Ana Sayfa / RİSALE-İ NUR & BEDİÜZZAMAN / Nurdan Hatıralar / “Bediüzzaman’a İlk Ziyaretimi Yeis İçinde Yaptım”
Zekeriya KİTAPÇI, Ömer ÖZCAN

“Bediüzzaman’a İlk Ziyaretimi Yeis İçinde Yaptım”

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Merhum Prof. Dr. Zekeriya KİTAPÇI anlatıyor:

BEDİÜZZAMAN’A İLK ZİYARETİMİ YEİS VE BİTKİNLİK İÇİNDE YAPTIM

Bediüzzaman Hazretlerine ilk ziyaretiniz hangi tarihte, nerede ve nasıl gerçekleşti? Neler konuştunuz?

Hüsrev ağabeyle bu şekilde görüşmelerimiz devam ederken bir gün bana; “Zekeriya kardeşim, sen Üstad’a ziyarete gidebilirsin” dedi. Sene 1953. Bu arada önce şunu söyleyeyim; Risale-i Nur’u yazarken bir taraftan diğer kitaplardan da okuyordum. O sıralarda okuduğum en ciddi kitaplardan birisi de merhum Yusuf Ziya Uygur beyin ‘İnkılâplar, İhtilallar ve Siyonizm’ adındaki kitabıydı. Kitap Yahudilerin insanlığın başına nasıl bela oldukların anlatıyordu. Bu kitap benim bütün ümitlerimi tüketmiş, hayattan koparmış ve koyu bir çaresizlik içine sürüklemişti. Bunlar arasında, Cevat Rifat Atilhan’ın ‘İğneli Fıçı’ kitabı da vardı ve benim yaralarıma tuz ve biber ekmişti. İşte böyle bir zamanda bin bir türlü ruhi bunalımlar içinde kıvranıp durduğum bir sırada beynimde bir şimşek parladı. Bediüzzaman’a gitmeliydim artık… Hz. Üstad’ın evi, bizim İmam Hatip Okulu’na dolayısıyla kaldığım yurda çok yakındı.

Zekeriya KİTAPÇI

Koyu bir kış günüydü. Doğruca Hz. Üstad’ın evine gittim. Titrek elimle O Sultan’ın kapısını çaldım. Bayram Yüksel Ağabey açtı kapıyı. Hz. Üstad’ın yanına beraber girdik. Üstad karyolasında yarı oturur bir şekildeydi. Yanı başındaki duvarda muazzam bir şecere, soy kütüğü vardı. Odasında sıradan bir halı, ortasında bir soba yanıyordu ve etrafa tatlı buhurdan kokusu yayılmıştı. Sobanın sıcaklığı hissediliyordu. Bediüzzaman tok bir sesle: “Gel Kardaşım” dedi bana. Yanına varınca elini anlıma koydu ve başımı okşadı. Hz. Üstad beni sanki ilk defa tanıyor değil de, uzun bir zamandır yanındaymışım gibi bir hava içinde kabul etti. Elini öptüm ve edeple önüne oturdum.

Hz. Üstad şöyle bir bakınca insanın halet-i ruhiyesini röntgen gibi çeker, hemen okurdu. O, benim perişan kalbimin röntgenini de çoktan çekmiş bulunuyordu. O asrın mürşidiydi. Bana: “Kardaşım! Sen ne hale gelmişsin böyle?” dedi. Sonra Risale-i Nur’dan ve onun yüksek hakikatlerinden bahsetti. Risale-i Nur’un, okuyanlara şimdiye kadar hiçbir zarar vermediğini, bilakis gönül ve kalplere şifa verdiğini söyledi. Çok gür ve tok bir sesle ve kendinden çok emin bir şekilde konuşuyordu. Yahudilerin ve Masonların haris emellerinden anlattı. Tekrar Risale-i Nur’a dönerek, Risale-i Nur’un Anadolu’da Küfr-ü mutlakın ve Komünizmin belini kırdığı gibi masonluğun da belini kıracağını ve bu milletin imdadına yetişeceğini söyledi. “Kardeşim! Yeise düşme, moralini bozma… İstikbal İslam’ındır… Hiç korkma… Küfrün, zulmün karşısında Risale-i Nur sizin için tam bir ilaçtır… Kurtuluş Risale-i Nur’dadır…” şeklinde çok yüksek seviyede bir ders verdi. Hz. Üstad’ın bu sözleri bana sonsuz bir ümit vermişti. Sonra Üstad bana: “Sen hoş gelmişsin kardaşım, sen hoş gelmişsin kardaşım” dedi. Tabi ben bunun manasını bilmiyordum. Bayram Ağabey bana dokununca anladım. Üstad’ın elini tekrar öptüm ve bütün yeis, ümitsizlikten kurtulmuş bir halde huzurundan ayrıldım.

