Ana Sayfa / RİSALE-İ NUR & BEDİÜZZAMAN / Nurdan Hatıralar / Bediüzzaman: Sen benim kardeşimi gıybet ediyorsun deyince.. / Ömer ÖZCAN

Bediüzzaman: Sen benim kardeşimi gıybet ediyorsun deyince.. / Ömer ÖZCAN

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

“Sen benim kardeşimi gıybet ediyorsun” deyince..

Said Nursi hazretlerinin senelerce arkasında namaz kıldığı Emirdağ Çarşı Camii İmamı Hafız Namık Şenel anlatıyor:

“Emirdağ’ın Piribeyli köyünde Hacı Hüseyin Efendi vardı; müderris, âlim… Oğlu Süleyman Tanrıkulu, Yunak Müftülüğü yapmıştı…

“Bir gün Mustafa Acet Ağabey Emirdağ’ından bu köye gidecek… Üstad’a uğradı… Üstad Hazretleri:

– “Orada Hacı Hüseyin Efendi var, selam söyle, o benim kardeşimdir” dedi. Mustafa Ağabey de:

– “Efendim, o Risale-i Nur’un aleyhindedir” diye bir cevap verdi. Üstad:

– “Sen benim kardeşimi gıybet ediyorsun, aramızı bozuyorsun…” deyip hiddet etti…

Bu hadise Müderris Hüseyin Efendi’nin kulağına gitmiş…

Hüseyin Efendi, babamın ahbabı olduğundan Emirdağ’ına geldi mi bizde misafir kalırdı. Beni de severdi. Bana:

– “Hafız sana bir şey soracağım, ama dosdoğru söyleyeceksin. Böyle, böyle bir hadise olmuş. Bediüzzaman benim için böyle demiş. Bu hadise nasıl oldu?” diye sordu. Ben de:

– “Evet… Üstad bunları söylerken orada ben de vardım” dedim. Müderris Hüseyin Efendi:

– ‘Ben müvesvis bir adamım. Ne zaman, zamanın mürşid-i kâmilini görmek için rüyaya yatmışsam, Bediüzzaman al bir ata binmiş hep karşıma çıkmıştır. Ama ah! Bendeki bu müvesvis kafa… –kafasına yumrukla vurdu– Sünnetten iki noksanı var (evlenmedi ve sakal bırakmadı) diye vesvese ettim… Onlar, (Bediüzzaman’ı tanımadan itiraz edenler) benim bildiğimi bilseler, her gün Bediüzzaman’ın ayağının altını öperlerdi’ dedi. Hakperestlik yaptı…”

Ömer Özcan, Ağabeyler Anlatıyor – 4

Merhum Mustafa Acet (solda): Emirdağ İncili Camii imamı. Said Nursi hazretlerinin en yakın hizmetlerini görmüş sadık bir talebesidir, hattattır

Merhum Namık Şenel (sağda): Emirdağ Çarşı Camii imamıdır. Said Nursi Hazretleri de arkasında namaz kılmıştır. Sadık bir nur talebesidir

* * *

BEDİÜZZAMAN HAZRETLERİ SAKAL BIRAKMAMA VE EVLENMEME SEBEBİNİ ŞÖYLE İZAH ETMEKTEDİR:

Sakal mes’elesi ise: Bu bir sünnettir, hocalara mahsus değil. Bu millette yüzde doksan sakalsız olanların içinde küçükten beri sakalsız bulundum. Bu yirmi senedir bana resmî hücumlarda bazı arkadaşlarımın sakallarını kestirmeleriyle, benim sakal bırakmadığım bir hikmet, bir inayet-i İlahiye olduğunu isbat etti.

Eğer sakal olsaydı traş edilseydi, Risale-i Nur’a büyük bir zarardı. Çünkü ölecektim, dayanamayacaktım. Bazı âlimler “Sakalı traş etmek caiz değildir” demişler. Muradları sakalı bıraktıktan sonra traş etmek haramdır demektir. Yoksa hiç bırakmayan, bir sünneti terketmiş olur. Fakat bu zamanda, dehşetli pek çok günah-ı kebireden çekinmek için, bu terk-i sünnete mukabil, Risale-i Nur’un irşadıyla, yirmi sene haps-i münferid hükmünde işkenceli bir hayat geçirdik; inşâallah o sünnetin terkine bir keffarettir.

