Ana Sayfa / Yazarlar / Bediüzzaman, Tevafuklu Kur’an ve Hattat Hamid – 4

Bediüzzaman, Tevafuklu Kur’an ve Hattat Hamid – 4

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Bediüzzaman, Tevafuklu Kur’an ve Hattat Hamid -7

KUR’AN-I KERİM’İN NÜZUL VE TERTİBİ

Kur’an-ı Kerim’in nüzulü 610 senesinde Cebrail’in (a.s) getirdiği ilk âyetlerle başlayarak Peygamber Efendimiz’in (a.s.m) vefatına (632) kadar yaklaşık 23 sene devam etmiştir. Efendimiz (a.s.m) inen âyetleri öncelikle kendisi ezberliyor, insanlara tebliğ ediyor ve vahiy kâtiplerine yazdırıyordu. Hz. Peygamber tarafından görevlendirilen vahiy kâtipleri nâzil olan âyetleri deri, kemik, parşömen vs. gibi malzemeler üzerine yazıyorlardı. Yazılı kültüre uzak olan dönemin insanları inen âyetleri ezberliyorlardı.

Kur’an-ı Kerim peyderpey nazil olmuştur, ilk inen âyetler 96. Surenin ilk beş âyetidir. Sonrasında farklı surelerden farklı âyetler nazil olmuştur, nazil oldukça da bizzat Hz. Cebrail (a.s) tarafından hangi surenin hangi âyeti olduğu belirtilmiştir. Efendimiz (a.s.m) da bu şekilde ezberleyerek, ashabına da bu şekilde talim etmiştir. Her sene Ramazan ayında o güne kadar inmiş âyetleri Efendimiz (a.s.m) Cebrail (a.s) ile karşılıklı olarak (mukabele tarzında) okumuşlardır. Özellikle Resûl-i Ekrem’in (a.s.m) vefat ettiği yılın ramazan ayındaki son okuyuş karşılıklı olarak ikişer defa gerçekleşmiş böylece Kur’an-ı Kerim son halini almıştır.

Son okumada tertibi belirlenen ve pek çok sahâbî tarafından bu son şekliyle yazılıp ezberlenen Kur’an okunmaya devam ederken Hz. Ebû Bekir (r.a) döneminde Yemâme savaşı ile diğer bazı savaşlarda hâfız sahâbîlerden bir kısmının şehid olması Kur’an-ı Kerim âyetlerinin toplanarak iki kapak arasına getirilmesi ihtiyacını netice vermiştir. Hz. Ebû Bekir de bu görevi Zeyd b. Sâbit’e vermiştir. Zeyd bin Sabit ve teşkil edilen heyet üyeleri mevcut yazılı Kur’an âyetlerini toplayarak, son okumayı da dikkate alarak bütün âyetleri yazmışlardır. Böylece Kur’an yazılı malzeme ve ezber yardımıyla eksiksiz olarak toplanmış ve iki kapak arasındaki bu derlemeye “Mushaf” adı verilmiştir.

Hz. Osman zamanında Müslümanların sayısının artması ve geniş bir coğrafyaya yayılması ilk mushafın çoğaltılarak belli başlı merkezlere gönderilmesi ihtiyacını netice vermiştir. İstinsah ve çoğaltma işi başkanlığını yine Zeyd b. Sâbit’in (r.a) yaptığı yaklaşık on iki kişilik bir heyet tarafından tamamlanmıştır. (646-651) yılları arasında gerçekleştirilen bu çalışma sonunda çoğaltılan yedi Kur’an nüshası birer kāri ile birlikte Mekke, Kûfe, Basra, Şam, Yemen ve Bahreyn’e gönderilmiş, bir nüsha da Medine’de bırakılmıştır.

Bugün Müslümanların elinde bulunan nüshalar, Hz. Osman (r.a) Mushaflarından veya onlardan yazılanlardan istinsah edilmiştir. Sonraki dönemlerde ilim ve sanat hayatının canlanmasıyla Kur’an istinsah faaliyetleri hızla artmaya başladı. Mushaf yazan kâtipler çoğaldı ve yazı sanatı süratli bir şekilde gelişme ve değişim göstererek İslâmi kimlik kazandı. Mushaflar farklı tarzda sayfa düzenleriyle yazılıyordu. Resim-1’de sayfada 11 satır yazılı bir Mushaf, Resim-2’de sayfada 13 satır yazılı bir Mushaf örneği görülebilir. Resim-1’de sayfada 11 satır yazılı bir Mushaf, Resim-2’de sayfada 13 satır yazılı bir Mushaf örneği görülebilir.

