Ana Sayfa / RİSALE-İ NUR & BEDİÜZZAMAN / Nurdan Hatıralar / “Ben bu zalimlere Nur talebesi nasıl olur, haykıracağım..”

“Ben bu zalimlere Nur talebesi nasıl olur, haykıracağım..”

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Bediüzzaman Hazretleri Afyon Hapsinin akabinde Zübeyir Ağabey ile birlikte Hüsnü Bayramoğlu Ağabeyi de hizmetine kabul etmişti. Bir müddet sonra Zübeyir Ağabey, Abdullah Ağabey ve Ceylan Ağabeyin de zaman zaman kaldıkları ve Hz. Üstad’ın çok kıymet atfettiği ve ahir nefesini verdiği taşıyla toprağıyla mübarek addettiği Urfa’ya Hüsnü Ağabey’i de göndermişti.

Aşağıda dercedilen mektuplar o devrenin nurlu hatıralarıdır. Üstadımız Hüsnü Ağabey Urfa’dan dönünce onu hoş amedi ederken “Gel bakalım Hz. İbrahim Aleyhisselam’ın talebesi” diyerek iltifat etmiş ve vefatına kadar artık hizmetinden ayırmamıştır.

Gençliğin farklı hülyalarla gaflet devresi telakki olunan bir çağda Hüsnü Ağabey bütün hissiyatını Risale-i Nur’a vakfetmişti.

Bu Mektuplarda Hz. Üstadımızın Urfa ile alâkası ve Hüsnü Ağabeye derece-i merbûtiyet, şefkat ve kıymetini de görüyoruz.

Mektubun başında geçen taarruz bahsini Urfalılardan sorduk. 

Urfa’da o kara günlerin şahidleri hadiseyi şöyle anlattı; “Polisler medreseden Hüsnü ağabeyi karakola götürüp taciz ediyorlar ve ısrarla Urfa’dan çıkmasını istiyorlar.”

Türlü türlü İşkencelere maruz kalan Hüsnü Ağabey; “Beni buraya Üstadım gönderdi. Ben burada kalacağım. Vurun! Yaşasın zalimler için Cehennem!” 

Onlar vurdukça Hüsnü Ağabey “Vurun! Vurun!” diye haykırıyor. Dayak eziyet… 

Öyle hale geliyor ki polislerden insaflı birisi “Kardeşim sen şimdi gideceğim, de bu adamlar zalim, seni öldürecekler, çık burdan ne yaparsan yap, ister kal istersen git, ama şimdi bunlara gideceğim, de” diyor.

Hüsnü Ağabey “Hayır ben bu zalimlere Nur talebesi nasıl olur haykıracağım, onlara boyun eğmeyeceğim” diyor. Hadiseyi Urfalılar duyuyor. Hüsnü Ağabeyi alıyorlar. Hatta rapor alınıyor, fakat Hüsnü Ağabey şikayette bulunmuyor. Aynen Üstad’ı gibi “Hasbunallah ve nimel vekil” diyor ve zalimleri Allah’a havale ediyor…

İşte o vakit Üstadımızın Hüsnü Ağabeye hitaben Zübeyir Ağabeye yazdırdığı mektuplar;

Bismihî Sübhanehu
Esselâmu Aleyküm ve Rahmetullahi ve Berakâtuhu,
Aziz Sıddık Fedakâr ve Sarsılmayan Kardeşimiz Hüsnü,
Taarruz haberinden sonraki mektubunuzu aldık. Üstadımız rahatsız olmasaydı sana kendisi mektup yazacaktı bana söyledi ben yazdım.

Üstadımız dedi ki;
Hüsnü’nün peder ve validesi Onu Risale-i Nur’a vakfetmişler. Hüsnü de el-hak bu beş altı sene zarfında elli altmış senelik bir hizmeti imaniye ve Kur’aniyeyi yaptı. Böyle kabul ediyorum. Hüsnü Risale-i Nur’un bir kahramanıdır.

Ben Urfa ya eskiden de varmışım. Urfalılarla çok alakadarım. Hatta burada kalmamın bir sebebi de burada Urfalıların bulunmasıdır. Urfa halkını çok sevdiğim için Hüsnü’yü oraya gönderdim. Ve onların hatırları için Hüsnü’ye bu kadar zahmetler çektirdim.

Urfa’yı kendi öz vatanım Nurs gibi sevdiğim ve ahalisine akrabam gibi dua ettiğim için oraya talebe gönderdim. Yoksa vilayeti şarkiye umumen nur talebesidir. O mübarek Urfa halkına çok selam ve dualar edip dualarını beklerim.
 

İKİNCİ MEKTUP

Bismihi Sübhanehu
Selamün Aleyküm
Aziz Sıddık Kardeşim Hüsnü,

Evvelen; Üstadımız umum Urfalıların, hususan Nurlarla alâkadarların seksen senelik bir ömr-ü bâkî semeresi veren şuhûr-u selâselerini ve Leyle-i Mi’raclarını tebrik ediyor. Binler selam ve dualar edip ve dualarını istiyor.

Sâniyen; Nurun masum talebeleri namına Ekremin yazdığı mektup Üstadımızın hoşuna gitti. Zaten Üstadımız şimdi en fazla masumlarla alakadardır. Masumları feylesof muallimlerinin sû-i telakkiyatından kurtarmaya çalışıyor. Cenab-ı Hak Urfa’daki masumları da Risale-i Nur’da devamlı ve sebatlı eyleyerek muhafaza etsin. Amin.

Sâlisen: Üstadımız evvelce de haber göndermişti, şimdi yine diyor ki:

“Hüsnü, beş-altı adamın hizmetini gördüğünden O’nun tayinini kırk kuruştan, bir lira otuz kuruşa alıyoruz.”

Sen bizden farklı olarak kırk kuruş alacaksın. Hem askerliğe kayıt oluncaya kadar sarf edeceğin yol paralarını Üstadımızın hesabından alacaksın. Çünkü sen Üstadımızın evlad-ı manevîsisin, bir ihtiyacın olduğu vakit babanızdan değil Üstadımızdan alacaksın.

Râbian; Abdullah kardeşimiz izinli olarak geldi. Üstadımız Ankara’ya gönderdi. İki aya kadar terhis olacakmış.

Hâmisen; Üstadımız Abdulkadir’i bugünlerde merak ediyordu. Merak ettiği aynı vakitte mektubunuz geldi. Üstadımız okudu.

Onun aşiretinin bir kısmı Suriye’de olması münasebetiyle yaptığı ihtiyatı Üstadımız hoş gördü. Elbette Risale-i Nur’da sebat, metanet ve sarsılmamak lazım. Şimdi Suriye ile olan vaziyet hafiflemiş ve dostane vaziyetler olmaya başlamış.

Biz de bütün nur kardeşlerimize binler selam eder, Nurlarla meşguliyette ve kudsi hizmetinde muvaffakiyetler dileriz.

Hâşiye; bundan on gün evveline kadar da bir mektup göndermiştik, inşaaAllah almışsınızdır.
.
Elbâkî hüvel bâkî kardeşiniz
Zübeyir Gündüzalp
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Bulan-Bulunan-Bulduran Vâcid

Yazar: Fatma BAYRAM Vâcid ismi vecd/vücûd kökünden türemiştir. Bu kök, bulmak, bilmek ve her istediğine, …

Kapat