Ana Sayfa / Yazarlar / “Bilim Dünyası” Âciz Ama Acımasız

“Bilim Dünyası” Âciz Ama Acımasız

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Son bir iki yıla yakındır dünya yeni tip Korona salgınıyla boğuşuyor.

Korona kadar sansasyonel olmayan pek çok hastalıkla daha boğuşuluyor aslında. Her gün yüzlerce, binlerce insan tanısı ve tedavisi bilinemeyen, bulunamayan onlarca hastalık yüzünden can veriyor..
İnsanlar aciz, devletler aciz ve en önemlisi bilim aciz.
Kendini kutsayıp bütün kutsalları hurafe ilan eden bilim ve bilim adamları koronanın ne olduğunu, nasıl ve neden ortaya çıktığını, insana etkilerinin ne olduğunu, korunmanın ve tedavinin nasıl mümkün olacağını anlamakta ve anlatmakta aciz kaldı.

Dünya sağlık örgütü, ülkelerdeki bilim kurulları, yıllarını tıp ilmine vermiş prof.lar, doktorlar halen bu virüsün ne olduğunu, ne olacağını anlamaya çabalıyorlar.

Herşey toz duman.
En bilgili, en yetkili kurumlar bile net verilerle, net bilgilerle şu şudur diyemiyorlar.
Ancak sesi çok çıkan, elinde gerçek bilim ve bilgi olmasa bile gücü ve yetkiyi ele geçiren, dizginleri eline almayı başaran birileri sürekli kararlar alıyor, devletleri ve toplumları birşeylere mecbur ve mahkum etmeye çabalıyorlar sanki.
Her yeni gün yeni açıklamalar, yeni kararlar alıyorlar;
dezenfektan öneriyorlar, maske öneriyorlar, karantina öneriyorlar, ilaç öneriyorlar, aşı öneriyorlar önermekten öte dayatıyorlar. Ancak yazık ki dezenfektanlar dahil aşının, maskenin, mesafenin, ilaçların etkileri, faydaları zararları hakkında net bilimsel veriler açıklayamıyorlar..

İnsanlığın başına yeni gelmiş belki getirilmiş yeni bir virüs, yeni bir salgın..
Bilmemeleri anlaşılabilir bir şey..
Sıkıntı şu ki bilmiyoruz demeyi kendilerine yediremiyorlar, kutsadıkları, adeta tabu haline, doğma haline getirdikleri bilimi ayağa düşürmekten çekiniyorlar belki..

Bilim dünyasından, tıp camiasından, alternatif tıpçılardan pek çok farklı sesler, farklı yorumlar, farklı tedavi ve korunma önerileri duyuyoruz, okuyoruz..
Ancak bilim adamları, bilim dünyası bütün bu önerilere karşı sağır duvarlar gibi davranıyor..

Dahası, bilim şüphecidir, bilim sorgulayıcıdır, her fikre saygılıdır, bilim deneyseldir propagandası yaptıkları halde kendilerinden çıkmayan hiç bir fikre, hiç bir öneriye saygı duymuyor, şüpheci yaklaşmıyor, farklı önerilerin de doğru olabileceğini varsayıp labaratuvarlara alıp denemeyi, deneyenlerin elde ettikleri sonuçları da kabul etmiyor, uygulanmasına fırsat vermiyorlar.

Sosyolojik, psikoljik bir vakıâdır ki sertliğin, agresifliğin, saldırganlığın altında yatan en temel olgular kifayetsizlik-yetersizliktir, çaresizliktir ya da art niyettir.
Kötü niyetliler ve kifayetsizler kavgacı olurlar, kavgada ölçüsüz ve acımasız olurlar.
“Haksız olan insafsız olur.”

Bana öyle geliyor ki bilim sadece dine, kutsala ve rakip olarak,  düşman olarak kodladıklarına karşı şüpheci yaklaşıyor.
Kendi kabullerini, fikir ve önermelerini
 sorgulamayı, yargılamayı adeta kafirlik, hainlik addediyorlar gibi bir durumla karşı karşıyayız sanki.

Sözde modern çağın erkleri, ergenleri, seçilmişleri, elitleri özde ortaçağ skolastigine geri mi dönmüşler, engizisyonları hortlatmaya mı calışıyorlar diye  sormadan edemiyor insan.
Ortaçağ Avrupasında kiliseyi ele geçiren bazı güç ve servet odaklarının kiliseler eliyle yapmadıkları zulüm, baskı, entrika kalmamıştı.
 21. asırda aynı oyun “bilim” üzerinden mi oynanıyor?
Bilim kurulları, akademiler kilisenin; bilim adamları da papazların rolüne mi soyunduruluyor?

