Ana Sayfa / RİSALE-İ NUR & BEDİÜZZAMAN / Risale ve Bediüzzaman Üzerine / Bediüzzaman’ın Estetik Dünyası – III

Bediüzzaman’ın Estetik Dünyası – III

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Önceki bölüm

Tasvir

Bediüzzaman’ın üslübunun canlı olmasının nedenlerinden biri de tasvirleridir. Edebiyatta tasvir yapan şahıs bir müddetçik de olsa metinden uzaklaşır, tasviri ile uğraşır, daha sonra tasviri metne monte eder. Yapılan tasvir bazen konunun birliğini bozacak durumda da olur, bu yüzden Zola’nın romanlarındaki tasvirler eleştirilmiştir. Bediüzzaman metinden, metnin zihni takibinden uzaklaşmaz. Yaptığı tasvirler güçlü sıfatlar ile okuyucuyu metnin ortamına, inceliğine, hassasiyetine, şartlarına götürür ve şahsın, temanın, mekanın sıcaklığını verir, okuyucuyu etkiler.
O, eserlerinde muhatabın ve temanın durumuna göre az veya çok tasvir yapar. Olayların ve temanın geçtiği zemini anlatmak için tasviri kısaltır veya uzatır. Ama metni hiçbir zaman bir kenara koyan klasik fonksiyonel tasvirler gibi tasvir yapmaz. Meselâ, Hastalar Risalesi, İhtiyarlar Risalesi, Gençlik Rehberi, Hanımlar Rehberi isimli eselerinde muhatablarının yaş durumuna göre bir tasvir lisanı kullanır.

Belli bir yaş grubuna değil, genel anlamda bütün insanlara hitap ettiği bahislerde, baskın olmayan bir tasvir dili kullanır. Onuncu Söz, Âyetü’l-Kübrâ, El Hüccetü’z-Zehra, Esma Risaleleri vb.

Bir anlatı metninde özellikle zihniyetler ve olaylar, karakterler ve eylemler tasvir edilmelidir. Zihniyetler ve olaylar elbette doğrudan doğruya anlatılmayacaktır. Onlar romanda dünyanın ya da dünyadan bir kesitin tasvirleri olarak sunulacaktır.

Bediüzzaman tema içinde tipi tanıtmak için tasvir yapar, tipin içinde bulunduğu olayı tasvir eder, mekanı tasvir eder, ayrıca tezi, verilmek istenen şeyi tasvir eder. Onun sıfatlarla desteklemediği tema, şahıs, mekan, olay, tez yok gibidir. Ama tasvirlerle metinler o kadar kaynaşmıştır ki bunları birbirinden fark etmek güçtür.

Tasvir bir yerde gözlem, müşahade lisanıdır. Bediüzzaman‘ın eserleri büyük oranda gözlemdir. Meselâ Haşir baştan başa esmaların arkasına yüklenmiş, yığılmış tasviri gözlemlerle doludur. Bu gözlemler hakikati elle tutulur hale getirir.

“Evet dünya yüzünü bu kadar müzeyyen masnuatiyle süslendirmek, ay ile güneşi lamba yapmak, yeryüzünü bir sofra-i nimet ederek matumatın en güzel çeşitleriyle doldurmak, meyveli ağaçları birer kab yapmak, her mevsimde birçok defalar tecdid etmek, hadsiz bir cud ve sehaveti gösterir.“ (Haşir. 4 Hakikat) Paragraftaki tasvir sanatının ayrıntısı birkaç sayfa yorumu gerektirir.
Meselâ yine Haşir’deki bu tasvir tasvirin yapısı gereği hiç mübalağası olmayan gerçekçi ve realist tasvirlerdir.

