Bediüzzaman Tebliğ ve İrşad Dedi
Bediüzzaman ise, hayatı boyunca kendisine gadreden, kendisini tarih sahnesinden silmek isteyenlere sulh ile yaklaşmış ve iyi niyet beslemiş. Adeta ben sizin ebedi hayatınızı kurtarmaya çalışıyorum siz beni imha etmek için çalışıyorsunuz diyor. Gerek Emirdağ hayatı gerekse tüm hayatı buna şahittir.
Çeşitli komiteler insanları türlü türlü şeylerle aldatarak kendi saflarına çektiğini ifade etmektedir. Bu sebeple “millet tenvir ve irşad edilmelidir”[1] diyerek tüm ömrünü bu cehde adamıştır. Manevi bir kıyam bir intifa yolunu tercih etmiştir.
Sürekli, kökü dışarda, ecnebi parmağı, eli kolu, milleti karıştırdığını ve kendisine işkence edenlerin hakiki Türk olmadığını ifade ederek İttihad ve Terakki’nin bozuk kanadının halen aktif bir şekilde icraat yaptığını da aynı şekilde ifade ediyor Bediüzzaman. Zaten bu bozuk akımların marifeti değil mi 27 Mayıs ihtilali?
Gerek Bediüzzaman hayattayken gerekse sonrasında Risale-i Nur’un siyasi düsturları daima menfi hareket etmek isteyenlere pranga olmuş ve bu prangaları kırmaya çalışmışlardır. Bu da Bediüzzaman’ın müsbet hareket metodunun ne kadar elzem olduğunu isbat ediyor.
“Biz, ferec ve ferah ve sürur ve fütuhat isteriz. Fakat kâfirlerin kılıncı ile değil. Kâfirlerin kılınçları başlarını yesin; kılınçlarından gelen faide bize lâzım değil.”[2] diyerek bir şeye ne için taraf, ne için karşı çıktığının da mantık kurgusunu göstermektedir Bediüzaman.
Dolaysıyla, Bediüzzaman’ı bir tek zaviyeden anlamaya çalışmak katiyyen doğru neticeler vermemektedir. Bediüzzaman’ı anlamak için Bediüzzaman’ın tüm hayatı göz önüne alınmalıdır. Kronolojik olarak ele alınmazsa Bediüzzaman, sanki birbirine muhalefet eden bir Bediüzzaman var hayatı çelişkiler dolu gibi anlaşılacaktır. Cerbezeci kimseler bu taktiği çok işletir.
Risale-i Nur hizmeti, marjinal bir hareket değildir ve gizli kapaklı işleri, defterleri olan neidüğü belirsiz bir şey değildir. Daima müsbet hareket eden, iman ve kur’an hakikatlerini tebliğ etmeyi vazife bilen, hükümetin işini hükümete bırakan tebliğ hizmetidir. Menfi hareket eden birisi veya birileri varsa şayet bu/bunların Risale-i Nur Talebeğiyle ilişkisi olmadığına delildir.
Bunun böyle olduğunu devletimizle aynı yaşlarda olan Risale-i Nur Hizmetimiz isbat etmektedir.
“Evet, milyonların, milyarların kalbinde asırlardan beri kanamakta olan o derin yarayı saracak yegâne müşfik el; İslâmdır. Her ne kadar ufuklarda zaman zaman bazı uydurma ışıklar görülüyorsa da.. Müstakbel, bütün nur ve feyzini güneşlerden değil, bizzât Rabb-ül Âlemîn’den alan ezelî ve ebedî “Yıldız”ındır. O yıldız, dünyalar durdukça duracak ve onu söndürmek isteyenleri yerden yere vuracaktır.”[3]
Selam ve dua ile..
Muhammed Numan ÖZEL
[1] Tarihçe-i Hayat (150)
[2] Lemalar (105)
[3] Sikke-i Tasdik-i Gaybi (269)
- Manevi Buhranlar ve İman Hakikatleri - 14 Eylül 2024
- Hedefimiz ve Amelimizin Kıblesi - 31 Ağustos 2024
- Yangın Nasıl Söner? - 25 Ağustos 2024
- Amellerimizde Neyi Esas Almalıyız? - 16 Ağustos 2024
- Kur’ân’ın İlk Emri de “Oku”dur - 8 Ağustos 2024
- Doğru Bilgi Çerçevesinde Bediüzzaman - 24 Temmuz 2024
- Anksiyete ve Risale-i Nur - 23 Temmuz 2024
- İman, Marifet ve Muhabbet - 29 Haziran 2024
- İnkişaf Etmek için Ne Lazım - 17 Haziran 2024
- Zamanın Âhirinde Saadet-i Ebediye Sesi - 13 Haziran 2024