Resim 1– Şeyh Hamdullah (ö.1520) hattı Mushaf’ın Enbiya Suresinin 21. âyetinden 30. âyetine kadar aşır gülleriyle gösterilen on âyetlik bir bölümü[1]
Resim 2– Şekerzade Seyyid Mehmed Efendi (ö.1753) hattı mushaftan iki sayfa[2]
 

[1] İÜ Ktp., AY, m. 6552
[2] Süleymaniye Kütüphanesi, Yenicami, nr. K 3

Bediüzzaman, Tevafuklu Kur’an ve Hattat Hamid -8

Vahye Dayanan Ölçü: Âyet Berkenar

Hâfız Osman Nuri Kayışzade (ö.1895) ilk defa “âyet berkenar” tertibindeki mushafı yazmıştır. Âyet berkenar özelliğinin manası şudur: Bütün sayfalar âyetle başlar ve âyetle biter, âyetler sayfa sonunda bölünerek diğer sayfaya geçmez. Bediüzzaman Hazretleri, Hâfız Osman’dan ve onun ölçüsünden şöyle bahseder:

“Kur’an-ı Hakîm’in umum sahifeleri âhirinde âyet tamam oluyor. Güzel bir kafiye ile nihâyeti hitam buluyor. Bunun sırrı şudur ki: En büyük âyet olan Müdâyene Âyeti sahifeler için, Sure-i İhlas ve Kevser, satırlar için bir vâhid-i kıyasî ittihaz edildiğinden Kur’an-ı Hakîm’in bu güzel meziyeti ve i’caz alâmeti görülüyor.”[1]

Resim 3.a – Müdayene Ayeti, Bakara Suresi 282. Ayet, sayfa uzunluğu için mikyas alınmıştır.
Resim 3.b – En Kısa Sure İhlas Suresi sayfa genişliği için mikyas alınmış

Hâfız Osman’ın en büyük âyet olan Müdâyene Âyetini sayfa uzunluğu için, en kısa sureler olan Sure-i İhlas ve Kevser’i satır genişliği için mikyas alarak yazdığı mushafta “âyet berkenar” özelliği ortaya çıkmıştır.

Resim 4.a- 62. Ve 63. sayfalar, sayfalar âyetle başlayıp âyetle bitiyor

Hâfız Osman’ın en büyük âyet olan Müdâyene âyetini sayfa uzunluğu için, en kısa sureler olan Sure-i İhlas ve Kevser’i satır genişliği için mikyas alarak yazdığı mushafta “âyet berkenar” özelliği ortaya çıkmıştır.

Resim 4.b – 64. ve 65. sayfalar, sayfalar âyetle başlayıp âyetle bitiyor

Resim-4’te örneği görünen “âyet berkenar” özelliği Kur’an’ın bütün sayfalarında (604 sayfa) görülmektedir. Daha önceki nüshalarda Resim-1 ve Resim-2’de görüldüğü gibi sayfa sonlarında âyetler bitmeyerek diğer sayfada devam edebiliyordu. İlk mushaftan günümüze kadar gelen aynı metnin vahye istinad eden mikyaslar esas alınarak yazıldığında bu özelliğin ortaya çıkması, bunun insan takatinin üstünde, bir mu’cize, olduğunu açıkça göstermektedir. Farklı bir sırada, farklı uzunluklarda, farklı zamanlarda, farklı sebeplerle inen âyetler, ilk yazılan mushaftan yaklaşık 12 asır sonra bahsedilen tertiple yazılınca “âyet berkenar” özelliği görülebilmiştir. Bu tertip âlem-i İslam’da büyük bir rağbete mazhar olmuş ve her tarafta Mushaflar ekseriyetle bu mikyas esas alınarak yazılır olmuştur.

Resim 5.a – Hâfız Osman tertibi Hasan Rıza Mushaf’ı 64. Sayfa Bedüzzaman Hz. kendi mushafında işaretler koymuş.
Resim 5.b – Bediüzzaman Hz. tarif ettiği şekilde yazılan Hamid Aytaç Hattı Tevafuklu Kur’an, 64. Sayfa.