“Bahar mevsiminde cnnet hurileri tarzında bütün ağaçları sündüsmisal libaslarla giydirip, çiçek ve meyvelerin murassaatiyle süslendirip hizmetkar ederek onların latif elleri olan dallarıyla çeşit çeşit, en tatlı, en musanna (sanatlı) meyveleri bize takdim etmek, hem zehirli bir sineğin eliyle şifalı, en tatlı balı bize yedirmek, hem en güzel ve yumuşak bir libası elsiz bir böceğin eliyle bize giydirmek, hem rahmetin büyük bir hazinesini küçük bir çekirdek içinde bizim için saklamak ne kadar cemil bir kerem, ne kadar latif bir rahmet eseri olduğu bedaheten anlaşılır.“ (Haşir. 2. Hakikat) Edebiyatta sadece süs olsun diye yapılan tasvirlerden ne kadar farklı dini-felsefî-fikri-edebi tasvir.

Bediüzzaman’ın en büyük tasvirleri ruh tahlilleridir. O temaları gereği değişik insan tiplerinin ruh hallerini, bazen de kendi ruh halini tasvir eder. Böyle tasvirler çoktur. Dördüncü Şua böyle ruh tahlilleriyle önemlidir. “Bir vakit ihtiyarlık, gurbet, hastalık, mağlubiyet gibi vücudumu sarsan arızalar bir gaflet zamanına rast gelip, şiddetli alakadar ve meftun olduğum vücudum, belki mahlukatın vücutları ademe gidiyor diye elim bir endişe verirken“ (Dördüncü Şua. 4 Mertebe-i Nuriye-i Hasbiye)

On İkinci Nota’da kabrin başına gelen bir insanın neler hissetiğini anlatan yekpare tasvir edebiyatımızda örneği ve derinliği olmayan bir metindir. (bkn 12. Nota) Bu ruh tahlilleri, monologlar Allah’ın rahmetini celb için yapılan monologlardır, Allah ile yapılan konuşmalardır. Metne dehşet, korku, sevgi, bağışlanma, acizlik, günahkarlık ve daha birçok psikolojik halin tasviri damgasını basmıştır.

Bediüzzaman empatileri çok güçlü bir sanatçıdır. Hangi ruh halini ve yaş gurubunu nazara alırsa onun ruh halini bir elbise gibi giyinir, konuyla, tiple, tema ile aynileşir. Meselâ Meyve risalesinde ölümü anlatırken tabiat ile kurduğu empatiler, ruh yakınlıkları ile insan arasında ölümün hakikatini elini ateşe sokmuş gibi insanı etkiler. “Ölüm o kadar kati ve zahirdir ki bugünün gecesi, ve bu güzün kışı gelmesi gibi ölüm başımıza gelecek. Bu hapishane nasıl ki mütemadiyen çıkanlar ve girenler için muvakkat bir misafirhanedir, öyle de bu zemin yüzü dahi acele hareket eden kafilelerin yollarında bir gecelik konmak ve göçmek için bir handır. Her bir şehri yüz defa mezaristana boşaltan ölüm, elbette hayattan ziyade bir istediği var“ (Meyve R. 2 Mesele)

Henüz kırk yaşını geçtiği yıllarda yazdığı İhtiyarlar risalesinin ikinci ricasında öyle bir monolog- tasvir yapar ki en paslı ruhları bile harekete geçirir. ”İhtiyarlığa girdiğim zaman, bir gün, güz mevsiminde, ikindi vaktinde, yüksek bir dağda dünyaya baktım. Birden gayet rikkatli ve hazin, ve bir cihette karanlıklı bir halet bana geldi. Gördüm ki ben ihtiyarlandım, gündüz de ihtiyarlanmış, sene de ihtiyarlanmış,dünya da ihtiyarlanmış. Bu ihtiyarlıklar içinde dünyadan firak ve sevdiklerimden iftirak zamanı yakınlaştığından ihtiyarlık beni ziyade sarstı” (İhtiyarlar Risalesi 2 Rica) seçilen cümle öğeleri birbirini destekler. İhtiyarlık, güz, ikindi vakti aralarında parelellik olan zamanlardır. Biri insanın ölüme yakınlığını, biri mevsimlerin ölüme yakınlığını, biride günün ölüme yakınlığını ifade eder.
İhtiyarlar Risalesinin edebi ve sanatsal tahlili bir kitap olacak kadar derinliklidir. Edebiyatımızda bu risale kadar derinlikli, psikolojik bir eser yoktur denebilir.

