Ana Sayfa / Yazarlar / Bediüzzaman’ın anlatımında sanat dili / Prof. Dr. Himmet UÇ

Bediüzzaman’ın anlatımında sanat dili / Prof. Dr. Himmet UÇ

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Bediüzzaman ve sanat demenin artık kâfi gelmediğini anladım, şimdi şöyle gözlemlerimle düşünüyorum; Bediüzzaman dini sanat dili ile anlatmış, yani sanatın terimlerini, kavramlarını, gözlem dilini ve yorum tarzını kullanmış. Bu, din anlatımında tamamen bir evrensel ihtilal. Lasiyemmaları okuyorum, on beş sahife civarında bir eser. Bediüzzaman eserini tanıtır. “Onuncu Söz’ün bir cihette esası ve Yirmisekizinci Söz’ün Arabi İkinci Makamıdır.”

Lasiyemalar’da en çok kullanılan isim Allah’ın Sani ismidir. Yani yarattıktan sonra yarattıklarını sanatlı yaratan, yani insanlar baktıklarında cüzleri arasında uyumun, tenasübün, rengin ve biçimin ve daha başka sanat özelliklerinin bulunduğu canlılar şeklinde yaratıldıktan sonra süslenmeleridir. Daha bahsin başında tevhid bahsini anlatırken “kainatın bütün zerratı müctemian ve münferiden lisan-ı acz ve fakr ile vücub-u vücud ve vahdetine şehadet ettikleri Sani-i Hakime hamdler, senalar, şükürler olsun” Sani ismiyle yaratılış, vücubvevahdet arasındaki ilişkileri anlatmak çok uzun bir yorumlar zinciri gerektirir. Ama bir şeye vücut vermek ve onu birlik içinde yani cüzleri arasında tenasüb ve orantıyı korumak, ancak sanatçı bir yaratıcı sayesinde olur. Bu güzellik sanatlı tasarlama ve yapma ve süsleme ile olur. Bu Sâni yani sanatçı bir yaratıcı yapabilir. Halık, yaratan sanatçı o yaratılan şeyleri süsleyen demek. Balkonda bir serçe kuşunun ölüsünü gördüm, ama daha yeni yumurtadan çıkmış, yani heykelin sadece uzuvları var, onun süslemesine devamlı vakit kalmamış öyle buraya düşmüş onu koydum devamlı ona bakıyorum.

Zerre eğer halık olursa o zaman şöyle bir görsel yorum yapar Bediüzzaman: ”Bütün masnuatta bütün sanat inceliklerini tabiata ders vermeye muztar ve mecbur olur.” Şimdi bu cümlede ders verilen tabiat bir varlık şeklinde yorumlanmış, tabiatı karşısına alıp ona bütün mahlukat değil masnuat, yani sanatla yaratılmış, bütün varlıkların sanat inceliklerini tabiata birisi ders verecek ki varlıkları o sahte mabud yapmış olsun. Harika bir cümle. Gözün aklın önüne geçtiği son yüzyıllarda göze hitap ederek konuşma bütün sanatçılar ve felsefecileri gibi.

Şimdi şu cümleye bak “bir semerenin sanatındaki azamet-i maneviyesi arzın cesameti nisbetindedir” Bir meyveyi bütün yeryüzünden toplayan ve onu sanatlı hale getiren, bütün yeryüzünde herşeyi yerli yerine koyan biri tarafından olabilir. Çünkü güneşin yer değiştirmesi ve topraktaki elementlerin oranı değişse elma da yenmez olur ve hatta yaratılmaz olur, o halde yer yüzünün azameti elmanın sanatının azametinin ortaya çıkarır.

Sadece bir Sâni ismini hareket noktası olarak aldım burada, bütün kelimeler sanat dilinin kelimeleri. Bir cümlede zerreye terzilik sanatını öğretmek cümlesidir. Yani her atom zerresi yerine gelir, tıpkı terzinin her parçayı yerine dikmesi gibi, zerrelerin her varlığın vücudunda yerlerini alması da ilahi bir terzilik sanatıdır.