(Emirdağ Lâhikası-49)

* * *

Birincisi: Kırk seneden beri gayet dehşetli bir zındıka hücumu karşısında, her şeyini feda edecek hakikî fedakârlar lâzım geldiği bir zamanda, Kur’an-ı Hakîm’in hakikatına, değil dünya saadetimi, belki lüzum olsa âhiret saadetimi dahi feda etmeye karar verdim. Değil bir sünnet olan muvakkat dünya zevcelerini almak, belki bu dünyada on huri de bana verilse idi, bırakmaya mecburdum ki; ihlas-ı hakikî ile hakikat-ı Kur’aniyeye hizmet edebileyim. Çünki bu dehşetli dinsizlik komiteleri, öyle dehşetli hücumları ve desiseleri yapıyorlardı ki, bunlara karşı gelmek için a’zamî fedakârlık yapmak ve harekât-ı diniyesini rıza-i İlahî’den başka hiç bir şeye âlet yapmamak lâzım geliyordu.

Bîçare bir kısım âlimler ve ehl-i takva insanlar, çoluk-çocuğunun maişet derdi için bid’alara fetva verdiler veya tarafdar göründüler. Hususan din derslerini kaldırıp Ezan-ı Muhammedî’yi kaldırmak gibi dehşetli hücumlara karşı, a’zamî fedakârlık ve a’zamî sebat ve metanet ve herşeyden istiğna etmek lüzumu karşısında, ben bir sünnet-i seniye olan evlenmek âdetini terkettim ki; tâ çok haramlara girmeyeyim ve çok vâcibleri ve farzları yapabileyim. Bir sünnet yüzünden yüz günaha girilmez. Çünki o kırk sene zarfında birtek sünneti yerine getiren bazı hocalar, on kebaire ve haramlara girmeye, bir kısım sünnet ve farzları bırakmaya kendilerini mecbur bildiler.

(Hanımlar Rehberi-26)

Yazar : Ömer ÖZCAN

1950 yılında Milas’ta doğdu. Ortaokul ve lise eğitimini İzmir’de tamamladı. 1968 senesinde lise ikinci sınıfta iken Risale-i Nur’u tanıdı. 1969’da ‘Ankara Erkek Teknik Yüksek Öğretmen Okulu’na (Bugünkü adıyla: Teknik Eğitim Fakültesi) kaydoldu… Ankara’da beş seneye yakın Bayram Yüksel Ağabeyin nezaretinde muhtelif Dersane-i Nûriyelerde kaldı. 1973 senesinde öğretmen olarak mezun oldu. 1973’den 1984’e kadar 11 sene Zonguldak’ta lise öğretmenliği yaptı. Sonra İzmir’e, mezun olduğu liseye öğretmen olarak atandı. 2000 senesinde aynı okuldan emekli oldu. Ömer Özcan evli ve iki kız babasıdır. Şimdi İzmir’de ikamet ediyor. Bütün mesaisini iman ve Kur’an hizmetlerine ayırmaya çalışmaktadır.
Ömer Özcan’ın Bediüzzaman Said Nursi ve talebeleri hakkında hatırı sayılır bir arşivi vardır. Kendisinde, Hz. Üstad’la görüşen veya görüşmeyen kadim ağabeylerden fotoğraf, ses, video veya yazılı olarak yaptığı kayıtlar mevcudtur. Ayrıca Risale-i Nur’un teksir veya matbaa olarak ilk baskılarının tamamına yakını Ömer Özcan’ın arşivinde bulunmaktadır. El yazılı orijinaller de vardır.
Ömer Özcan, Üstad Said Nursi Hazretleriyle hatıraları olan Ağabeylerle yaptığı röportajların bir kısmını kitaplaştırmıştır. “Risale-i Nur Hizmetkârları AĞABEYLER ANLATIYOR” adıyla seri olarak yayınlanmış sekiz kitabı bulunmaktadır. Yeni kitap hazırlıkları ve araştırma çalışmaları devam etmektedir.

Tüm Yazıları Göster
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Önceki yazıyı okuyun:
İhtirasa çağrı / Ümit ŞİMŞEK

İhtirasa çağrı Kanaatsizlik aslında kötü bir huy değildir; ait olmadığı yerde kullanılmak onu kötüleştirir. Yerli …

Kapat