Bediüzzaman’ın ilk ev sahibi

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Muhacir Hafız Ahmed KARACA (1894–1948)

Macaristan muhacirlerinden. Bediüzzaman’ın medresesinin bitişiğindeki Yokuşbaşı Mescidi’nin imamı. Üstadın Barla’daki ilk ev sahibi. Buraya ayak bastığında, Üstad bir hafta kadar onun evinde misafir kaldı. Hanımı, iki kızı, oğlu ve damatları ile birlikte, Risale-i Nur’a ve Üstada büyük hizmetlerde bulundu.

***

“Başımıza devlet kuşu kondu”

Üstad Barla’ya ayak bastığında, doğruca Muhacir Hafız Ahmed’in evine geldi.

Üstadı tanıyan yoktu henüz. Sadece bir garip misafir gelmişti, o kadar.

Fakat Muhacir Hafız Ahmed’in ruhu, müjdeyi sezmişti.

“Allah bizim başımıza bir devlet kuşu kondurdu” diyordu hanımına.

Mütevazi bir ev, mütevazi insanlar, bir küçük oda, bir kutlu misafir.

Tarih yazmak için bunlardan başka neye ihtiyaç var?

***

Muhacir Hafız Ahmed’in Bediüzzaman Hakkında Hatırası:

Yazacağımız hatıra, Bediüzzaman’ı evinde misafir ettiği, o çok şerafetli ilk günlerine ait, mahrem ve sırlı şekilde Albay Hacı Hulusi Bey’e anlatmış, ben de bizzat Hulusi Ağabeyden aynen şöyle dinlemiştim:

“Üstad Hazretleri bizim evde misafir kaldığı günlerde, kendisine hususi ve müstakil bir oda tahsis ettik; serbestçe abdestini alıp ibadetini yapsın diye…

Biz gecelerde onun yattığını görmedik.

Bir gece geç saatlerde uyanmıştım.
Baktım ki bizim köşk sallanıyor, adeta gidip geliyor.

Üstad ise, odasında “FERDUN-HAYY’ÜN
KAYYUM’UN-HAKEM’ÜN-ADL’ÜN KUDDÜS’ÜN” diye sesli bir şekilde ve aheste aheste zikrediyor.

 O, her bir “FERD’ÜN-HAYY’ÜN…”
-Merhum Hulusi ağabayden şu zikir hakkında başka tarz riveyetler varsa da, ancak şahsen ben böyle duyduğumu çok iyi hatırlıyorum- dedikçe, köşkümüz de adeta onun zikrinin ahengine ayak uydurmuş gibi, raksa gelip sallanıyordu. Hemen bizim hanımı uyandırdım.

“Kalk manzaraya bak!” dedim.. ve “Galiba Devlet kuşu başımıza kondu. Hanım da dikkat etti, o da hissetti.
O gece biz hanımla şöyle bir karara vardık: “Madem ki Cenab-ı Hak bu büyük insanı bize misafir etmekle bu lütfu yaptı. Biz de bu geceden itibaren artık bacı kardeş gibi yaşayacağız.Karı-kocalık münasebetlerimiz artık hiç olmıyacak..:’ dedik.

Hakikaten Muhacir Hafız Ahmed, Üstad Hazretleri Barla’da bulunduğu müddetçe, hanımını sık sık ikaz eder, dermiş ki:
“Ne yapıp yapıp, yaptığımız va’de vefa gösterelim. Bu zatı hep memnun etmeliyiz, Barla’dan memnun olarak ayrılmalıdır. Eğer hata etsek, bu zat bizi yakar.” Bu hikaye Barlalılarca da meşhurdur.
(Hatıralar; Abdulkadir Badıllı (Rh)  Mufassal Tarihçe-i Hayat’tan)

***

Üstad’ın dilinden;

“Yüz dost kadar kıymetli”

“Ben hem garip, hem misafirim. Benim istirahatimi temin etmek köyün borcu idi. Bu köy namına Cenab-ı Hak Sıddık Süleyman’ı  ve Mustafa Çavuş’u ve Muhacir Hafız Ahmed’i ve Abdullah Çavuş’u bana ihsan etti. Ben de Cenab-ı Hakka şükrediyorum. Bunlar, bana yüzer dost kadar kıymettar göründüler, vatanımı bana unutturdular. Gurbet ve misafirlik elemini bana çektirmediler. Bunların yüzünden ben, bu köyün hayatta ve vefat edenleriyle alâkadar olup, onlara her zaman dua ediyorum.”