Bu gün dünyanın, insanlığın huzuru, güveni, mutluluğu, refahı, sağlıklı, sorunsuz bir hayat sürebilmesi için elimizdeki en büyük güçlerden biri elbette bilimdir.
Ancak bilim de iki ucu keskin bir bıçak gibidir. Kötünün eline gectiginde kötüye de kullanılabilir ve bilimin, bilim insanlarının kötüye kullanıldığı sahalar, vakalar hiç de az degildir.
Bilim dünyasının hatalarının sevaplarına, yanlışlarının doğrularına galip geldiği durumları sıralamak gerekse sayfalar dolusu veri sayılabilir.
Bilim bir açıdan insanlığın bu gün ulaştığı gelişmişlik seviyesinin mimarıdır.
Ancak öbür taraftan da insanlığın içine düştüğü, boğuştuğu sorunların pek çoğunun kaynağında ‘bilim’, ‘bilimsel düşünce’ algısının ve bilim insanlarının elleri vardır demek te gerekir?
İklim değişikliklerinin, ekolojik sorunların, sağlık sorunlarının, ekonomik, siyasi, askeri sorunların temelinde bilim ve bilim adamları yok mudur?
Topraktan, bitkiden, hayvandan daha fazla verim alma hırsıyla gıdaların ve canlıların genetigiyle oynayan, kimyasallarla temas ettiği herşeyi zehirleyen, daha çok üretmek, daha çok satmak, daha çok tükettirmek, daha çok kar, daha çok güç elde etmek için gıdalarla oynayanlar ya da onlara hizmet edenler bilim adamları değil midir?

Yıllarca çocuklara anne sütünü adeta yasak edip bebek maması icirten, yumurta, süt, tereyağı yedirmeyip insanları margarinlere, paket gıdalara sevkedenler bilim insanları değil miydi?
Tıp ve ilaç gibi cana, canlıya dokunan en mühim iki bilim dalının sanayi sektörü, ticaret sektörü hatta savaş sektörü olarak; üretim-tüketim, alıs-veriş, kâr-zarar mantığıyla insanlığın canına okuyan iki sektör halini almasında bilim adamlarının, bilim dünyasının, bilimsellik algısının hiç etkisi ve katkısı yok muydu?
Bu gün dünyayı, insanlığı kasıp kavuran salgının da bilimin kirli kafaları tarafından icad edilmediğine, yine o kirli, arızalı kafalar tarafından sevk ve idare edilmediğine garanti verilebilir mi?

Gelinen noktada devletlerin, hükümetlerin “alternatif bilim kurulları” oluşturması, lehte aleyhte her fikri savunan bilim adamlarına da söz hakkı verilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Madem bilim bağnazlığa, yobazlığa, dogmacılıga karşı, hür düşünceye açık,
kimsenin fikrine engel konulmadan, kimsenin eline ve diline pranga vurulmadan hür bir ortamda, herkesin eteğindeki taşları dökmesine fırsat verilmesi gerektiğine inanıyorum..
Kelle paça çorbasının etkileri de, şifalı bitkilerin de bilim kurulunun önerdiği ilaç, aşı ve diğer yöntemlerin de olumlu olumsuz tüm etkileri şeffaf bir şekilde araştırılsın, test edilsin, dünya kamuoyu ile paylaşılsın..

Söz konusu olan insan, insanlık, insan hayatı, can..
Söz konusu olan gelecek nesiller, insanlığın geleceği, çocuklarımızın geleceği, dünyamızın geleceği.
Bunca hazine, bunca değer, bunca emanet birkaç kişinin aklına, insafına, kararına bırakılmayacak kadar değerlidir..
Bir kaç kişinin bütün bu değerlerin üzerinde keyiflerince tepinmesine seyirci kalınamaz..

Bu çağda bilim ve bilimsellik adına bilim insanları arasında pozitif veya negatif ayrımcılık yapılması kabul edilebilir bir durum olamaz..
Bazı bilim insanlarının ağızlarından çıkan her söz kanun gibi kabul edilirken bazılarının susturulması,  bazıların açıktan ya da dolaylı olarak tehdit edilmesi asla kabul edilemez.

Asıl işlerinde aciz kalan bilim camiasının hiçbir siyasi, hukuki sorumluluk altına, ekonomik külfet altına girmeden devletleri, hükümetleri, toplumları sürü gibi gütmelerine, acımasız kararlar almalarına seyirci kalınmalı, izin verilmeli midir? 

Oğuz Candarlı

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Mutluluk Yurdu

MUTLULUK YURDU “İyi biliniz ki kalpler ancak Allah’ı zikretmekle tatmin olur.” K. Kerim, Ra’d: 28 …

Kapat