Bu dersten sonra sizdeki o yeis ve bitkinlik bitti mi?

Tamamen bitti… Bediüzzaman’ın yanından çıktıktan sonra gönül dünyamdaki dalgalanmalar, hırçınlıklar gitmişti. Gönlümde, kalbimde hiçbir yeis, hiçbir korku kalmamıştı. Adeta bir çocuk gibi yeniden doğmuştum. O anı hiç unutmuyorum. Kendimi öyle hafif hissediyordum ki, birisi ‘üff’ dese uçup gidecek kadar hafiflemiştim. Artık hiçbir şeyden korkmuyordum. Risale-i Nur okuyanlar hapse girermiş, başlarına iş açılırmış gibi şeyler aklıma bile gelmiyordu. Düşündüğüm tek şey vardı; Üstad’ı seveceksin! Risale-i Nur’u okuyacaksın! Yazacaksın! Onun yüksek hakikatlerini korkmadan çekinmeden herkese ilan edeceksin…

Ömer ÖZCAN, Ağabeyler Anlatıyor – 7’den

Ömer ÖZCAN, Ağabeyler Anlatıyor – 7’den

Yazar : Ömer ÖZCAN

1950 yılında Milas’ta doğdu. Ortaokul ve lise eğitimini İzmir’de tamamladı. 1968 senesinde lise ikinci sınıfta iken Risale-i Nur’u tanıdı. 1969’da ‘Ankara Erkek Teknik Yüksek Öğretmen Okulu’na (Bugünkü adıyla: Teknik Eğitim Fakültesi) kaydoldu… Ankara’da beş seneye yakın Bayram Yüksel Ağabeyin nezaretinde muhtelif Dersane-i Nûriyelerde kaldı. 1973 senesinde öğretmen olarak mezun oldu. 1973’den 1984’e kadar 11 sene Zonguldak’ta lise öğretmenliği yaptı. Sonra İzmir’e, mezun olduğu liseye öğretmen olarak atandı. 2000 senesinde aynı okuldan emekli oldu. Ömer Özcan evli ve iki kız babasıdır. Şimdi İzmir’de ikamet ediyor. Bütün mesaisini iman ve Kur’an hizmetlerine ayırmaya çalışmaktadır.
Ömer Özcan’ın Bediüzzaman Said Nursi ve talebeleri hakkında hatırı sayılır bir arşivi vardır. Kendisinde, Hz. Üstad’la görüşen veya görüşmeyen kadim ağabeylerden fotoğraf, ses, video veya yazılı olarak yaptığı kayıtlar mevcudtur. Ayrıca Risale-i Nur’un teksir veya matbaa olarak ilk baskılarının tamamına yakını Ömer Özcan’ın arşivinde bulunmaktadır. El yazılı orijinaller de vardır.
Ömer Özcan, Üstad Said Nursi Hazretleriyle hatıraları olan Ağabeylerle yaptığı röportajların bir kısmını kitaplaştırmıştır. “Risale-i Nur Hizmetkârları AĞABEYLER ANLATIYOR” adıyla seri olarak yayınlanmış sekiz kitabı bulunmaktadır. Yeni kitap hazırlıkları ve araştırma çalışmaları devam etmektedir.

Tüm Yazıları Göster
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Yorumlar

  1. avatar

    “Üstad karyolasında yarı oturur bir şekildeydi. Yanı başındaki duvarda muazzam bir şecere, soy kütüğü vardı.”
    Bu ziyaret 1953 sonrası bir tarihte Isparta’ daki evinde oluyor.

    Yanıbaşında muazzam bir şecere, soykütüğünü yalnız merhum Kitapçı’ dan duyuyoruz.
    Üstad odasında ( eve girince soldaki oda) sayısız pürdikkatli muhakkik hiçbir kimse bu şecereden bahsetmiyor.
    Hem üstad hem ziyaretçi gözlemciler; 5 bin kişiye ulaştığı söylenen bir dua listesinden bahsediyorlar.
    Kiitapçı’ nın şecere dediğinin bu dua listesi olması kuvvetle muhtemel.Allahua’lem…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Selam Deyip Geçmeyin

Selam deyip geçmeyin Mustafa Said İşeri GÜNLÜK HAYATIMIZDA en sık yaptıklarımızdan biri de selamlaşmaktır. Sözlerimizi …

Kapat