Ana Sayfa / Uncategorized / BEDİÜZZAMAN KASTAMONU’DA… / Orhan SALCI

BEDİÜZZAMAN KASTAMONU’DA… / Orhan SALCI

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

A R A L I K

Orhan SALCI

BEDİÜZZAMAN KASTAMONU’DA…

Not: Bu yazıyı okumadan önce sitemiz yazarlarından Turhan Karadere ağabeyimizin “ Şevk ile geliniz, feyizlerle dönünüz; özlenmiştiniz” yazısını okumanızı rica ediyorum.

Birimiz şarkta, birimiz garpta, birimiz cenupta, birimiz şimalde, birimiz ahirette, birimiz dünyada olsak; biz yine birbirimizle beraberiz!..“ Bu satırlar merhum Zübeyr GÜNDÜZALP ağabeyimizin Afyon müdafasından bir cümle..

Bu manayı teyid eden Üstadımızdan bir hakikat dersi de şu cümlede beyan edilmiş; “Benimle hakikat meşrebinde sohbet etmek ve görüşmek isteyen adam hangi risaleyi açsa, benimle değil, hâdim-i Kur’an olan Üstadıyla görüşür ve hakaik-i imaniyeden zevkle bir ders alabilir.”

Bugün (17 Haziran) Üstadımız bir kere daha Kastamonu’da idi. Tıpkı haksız yere sürgün olarak mecburi ikamete tayin edildiği 1935-1943 yılları arasında geçen sekiz sene gibi. Geçen yazımızda bahsettiğimiz “kış mevsimi”nde değil, o gün attığı “nur tohumlarının” sümbül verdiği hem maddi hem manevi bir “bahar mevsimi”nde.

Bu sene pek çok kardeşimizle Üstadı anmak için Kastamonu’muzda bir mevlid tertib etmek arzu ve ihtiyacını dillendiriyor, nasıl, ne şekilde, kimlerle bu hayır hizmete girişmek gerektiğini düşünüyor, konuşuyor idik. Muhtemelen bizlerden daha hayırlı diller ve gönüller de bu arzuyu paylaşıyorlar, dillendiriyorlar idi ki RAbb-i Rahimimizin inayetiyle Üstadımızın “Sen Nurcuların ağabeyisin” diye taltif ettiği Abdullah YEĞN ağabeyimiz ansızın geldi, kardeşlere talimatı verdi, işi sahiplendi, organize etti. Abdullah Ağabeyimizin sahiplenmesi kafamızın bir yerlerinde dolaşan pek çok endişe ve soru işaretlerini izale etti, Üstadı muhteremimizin “sen Nurcuların ağabeyisin” sözünün sadece bir iltifat olmayıp hakikat olduğunu tasdik ettirdi. Hem Abdullah ağabeyimizden (Rabbim ebeden razı olsun, ömrünü bu hizmet için ziyadeleştirsin) hem emeği geçen, iştirak eden tüm ağabey ve kardeşlerimizden, halkımızdan.

İlkler her zaman zor olur. Bütün zorluklarına, aksaklıklarına rağmen keyfiyetli bir program oldu çok şükür. Onca zorluklara rağmen, yaşları seksenlere dayanmış, belki aşmış; üstadımızın talebe ve hizmetkarlarından Said ÖZDEMİR, Abdülkadir BADILLI, Nusret Hoca, Veli KALYONCU.. ağabeyler, sağlık sorunları nedeniyle katılamayıp Abdullah YEĞİN ağabey vasıtasıyla selam ve dualarını göndererek, manen aramızda bulunduklarını ifade eden Mustafa SUNGUR, Hüsnü BAYRAM, Salih ÖZCAN, Tarihçe-i Hayat’ta Üstadla elindeki sepetle fotoğrafı bulunan Hulusi OK… ağabeyler; memleketin dört bir yanından işlerini güçlerini bırakıp şevkle, zevkle davete icabet eden, Üstadımızın en mühim hizmet mekanlarından biri olan Kastamonu’muzu, buradaki hizmet mekanlarını görerek, Üstadı Muhterem’imizin ayak izlerini takiben programa iştirak eden muhterem ağabeyler, kardeşler ve içlerindeki samimi ihlas, programın keyfiyetinde temel taşlar oldular.