Resim 6 – Tek bir sahifedeki tevafuk (62-65), kırmızı ile yazılan Allah Lafızlarının alt alta geldiği görülüyor.

Hayatının gayesini “İ’caz-ı Kur’an’ı beyan etmek”[2] olarak ifade eden Bediüzzaman Hazretleri Kur’an hattını Anadolu’da muhafaza ile vazifeli Hamid-i Amedi ile tevafuk sırrında birbirlerine tevafuk etmişler ve gözlü tabaka olarak ifade ettiğimiz insanlara, “yani âmî avamdan veyahut aklı gözüne inmiş maddiyyunlar tabakasına karşı da Kur’an’ın göz ile görünecek bir işaret-i i’caziyesi bulunduğu”nu isbat etmişlerdir. Bediüzzaman’ın mana planında telahuk-u efkâr ile Hamid’e tevafuku ne güzel bir tevafuktur. Tevafukat ise ittifaka işarettir. İttifak ise ittihada emaredir. İttihad ise vahdete alâmettir. Vahdet ise tevhidi gösterir. Tevhid ise, Kur’anın dört esasından en büyük esasıdır.

“Lafzullah”, mecmu-u Kur’ân’da 2806 defa zikredilmiştir. Bismillah’takilerle beraber lafz-ı Rahmân 159 defa, lafz-ı Rahîm 220 defa, lafz-ı Gafûr 61, lafz-ı Rab 846, lafz-ı Hakîm 86, lafz-ı Alîm 126, lafz-ı Kadîr 31, Lâ ilâhe illâ Hû’daki Hû 26 defa zikredilmiştir.” Toplamı 4000’den fazla olan bu lafızların çok büyük bir kısmı bütün Kur’an’da alt alta gelmiştir.

Resim 7 – Karşıki sayfada Tevafuk, 540 ve 541. sayfalarda 6’şar adet Allah Lafzı simetrik olarak tevafuk etmektedir.

Resim 8 – Yapraklar arasındaki Tevafuk, 543, 545, 551 ve 553. Sayfalarda 3.satırın sonundaki Allah Lafızları tevafuk etmektedir.
Resim 9 – Kur’an-i Kerim’de en fazla Allah Lafzı bulunan sayfalardan biri olan 422. sahife.

Bununla beraber daha farklı ve çok zengin tevafuk şekilleri de gözükmektedir. Misal olarak Kur’an-i Kerim’de en fazla Allah Lafzı bulunan sayfalardan biri olan 422. Sahifede on altı adet Allah Lafzı bulunmaktadır. En son Allah Lafzı geçen 41. Âyetin meali şöyledir: “Ey iman edenler! Allah’ı çokça zikredin!” Bu sayfayı okuyan biri sayfa başından başlayarak 41. Âyeti okuduğu anda toplamda on altı kez “Allah” diyerek bir nev’i bu âyetin emrini yerine getirmektedir.

SONUÇ

Bu tebliğde kırk vecihle mu’cize olan Kur’an-ı Kerim’in inzalinden asırlar sonra Hâfız Osman tarafından ortaya çıkarılan “âyet berkenar” özelliği ile, sonrasında Bediüzzaman Said Nursi Hz. tarafından keşfedilen ve herkesin gözü ile görebildiği bir mu’cize olan tevafuk hususiyeti ve bu keşfedilen tevafuk mucizesinin Hattat Hamid Aytaç tarafından yazılması icmalen anlatılmıştır. Bediüzzaman Said Nursi Risale-i Nur isimli eserleriyle Kur’an hakikatlerini ispat ettiği gibi, özellikle Rumuzat-ı Semaniyye isimli eserinde, tebliğimizde küçük bir kısmı beyan edilen tevafuk hususiyetinin çok farklı çeşitlerini teferruatıyla izah etmiştir. İzah ettiği bu kısımlar Hattat Hamid tarafından ustalıkla ve muhteşem bir estetik güzelliği ile mücessem hale getirilmiştir.

M. Rıza DERİNDAĞ

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Düşmanın Nazarında Adın Nasıl Geçiyor?

Düşmanın nazarında adın nasıl geçiyor? Onlar, bunu tanrılarımıza kim yaptı? Kim yaptıysa gerçekten o, zalimlerden …

Kapat