Bediüzzaman, kelimeleri bizim kullandığımızın dışında kullanır. Türkçe’ye genişlik ve kelami ve felsefi ve dini bir nitelik kazandırır.
Herşeyin muhtelif ve mütenevvi suretlerini biçip dikmek. Harika bir cümle daha. Güzel bir elbise nasıl dikkatimizi çeker, işte bütün varlıkların elbiseleri nasıl ölçülüp biçilip dikiliyor. Hayatla tevhid arasında nasıl bir ilişki kurmuş.
İnsanların terzileri “dikenli bir şecerenin azalarına uygun bir gömleği dikemez” burada nasıl Allah’ı nasıl bütün varlığa elbiselerini giydirdiğini söylüyor: ”Pek muntazam cedid ve taze taze gömlekleri ve yeşil yeşil hülleleri kemal-i sürat, tam bir sürat ve suhuletle kolaylıkla yapar, giydirir, Fesubhanallah.”

Sanat sadece bir şeyin dış yüzünü süsler, düzenler, armoni temin eder. Ama bak Allah’a “Herşeyin içyüzü elinde bulunan Sani münezzehtir. Bütün mahlukata merci olan Sani münezzehtir. “Zâhirî azaları de bâtınî azaları da sanatla tefriş ediyor, tasarlıyor ve birbirine raptediyor. Diyanet bu dili öğrenmemekte ısrar etti, aynı şeyleri tekrar et ve dur. Mahkeme-i kübrada bu ihmalin cezası büyüktür.

Sani ile kurulmuş bir cümle daha “arkadaş, herbir mevcudun üstünde Sani-i Ehad ve Samed’in bir sikkesi bir hatemi olup o mevcudun Sani-i Ehad ve Samed’in mülkü ve eser-i san’atı olduğuna şehadet ediyorlar” Burada Sani hem Ehad hem de Samed’in başına alınmış. Bir varlığı kendi içinde birliktelik kazanarak yaratmak Sani-i Ehad, o varlığın kimseye muhtaç olmadan muhtaç olmayan bir ilah tarafından tasarlanması, bütün uzviyetinin sanatlı yapılması da Sani-i Samed’in özelliğidir. Risale-i Nur bir Allah’ın isimlerini okuma mektebidir, o mektebi kuran da Bediüzzamandır. Risale okumak başka, esmayı varlıkta okumak başka.

Bir sanat cümlesi “Mutlak bir intizamla sürat-ı mutlakada meydana geliyor” intizam yine cüzler arasındaki uyum ve yerli yerideliktir. Bunu sağlayan da yine O’dur.

Mevzun ve mizanlı olarak bir sürat-ı mutlakada meydana geliyor“ mevzun bir güzel varlığın, birinin görüntüsünün, birlikte güzelliği ortaya koymasıdır. Ağız ile burun arasında mevzun vezin vardır, biri dışarda veya daha büyük olsa vezin bozulur, Tıpkı şiirin vezni gibi .Mizan da denge demektir, güzelliğin esasıdır, orantı da bundan doğmuştur. İki kol ağırlıkta eşittir, biri ağır olsa mizan bozulur. Gece gündüz arasında, ölüm ile hayat arasında daha çok şey arasında mizan vardır, yoksa varlık bir anda yıkılır. Rahman suresinde mizan işte bu sanat vestetiğin babası olan mizandır, sadece terazi değil. Birçok tefsirde sadece bunu mizan yani terazi olarak almış. Yaratılışın terazisi ayrı bir konu.