Kısa bir mevlit faslından sonra Risale-i Nur’dan dersler yapıldı, Kastamonu Meyvesi olan Münacat Risalesi okundu, Ağabeyler sırayla kısa birer konuşma yaptılar, Risale-i Nur hizmetinin geçtiği zorlu evrelerden, Risalelerin nasıl, hangi zorluklarla yazılıp basıldığından bahsettiler. Abdullah Yeğin ve Said Özdemir ağabeyler işareten, Abdülkadir Badıllı ağabey alenen Risalelerin sadeleştirme gayretlerinin yanlışlığından, haksızlığından, bu haksız uygulamayı yapanların nasıl bir zihni hata yaptıklarından bahsettiler. Badıllı ağabey, Kastamonu hizmetinden ve fedakar-kahramanlarından bahsederken Taşköprü’lü Sadık Bey’in ismini andıklarında duygulandılar, kendilerini tutamayıp ağlamak üzere iken sohbetlerini sonlandırdılar.

Kapanışı Ağrılı, muhterem ve muhlis Nusret Hocamız (KOCABAY) yüreklerimizi titreten “hatim duası” ile yaptıktan sonra öğle namazı kılındı. Namazdan sonra Nasrullah Camiinde tüm cemaatle beraber Namaz tesbihatı yapıldı. Tesbihatı, görmeyen gözlerine bedel elleriyle (kabartma yazı) Risale okuyan iki genç kardeşin yaptıkları Risale-i nur dersi takib etti. Son olarak Abdullah YEĞİN ağabey 1940 senesinde, talebelik yıllarında Üstadı ziyaretlerinin meyvesi olan “Cazibedar bir fitne içinde bulunan ve daha aklını kaybetmeyen bazı gençlerle bir muhaveredir.” Diye başlayan Beşinci Şua İkinci Makam’ı okular, katılan herkese teşekkür ve dua ile bitirdiler.

Üstadımızın mevlidine Kastamonu’muzdan sessiz sedasız bir köşede oturarak iştirak eden birkaç isim daha vardı ki anmaya değer.

Üstadın sadık talebelerinden, Üstadla beraber Denizli hapsine gönderilen Hilmi Bey’in oğlu, lâhikalarda “…Hilmi’nin mahdumu, Nur’un masum talebelerinden Ahmet…” diye ismi de geçen Ahmet Erkal amcamız. Dedelerinden miras kalan mülküne varis oldukları, ikamet ettikleri bugünki Cumhuriyet Meydanında bulunan Sadi Tarikatı’nın külliyesi Vali Avni DOĞAN tarafından beş para bedel de ödenmeden istimlak edilip yıkılması üzerine evsiz kalmalarına şahit olan; babasının bir Ramazan ayında iftara yakın evinden alınıp karakola sorguya götürülüp günlerce eve dönemediği günlere şahit olan ve yine babasının Denizli hapsine gönderildiği günlerin acısını, ızdırabını, hasretini yaşayan, hapisten sonra babasının ve ailesinin çektiği geçim sıkıntılarına şahit olan, Üstadın arkasında namaz kılan “Nur’un masum talebesi Ahmet”. Üstaddan kısa bir süre önce vefat eden babasından sonra “bizden” kimsenin hal ve ahvalini merak edip sormadığı (iştirak ettiği bir derste kendisine Şemseddin Bey’in sorusuna verdiği cevaptır) Ahmet Erkal…

Yine Üstad Kastamonu’ya mecburi ikamete gönderildiği günlerde Kastamonu Belediye başkanlığı vazifesini ifa ederken Üstada samimi dostluk gösterip maaş bağlamak, hiç olmazsa ev kirasını ödemek isteyen, ailesindeki hanımların tamamı Üstada ve Risale-i Nur’a hizmet eden, talebe olan Adil YÜCEBIYIK’ın Üstadı gören oğlu Şahin YÜCEBIYIK..