***

“Kabri de evi gibi Nurlarla dolsun”

Aziz, sıddık kardeşlerim,

– Sekiz sene çoluk ve çocuğuyla sadakatle bana hizmet eden;

– ve evlâd ve ahfad ve refika ve damatlarıyla Nurlara ciddî çalışan; ve ders ve vaazlarını bütün Nurlardan veren;

– ve vefatından on dakika evvel dünyaca en ehemmiyetli vasiyeti, kendinin Nur Risalelerini tekmil için Şamlı Hâfıza rica eden,

– vefatından iki gün evvel bana mektup yazıp benim aynı vakitte Sava’yı Barla’ya tercih ederek Sava mezaristanında defnimi arzu ettiğimi sizlere yazdığımı sadakatin kerametiyle hissedip bana mukabele ve itiraz tarzında o mektubunda der:

“Sen Barla’yı ikinci vatanımdır dediğin halde, neden ona gelmiyorsun, başka yerleri tercih edersin? İptidâ-yı medrese-i Nuriye Barla’dır, senin mezarın orada olmalı” diye bana ihtar etti.

İki gün sonra, size yazdığım daha size yetişmeden, onun mektubunu, hem Şamlı Hafız ikinci sayfasında yazdığı vefat haberini aldığım merhum Muhacir Hafız Ahmed’in (r.h.) dünyadan göçmesi, aynen Abdurrahman gibi beni çok sarstı, ağlattırdı, dedirtti.

Binler rahmet onun ruhuna insin. Âmin. Kabri de hanesi gibi Kur’ân ve Nur’un bir menzili olsun. Âmin.

Şüphem kalmadı ki, bu zahir sadakat kerâmeti, Nurcuların imanla kabre gireceklerini ispat ediyor ve hüsn-ü hâtimeye mazhardırlar. Benim tarafımdan onun akrabasını tâziye ediniz. Ve ben bütün dualarımda onu hissedar ediyorum diye tebliğ ediniz.

***

Ahbab ve talebe ve ihvanlarıma beyan ederim ki:

Barlalı Muhacir Hafız Ahmed Efendinin bana karşı ettiği hizmet çok kıymettardır. Gurbet ve nefiy zamanımda, kardeşimden daha ziyade şefkat ve fedakârlık göstermiştir. O zat, çoluk çocuğuyla, lâyık olmadığım öyle samimî, hasbî bir hürmet etmiştir ki, eğer muktedir olsaydım bin altın mükâfat verirdim. Yalnız elimden bu gelir ki: Dergâh-ı İlâhîde niyaz ederim ki, Cenab-ı Hak, onu çoluk çocuğuyla dünya ve âhirette mesud etsin. Şu zat benim en kıymettar bir talebemdir ve gayet ciddî bir âhiret kardeşimdir. Benim ahbab ve talebelerim onun odasını benim hücrem bilmelerini isterim. Hem o zat bana karşı ettiği hürmete bedel, benim hesabıma ona hürmet etmelerini arzu ederim.

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

“Bediüzzaman’a İlk Ziyaretimi Yeis İçinde Yaptım”

Merhum Prof. Dr. Zekeriya KİTAPÇI anlatıyor: BEDİÜZZAMAN’A İLK ZİYARETİMİ YEİS VE BİTKİNLİK İÇİNDE YAPTIM Bediüzzaman …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Kastamonu “müzeler kenti” olmalı mı?

2015’in Ağustos ayı sonunda İstanbul’da ÇEKÜL Vakfı’nda yapılan toplantıda, Kastamonu’nun müzeler kenti olabileceği yönünde ciddi …

Kapat