BİLGİ – CEHALET
“İlmiyle amel etmeyen âlim, başkalarını giydirdiği halde kendisi çıplak iğne gibidir.”
İmam Gazalî
“İnsan ile insan arasında fark vardır: Bir demirden hem nal, hem de kılıç yapılır.”
Nizamî
“Senin elinde bulunan şeyin sana ait olmadığına delil, onun başkalarından sana geçmesidir.”
Bir Filozof
“Bende bir yumurta var, sende bir yumurta var. Ben sana bir yumurta versem, sen bana bir yumurta versen, bende bir yumurta sende bir yumurta olur. Bende bir bilgi var, sende bir bilgi var. Ben sana bir bilgi versem, sen bana bir bilgi versen, bende iki bilgi, sende de iki bilgi olur.”
Konfüçyüs
ÂKİF’İN CEVABI
Mehmet Âkif merhum ölüm döşeğindedir. Kapıdan kerli ferli bir ziyaretçi girer. “Geçmiş olsun” ve hal hatır faslından sonra adam, Âkif’e bir soru sorar:
– Hocam, gökkuşağının altından erkek geçerse kadın, kadın geçerse erkek olurmuş. Bu doğru mu?
Adama saygısından dolayı, (hastalığına rağmen) ayaklarını toplayan vatan şairi şöyle söylenir:
– Artık ayaklarımı uzatabilirim.
SAYGI
Eşeğin birine bir âlim binmiş. Önünde herkes selâm durmuş. Bunu, eşek kendine hürmet sanmış ve kibirlenmeye, kasılmaya başlamış. Biri işin farkına varıp, eşeğin kulağına:
– Merkep çelebi, demiş. Gördüğün saygı sana değil, sırtındakinedir.
FALCI
Aklını yıldız falıyla bozmuş birisi, Hoca’ya:
– Burcunuz nedir? diye sormuş.
Merak işte!
Hoca’nın da ilmiyle, irfanıyla fal baktıracak hali yok ya…
Adamı başından savmak için, latife yapmış:
– Teke! diye cevap vermiş. Lakin adam işi ciddiye almış.
Kısa bir tereddütten sonra:
– Teke diye bir burç yok ki! demiş.
Hoca boynunu büküp:
– O kadarına aklım ermez, demiş. Ben küçükken anam falıma baktırmış, falcılar “cedy” burcundan olduğumu söylemişler.
Adam itiraz etmiş:
– İyi ama Hoca’m; cedy, oğlak demektir.
Hoca Nasreddin:
– Yahu, benim dediğim en az kırk sene evveldi. Oğlak büyüyüp teke olmuştur!
PİRENİN KANI
Iraklı bir adam, Hasan Basri’nin yanına gelerek sormuş:
– Ya İmam, pirenin kanı namaza mâni midir?
Hasan Basri:
– Garip sual! demiş. Şu Irak halkı Hz. Hüseyin’in kanını sormayı akıl etmezler de tutarlar pirenin kanını sorarlar.
KALBUR
Padişah, oğlunu remil (gelecekten haber verme) konusunda yetiştirmişti. Çocuk aptal olmasına rağmen bu bilgileri öğrenmiş, usta bir remilci olmuştu. Bir gün padişah, yüzüğünü avucuna sakladı. Denemek amacıyla oğluna sordu:
– Bil bakalım avucumda ne var?
Çocuk yazdı, çizdi, bazı hesaplar yaptı. Sonunda cevabını verdi:
– Avucunda yuvarlak, sarı, ortası delik bir şey var.
Padişah:
– Peki, bu doğru. O şeyin adını söyle.
Çocuk, derin derin düşündü:
– Kalbur, dedi.
Çocuk, her şeyi biliyordu; ancak bir kalburun avuç içine sığmayacağını düşünemiyordu. Demek ki bilmek yeterli değil, bilgiyi gerçeklere uygulamak gerekir.
Hz. Mevlâna
Mahir Duman
- Mal – Mülk - 6 Haziran 2024
- Kulluk - 19 Mayıs 2024
- Konuşma - 16 Nisan 2024
- Kitap - 4 Nisan 2024
- Kibir – Tevazu - 21 Mart 2024
- Kardeşlik – Yardımlaşma - 9 Mart 2024
- Kahramanlık – Korkaklık - 21 Şubat 2024
- Kadın – Erkek Dünyası - 12 Şubat 2024
- Bir Adım Öteye… - 1 Şubat 2024
- İnsan Olmak - 27 Ocak 2024