Abdullah Yeğin Ağabeylerle aynı dönemlerde zaman zaman Üstadın yanına ziyarte gittiği için savcılık tarafından sorguya alınmak istenirken araya girenlerin himmetiyle savcılık soruşturması okul disiplin kurulu soruşturmasına çevrilerek kınama cezası ile kurtulan Fehmi Amca..

Yaşları seksenleri geçtiği için sağlık sorunları nedeniyle maddeten olmasa da kalben, selam ve dualarıyla camide bulunan;

Üstadın yakın talebelerinden Bakırcı Emin KALFAOĞLU, nam-ı diğer Göğüş Ağa’nın ( merhum Emin ağabey de memleketteki nüfuzu sayesinde Denizli hapsine gönderilemeyenlerdendir, yoksa hizmeti ve Üstad’a yakınlığı ziyade imiş.) kalfası, ustasının göndermesiyle defalarca üstadın yanına gidip gelen Mehmet Eşkil…

Komşusu olması hasebiyle Üstadımızın “Evladım Muhammed, git bana fırından ekmek al” diye görevlendirip taltif ettiği Niyazi Kırçıloğlu..

Memleket dışında oldukları için katılamayan Lütfiye Hanım’ın oğlu Muhsin Taşkapılı, Tevfik Yakamercan Hocaefendi’nin oğlu Necati Yakamercan..

Kastamonu’dan, İnebolu’dan diğer ilçelerden Üstadın talebelerinin evlatları, torunları kimi cismen, kimi kalben Nasrullah Camiinde Üstad-ı muhteremlerinin yanında mevlid dinlediler, ders dinlediler, uzun bir ayrılığın, yalnızlığın, ilgisiz ve sahipsizliğin ardından mazi kıtalarındaki emsalsiz hatıraları canlanmış bir halde “İŞTE! BEDİÜZAMAN KASTAMONU’DA” diye adeta bayram ettiler..

Günlerce, bu ağabeylerin; misafireten gelen ağabeylerle, kardeşlerle tanışmasını arzu ve hayal ettik. Mevlid programı esnasında isimlerinin anılmasını arzu ettim ki bilmeyenler bilsin, “bu topraklarda pek çok isimsiz ve resimsiz kahraman Nur Talebesinin hatıralarında, yüreklerinde Üstad halen yaşıyor. “Bediüzaman Kastamonu da..” Gitmedi buralardan. Üstadlarının Kastamonu’da en çok tekrar ettiği ve belki en çok Kastamonu’da söylediği; temkin, tedbir, ihtiyat düsturu, ihlas ve mahviyet düsturu dersini tam almış bir neslin evlatları olarak, o düsturlarla, Üstadlarıyla beraber yaşadılar, yaşıyorlar. Hem de irtibata duaya vesile olur diye düşündük.

Olmadı, olamadı.. belki olamaması gerekiyordu ki olamadı. İsmiyle müsemma tavırlı bir kardeşimiz, Abdullah ağabey de istediği halde fırsat vermedi, hoş görmedi. Kendilerinin varlığı yeter diye düşündüler belki.. ve gene de kaderin fetvasını icra ettiler. Netice de “..kader adalet eder,… kader hükmünü icra eder.” “el hayru fi mahteerahüllah..” Amenna…

Seneye ömrü olanlarla görüşmek, bahar çiçekleri dererek bayramlaşmak üzere. Zira bu “Nur’un baharıdır, bayramıdır”..

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Önceki yazıyı okuyun:
Kastamonu Bediüzzaman Mevlidi Yapıldı – Fotoğraflar

KASTAMONU BEDİÜZZAMAN MEVLİDİ YAPILDI Nasrullah Kadı Camii'nde yapılan Kastamonu mevlidi, Üstad'ın yakın taleberinin ve halkın …

Kapat