Bir örnek daha “Bir zaman elim bir esaretimde insanlardan tevahhuş edip, Barla yaylasında, Çam dağının tepesinde yalnız kaldım. Yalnızlıkta bir nur arıyordum. Bir gece o yüksek tepenin başındaki yüksek bir çam ağacının üstündeki üstü açık odacıkta idim. Üç dört gurbeti birbiri içinde ihtiyarlık bana ihtar etti. O gece ıssız, sessiz, yalnız,ağaçların hışırtılarından ve hemhemelerinden gelen hazin bir sada, bir ses, rikkatime, ihtiyarlığıma, gurbetime ziyade dokundu. İhtiyarlık bana ihtar etti ki: Gündüz nasıl şu siyah bir kabre tebeddül (değişti) etti, dünya siyah kefenini giydi, öyle de senin ömrünün gündüzü de geceye ve dünya gündüzü de berzah gecesine ve hayatın yazı dahi ölümün kış gecesine inkılab edeceğini kalbimin kulağına söyledi.“ (İhtiyarlar Risalesi.Altıncı Rica)

Bediüzzaman ağaçları, kuşları, dağları, denizleri, yeryüzünün bütün belirgin nesnelerini tasvir eder. Bu tasvirleri ile daha net düşünce tabloları ortaya koyar.Buradaki bir üzüm asmasının tasviridir. “Bu gözümüz önünde bir parmak kadar asmanın üzüm çubuğunda, yirmi salkım var ve her salkımda, şekerli şurub tulumbacıklarından yüzer tane var. Ve her tanenin yüzüne incecik ve güzel ve latif ve renkli bir mahfazayı giydirmek ve nazik ve yumuşak kalbinde, kuvve-i hafızası ve programı ve tarihçe-i hayatı hükmünde olan sert kabuklu ceviz içli çekirdekleri koymak ve karnında cennet helvası gibi bir tatlıyı âb-ı Kevser gibi bir balı yapmak ve bütün zemin yüzünde hadsiz emsalinde aynı dikkat aynı hikmet, aynı harika-i sanatı, aynı zamanda, aynı tarzda yaratmak, elbette bedahetle gösterir ki: Bu işi yapan bütün kâinatın Halıkıdır. Ve nihayetsiz bir kudreti v e hadsiz bir hikmeti iktiza eden şu fiil, ancak O’nun fiilidir.” (Şualar. s. 1 33)

“Evet, başta inek ve deve ve keçi ve koyun olarak, süt fabrikaları olan validelerin memelerinde, kan ve fışkı içinde bulaştırmadan ve bulandırmadan ve onlara bütün bütün muhalif olarak hâlis, temiz, sâfi, mugaddi, hoş, beyaz bir sütü koymak ve yuvrularına karşı o sütten daha ziyade hoş, şirin, tatlı, kıymetli ve fedakârâne bir şefkati kalblerine bırakmak; elbette o derecede bir rahmet, bir hikmet, bir ilim, bir kudret ve bir ihtiyar ve dikkat ister ki: Fırtınalı tesadüflerin ve karıştırıcı unsurların ve kör kuvvetlerin hiçbir cihetle işleri olamaz.” (Şualar. s. 132)

Bediüzzaman’ın mekan, zaman, insan, devir, ruh hali, her yaşın psikolojisi ne göre yaptıkları tasvirler çoktur. Meselâ Asr-ı Saadet tasvirleri insanı o asra götürür. Sahabenin psikolojini ve dünyaya bakış tarzını anlattığı tasirler de harikatır. Bir de yaşadığımız asrı tasvir eden tasvirleri vardır.

Bediüzzaman’ın tasvirleri bir kitabın boyutunu aşar, gelecekteki araştırmacılara sunulur.

Devamı var. 

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Ezan Hakkında

Yazar: Vehbi KARAKAŞ Ezanın Anlamı  "Ezan" du­yur­mak, çağırmak demektir. Ezan, na­maz va­kit­le­ri­ni bil­di­ren ve Müslümanları …

Kapat