“güzel bir eser-i sanat olmakla beraber mutlak bir ucuzlukta görülüyor” Sanat eserleri ucuz olmaz. Ama hem ucuz hem de bol. Bu daha farklı bir sanat ve estetik cümlesi: “Mahall-i taalluku gayri mütenahi olmakla beraber eserlerinde çirkinlik görülmez, ahsen şekilde husule gelir” Bir işe birçok el karıştı mı o eser olmaz. Bir çorbaya bile. Şimdi bir koyun düşün, ona kaç değişik tasarruf ile bakılıyor ve o meydana geliyor, bu kadar farklı isimler ve eylemler onun sanat düzenini bozmuyor. Nereleri düşünmüş Bediüzzaman. Çok eylem iç içe ama çirkinlik yok, hem de ahsen yani en güzel surette meydana geliyor.

“efrad ve enva arasında bu’d-ı mutlak ile beraber tevafuk-ı mutlak var” Amerikadaki ceviz ile İstanbul’daki ceviz arada uzaklık var ama sanatları bir. Tam bir uyum var bu aynı ilahın tasarımı ve icadı olduğunu gösterir.”en harika bir sahavet en harika bir hüsn ü sanat muhit bir kudretin hassasıdır. Bolluk ile sanat güzelliğini birleştirmek. Halbuki bol olan şey de sanat düşünülmez. harzı âlem olur.
“Tartılmış gibi gayet mizanlı olmak” Bir gülün yaprakları , papatyanın yaprakları aynı ağırlıkta, çok küçük ağırlık birimleri ile bir arada kolalı gibi duruyorlar. İki kulak aynı ağırlık ve denge de herşey aynı dengede. Bediüzzaman mevzun kelimesi ile geniş anlamda güzellik ve dengeyi anlatıyor.

“Ve keza nevin kesret-i efradıyla beraber her ferdin harikulade bir hüsn-i hilkate malik olması” aynı hakikati başka cümlelerle anlatıyor. Ferdi çok her nevin ama hepsi harikulade güzel bir sanatla yapılıyor. Harikulade yine estetik bir kelime; âdetin dışında demek, yani alışılmışın dışındaki güzelliklere kullanılır, Bediüzzaman bu kelimeyi çok kullanır. Hem güzel hem harikulade. Alelâde değil.

Buraya kadarki cümlelerin özeti bir cümle “Herşeyin bir tek Saniin sunu ve sanatı olduğunu na delalet eden aşka bir ayet” Sani, sun ve sanat aynı kökten türemiş, sanatçı İlahin sunu ve sanatı.
Herşey bu üç birbiri içinde, aynı kökten gelen sanatlı yaratan ilahın yaratması sanatıdır.

Sanat zıtları bir araya getirip onları sanatlı hale getirmek. “Zıtları bir fiilinde cemetmek ancak kudreti hadsiz bir Sani-i Kadir’e mahsusdur” Kainatta herşey homojen değil heterojen yani birbirinden yapı ve şekil olarak farklı şeyler. Bunlardan sanatlı şeyler yaratmak, tezadı sanata çevirmek ancak ona mahsustur. Büyük mikyasta sanat Allah’ın sanatı zıtları bir araya güzel şekilde getirmek. Beşer sanatında bu zor şey bu yüzden homojen seylerden sanat yapıları veya biçimleri meydana getiriyor.
Sani-i Kadir birbirine zıt şeyleri kudreti ile bir araya sanatlı bir şekilde getiriyor.

Kadir, güçlü ama sanatın mizanlarına riayet ediyor. Topraktan yirmi santim yukardaki bir gülün yaprakları ve edası ne kadar ince bir hassas kudretin tezahürüdür. Ne kadar harika bir gözlem toplama ve cem ve yorum insan hafsalası alacak gibi değil. Yaratılışın Rabbani sanatlı ve estetik kanunları. Monteskiyo’nun eseri Ruh-ı Kavanin, Bediüzzaman ise kavanin-i İlahi; ilahi kanunlar ve yorumları.

İnşallah devam edecek.

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Ulaşamadığın gönül senin değil / Nuray Köse

Hâlık-ı Zülcelâl'in esma ve sıfatına ayna olan çok müstesna bir yere sahip insan gönlü. Üzüntülerin-sevinçlerin, …

Kapat