyoruz. Uzun bir ayrılıktan sonra 1952 yılında bir araya gelişleri, “Uzun Bir Ayrılıktan Sonra” başlığı ile hem Tarihçe-i Hayat’ta ve Sebilürrreşad’da hem de Eşref Edip’in kitabında yayımlanır. Duygu yüklü makalede en az elli yıllık dostluğun samimiyetini ve büyük bir davanın izlerini bulmak mümkündür.

Eşref Edip 1952 yılında yazdığı meşhur Tahlil’inde, “Üstadla tanışmamız kırk seneyi geçti” demekte, Meşrutiyet dönemlerinde başlayan büyük dostluğun işaretlerini vermektedir. Eşref Edip, “Bütün hedefi iman ve Kur’ân” tespitini yaptığı Bediüzzaman için, “Devr-i Saadet’te, Müslümanlığın ilk kuruluş zamanlarında olsaydı, Hazret-i Peygamber, Kâbe’deki putların parçalanması vazifesini ona verirdi. Şirke ve putperestliğe o derece düşmandır” diyerek Bediüzzaman’ın şahsiyeti ve davasıyla ilgili tespitler aktarmakta ve Bediüzzaman’ın,

Dünya, büyük bir mânevî buhran geçiriyor. Mânevî temelleri sarsılan garp cemiyeti içinde doğan bir hastalık, bir veba, bir tâun felâketi, gittikçe yeryüzüne dağılıyor. Bu müthiş sârî illete karşı İslâm cemiyeti ne gibi çarelerle karşı koyacak?

Garbın çürümüş, kokmuş, tefessüh etmiş, bâtıl formülleriyle mi? Yoksa İslâm cemiyetinin ter ü taze iman esaslarıyla mı? Büyük kafaları gaflet içinde görüyorum. İman kalesini, küfrün çürük direkleri tutamaz. Onun için, ben yalnız iman üzerine mesaimi teksif etmiş bulunuyorum. (Nursi, 2011, Tarihçe-i Hayat, s. 956-962)

sözlerine yer vererek büyük bir İslam aliminin hayatının tek gayesi olan iman davasından pasajlar sunmaktadır.

 

Kaynak: Ahmet Dursun, Meşrutiyet Dönemi Gazetelerinde Bediüzzaman Said Nursi ve Nursi’nin Sebilürreşad Mecmuası ile Münasebetleri  (İlem) 

Makalenin tamamı için tıklayınız.

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin Manevî Hayata Hizmetleri

Üstad Said Nursi’nin Manevi Hayata hizmetleri   Bedîüzzaman Hazretleri hayatını ‘eski Said’ ve ‘yeni Said’ …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Hamaset ve Menkıbecilere Dikkat!

بِاسْمِهٖ سُبْحَانَهُ   Hamaset ve Menkıbecilere Dikkat! . Hucurat Suresi 6.ayet: Ey iman edenler! Bir …

Kapat