BENLİ SULTAN

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

BENLİ SULTAN

XVI. yüzyılın büyük velilerinden, asıl adı Mehmed Muhyiddin olan Benli Sultan Hazretleri, Ilgaz dağlarının eteğindeki Ahlat (halk arasındaki adı Tekke Köyü) Köyü’ndeki muhteşem Külliye içindeki türbesinde yatmaktadır. Yanağındaki bene nispetle Benli Muhyiddin Efendi, Benli Sultan olarak tanınmıştır.

Doğduğu yer olarak Merkez Ahlat köyü kabul edilmekle beraber, Tosya veya Sivas taraflarından buraya geldiği de rivayetler arasındadır.

16. asır, Kastamonu’su hakikaten mânâ sultanlarının tahtı olmuştur. Anadolu’nun dört direğinden biri olan Şaban-ı Velî hazretleri de bu benli Sultanla muasırdı ve bu iki kutup devamlı görüşürlerdi.

1500’lü yılların başında doğan Benli Sultan, zirvesinde bir nebînin de yattığı rivayetleri olan Hâcet Tepesini gören Ahlat köyünde irşada başlamıştır. Fakat ünü ve irşadı bütün Kastamonu’yu ve Anadolu’yu içine alan geniş bir mana halkasını kaplamıştır. Kanunî döneminin meşhur vaizlerinden Muharrem Efendi gibi çok erlerin mürşidi olmuştur.

Halk arasında, zaviyenin inşası esnasında geyiklerin de kullanıldığına inanılır. Zaten kerametlerinden biri olarak vahşi hayvanlarla ünsiyet etmesi meşhurdur.

Asasını vurarak çıkardığına inanılan Külliye içindeki “Asa Suyu” birçok hastalığa şifa olarak bilinir. Hatta, köydeki şahitlerin de hatıralarından öğrenilebileceği gibi, temiz olmayan insanlar bu sudan içmek veya yıkanmak için istifade etmek istediklerinde suyun kesildiği anlatılmaktadır. Suyun bulunduğu yerde mütevazı bir hamam da mevcuttur.

Asa Suyu yakınında ve Külliyenin aşağısında bulunan büyük bir ağacın kovuğunda uzun süre inziva halinde yaşayan Benli Sultan hz. Suyu da bu esnada çıkarmış, diye bilinir. Bu ağaç yakın zamanlara kadar mevcuttu ve üzerinde ağacın zirvesine yakın bir kısma kadar da at izlerine benzer izler mevcuttu. Yine halkın inanışına göre Muhyiddin Efendi, atını bu ağaca sürmüş ve bu izler de bundan dolayı meydana gelmiştir.

Benli Sultan’nın zâviyesini bina etmekte de sıra dışı bir yol izlediği anlatılır. Sultan Hz. Hâcet Tepesi’ne çıkmış ve oradan attığı büyükçe bir taşın (ki kaya da dense uygun olur) düştüğü bu yeri seçmiştir. Gerçekten, harika manzarası ve muazzam manevî havasıyla bu rivayete hak verdirir bir mahiyettedir burası.

Muhyiddin Efendi’den Şakaik-i Nu’maniye adlı eserde şöyle bahsedilir:

“Nâmus-u Ekber ve Tavûs-u Ahdar gibi mele-i A’lâda mekan bulur idi; erbâb-ı kulûb ve ashâb-ı mükâşefeden idi. Sırlara, hâfızalara ve gözlere vâkıf idi..” (Fâzıl Çiftçi-Kastamonu Tarihî Eserleri)

Benli Sultan Dergâhı bugün de memleketin hemen her tarafından feyiz arayan ziyaretçilerle dolup taşmaktadır. Külliye içinde başka büyük zevat da medfundur.

Kastamonunun son dönem âlimlerinden Ballıkzâde Ahmed Mâhir Efendi (1860-1925), Benli Sultan Hazretlerinin türbesini ziyaretlerinin birinde şu şiiri yazmıştır:

Bu dergâh-i muallâ kabe-i erbâb-i irfandır
Olanlar bende, elbet mazhar-i eltaf-ı sübhandır.

Asâ suyu firâvandır, âna yok gerçi söz ammâ
Ânı icra eden bu kutb-ı âlem Benli Sultan’dır

Bu âli zirve-i Ilgaz o Sultan-ı keremkârın
Ulüvv-i kadrini temsil eder güya ki Bürhandır.

Sakın etme tereddüt feyz-i imdadından ey zair
Büyük küçük âna halkı vilâyet cümle kurbandır.

Ümidi Mahirin bir lem’a-i feyz-i tecellidir.
Medethâhı olanlar şüphesiz şâyân-ı ihsandır.

Bir şiir de Sofuzâde Memed Tevfik Efendi’den:

Kutb-ı âlem Gavs-ı a’zam Hacı Bayram Veli
Dide-i devrân gösterdi yine bürhânını

Kuvve-i kudsiyyesiyle yandırıp rûşen çerağ
Eyledi bu yerden cârî feyzini erkânını

Benli Sultân Veli Dergâhı’na mihmân olup
Sürdü ol Sultân-ı aşkın şevk ile devrânını

İrtihâl etmişdi şeyhi işbu âli-dergahın
Geldik iclâs etmeye seccadeye derbânını

Hazret-i Müfti Efendi hâzır u müşkil küşâ
Gösterip divan-ı tarikın münceli ahkâmını

Necli Bayrâmî-i Şeyh Ahmed Ziya el-ârifîn
Eyledi sırr-ı tarîkın münceli ahkâmını

Çıktı Nureddin Efendi ceddinin meydânına
Taç giydi Seyr edip ehl-i vela bayramını

Bezm-i Ehlu’llah’a gelmişti nice ihvan-ı din
Gördüler neymiş güruh-ı ehl-i Hak erkânını

Gonce-i gülzar-ı Sa’dedin behâ-i ehl-i dil
Halveti Ahmed Dede yandırdılar her yanını

Ser-te-ser ateş kesildi aşk ile Allah deyu
Şem’-i Hak yandırdı hep pervane-i hicrânını

Sormadan Nuri Efendi’den hesab-ı ma-sivâ
İstedi vermek bu bezm-i aşka nakd-i cânını

Eyledi Şeyhzade Hafız Bey gönülden ah (u) vah
Gaşy olup zikr-i Huda’dan kıldı ter dâmânını

İçti cam-ı aşkı Nureddin Ziyaeddin’den
Tuttu hep Nur’u Ziya bu dergâhın eyvânını

Benli Sultan Hacı Bayram-ı Veli hazırdılar
Ben de gördüm anların feyz-i safa-efşânını

Söyledim bu ayn-ı cem’in Hak deyip tarihini
Görmedim layık Huda hakkı anın nisyânını

Gevher-i Tevfik-i Hak’tan bir Ziya tâbân olup
Gark-ı envar oldu âlem anmadık ahzânını

Rabbimiz, bu zâtların cümlesinin makamlarını âlî eylesin ve bizi de şefaatlerinden nasiplenenlerden etsin.  Âmin!

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Seyyid Hasan Efendi

Müftü es-Seyyid Hasan Efendi 1083/1673 yılında Kastamonu Müftüsü olarak görev yapan es-Seyyid Hasan Efendi, aynı …

Önceki yazıyı okuyun:
ABDÜLFETTÂH-I VELÎ

ABDÜLFETTÂH-I VELÎ Kastamonu merkezinde Nasrullah Câmii yakınında bulunan ve tekkelerin kapatılmasından evvel Kâdirî dergâhı olarak …

Kapat